Mimari proje raporu:
İzmir’in güneyinde yer alan Selçuk ilçesi Türkiye’nin ve dünyanın en önemli antik kentlerinden biri olarak tarihinden gelen miras ile hali hazırda bir ‘açık hava müzesi’ niteliğine sahiptir. Yarışma alanının bulunduğu bölgeye gelince, antik kent ile kurabileceği görsel ilişkilerin potansiyeli ve ağırlıklı olarak eğitim-spor yapılarının/alanlarının bulunmasının da barındırdığı potansiyel göz önüne alınarak; gençlerin deneyim ve algısal anlamda bölgenin düşünülen ‘dönüşüm’ünün dili haline getirmek için önemli fırsat olarak görüldüğü söylenebilir. Bu doğrultuda, projenin ana yaklaşım kararının bina tasarımından öte, kamusal bir park olarak, farklı zamanlarda ve amaçlarla kullanılacak kamusal, yarı kamusal alanların ve bu alanların kullanım şekilleri, bir araya gelişleri ile oluşacağı öne sürülerek projenin tasarım kurgusu oluşturulmuştur. Bu ana yaklaşım kararı ile;
- Kent merkezinden gelen ve açık spor sahasından gelen aksın (Eşref Arna Caddesi) bulunduğu bölgenin şehrin merkezinden gelirken karşılama (ön) mekanı, bir başka deyişle kamusal alan olarak bırakılması temel kararlardan biridir.
- Arsanın bu bölümündeki (Giriş Meydanı) kamusal alanın kalabalığının, binanın yoğun ve anlık kullanım fonksiyonuna sahip 600 kişilik Tiyatro Salonu ve Sinema Salonlarına ulaşan/davet eden bir ağız olarak tasarlanması, özellikle bu fonksiyonların ana salonlarının ışık gerektirmeyen hacimleri sokak kotundan aşağı alınarak (bu mekanların Fuaye, Sergi Salonu gibi sosyal birimleri ışık alacak şekilde çözümlenmiştir) alanın devasa, sağır kütlelerle dolması engellenmiş ve bina kütlesinin yalın bir şekilde yarı kamusal alan tanımlayarak yüzeyden (sokak kotundan) koparılması düşünülmüştür. Bu karar kamusal alan ile yapının iç içe geçmesi, dolayısıyla geçirgenlik ve kamusal alan hiyerarşi bağlamında şehrin içindeki kamusal alanın devamlılığının sağlanmasını beraberinde getirmiştir.
- Şartnamede istenilen Otopark fonksiyonunun da şehir merkezinden yaklaşım noktasından ve Spor Sahalarının bulunduğu açıklıktan uzaklaşarak konumlanan bina kütlesinden en uzak noktada konumlanması uygun görülmüş olunup, yapıya yaklaşımın ve ileri sürülen yeni kamusal düzenin kullanıcılar tarafınca deneyimlenmesi sağlanmıştır.
- Yapı Sokak kotundan yukarı kaldırılarak, giriş kat; yalnızca çekirdekler ve çok amaçlı/değişken açık amfi olarak kullanılacak yarı kamusal alana hizmet edecek küçük birimler haricinde serbest bırakılmıştır. Bu durum; hem alanın zemin kotunun tamamen kamuya açık bir park olarak kullanılmasını sağlamakta, hem de yapının zemine düşürdüğü gölge ile yarı kapalı yarı açık mekanlara imkan sağlayarak, yapının açık kültürel alanı olarak şartnamede istenilen alanları tanımlamaktadır. Açık kültürel etkinlik ya da forum alanı olarak tanımlanabilecek bu alanın gerektiğinde üstünün dahi kapatılması düşünülebilir.
- Yapının yüzeye çıkan, üst katta bulunan kısmında Atölyeler, Eğitim Birimleri çözümlenmiş, 2. Kat Planında ya da Teras Katı Planı da denilebilir, alanı besleyecek kafe, yeme- içme mekanları ve bu mekanın işleyişini yaşatacak pergolalar, ağaç gölgeleri bina tasarımının bir parçası haline getirilerek, bu katın Selçuk Kalesi’nin ve Antik kentin algılandığı bir diğer kamusal alan haline dönüştürülmesi düşünülmüştür.
- Bina Cephesinde yer alan açıklıklar ve yırtıklar, tamamen kamusal alanlar ve kent algısını kuvvetlendirmek üzere, tasarımın bir parçası olarak algısal açıdan nerede ne kadar açıklığa ihtiyaç varsa ona hizmet edecek biçimde şekillenmiştir. Bu tasarım yaklaşımı özellikle, bina giriş cephesindeki açıklık ve Eşref Arna Caddesindeki kamusal alan ve kültürel alana giriş rampası ile kurduğu ilişki ve 2. Kat Planında tasarlanan kent terasından ise Antik kent ile kurduğu ilişki ile açıklanabilir.