“BİLİNEN” ÇEŞME
Anadolu’nun batıdaki en uç noktasıdır Çeşme… Kuzeyi, batısı ve güneyi Ege Denizi ile çevrili. Kuzeydoğusunda Karaburun tepelerini, tam karşısında ise Yunanistan’ın Sakız Adası’nı görebilirsiniz. Sakız Adası ile arasında 8 deniz mili mesafe vardır. Çeşme’den Sakız Adası’na kısa bir feribot yolculuğu ile ulaşılabilir. İzmir şehir merkezine 90km mesafededir.Yaz turizminin en yoğun yaşandığı yerlerden biridir Çeşme. Son yıllarda çok popüler olan Alaçatı Beldesi, Çeşme’nin bir beldesidir. Rum evleri ile buram buram tarih kokan Alaçatı, aynı zamanda rüzgar sörfü organizasyonlarının da ev sahipliğini yapar. Yılın 330 günü rüzgar alır Alaçatı. Hem de sörf yapmak için en uygun koşulları sağlar. Türkiye’nin ilk rüzgar enerji santrali de işte bu sebepten, bu topraklarda kurulmuştur. Termal turizm olanakları da vardır Çeşme’nin. Sadece yazı değil kışı da keşfedilmeye değerdir aslında.Ilıca koyunda denizin içinden çıkan kaynak suları ile dertlerinize şifa bulacağınız söylenir. 20’den fazla plajı vardır ayrıca. Ege Denizi’nin tüm olanakları yaşamak için doğru adrestir yani . Birbirinden eşsiz koyları ile görülmeye değer bir cennettir.
“YAŞANAN” ÇEŞME
Aydın-Çeşme otoyolunda seyrederken “ilk durağınız Çeşme otogarıdır”. Çeşme ile ilk karşılaşmanız. Kenti hissetmeye ilk başladığınız yer. Limana götüren ana yoldur aynı zamanda. Kavuştuğu noktadaki denizin mavisini kanal boyunca size taşıyan. Çeşme’yi burada koklamaya başlarsınız. Hissettikleriniz, hissetmek istedikleriniz değildir ama. Kente adım atmışsınızdır fakat hala bölünmüş yolun yanında yer alan ve size ayrılan o küçük kaldırımlar boyunca yürümeye mecbur kalırsınız. Soran gözlerle ilerlersiniz. Kendinizi çok küçük hissedersiniz. Ölçeği yakalamakta zorlanırsınız. Karşıdan karşıya geçerken, işte tam da o an, yolu ikiye bölenin “kanal” olduğunu fark edersiniz. Bu kadar güzel ve anlamlı bir kentsel imgenin neden bu kadar yalnız ve silik olduğunu düşünürsünüz. Yanıt bulamazsınız. Kafanız karışmıştır. İlk ziyaretinizse bu Çeşme’ye, duyduklarınızdan çok farklı bir Çeşme ile karşılaştığınızı düşünürsünüz. Ama Çeşme’nin “Çeşme” olmasını sağlayan onca güzelliğinin varlığından şüphe duymazsınız yine de. Sadece Çeşme’ye yakıştıramazsınız bu ilk karşılamayı. Ardındakileri keşfetmek için devam edersiniz. Limana doğru ilerlerken uzaktan yelkenlilerin direklerini görürsünüz. Kendilerini değil ama, direklerini. İşte, “ne hoş bir resim” diye düşünürsünüz o an. “Ah bir de yelkenlileri görebilsem” dersiniz. Limana girmeden buna izin vermez ama Çeşme. Kendini ağırdan satar… Hızla ilerlersiniz. Limana dahil olabilmek adına… Bölünmüş yol da sizinle beraber devam etmektedir. Ölçeği küçülmüştür ama hala Çeşme’nin büyük oranda taşıtlara ayrılmış olduğunu hissettirir size. Oysa ki liman bölgesi Çeşme’nin en uğrak yeri, aynı zamanda Avrupa’ya açılan kapısı değil midir? Pek çok yabancı turist de buradan itibaren yaşamaya başlamaz mı Çeşme’yi? Sormaya devam edersiniz…
Çeşme’nin en önemli yapılarından Çeşme Kalesi’ne varmaktır hedefiniz. Çok şey duymuşsunuzdur hakkında. Şimdi de yaşamak istersiniz. Adımlarınız hızlanır. Varmak için sabırsızlanırsınız. Ansızın kalenin önünde buluverirsiniz kendinizi. Yanından geçtiğiniz yüksek duvarlar sadece kale duvarı olabilir çünkü. Böylece fark edersiniz olmanız gereken yerde olduğunuzu. Kalenin önünde. Geri çekilip birazda uzaktan hissetmek istersiniz kaleyi. Ama yapamazsınız. Otomobiller yine Çeşme ile aranıza girmiştir. En çok da şimdi kızarsınız onlara. Kaleyi yaşamanın birkaç saniyeye sığdırılamayacağını bilirsiniz çünkü. Onlardan çok kendi hakkınız olduğunu düşünürsünüz kalenin en yakınında olmaya. Karşısına geçip uzun uzun bakmak, o zamana yolculuk yapmak istersiniz halbuki. Madem etrafında özgürce zaman geçiremiyorum bari Kale’yi gezerek onu hissedeyim dersiniz sonra. Ne iyi olmuş da Çeşme Kalesi müze olmuş diye düşünürsünüz o uzun merdivenleri bir bir çıkarken… Salonlara girer Çeşme’nin tarihine yakından tanık olursunuz. Mutlu eder kale sizi. En yükseğe çıkmak hedefiniz olmuştur şimdi de. Yorulmak nedir bilmeden devam edersiniz. Ve işte kalenin en yüksek noktasındasınızdır ve Çeşme’ye tepeden bakarsınız. Masmavi Ege Denizi bütün güzelliği ile karşınızdadır. Liman bölgesi, yelkenliler, Çeşme’nin minik meydanı ve kıyı boyunca dizilmiş çay bahçeleri… Derken hemen yanıbaşında biten 6 kat yüksekliğinde bir otel yapısı… Onu fark edebilmek için sadece Kale’nin en üst noktasında olmak gerekmediğini hemen anlarsınız. Yapı, boyutuyla kaleyle dahi yarışmaktadır çünkü. İşte bu silüete hiç yakışmayan, hatta ona ihanet eden bir yapı dersiniz. Varlığından hiç ama hiç hoşnut olmazsınız. Deniz tarafına değil arka tarafa dönüp baktığınızda ise Çeşme’nin tarihi dokusunu hissedersiniz. Dar sokakları ile Geleneksel Çeşme evleri, Çeşme’nin kentsel sit alanı bir tablo gibi karşınızdadır. Kaleden çıktığınızda belediyenin önündeki meydanda bulursunuz kendinizi. Biraz küçük bir meydandır bu. Araç yolu ile sahille bağlantısı koparılmış olduğundan daha da küçük algılanmaktadır. Sahil tarafında yer alan sakız dondurmacılarının tabelaları dikkatinizi çeker hemen. Çeşme’ye gelmişken yemeden gitmek olmaz diye düşünür, araçlar size izin verdikten sonra karşı tarafa geçer dondurmanızı alırsınız. O sırada öğrenirsiniz sakız ağaçlarının 6000 yıllık hikayesini. Buradaki kırmızı toprak ve iklimin, bu özel ağaçların yetişmesi için en elverişli olanakları sağladığını. Dondurmanın dışında sakız reçeli, sakız likörü, sakız rakısı ve daha pekçok ürün yapıldığını ve aynı zamanda ecza ve kimya sanayiinde de kullanıldığını. Dünya çapında üne sahip olan bu ağaçları çok merak edersiniz şimdi de. Çeşme’ye geldiğinizden beri neden bir tane bile sakız ağacı görmediğinizi, oysa adeta yeşil birer heykel olan sakız ağaçlarıyla karşılaşmış olmanın sizi ne kadar mutlu edeceğini ve bu değerin farkındalığını da artırmış olacağını düşünürsünüz. Sonradan öğrenirsiniz tütün yetiştirebilmek için yıllar öncesinde bu ağaçlık alanların dönüştürüldüğünü. Üzülürsünüz. Sahil boyunca ilerlemeye devam edersiniz. Birkaç restoran ve cafe dışında resmi kurumların sahildeki yoğun mevcudiyetlerine tanık olursunuz. Şaşırırsınız biraz. Neden bu kurumların Çeşme sahilinin en özel noktalarında konumlandığına anlam veremezsiniz. Bu alanda rekreatif alan ve daha çok yaya ve yeşil görmenin sizi çok daha fazla mutlu edeceğini düşünürsünüz o an. Biraz ileride balıkçı barınağı çeker dikkatinizi sonra. Güzel bir tablodur balıkçı barınağı, kentteki yaşanmışlığa bir katkıdır aynı zamanda. Liman kentlerinin olmazsa olmazı diye geçirirsiniz içinizden. İlerlemeye devam edersiniz. Yolun sona erdiği noktada yemyeşil bir koy çıkar karşınıza. Sürpriz olmuştur bu minik koy sizin için. Bu plajda yüzmenin aslında ne kadar keyifli olacağını hissedersiniz hemen. Ama küçüktür bu koy. Az sayıda insanın bu keyfi yaşamasına imkan tanımaktadır. Keşke Çeşme merkezde daha fazla kişi denizden faydalanabilse diye de düşündürtür size. Balıkçı barınağının plaj yakınında yer almasının deniz suyunun hijyeni noktasında çok iyi bir konumlanma olmadığı da dikkatinizi çeker. Belki biraz daha uzakta olmalılardı diye düşünürsünüz. Sahil bu noktada sonlanmıştır ama sizin merakınız hala devam etmektedir. Üst kotlarda nelerle karşılaşacağınızı düşünür yola devam edersiniz. Karşınıza çıkan ilk sokağa girersiniz. Küçük pansiyon ve otellerin olduğu… İlerlerken dikkatinizi yeşillikler arasında yükselen merdivenler çeker. Adeta üst sokağa çıkmak için davet eder sizi. Kapılırsınız upuzun merdivenin büyüsüne ve bir üst sokakta bulursunuz kendinizi. Üst kotlara çıktıkça bina yüksekliklerinin de arttığı dikkatinizi çeker. Ve karşılıklı iki parsel arasındaki şaşırtıcı kot farkları. Tek katlı, iki katlı yapıların karşısında yer alan 4 katlı bitişik nizam binalar… 3047 Sokağı sevmezsiniz bu yüzden. Oysaki merdivenlerden tırmanırken Kale’ye çıkışınız aklınıza gelmiştir. Burada da Çeşme Kale’sinde yakaladığınız manzarayı görmeyi umuyorsunuzdur. Buna izin vermeyen yapılara öfke duyarsınız. Sokağın devamında birkez daha hayal kırıklığına uğrarsınız. Yine yüksek katlı, modern giydirme cepheli, aluminyum korkuluklu ve Çeşme’nin geleneksel yapı tipine hiç ama hiç uymayan binalar dizisi… 3047 Sokak hayallerinizi yıkmıştır. Oysa İnkılap Caddesi ve devamında yaşadıklarınız sizi ne kadar da Çeşme’ye yakın hissettirmiştir. Alaturka kiremitli çatıları ile şirin mi şirin Çeşme evleri. Bu sokakta ve devamında da ondan başka birşey hissetmek istemediğinizi fark edersiniz. Sokağın sonlarına doğru yine bir merdiven çıkar karşınıza sizi en üst kota bağlayan. Bu merdivenleri de tırmanmak istersiniz. Hala umutlusunuzdur bu kotta Çeşme’nin sizinle paylaşacağı farklı güzellikleri olduğuna dair. Merdiven basamaklarını tırmanırken aslında durup durup dinlenmek istersiniz. Kolay değildir, o kadar basamağı tek solukta çıkmak. Hem farklı kotlarda durup yaşamak da fena olmayacaktır sahil boyunu.Hayal edersiniz kendinizi yemyeşil bir alanda seyre dalarken. Ve nihayet en üst kota çıkmışsınızdır. Evet tam da tahmin ettiğiniz gibi bu noktada izlemek başkadır Ege Denizini. Tabi ara ara bu manzarayı kesen, varlıklarından hiç de hoşnut olmadığınız bu yüksek yapılar da olmasa. Binalar arasına serpişmiş geniş boş alanlar da dikkatiniz çeker burada. Aslında yeşillik olarak ayrılmış ama çok atıl ve bakımsızdır bu alanlar. Keşke böyle olmasa da, Çeşme de hasret kaldığımız yeşille bu alanda kucaklaşsak dersiniz. “Yani Çeşme’yi yaşarken bir yandan da hep hayal edersiniz”.
“HAYAL EDİLEN” ÇEŞME
“Hayal edilenler” aslında Çeşme’yi “yaşarken” hissedilenlerin bir yansıması, hafızalara yer etmiş “bilinen” Çeşme’nin-Çeşme’nin tanınan yüzünün uzak kaldığı bu alanda bir yolculuk hayal dünyasına. Çeşme’nin “bilinen” lerine daha nicelerini eklemek için bir öngörü.
Yolculuk şöyle başlar:
Terminale yaklaşırken ilk olarak sol tarafta sakız ağaçları parkının merhabasını duyarsınız. Orada gezen, dinlenen, hemen önünde yer alan gezi otobüslerinin kalkmasını bekleyen kalabalık dikkatinizi çeker. Rengarenk elektrikli gezi otobüslerine çevrilir sonra gözleriniz. Heyecanla bekleyen kalabalığa karışmak için bir an evvel inmek istersiniz otobüsten. Terminal binası yenilenmiştir. Konuklarına iyi bir karşılama yapmak için beklemektedir adeta. İner inmez sakız ağaçlarına merhaba demek istersiniz. Hep merak ettiğiniz sakız ağaçlarına… Ne kadar güzel bir görsel şölendir bu yeşil alan. Herbir sakız ağacı bambaşka birer heykel gibi süslemektir parkı adeta. Parkın arka çaprazında yer alan yeşil alan çeker dikkatinizi gezerken. Sorup öğrenirsiniz oranın Çeşme’nin geleneksel ot pazarı olduğunu ve yüzlerce çeşit Ege otlarının bu pazarda satıldığını. Dönüşte muhakkak uğramak için söz verirsiniz kendinize.
Limana doğru giden yolda dikkatinizi yoğun yaya akışı, birbirinden güzel kafe ve barların yer aldığı cadde çeker. Bir de bu aksın hemen yanıbaşındaki masmavi kanal… Limanı daha ayak basar basmaz hissettirir adeta size. Kapılıp peşine gitmek istersiniz. Yolun başında bisiklet kiralayıp da devam edebilirsiniz yolculuğunuza… Araç trafiği bu noktada tek yön akmaktadır artık. Çiftlikköy’e transit gidecek yolcular bu aksa dahil edilmemiştir. Trafik mümkün olduğunca azaltılmış ve yavaşlatılmıştır. Daha az karbon atık, daha az gürültü ve yayalara ayrılmış geniş kaldırımlar. Bu caddenin Çeşme’nin eğlence aksı olduğunu öğrenirsiniz sonra. 24 saat canlıdır bu cadde. Gündüzleri cafe-bistro, geceleri ise bar olarak hizmet vermektedir buradaki dükkanlar. Üst katlarda da yine ticaret birimleri yer almaktadır. Fakat bu alanlar daha çok hizmet sektörüne aittir. Gece hayatının başladığı saatlerde onlar çoktan terketmiş olurlar işyerlerini. Kanalın etrafında yer alan oturma elemanlarında dinlenirsiniz biraz ve karşınızda balık tutan insanları izlersiniz. Üst örtüsü, aydınlatma elemanları ve tüm dokusu ile limanı anımsatır size. Yelkenliler ve direkleri….
Soluklandıktan sonra limana kadar yürürsünüz. Yol ayrımında karar vermek gerekmektedir. Sol taraf ticaret birimleri ile yat limanı geri sahasına hizmet etmektedir. Cruise yolcularının da buradan kente dahil olacağı düşünülürek araç yolları daraltılarak geniş yaya kaldırımları oluşturulmuş ve liman geri sahası yeşil doku ile arka plana atılmıştır. Bu alandaki ticaret birimleri de limana hizmet edecek şekilde işlevlendirilmişlerdir. Araç ve tekne kiralama hizmetleri de bu aksta yapılmaktadır. Sağ tarafta ise Çeşme Kalesi’ne kadar birbirinden şirin butik oteller yer almaktadır. Bu aks aynı zamanda en sakin aksıdır bu alanın. Kale’ye varmak için sabırsızlanırken araç trafiğinin tamamen yok olduğu ve kale önü ve çevresinin tamamen yayalara ayrıldığını görürsünüz. Mutlu olursunuz. Araçlar yer altına alınmış, hatta bu alanda bir de yer altı otoparkı yapılarak Çeşme’nin en uğrak noktası olan meydana her türlü ulaşım kolaylaştırılmıştır. Meydanda neler yoktur ki. Geniş yeşil alanlar, sergi ve konferans salonları, Çeşme Kalesi/müzesi, açık gösteri alanı, sahil boyu geniş yürüyüş ve bisiklet yolları ve deniz kenarı dinlenme alanları… ha bir de meşhur sakız dondurması ve yerel yerel lezzetlerin satıldığı satış birimleri. Belki de Çeşme’nin en yaşanılası yeri burasıdır. Keyifle devam edersiniz yolculuğunuza. Sağ tarafta oyuncak müzesi ve beraberinde çocuk parkı gözünüze ilişir. Oyuncak müzesini hep ziyaret etmek istemişsinizdir. Bahçesinde yer alan çocuk oyun parkı, size çocukluğunuzu anımsatır. Ağaçların üzerine tırmanışlarınız, yeşil tepecikler üzerindeki koşuşturmalarınız. Doğada oynamak ve keşfetmek… Parkın içinde yer alan ahşap merdivenleri fark etmemek de imkansızdır. Bu merdivenlerle, bir üst kota tırmanırsınız, yeşilin en yoğun olduğu, Çeşmeyi en tepeden izleyebileceğiniz yere. Merdivenleri tırmanırken farklı kotlarda mola verir, seyir teraslarından aşağıya Ege’nin maviliklerine bakarsınız. Tırmandıkça, çok uzaklardan beri kendini belli eden istinat duvarına daha da yaklaşırsınız. Deniz tarafından her noktadan görülen bu duvar, meğer üst kısmındaki rüzgar güllerine korumalık yapıyormuş dersiniz. Uzağında iken hissettiklerinizin çok daha fazlasını hissettirir rüzgar gülleri size. Heyecanlanırsınız hem de çok…Soluklanmak için çok güzel bir yerdir burası.Çeşme’ye tepeden bakmak için…Yeşili takip edersiniz. Hem de büyük keyifle. Yolun sonunda çıktığınız gibi inersiniz merdivenlerden. Hem de mavi ile yeşilin kucaklaştığı noktaya. Teke Plajı’dır burası. Çeşme’nin en minik koyu. Sahil yolundan gelen bir aksla birleşerek büyümüş ve pek çok Çeşme’liye ve Çeşme misafirlerine kucak açmıştır deniz keyfini sürebilmeleri için. Butik oteller ve kafeler yoğunlaşmıştır işte tam da bu alanda. Sahil yolunun son noktasıdır burası. Geri dönüp meydana doğru andezit kaplı yaya yolundan yürümeye devam edersiniz. Andezit, Çeşme’nin yerel malzemelerindendir ve ne de güzel yakışmaktadır Çeşme’nin havasına. İleride balıkçı barınağı ve hemen karşısında balıkçı restoranları ve arkasından Çeşme Kalesi göz kırpar size…
Hayal etmenin mutluluğu içinizi sarar ve her hayalin gerçekleşmeyi bekleyen bir umut olduğunu hatırlatır size.