PROJE RAPORU
30 yıl sonra…
Sergimin son günlerinde bir mail aldım. Yaklaşık 30 sene önce 8 senemi geçirdiğim Bornova’da ki o ikinci evimden geliyordu mektup. Sergimden haberdar olmuşlar ve gurur duymuşlar. Çok sevdiğim bir öğretmenimin ismini gördüm mektupta… Beni resim yapmam için nasıl da motive ederdi. Bugünlere gelmemde ne çok emeği var. Hemen bir bilet aldım serginin bittiği gece İzmir’e gidecektim.
Bornova Çocuk Motivatörü… İşte oradaydı… Nasıl da severdim orada zaman geçirmeyi. Bazen eve gitmek istemezdim. Annem babam da orda benimle yaşasa derdim. İlkokulu fark ettim. Onlar da bahçelerini yeşillendirmiş önce parka, oradan da bizim bahçemize karışmışlardı. Her yer, her adım doğanın içindeydi. Tekrar hatırlayıp, tekrar keşfetmek için içeriye yöneldim.
O kocaman avludan içeri girdim. Sahnedeki çocukları gördüm. Bir oyun sergiliyorlardı. Belli ki kıyafetlerini kendileri dikmişlerdi. Hepsi başka gezegenlerden geliyorlardı. Ne kadar özgüvenli ve birbirlerine nazik olduklarını fark ettim. Atölyelere doğru döndüm. İçerde bir grup geri dönüşümden elde ettikleri materyallerle fotoğraf makinaları yapmışlardı.
Okuma salonundaki çocukları gördüm. Acaba kaç tanesi kendi harikalar diyarını keşfediyordu. Okumakta çok zorlanan bir arkadaşımızı hatırladım. Zorlandığı için okumayı sevmeyen bu minik kıza bir yandan okuyup bir yandan rol yapmasını önermişti öğretmenimiz. 2 sene önce artık muhteşem oyunlar yazan bu kadının bir oyununu seyrettim gülümseyerek.
Bahçeye çıktım. Bahçede suların içinde, çamurlara batmış, oynayan çocukları gördüm. Birisi yukarıdaki papatyasına su götürmeye gelmiş. Demek ki hala çocukların kendi bahçeleri, bitkileri, çiçekleri ağaçları var. Bir gün bizimle gönüllü olarak vakit geçiren üniversiteli ablalarımızdan biri beni etrafı hafifçe diğerlerinden ayrılmış bir yeşilliğe götürüp, “Burası artık senin bahçen, burada güzel çiçekler, bitkiler yetiştirebilirsin. Bunlara isimler verebilirsin. Onları sulayıp etraflarını temizleyip büyütebilirsin. Onlara ne kadar iyi bakarsan o kadar güzel büyürler” demişti. O günden sonra oraya papatya ektim. Papatyaları hala çok severim. Annemin menekşelerinden kopartıp bahçeme ektim ve tabi ki onları büyütemedim. Solmuş çiçeklerimin başında hüzünle otururken öğretmenim ‘Onu yaşadığı yerden buraya getirdin ama burada yaşaması imkansız çünkü arkadaşları orada, kökleri orada. Eminim ki sen böyle olmasını istemedin ama doğa en iyisini bilir. Sen papatyalarını buradan kopartsan yaşarlar mı başka yerde?” demişti. O günden sonra bir daha asla hiçbir ağacı, hiçbir çiçeği incitmedim kopartmadım.
Hepimiz burada doğaya saygı duymayı öğrendik küçük bahçelerimizde, geri dönüştürdüğümüz malzemelerde yenilikler bulmayı, su kaynaklarımızı doğru kullanmayı öğrendik. Bir de geri dönüşüm kutularımız vardı. Her şeyi nasıl dikkatli ayırırdık. Sonra onlardan uzay araçları, kediler, bahçeler, gezegenler, yeraltı dünyaları yapardım. Sergi alanına geçtim. Küçük bir çocuk, kendi eserinin önünde gururla duruyordu. Atık plastik ve kağıttan küçük bir heykelcik yapmıştı. Kedi gibi duruyordu bu figür ama sanki eksik bir şeyler vardı. Tam ben bakarken anlattı, kendi kedilerini yapmış. Kedilerinden birinin bir gözü yokmuş diğerinin iki gözü. Olmayan her bir göz için kalplerine mavi parlak taşlar koymuş heykelciklerin. Kalplerinde gözlerinin olduğuna inanıyormuş.
Birlik, süreklilik, bağlantılılık… Burada yaptığımız her şeyi birlik içinde yapardık. Sevgi saygı, adalet ve yardımlaşma. Ve yaptığımız her şey birbiriyle ve birbirimizle bağlantılıydı. O yüzden her şey insan, doğa ve hayvan için iyi ve zararsız olmalıydı. Güzel olan her şeyin karşılığı vardı.
Bugün olduğum insan olmamda büyük bir basamak olan bu yerde ve adil, özgür, mutlu, doğaya saygılı ve farkında çocukların arasında 30 yıl önceki gibi mutlulukla dolaştım bugün.
Tasarım; merak ve öğrenme arasındaki bağı, Froebel’in küpleri ile yapı dili arasında biçimsel anolojik olarak kurar.
Bu tanıdık, basit, yaratıcılığa ve nedenselliğe motive eden formlar, mekana dönüşür.
Tasarım fonksiyonları, birbirine eklemlenen, grift, akışkan, sürekli hale getirir. Bu akışkanlık, mekanları oluşturur.
Sergiler, çok amaçlı salona, çökertilmiş avluya ve atölyelere tamamen bağlıdır. Mekanlar arasındaki sınırlar, belirsiz, geçirgen ve esnektir.
”Friedrich Wilhelm August Fröbel” Almɑn eğitimci ve filozoftur. Özellikle okul öncesi eğitimle ilgilendi ve 1837 ‘de ilk çocuk bahçesini kurdu. Fröbel her şeyin doğɑyɑ bırɑkılmɑsını ve çocukların gelişmesinin ɑçık hɑvɑdɑ yɑpılɑcɑk ɑlıştırmɑlɑr, oyunlar ve şɑrkılɑrlɑ kolɑylɑştırılmɑsı görüşünü öne sürmüştür. Froebel’ in eğitim konusunda koyduğu bazı ilkeler var. Bu ilkelere göre çocuklar:
Tasarım alanı, Bornova kent merkezinin etki alanında, düşük yoğunluklu bir konut bölgesindedir.
Yakın çevresinde, Forum Bornova Alışveriş Merkezi, Ege Üniversitesi Kampüsü, Bornova Anadolu Lisesi ve Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi bulunur. İpekkuyu ve Yassıtepe höyüklerinin de gelecek planlamasında, bu önemli arkeolojik merkezlerin yakın komşuluğunda yer alacaktır.
Bütün bu önemli referanslara karşın, tasarım alanı, en yakın fiziksel ilişkisini düşük yoğunluktaki konut bölgesi ile kurmaktadır. Bu durum, çevreden güçlü bir referans ile yönlenme izi bulamayan yapının, kendi içine ve komşu parselde yer alan ilkokul alanına dönmesine sebep olur.
Tasarım alanının iki yanında, parçacıl, şerit yeşil alanlar bulunur. Tasarım, kendi alanını bu yeşil alanlar ile bütünleştirerek, yeşil düzlemi çoğaltır. Oluşan bu yeşil düzlem çökertilir ve yapıyı besleyen ana arkitektoniğe dönüştürülür.
Yapı artık yakın çevresine, kabuğu ile anolojk imgesini sunarken, çevreden gelen yaya hareketlerini, yeşil bantlarda toplayıp, çökertilmiş avlu ile içeri alır.
Çocukları geleceğe motive etmesi düşünülen bu yapı, tasarlanmış varlığı ile kullanıcısında doğaya ve doğal kaynaklara karşı sorumluluk geliştirmeye niyetlenir.
Yere ve iklime özgü veriler tasarımı biçimlemede güçlü birer hareket noktası olmuştur.
Yapı güneş ile ilişkisini, hem fonksiyon hem kimlik gerekçeleri ile oluşturulmuş dış kabuğun konumlanışı ile kurar.
Batı güneşini, prekast küplerin, solid, geçirgen olmayan yüzeyleri karşılarken, doğu güneşi yapıya daha rahat erişir. Derin saçaklar ile güneş gölgelenir.
Güneşlenme sürelerinin uzunluğu sebebi ile güneş enerjisinden faydalanma potansiyeli yüksek olan bu alanda, fotovoltaik cam paneller ile elektrik elde edilecek aynı zamanda kolektif paneller ile kullanma sıcak suyu üretilecektir.
Çökertilmiş avlu, dış ortamdan görece korunaklı, kuytu bir oyun alanıdır. Her mevsimde, olumsuz durumlardan daha az etkilenir. Yazın daha serinken kışın daha ılıktır.
Çökertilmiş avlunun tabanında evoporatif havuz bulunur. Derinliği 20cm’i geçmeyen bu havuz, hem avluyu hem de yapıları serinletir. Aynı zamanda çocuklar için serinleten bir oyun alanıdır.
Yapının çatılarından ve peyzaj alanlarından yağmur suyu hasadı yapılacak, depolanan yağmur suyu, evoporatif havuzu doldurmakta, peyzaj alanlarının sulanmasında ve rezervuarlarda kullanılacaktır. Kullanma sularından gri su hasadı yapılacaktır.
Dünya su kaynaklarının giderek tükendiği bilincini çocuklara iletmenin en iyi yolu, suyun değerini ve nasıl kullanılacağını yaşayarak öğrenmelerini sağlamaktır.
Yapının avlu girişinde, rüzgar türbinleri yerleştirilmiştir. Karadan denize ve denizden karaya esen rüzgarı yakalayacak ve elektrik enerjisi üretilecektir.
Yapının girişi ve simgesi olacak türbinler, temiz enerji kullanımına vurgu yapmaktadır.