ADA – ANIT
Bugün Gelibolu Yarımadası’ndaki şehitliklerde, anmanın ‘milli-mukaddes’ göstergelere ve biçimlere havale edilmesi arızi bir durum oluşturuyor; dikkatleri anma atmosferinden uzaklaştırıyor, geçmiş algısını bir ülkü etrafında tektipleştiriyor. Anma ziyareti, aşırı tarif edilmiş rota ve düzenler çerçevesinde, bir türlü gündelik yaşamın hayhuyundan kopup derinleşemiyor. Halbuki neredeyse tümüne bir anıt muamelesi yapabileceğimiz etkileyici Gelibolu Yarımadası’nda bu derinleşme şansına şehitlik düzenlemelerinden birkaç adım ötede ulaşmak mümkün. Yarımadanın kendi doğasının, bizatihi Ada-Anıt’ın kuytularında, kalabalık içinde dahi olsanız; eğer niyetiniz varsa rüzgarı, kuşları hatta daha öteyi, dünyayı ve kendinizi dinleyebilirsiniz.
ZİYARETÇİ
Şehitlik ziyareti söz konusu olduğunda savaşların rasyonel analizi, haklılığı (veya haksızlığı), uluslararası siyaset ve maddi tarih yazımı anlamını yitirir; resmi ziyaretler, saygı duruşları, çelenkler, protokol ve milli-manevi sosyal örüntüler bir kenarda kalır. Savaş alanını ve şehitlikleri ziyarete gelen kişi tekildir ve yalındır. Kişinin bürüneceği tevazu hali, kısa bir süre için de olsa dünya üzerindeki kudretini unutacağı, kendinin ve dünyanın yazgısını değiştirebilecek gücünden feragat edeceği, kendi dışındaki yüce varlığı olumlayacağı (transandantal) bir tefekküre evrilebilir.
ANIT
Hatırlama ve unutma; gece ve gündüz, yaşam ve ölüm gibi birbirini tamamlar. Bellek, hatırlananlar kadar unutulanlar tarafından da biçimlendirilir; her hatırlama süreci unutmayı da içinde barındırır.
Gelibolu’da geleneksel anıtlaştırma ilkelerine dayalı olarak şimdiye kadar inşa edilmiş olan Zığındere Sargı Yeri, 57. Piyade Alayı gibi şehitlikler mimariyi kullanarak izleyicinin hatırlama deneyimini yönlendirmeyi amaçlar. Ziyaretçi şehitliğe adımını attığı ilk andan itibaren imgelere boğulur. Dikilitaş, zafer takı, yazıt, heykel gibi geleneksel anma araçlarının yüzyıllardan taşıdığı tüm anlamlar, hatırlayan ile şehitlerin anısı arasına duvar örer. Şehitlik, anmanın savaş alanı ile biçimlenen özgün doğasından ayrışır.
KARŞI- ANIT
‘Gelibolu Yarımadası Barış Parkı Uluslararası Fikir ve Tasarım Yarışması’ ile başlayan süreçte inşa edilmiş Zeytindere Mevki Şehitlikleri gibi yakın dönem örneklerde ise karşı-anıtlaştırma düşüncesinin izlerini görmek mümkündür. Bu tasarım yaklaşımında şehitleri doğa içinde yalnız kalıp derinleşerek anma prensibi temel alınmakta, hatırlama deneyimi anıtlaştırmanın geleneksel araçlarının yükünden arındırılmaktadır. Az sayıdaki bu örneklerde ziyaretçinin özgür bırakılması hedeflenmektedir. Ancak bu kez de toplu ziyaretlerin baskısıyla şehitliklere eklenen otopark, satış birimi, tuvalet, danışma ofisi gibi donatılarla ziyaretçi bir türlü gündelik yaşamın zihinleri çelen karmaşasından kopamaz; hatırlama mekanıyla beklenen ilişkiyi kuramaz.
GELİBOLU ANMA BAHÇELERİ
Gelibolu Yarımadası’nın farklı yerlerinde; değişik vejetasyon, topografya ve iklim koşullarında; ana yollara değişen mesafelerde konumlanan on beş şehitlik tasarımı geliştirilirken, yaklaşımımıza paralel olarak bu mekanlara yeni bir isimlendirme yapılmasını önerdik: Anma Bahçeleri.
Ziyaretçinin Anma Bahçesi’ne ulaşımı gündelik hayatın zamanından doğanın zamanına kademeli bir kopuşla gerçekleşiyor. Yarımadayı saran asfalt ana yol ağından, önce stabilize yola, sonra bir patika ile Anma Bahçesi yaklaşım noktasına ulaşılıyor. Nihayet ziyaretçi bahçeden dışarı hafifçe uzanan bir akstan içeri, zamanın durduğu Anma Bahçesi’ne alınıyor.
Anma Bahçesi, doğa içinde zahiri bir hacim. Onu doğadan koparan özellikleri, kendine özgü keskin ufuk çizgisi ve plan geometrisi. Gelibolu Yarımadası’nın sessiz, ıssız doğa parçalarında rastladığımız bu bahçeler, bunkerler ve siperler gibi Gelibolu’da da bulunan savaş armatürlerini veya tarihten bugüne mastaba, piramit, höyük ve aile kabristanı gibi mezar tipolojilerini akla getirirler.
Anma Bahçeleri’nde ziyaretçi, yürüyerek yaklaştığı bu topografyanın içinde belirli bir düzen ile bakılan her bahçeye özel seçilmiş bitki örtüsü ile karşılaşır. Şehitliğin bulunduğu topografyaya ve jeolojik formasyona göre şekillenen bahçenin iç dolaşımı yükselip alçalarak etraftaki doğayla farklı perspektif ilişkileri kurar. Kişi bazen Tuz Gölü’nün uzak manzarasıyla karşılaşır; kimi zaman da duvarlarla örülü bu bahçe hacminde sadece hızla hareket eden bulutları ve hemen dışarıdaki ağacın yapraklarını seyre dalar.
YARIMADANIN ZAMANI
Gelibolu’nun Anma Bahçeleri, şehitlik alanı bulgularına zarar vermeyecek asgari ebatlarda oluşturulan mezarlıklardır. Bahçeler için yarımada şartlarında az bakım ve su gerektirecek dayanıklı bitkiler seçilmiştir. Bahçe duvarı bir yandan içerideki ziyaretçi açısından bu zahiri hacmi kurarken, öte yandan dışarıdaki ziyaretçinin seçemeyeceği bahçe çeperini çizer. Bu, bakımı yapılan iç ile doğaya ve yarımadaya bırakılan dış arasında bir çizgidir.
Duvarlar dışarıdan izlenemez; tıpkı yüzyıllar içerisinde üst üste biriken toprakla oluşmuş höyükler gibi, bu duvar da kuşların taşıdığı tohumlar, solucanların alt üst ettiği toprak ve rüzgarla yer değiştiren kum, taş parçalarıyla örtülür; yarımadaya kaynar.
On beş konumdaki on dokuz ayrı şehitlikte bahçeler aynı tasarım stratejisiyle oluşturulmuştur. Şehitlik bulgu sınırlarından yola çıkılmış, mezartaşı (bronz malzeme), bahçe iç yolu (alanda mevcut bulunan ve kazı sırasında ortaya çıkacak orta ve iri boyuttaki agregaların kullanıldığı washbeton karışımı) ve duvar ile dışa doğru genişleyerek nihai geometriye ulaşılmıştır. Şehitliğin en üst kotundan bir metre yukarıda sabitlenen duvar üst çizgisi, bahçe içindeyken keskin bir ufuk hattını, bahçe dışındayken de belli belirsiz bir höyük üst hattını belirler.
Gelibolu Yarımadası’nın çeşitli parçalarında birbirinden farklı topografyalara oturan şehitlikler için önerilen Anma Bahçeleri, tasarım olarak aynı matematiksel yaklaşımın çeşitlemeleridir. Yıllar içinde gerçekleşmesini beklediğimiz ise yarımadanın bu bahçeleri kendi zamanı içerisinde eritmesi, bahçeleri kendi doğasının bir parçası haline getirmesi, tasarımı ve tasarımcıyı görünmez kılmasıdır.