Proje Raporu
KENTSEL TASARIM YAKLAŞIMI VE ÖNERİLERİ
Kentsel mekânların kış aylarında kar yağışı ve -20 dereceyi bulan soğuk hava nedeniyle karlı ve buzlu olması, kamusal mekân kullanımını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle kentiler kısıtlı düzeyde kamusal mekânı kullanmakta, kapalı mekânlarda zaman geçirmektedir. Bu koşullarda sosyal etkileşimin de kısıtlı düzeyde kalması olağandır. Diğer yandan yapı ölçeğinde mekanik iklimlendirme hem maliyetlidir hem de sürdürülebilir bir çözüm değildir ve tekil yapıyla sınırlıdır. Soğuk iklimin yaşandığı kentlerde tarihi konut dokusu, bitişik düzende, yarı kamusal mekânlar çevresinde organize olmuş, kalın duvarlarla inşa edilmiş yapılar ve yapı kümelerinden oluşmaktadır. Bazı bölgelerde 3 metreyi bulan kar kalınlığı nedeniyle yaya ulaşımı kar altında kazılan tünellerle sağlanmaktadır. Geçici ancak fikir verici olan bu çözüm kamusal mekân tasarımında başlangıç noktalarından biri olabilir. Kış aylarında kar sorununa kentsel düzeyde çözümler bulan çeşitli tasarım önerileri bulunmaktadır. Örneğin kuzey ülkelerinde yer altı geçişleri inşa edilmiştir.
Muş kentinin özgün koşulları, ekonomik olanakları, mekan ölçeği dikkate alındığında kamusal mekanların ölçeğine ve işlevine uygun bir çözüm aranmış ve bu kapsamda ikinci bir sokak plakası tasarlanması önerilmiştir. Zemin kotunun 3-4 metre üstünde yapıların 1. kat seviyesine denk gelecek bir plaka bir yandan kış aylarında zemini kardan korumakta, yaz aylarında ise gölge sağlamaktadır. Üst kottaki ikinci bir zemin plakası (üst zemin) yapılara ikinci bir giriş olanağı sağlayarak yapı-kamusal mekân ilişkisini arttırmaktadır. Yapı kabuğunun ışık ve havalanma ihtiyacı, açık yarı açık bir mekân olması nedeniyle doğal şartlarda sağlanmaktadır.
Yapı ölçeğinde ise karasal iklimdeki kentlerdeki en önemli sorunlardan biri iklimle ve geleneksel dokuyla uyumlu olmayan ayrık düzende, özgün olmayan kentsel doku ve yapı üretimidir. Bu sorun bir yandan iklimsel koşullara uyumu zorlaştırmakta diğer yandan yapılar arası ve sosyal etkileşimi engellemektedir. Bu sorunlara karşı çözümlerden biri ise bitişik yapı düzeninin kullanımı ile mimari ve kentsel düzeyde yeni bir mekân kurgusu oluşturmaktır. Kentsel mekânda yayaların kullanımına olanak sağlayan, sosyal ve fiziksel anlamı olan sokaklar tasarlanmamakta, bunun yerine standart taşıt yolları tasarlanmaktadır. Sokak, özgün ölçeği, sürekliliği, belirli oranlarda yapı açık mekan ilişkisi olan, sosyal bir mekandır. Tasarım önerisinde sokağın tarihsel anlamının yeniden inşa edilmesine çalışılmıştır.
Mahallenin fiziksel planlaması ve tasarımında yukarıda sıralanan amaçlar ve çözüm önerileriyle birlikte nüfus büyüklüğü, işlevler, ulaşım sistemi, arazi yapısı, erişilebilirlik ihtiyaçları dikkate alınarak temel şema oluşturulmuştur. Bu şemaya göre mahallenin kentten erişimi kuzey sınırından başlamaktadır. Kuzey güney yönünde arazinin doğu çeperini tanımlayan taşıt yolunun mahalle iç kesimlerinde yaya ulaşımıyla çakışmaması için çeperde ve yer altında otoparklar ve servis yolları önerilmiştir.
Mahallenin coğrafi merkezinde ise çarşı ve okul yapıları konumlandırılmıştır. Böylece mahalle yerleşkesinde konut yerleşimleri iki alt bölgeye ayrılmıştır. Her bir alt parça arasında ve bu parçalardan merkeze yaya erişimi ise tasarlanan iki katlı yaya ekseni ise sağlanmaktadır. Arazinin doğu sınırında kalan bölge ise belirli zamanlarda kullanılan spor alanlarına ayrılmıştır. Arazinin batı, güneybatı sınırını tanımlayan kuru dere ise yeşil alan olarak planlanmıştır. Bu ilkelere göre mahalle tasarımında kavramsal olarak çizgisel bir yerleşke modeli ortaya çıkmaktadır. Merkezden kuzeybatı ve güneydoğu yönünde 400 metreyi geçmeyen bir yürüme mesafesi içinde kalan yerleşkede yaz ve kış aylarında eğitim, alışveriş, spor, gezinti amaçlı erişimin tamamen yaya olarak yapılması teşvik edilmiştir.
MİMARİ TASARIM ÇÖZÜMLERİ
İklime ve kente yabancı olmayan bir mimari bir model ve dil geliştirmek için bazı verilerin dikkate alınması gerekmektedir. Tarihte geliştirilmiş bazı çözümler ile çağın modellerinin arakesitinde bir çözüm arayışı bazı eşiklere ve referanslara uyulmasını gerektirmektedir. Aşırı soğuk havalar, kar örtüsü, demografik ve kültürel yapı, mali olanaklar ve kullanıcı ihtiyaçları bazı eşikler ve ölçütler tanımlamaktadır. Bunların yanında geleneksel yapıların bazı tipolojik özellikleri yapı karakterini tanımlamaktadır.
Muş kentinde yapılan incelemelerde tarihsel yapılar ile son dönemde inşa edilen yapılar arasında belirgin farklılıklar ve uyumsuzluklar bulunduğu tespit edilmiştir. Mimari tasarımda sık sık karşılaşılan geleneksel/modern paradoksuna düşmeden ne tür çözümler ve öneriler sunulabilir sorusu tasarımı biçimlendirmekte diğer bir referans olmuştur. Yapı ölçeği, kat sayısı, yapı düzeni, yapı kabuğu, çatı formu, pencere oranları, malzeme ve renk arayışı bir yandan tarihsel deneyimlerden yararlanılarak diğer yandan günümüzdeki olanaklardan yararlanılarak çözümlere yönetilmiştir.
Yapıların mekân sıkıntısı nedeniyle yüksek olması, ya da otopark alanı elde etmek amacıyla geniş parsellerde dikey blok çözümleri sorunun temel kaynağına çözüm üretememekten gelmektedir. Temel sorun otomobilin kentte yönetimi ise otoparkların mimari kimliği bozmadan tasarımı için yer altında çözüm ya da bahçe dışında çözümler daha anlamlı sonuçlar sağlayabilir.
Bununla birlikte konutta yaşayan kişilerin sokakla, kamusal mekandaki kişi ve manzarayla görsel, işitsel, duygusal ilişkisi yapı yükseklikleriyle yakından ilişkilidir. Az katlı yapılaşmanın ise en önemli sorunu ise düşük yoğunluk ve sosyal yalıtım ve zayıf bir doku oluşturmasıdır. Bu iki uç nokta çözüm arasında bir denge ise bir yandan sosyal etkileşime ve bütünleşik bir doku oluşumuna olanak veren, diğer yandan insanın kavrayabilmesine ve aidiyet duygusuna olanak veren bir ölçek ve biçimde bulunabilir. Bu amaçla olabildiğince bitişik düzende, 2-3 katlı yapı kümelerinden oluşan, sokaklar, avlular, bahçeler tanımlayabilen ve çağın mahalle kavramını tanımlayabilecek bir yerleşke ve yapı biçimleri önerilmiştir.
Amaçlanan mimari ve kentsel karakteri, esas alınan tasarım ölçütlerini sağlayan çeşitli malzeme, biçim ve çözümler olanaklıdır. Günümüzde yapı üretiminde temel malzemelerden biri olan betonun uygun bir kıvamda kullanımı, yalıtımın çatı ve yapı kabuğu ile asgari malzeme kullanılarak sağlanması, pencere oranlarının hem manzara hem de ışık ihtiyaçlarının dengesini gözeten boyutlarda olması gibi kararlar ile yapının temel biçimi elde edilmiştir. Bu biçim farklı konut büyüklükleri, farklı yönlenmeler ve farklı kamusal alanlarla olan ilişkilerine göre ve mekân çeşitliliği sağlayan çeşitli varyasyonlara evrilmiştir. Sonuçta 6 farklı tip konut tasarımı elde edilmiştir.