PROJE RAPORU
MELES _ARCHIPELAGO
İzmir kentinin dünyaya entegrasyonunda en önemli iki kapısı niteliğindeki İzmir Alsancak Limanı ile İzmir Adnan Menderes Havalimanı arasında doğal bir kent omurgası niteliğiyle konumlanan “Meles Çayı” proje alanı “Deniz” ile “Orman”ı “Mavi ile Yeşili” birbirine bağlayan bir ekolojik omurga potansiyelini taşımaktadır.
“Birbirine yakın coğrafi bölgelerdeki habitatları ekolojik olarak birbirine bağlayan, türlerin geçişine imkân sağlayan, doğal veya yapay olarak belirlenmiş bağlantı alanları” olarak tarif edilen “Ekolojik Omurga”, birbiri ile yakın ama kopuk kalmış veya parçalanmış doğal habitatlar arasında türlerin, organizmaların hareketini sağlayan alanlar olarak da görülmektedir. 2000’li yıllar itibariyle programı şekillenen İzmir Kenti planlama sürecinin bir parçası olduğu görülen “Meles Çayı” planlama bölgesi, proje kapsamında İzmir Körfez kıyılarını birbirine bağlayan ve “erişilebilir kamusal kıyı sürekliliği” hedefli “İzmirdeniz” projesinin tamamlanmasının ardından bir sonraki aşama olarak “kıyı ile iç kesimleri” birbirine bağlayacak olan, ekolojik omurga özelliğinin yanı sıra ana yaya aksı ve ana bisiklet aksı ulaşım türlerini de içinde barındıran, İzmir Kentinin ana kamusal omurgalardan biri olarak düşünülmüştür.
“Meles Çayı Ekolojik Omurgası” üzerinden yapılan bu proje çalışması kapsamında müdahale ve etkileşim alanları açısından kavramsal bir yaklaşım olarak takımada_”archipelago” fikri ve kent adacıkları metaforu olarak karşımıza çıkmıştır.
“Katalizör”, “kataliz” ve “katalist” kavramlarının proje özelinde yorumlanması ile İzmir’in insanı- İzmir’in ağacı- İzmir’in toprağı- İzmir’in kedisi- İzmir’in denizi gibi tüm organik bedenleri inorganik nesnelerle beraber düşünmeyi mümkün kılmış ve dört ana tema üzerinden bağlamsal veriler beden ilişkileri ve aidiyet üzerinden sorgulanmıştır. “Eko- Doğa Adası”, “Eko- Alternatif Üretim Adası”, “Eko- Tarih Adası” ve “Eko_Çağdaş Sanat Adası” olarak tarif edilen dört tema alanı bulundukları “yer” ve çeperleri ile mevcuttaki etkileşimleri bağlamsal veriler ışığında tartışılarak “etken- edilgen temas” alanları belirlenmiş ve bu durum kentsel katalizör denilen yapıya yansıtılmıştır.
Kentsel Model Önerisi
“Archipelago” yani takımada, denizdeki bir grup ada anlamına gelir. Bu anlam mekânsal bir yaklaşım üzerinden tanımlanmak istendiğinde bir metafor olarak kenti oluşturan öğelerin kent adaları olarak parçalanmasını ifade edebilir. Bu kent adacıkları kent yapısını oluşturan farklılıkları temsil edebileceği gibi kendi içinde bütünlük sağlayan ancak diğer adacıklar ile temas halinde olan bir alanlar bileşkesini de temsil edebilmektedir. Bu projede ise bahsi geçen kentsel ayrışma ortak bir zeminde yani İzmir’de karşımıza çıkmaktadır. Böylece bu kentsel parçalanmış alanlar adaları temsil ediyorsa bulundukları deniz İzmir’i temsil etmektedir. “Meles Çayı Ekolojik Omurgası” üzerinden yapılan bu çalışma için müdahale ve etkileşim alanları düşünüldüğünde ise tüm bu odaklar kenti bir kompozisyon olarak görmeye yol açmaktadır. Dolayısıyla meles çayı ile temas halinde olan her türlü odak çay hattının oluşturduğu omurga ilişkisi üzerinden kavramsal bir yaklaşım olarak kentin diğer adaları ile ilişkilenen bir takımada_”archipelago” şeklinde algılanmaktadır.
1970’lerde bir kentsel yaklaşım olarak ortaya çıkan bu yaklaşımın güncel yorumu ise bu adacıkların bir araya gelişlerindeki heterojen yapı üzerinden okunmaktadır. Çünkü kentsel adalet mantığı bu adacıkların kendi içlerinde üretilen dinamikleri kentin tüm aktörlerinin deneyimine açık hale getirmelidir.
Buradan yola çıkarak proje yaklaşımında takımadalar olarak tanımlanan odaklar meles çayı aracılığı ile ilişkilerini birbirine bağlanmaktadır. Müdahale alanındaki odakların birer kent adacığı olarak tanımlanması mümkündür. Ancak bahsi geçen meles omurgası üzerindeki odaklar kentsel veriler üzerinden incelendiğinde temas alanlarının analizi dört ayrı temada toplanmaktadır. Bu içerikler odak alanların yakın ve uzak ölçekteki ilişkileri üzerinden belirlenmektedir. Fikir projesi kitabında alt başlıklarda detayları verilecek olan bu dört tema doğa, alternatif üretim, tarih ve çağdaş sanat içeriklerine sahiptir. Dolayısıyla meles omurgası üzerinde dört ayrı kentsel ada oluşmuştur. Bu adalar ilişkili olduğu veriler doğrultusunda kendi dinamiklerini üretmektedirler.
Tüm alanın ortak değeri ise alandaki ekolojik öğelerdir. Bu öğelerin baskın rolü gözetilerek oluşturulan kurguda meles omurgası üzerindeki bağlantı kentsel katalizör olarak tanımlanan bir yapısal omurga ile sağlanmaktadır. İnsan aktivitelerini bünyesinde toplayan bu katalizör İzmir’in oluşturucu öğeleri gözetilerek tasarlanmıştır. Ayrıca bu omurgada baskın öğe olarak görülen ekolojik ortamın maksimum düzeyde meydana çıkarılması istenildiğinden bu ortamlara yüklenen aktiviteler çoğunlukla dar kesitli ve topoğrafya üzerinden kesit ilişkilerini biçimlendiren bir mantıkta kurgulanmaktadır.
Kentsel Katalizör
“Archipelago”yu oluşturan ilişkilerin öncelikle katalist (Katalist:::::::::>>> İZMİR_Lİ_LİK ) olarak tanımlanan İzmirlinin karşılaşmalarına olanak sağlayan kataliz (Kataliz::::::::::>>> Projenin deneyimlenme biçimleri) etkisini üretmesi beklenmektedir. bu ikilinin etkileşim ortamı ise kentsel katalizör (Katalizör::::::>>>Projenin fiziki biçimlenişi) olarak tanımlanan fiziki örgütlenmedir.
Kataliz, katalist olarak adlandırılan ve tepkime boyunca hiç değişmeyen bir madde tarafından gerçekleştirilen tepkimedeki hız değişimini temsil eder. Burada katalist bu alanları deneyimleyen İzmirli’dir! İzmirli kataliz etkisini “kentsel katalizör” olarak adlandırılan “takımadalarda” yani meles ekolojik Omurgasının müdahale zemini olan dokuz odakta bulmaktadır.
Kataliz bilinen tüm yaşam formları için çok önemlidir; çünkü çoğu zaman kataliz, katalistlerin karşılaşmalarından doğan etkilerle deneyimi zenginleştirici bir rol oynamaktadır. Bu etkiler kentsel katalizörün olanaklarını devingen bir hale dönüştürebilir. Bahsi geçen deneyim alanlarında katalistin yani İzmirlinin rolü birincildir. Ancak İzmirli müdahil olmadığı durumlarda bile kentsel katalizörün kendi varlığının üreteceği bir ortam bulunmaktadır. Bu ortamı sağlayan ve kapsayıcı olan öğe ise doğadır(meles çayı, menengiç ağaçları, çitlembik ağaçları,… çiçeği böceği vs).
Katalist olarak İzmirli bu ortamı deneyimlemese ya da sadece gözlemci kalsa bile doğa aracılığı ile bu ortamlar farklılaşmalar yaşayabilir. Dolayısıyla İzmirliyi tamamlayan ana öğe doğa olarak görülmelidir. İzmirlilik profili bu durumda insan bedenine bir atıf olduğu kadar bu ortamı sağlayan diğer tüm bedenler üzerinden tanımlanmalıdır. Böylece İzmir’in insanı İzmir’in ağacı İzmir’in toprağı İzmir’in kedisi İzmir’in denizi gibi tüm organik bedenleri inorganik nesnelerle beraber düşünmek mümkündür. Tasarımın ana kavramsal yaklaşımı burada belirmektedir. Bu durum dört ana tema üzerinden bağlamsal veriler beden ilişkileri ve aidiyet üzerinden sorgulanmaktadır. Böylece İzmir kentinin oluşturucu değerlerini kendi içinde ayrışan fakat bütüncül olarak bir araya gelişleriyle besleyen bir ilişkiler düzeneği şeklinde kurgulamak projenin ana hedefi olmaktadır.
Etken- Edilgen Bağlamlar
Beden ve mekân arasındaki ilişki her zaman devingen bir etkileşim üretmektedir. Bu devingenliği tetikleyen durum bazen bedenin hareketi bazen de mekânın örgütlenme biçimi olmaktadır. Kent üzerinden bu ilişkiye bakıldığında bedenin yaşamsal süreci ve kentlerin oluşum süreçleri arasındaki farklılaşma bağlamsal olarak birini diğerine baskın kılabilmektedir. Anadolu coğrafyasında bedenin dahil olduğu ya da içine doğduğu kentler farklı dönemsel mekan örgütlenmelerinin yan yana veya üst üste geldiği katmanların bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Bu durumda beden edilgen pozisyonda kalır. Bu edilgenlik kentin sunduğu yapısal, ekonomik ve sosyo kültürel çevre ile bedeni etki altına alarak aidiyet hissini sağlayabilir. Ancak günümüz küresel dinamiklerinde olduğu gibi bazen insan eylemleri de kenti hızlıca kendi isteklerine göre şekillendirebilmektedir. Bu iki durum arasındaki farklılık aradaki süreçte ortaya çıkar. Bir yere ait olmanın ürettiği aidiyet hissi insan eliyle hızlıca üretilmiş alanlarda çoğunlukla gözlemlenmemektedir. Çünkü tarihsel süreçlere tanıklık etmiş ve böyle şekillenmiş bir kent dokusu kapsayıcıdır. Farklı dönemlere tanıklık etmiş İzmir’in İzmirlilik algısı ise burada belirmektedir.
İzmir’in köklü bir tarihsel geçmişi bulunmaktadır. Bunun ürettiği ilişkiler gündelik yaşam pratiklerine de yansımaktadır. Ancak kentin ölçeğindeki niceliksel gelişme bu ilişkileri negatif yönde etkiler haldedir. Sıkışmış kent dokusu ile periferindeki doğal zenginlik birbirinden ayrışmakta ya da birbirine evrilmektedir. Ancak sağlıklı bir kent yaşantısı bu durumların bir aradalığında mümkündür. Mevcut yapılı çevrenin oluşumu ise İzmir’e özgü bağlamsal verilerden çok ekonomik ya da demografik veriler ışığında şekillenmiş ve bedeni niteliksiz bir edilgen pozisyonuna sokmuştur.
Proje kapsamında bu durum tersine çevrilerek İzmir’in bağlamsal verileri ışığında tartışılmaktadır. Böylece dört ana temanın etken ve edilgen temasları kentsel katalizör denilen yapıya yansımaktadır. Birinci temada doğa etken roldedir ve “Eko_Doğa Adası” olarak tanımlanmaktadır. Henüz kent-kır arakesitinde görülen Beyazevler bölgesi bu etken üzerinden değerlendirilmiş ve buradaki kentsel katalizör müdahale içeriği buna göre oluşturulmuştur. İkinci temanın bulunduğu alan ise çevre yerleşimlerin gündelik hayat pratikleri kendi içlerinde zengin olsa da niteliksiz bir yapı stokuna sahip ve ekonomik olarak sorunlu bir bölgedir. Ayrıca yeşil alan ilişkileri neredeyse yok gibidir. Bu durumda alanın kentsel katalizörü pozisyonundaki “Eko_Alternatif Üretim Adası” etken rolü üstlenmekte ve çevre dokuyu dönüştürecek etkileşimleri üretmektedir. Üçüncü tema alanı ise kentin farklı noktalarında gözlemlenen tarih katmanlarını yine alan içerisindeki Kadifekale aralığıyla baskın bir bağlamsal veri olarak görmektedir. Dolayısıyla yapılan katalizör müdahale bu tarih katmanlarının etken rolü üzerinden “Eko_Tarih Adası” olarak şekillenmektedir. Temas noktaları ya da program içerikleri buna göre oluşmuştur. Dördüncü tema olan “Eko_Çağdaş Sanat Adası” ise hem etken hem de edilgen pozisyondadır, çünkü alanı çevreleyen imgesel öğeler ve bağlantı noktaları ile etkileşim sağlanan diğer imgeler kentin önemli odaklarıdır. Bu odakların her biri etken bir rol üstlenmektedir. Ancak çağdaşlık ve sanat bileşeninin Meles omurgası aracılığı ile buraya yüklenmesi alandaki diğer imgesel değerleri edilgen pozisyona sokar. Böylece bağlamsal verilerin etken olan kendi dinamikleri üzerinden edilgen bir kentsel katalizör önerilmektedir.
Eko- Doğa Adası
İzmir Alsancak Limanı ile İzmir Adnan Menderes Havalimanı arasında doğal bir kent omurgası niteliğiyle konumlanan “Meles Çayı” bandında kent ile doğa arasındaki ilişkinin en keskin hatları Beyazevler alanında görülmektedir. Bu keskinlik İzmir kent dokusundaki sıkışmayı çevreleyen yol ağlarıyla daha belirgin hale gelmektedir. Ancak kentin periferi bu keskin hatları aşan bazen baskın ve büyük programlar (İzmir Fuar Alanı, Adnan Menderes Havaalanı …vb) ile bazen de üst ya da alt gelir gruplarının oluşturduğu farklı yaşam kültürüne sahip olmakla beraber birbirinden bağımsız alanların (Beyazevler, Gaziemir…vs) oluşmasına olanak vermiş gözükmektedir.
Kentlerin periferisini oluşturan etken çoğu zaman kent merkezlerinin dokusudur. Bu bağlamda kaçınılmaz olarak İzmir kentini oluşturan dokudaki sıkışıklık gelir düzensizliği ya da yapısal hamleler periferinin dönüşme şeklindeki tanımlayıcılar olmuştur. Kent sıkışmış ve etrafını saran doğal alanlarda çoğunlukla topoğrafik olanaklılık doğrultusunda yayılma göstermiştir.
Buradaki hamleler ise doğa ve kent arakesitini oluşturan bu bölgede çoğunlukla kentin baskına göre biçimlenen bir doku ortaya çıkarmaktadır. Böylece hem algısal hem de fiziksel sınırlar muğlak bir hal almaktadır. Bu muğlaklık kentsel doku yönünden baskın olacak şekilde periferinin hızlıca şekillenmesini ve doğadan ayrışık bir yaşam düzeneğini de beraberinde getirmektedir. Buradan yola çıkarak kentin yapısal dokusuna yakın görülen alanlara alternatif bir alan olarak Beyazevler alanı tasarlanırken asıl tartışma bu alanın kent ve doğa arakesitinde tanımlanan ve her iki durumu barındıran bir alana nasıl dönüşeceği(?)sorusuna odaklanmaktadır.
Beyazevler alanı henüz yapı düzeni olarak birkaç katlı ve çoğunlukla çevresinde hane bahçelerine olanak veren bir biçimlenmeye sahiptir. Bu durum mevcut yapıların birbirine konumlanırken sokak_yeşil doku_yapı üçlüsü arasında bir ilişki kurulmasını sağlamaktadır. Dolayısı ile çeperindeki ormanlık alan ve Meles etrafında hedeflenen ekolojik atmosferin konut dokusundaki ve kamusal alanlardaki yeşil dokularla arasında bir ağ oluşturabilmektedir. Ayrıca Meles çayı etrafındaki ekolojik atmosferin mevcut durumdaki en doğal kesitleri ise bu alanda görülmektedir. Ormanlık alan ve bu doğal kesitlerin arasındaki alanı tutan Beyazevler’in kendi içindeki yeşil donatılarla birbirine bağlanması hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda Beyazevler kent-doğa arakesitinde oluşabilecek kentsel katalizör müdahalesi için bir pilot bölge olarak önerilmektedir. Mevcut halinde sokak ilişkileri ve yeşil ortam ilişkileri henüz olmakla beraber kent-doğa ilişkisi üzerine bir doğa kültürü yapılan analizler sonucunda gözlenmemiştir. Buradan yola çıkarak Meles Çay’ı ekolojik alanı ile çeperdeki ormanlık alanı birbirine bağlayan bir doğa_kültür omurgası önerilmektedir.
Eko Doğa Adasına Müdahale
Kentin doğaya açılan kapısı ve kent-kır arasındaki ara kesit olarak görülen Beyazevler doğrultusundaki meles çayı ve çevresi kentsel katalizör pozisyonuyla tüm kentlinin kullanımına açık örgütlenmektedir. Meles Çayı proje alanında 1 numaralı odak olarak belirlenen Beyazevler bölgesinde planlanan Eko Doğa Adası; kent ile kırın kesiştiği ve her iki alandan da etkinin gözlendiği bir alan olarak düşünülmektedir. Meles Çayı bu bölgenin batısında Beyazevler konut alanı ve küçük sanayi kullanımları ile doğusunda Serbest Bölge ve İzmir Fuar Alanı kentsel kullanımlarının hemen akabinde geniş ormanlık alanlar ve ekili- dikili alanlar ile çevrili bir konumdadır.
Açık hava etkinlikleri meles kenarının deneyimi ve doğa temalı aktivitelerin bu alanda yapılması hedeflenmektedir. Melesin kenarında ya da üstünde sıçramalar yaparak kotlara dağılan bu katalizör diğer tema önerilerinde olduğu gibi dönüşmeye açık bir “strüktür” ile tariflenmektedir. Meles kıyısına belli noktalarda inen ve çay etrafındaki doğal dokuya minimum müdahalede bulunan bu katalizörün doğa değişkenlerini gözlemlemeye imkân verecek bir sirkülasyon ağı bulunmaktadır. Yaya ve bisikletliyi diğer alanlarda olduğundan daha baskın bir şekilde bu strüktüre taşımaktaki amaç doğal dokunun maksimum düzeyde insan müdahalesinden uzaklaştırılması isteğidir.
Eş zamanlı olarak alanın sınırını oluşturan bir diğer etkin pozisyona sahip küçük sanayi ile mahalle dokusu arasında konumlanmaktadır. Meles çayı üzerinden başlayarak örgütlenmek istenen ortam küçük sanayiye temas ederek ormanlık alana uzanan bir doğa-kültür katalizörü rolü üstlenecektir. Sanayide gelişen üretim ortamının mahalle yönündeki çeperinde omurga ile ilişki kurarak doğa odaklı üretim biçimlerine de ev sahipliği yapabilmesi ve buradaki aktifliğin mahallelinin bilincine yansıması da beklenmektedir.
Meles Çayı bölgenin batısında Beyaz Evler konut alanı ve doğusunda Serbest Bölge ve İzmir Fuar Alanı kısımları “Eko- Doğa Adası” bölgesinin adacıkları konumunda olduklarından çekirdekteki Meles Çayı adacığı ve çeperlerdeki kırsal adacıklar ile entegrasyonu sağlayan birer geçiş alanı konumunda düşünülmüş ve bu bölgeler “mahalle parkları, piknik alanları gibi rekreasyonları alanları” ile hem kendi iç dinamiklerine yönelik kamusal boşluklar oluşturmuş ve dinlenmeye dayalı kentsel kullanımlara dönüşmüş hem de kent ile kırın entegrasyonunda bağlayıcı birer aks işlevini kazanmışlardır.
“Mahalle Parkları, Piknik Alanları gibi Rekreasyonları Alanları”nda yetişkinler için yangın riskine karşı kontrol altın alınmış ve doğaya zarar vermeyen mangal üniteleri için öneri zemin düzenlemeleri ve kent mobilyaları ile birlikte çocuklar için “İzmir’in Doğası” şeklinde temalar üzerinden “İnteraktif Oyun Atölyeleri” kurgulanmıştır.
Bölgede genelde kırsal alan faaliyetlerinden olan zeytincilik, bağcılık ve küçükbaş hayvancılık vb. faaliyetlerin hem üretim anlamında devamı için hem de bu takımada bölgesinin kent ile kırın kesişim noktası olmasından kaynaklı bu kırsal ürünlerin birinci elden satışına yönelik üretici ile tüketiciyi buluşturan “Yerel Ürün Satış Üniteleri” bu bölgede düşünülmektedir. Aynı zamanda, zeytincilik ve bağcılık gibi bölgeye has üretim temalarını içinde barındıran “İnteraktif Butik Müzeler” ve “Üretim Modeli ve Ürün Çeşidine Dayalı Atölye Sahaları”da bu bölgede planlanmıştır.
Eko- Doğa Takımadası bölgesi özelinde; günlük etkinlikler olarak “yöresel ürünler pazarı”, “yöresel meslek atölyeleri”, “doğa sporları atölyeleri” ve “yöresel üretim atölyeleri” çalışmalarının devamlı olarak organize edileceği, açık, yarı açık ve kapalı mekanlar örgütlenmiş ve bu takımadasının çekirdeği olan Meles Çayı yakınında konumlandırılmıştır.
İzmir’in kimliğinde önemli rolleri olan; her yıl “9- 11 Ekim tarihlerinde yapılan Menengiç Kahvesi- Kahve Festivali”, Ekim- Kasım aylarında yapılan Delice Zeytini- Zeytin Festivali”4- 7 Nisan tarihlerinde yapılan Ot Festivali” gibi etkinliklerin gerek Meles çayı Ekolojik Omurganın desteklenmesi gerekse Eko- Doğa takımadası bölgesinin kullanılabilirliğinin ve tanınırlığının arttırılması için bu bölgede organize edilmesi planlanmaktadır.
Eko- Alternatif Üretim Adası
Eko- Alternatif Üretim Adası Paradiso ve Şehitlik Korusunun bir arada değerlendirildiği alanı içermektedir. Meles çayı boyu gözlenen havzanın değişken yapısının tarihle ilişkili katmanlarının proje kapsamındaki ilk gözlem noktası Paradiso olarak geçen ve tarihi su kemerlerini açıkça görebildiğimiz ikinci odak noktasıdır. Tarihsel katmanına ek olarak zaman içinde çevresiyle kurduğu ilişkiler bu alanı coğrafik, kültürel ve toplumsal örüntünün farklılaşmalarını bir araya getiren bir yapıya dönüştürmüştür.
Topoğrafik anlamda sert eğimlerin bulunduğu ve kemerlerin bu eğimleri aşarak iki yakayı birbirine bağladığı bu alanda yaşamsal niteliği tartışmalı yapısal bir çevre bulunmaktadır. Tarihi değerleri üzerinden gelişmiş gözükmeyen bu mevcut yapısal dokunun kendi iç dinamikleri ise başka bir tartışma konusudur. Devamındaki zemin sürekliliğinde ise Şehitlik Korusu geniş bir açıklık olarak belirmektedir. Bu açıklık topoğrafik olarak Paradiso gibi sert bir eğime sahiptir. Ayrıca andezit-kayalık şeklindeki zemin dokusu yüksek ağaçların yetişmesine olanak sağlamamakta ve yoğun bir yeşil doku bu nedenden ötürü gözlemlenmemektedir. Ayrıca çevre mahalleler ile arasında algısal anlamda keskin bir sınır bulunmaktadır. Alan içerisindeki patika yol ağı dışında özellikle çevre yerleşimlerin alanla ilişkisi sınırlıdır. Meles’e paralel olarak ilerleyen karayolu bağlantısı ise güçlü bir fiziksel sınır olarak iki yakanın dinamiklerini birbirinden koparmaktadır. Dolayısıyla iki yakadaki mahallelerin gündelik yaşamlarında bu alana dair ortak bir aidiyeti gözlemlenmemektedir.
Çevre mahallelerin gündelik yaşamlarını bu ada üzerinden ortak bir zemine taşımak bu temanın asıl hedefi olmuştur. Buna ek olarak kentsel katalizör noktalarından birine dönüşmesi için çevre mahalleler kadar kentin tümüne cevap vermesi bir diğer hedef noktasıdır. Bu iki ölçek arasındaki bağlantıyı sağlayacak program içeriği ise alternatif üretime odaklanmaktadır. Bunun asıl nedeni çevre dokudaki demografik ve sosyo-ekonomik verilerdir. Yapılan analizler doğrultusunda nüfus yoğunluğunun hızlıca arttığı ve sıkıştığı bu çevre dokudaki gelir düzeyi ise kentin diğer alanlarına göre baskın bir eşitsizlik de içermektedir. Gelir seviyesi düşük bir kitleye ev sahipliği yapan bölgenin ekonomik durumu gündelik yaşam ilişkilerine de yansımaktadır. Bu mahallelerde az sayıda sosyo-kültürel aktiviteye cevap veren programlar gözlemlenmiştir. Dolayısıyla proje alanının ekolojik değerlerinin kullanımını maksimum düzeye çekmenin ve çevre yerleşimlerin gündelik yaşamına rekreatif aktivitelerle eklenmesinin yolu araştırılmıştır. Tasarım yaklaşımı olarak ekolojik alanlarda sadece yaya ve bisiklet rotaları ile bunlara hizmet veren servis noktaları önerilmektedir. Ancak bu alan için iki yakanın birbiriyle teması ve bu alan aracılığı ile sosyo-ekonomik ve bağlantılı olarak kültürel etkinlerin üretilmesi ana hedeftir.
Eko Alternatif Üretim Adasına Müdahale
Tüm temaların fiziki örgütlenmesi üstlenen ve kentsel katalizör olmayı hedefleyen strüktür önerisi bu alanda 65 m’lik kot farkının oluşturduğu eğimi kullanarak iki yakayı birbirine bağlamaktadır. Topoğrafyadaki sert eğime karşı bir tavır sergileyerek hacimleştiği noktalardaki büyüklük hedefi buranın üretime yönelik bir kurgusu olmasındandır. Körfez tarafında bulunan meslek fabrikası ile benzer programlara sahiptir. Ancak bu katalizörün asıl hedefi İzmir’in kırsal bölgelerindeki üretimin kent içerisine taşınmasını da sağlamaktır. İzmir’in yerel üretimine yönelik gelişen bu tavır kırsalın kentteki izlerini keşfetme aracı olarak alternatif üretime yönelik davranan kentsel katalizör kırsal üretimin işlendiği dönüştürüldüğü ve alış-verişe imkân sağlayan bir mekânsal organizasyona sahiptir.
Bu ilişkiyi ilk elden deneyime açabilmek için Şehitlik alanının ekolojik verileri irdelenmiştir. Alanda Menengiç ve çitlembik ağaçlarının bulunması yerel türler olmasından kaynaklı bir peyzaj kararıdır. Ancak bu ağaçları yoğunlaştırmadaki asıl amaç örneğin daha eski dönemlerde yapıldığı üzere çitlembik toplama festivali gibi programları da bünyesine çekebilmek içindir. Menengiç ise farklılaşan ürünlere (sabun, kahve vb) dönüşebilmeye potansiyeline sahiptir. Bu kentsel katalizörün çevresi saran bu tür bir peyzajı sadece görünür olmaktan çıkartarak meyvelerinin toplanması kullanıma yönelik değerlendirilmesini deneyimlemek üzere önerilen atölye kurguları ile zenginleştirmektedir. Böylece doğayı doğa içerisinde üretime yönelik kullanmak ve bunu yaparken zarar vermemeyi öğrenmekte buradaki programların bir parçasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla perma-kültür eğitimlerine, uygulamalı atölyelere, söyleşilere ..vb programlara uygun bir strüktürel kurgu “Üretim Atölyeleri” ve “Yerel Ürün Satış Birimleri”ni içerir biçimde hedeflenmiştir. Omurganın kolları ise çevredeki diğer bağlamsal verilerle ilişkili olarak kılcal bağlantılar kurmaktadır. 19 Mayıs Mahallesi yönünde ilerleyen kol mevcuttaki pazarı yeniden önererek bu katalizör aracılığıyla üretin işlerin satışına olanak verecek şekilde konumlanmıştır. Ek olarak omurga Paradiso bölgesine devam ederek tarihi su kemerlerine ulaşmakta ve seyir ve gezinti imkânı sağlayarak “Seyir Terası” zemine ulaşmaktadır.
Eko- Tarih Adası
İzmir tarihi ve günümüzdeki izleri zengin bir yapıya sahiptir. 85000 yıllık bir sürece tekabül etmekte olan bu tarih katmanları ise kentin çeşitli noktalarında kısmen gözlemlenmektedir. Açıkta görülmeyen katmanların ortaya çıkarılması kentin idari erkleri için önemli bir konudur. Özellikle Kadifekale’nin bu alanı mimleyen tepenin en üst kotundaki pozisyonu baz alındığında çevresine doğru genişleyen halkalardan her biri bu katmanlara temas etmektedir. Bu durum Eko-Tarih Adasını oluşturan Kadifekale-Eski Tabakhane-Aziziye Parkı-Hilal odaklarını bu bağlamda bir arada düşünmeye yöneltmektedir. Özellikle Kadifekale’nin eteklerinde bulunan ve körfeze doğru kentin imgesi pozisyonundaki Konak, Kemeraltı, Basmane’nin bu odaklara bağlantı yollarını birer gezi rotasına dönüştürmek istenmektedir.
Dolayısıyla bu odakları biçimlendiren bağlamsal veriler bu gezi rotasının uzantılarında temas kurulması beklenen tarihi imgeler olmaktadır. Böylece İzmir’in tarihini imgeleyen bu öğelerin arasında kenti yürüyerek dolaşmayı sağlayan ve bu esnada tarihi ile ilişkiyi bölgesel olmaktan çıkarıp birbiri ile ilişkili olarak deneyimlemeye olanak sağlayan bir ağ önerilmektedir. Bu ağın buluşma ve karşılaşma noktası ise Kadifekale’nin kendisidir. Özellikle körfez yönünden topoğrafik algısı ve tarihsel önemi buna yöneltmektedir. Dolayısı ile bu alana yapılacak müdahale için içerik kentin tarih katmanları ile ilişiktir. Bu noktada tarihsel bağlamın baskın rolü yapılan müdahaleleri edilgen kılmaktadır. Kendi içindeki örgütlenme şeması da bu edilgenlik üzerinden şekillenmektedir. Gezi rotalarının karşılaşma noktası olarak toplayıcı ve çevre mahalle dokularından gelen sirkülasyonlara dağıtıcı bir tavır bulunmaktadır.
Eski tabakhane olarak geçen odak ise bu karşılaşma noktası için bir duraklama noktası olarak düşünülmektedir. Dolayısıyla edilgen pozisyon burada devam etmektedir. Tarihi rotaların buluşma noktasının devamı olarak görülen bu kentsel katalizör duraklama programları ile donatıldığında niteliksiz görülen yapısal çevreyi de dönüştürebilir. Böylece üst ölçekte kentin tarihine ait bir buluşma merkezi ve edilgen bir yapıdayken, alt ölçeklerde çevre dokulardaki gündelik yaşamlarda ve yapısal çevrede etken pozisyona gelmesi hedeflenmektedir.
Eko Tarih Adasına Müdahale
Konak, Kemeraltı ve Basmane yönünden gelen rotaların düğümlendiği nokta Kadifekale olmaktadır. Kadifekale mevcut durumunda ziyarete açık durumdadır. İçinde “Pagos Pazarı” gibi programlarla aktif kullanımının olduğu görülmektedir. Rotaların düğüm noktası bu doğrultuda geniş bir saçak altı örgütlenmesiyle buluşma ve bilgilendirmeye yönelik programlara cevap verebilecek şekilde düşünülmüştür. Bu durum vaziyet içerisindeki konumunu bir “Kiosk”‘a dönüştürmektedir. Koruluğun bulunduğu alan yapısal müdahaleye açık değildir. Bu bağlamda çevredeki yapısal dokuya komşu olacak şekilde alt kotlara ulaşan çok fonksiyonlu bir strüktürel yapı önerilmektedir. Bu yapı kioskun devamında kurgulanarak “Tarih Bilgilendirme Merkezini” de içermektedir. Strüktürün devamında ise (alternatif üretimin devamı olarak ta görülebilir) “Hediyelik Eşya Üretimi”, “Tarih Atölyeleri”, “Tarihsel Canlandırma Üniteleri” gibi programlar yüklenmektedir. Bu programların çevredeki yerleşkeler için ekonomik anlamda katkı sağlaması beklenmektedir.
Bu kurgu koruluğu bir zemin örgütlenmesi ile önce Ballıkuyulara daha sonra da Eski Tabakhane alanına bağlamaktadır. Ballıkuyulara temas eden bu strüktür kentsel dönüşümü yapılan bu yerde sosyo-kültürel aktivitelere cevap verecek bir “Yaşam Merkezi” olarak işlevlendirilmektedir. Ayrıca bu zemin örgütlenmesi tarih bağlamı doğrultusunda alanda bulunan, tarihi kemer tarafında hacim kazanarak “Seyir Terası” olarak gezinti ve seyir olanağı sağlamaktadır. Eski Tabakhane alanına gelindiğinde bu alan bir duraklama noktasına dönüşmektedir. Gezi rotalarının duraklama noktası olan bu alan yeme-içme birimleri dinlenme ve rekreatif amaçlı oluşumlar ile Meles Çayı hattına bağlanmaktadır. Buradan Aziziye Parkı’na peyzaj düzenlemesi ile devamlılık sağlayan bu tarihi gezi rotaları Kervan Köprüsü noktasından Basmane ’ye dönüş sağlayabilmektedir. Dolayısıyla Kadifekale çevresinde bir ring oluşması mümkün görülmektedir.
Eko- Çağdaş Sanat Adası
Tüm Meles omurgası boyunca hedeflenen temalar birbiri ile ayrıştığı kadar Meles Çayı aralığıyla birbirlerine bağlantılı olarak düşünülmektedir. Bunlardan körfez ile buluşma noktası olarak görülen Sümerbank ve delta alanları da “Eko_Çağdaş Sanat Adası” olarak kurgulanmaktadır. Burada dikkat çekilmek istenen şey çağdaşlık kavramıdır. Proje ekibi tarafından içinde “bulunulan çağın anlayışına, şartlarına uygun olan, çağcıl, uygarca, asri, modern” anlamını taşıyan çağdaş kelimesi İzmir’i ve İzmirliyi tanımlamaktadır. Toplumsal algıya yerleşmiş olan bu durum ülke ölçeğinde çağdaş bir yaşam, çağdaş bir kent, çağdaş bir yapı olarak İzmir’i ayrı bir kültür olarak görmeye neden olmaktadır. Dolayısıyla çağdaş yaşamın getirilerini en iyi sorgulayabilecek, irdeleyebilecek, üretime dönüştürebilecek ve sunabilecek araç sanat olarak görülmektedir.
Buradan yola çıkarak bir dönemin gelişme ve yenilik göstergesi olarak kabul edilen fabrika tesislerinin yoğunluklu olduğu bu alanın çağdaş sanatların çeşitli yönleriyle bu alanı besleyebileceği düşünülmektedir. Hali hazırda çevrede Tarihi Un Fabrikası, Tekel Fabrikası, Hava Gazı Tesisleri gibi yapılar sosyo-kültürel aktiveler için yeniden işlevlendirilmiş bulunmaktadır. Ayrıca alandaki Alsancak Limanı ise önemli bir kentsel öğe olarak konumlanmaktadır. Tüm bu imgesel değerlerin bağlamsal değerleri yapılacak müdahaleyi edilgen kılmaktadır. Bu bağlam çokluğu içerisinde yapılan müdahale projenin tasarım yaklaşımı doğrultusunda sadece tamamlayıcı değil kapsayıcı ve bu yönüyle etken bir rol üstlenmektedir. Dolayısıyla diğer temalarda Meles Havzası’nın çevre verilerini toparlayan tavır burada Meles’in kendisi üzerinden bir omurgaya dönüşmekte ve etrafındaki programları desteklemekte ya da dahil olmaktadır. Liman bölgesinin ticari işlevinin turizme yönelik değişme potansiyeli üzerinden liman ve delta bağlantılarına kadar uzayan bu omurganın kente denizden yaklaşımda da hissedilir olması hedeflenmiştir.
Eko- Çağdaş Sanat Adası müdahale kararları
Sümerbank çevrede bulunan ve yeniden programlanmış eski fabrika yapılarının içerdiği programları tamamlayacak bir alan olarak görülmektedir. Bu noktada mevcutta halen ayakta olan yapılar bu alana hizmet verecek şekilde restorasyonları yapılarak rezerv alanlar olarak önerilmektedir. Bu rezerv hacimlerde program olarak sadece “sıfır atık merkezi” düşünülmektedir. Bu merkezin ar-ge merkezi olmasının dışında yetişkinlere ve çocuklara yönelik bilgilendirici atölye ve söyleşiler düzenlemesi, atık dönüşüm çalışmalarının yapılması hedeflenmektedir. Böylece kentliye çevre bilincini pekiştirecek bir mekân imkânı sunulabilir.
İplik fabrikasının önündeki yıkılmış üretim tesisinin zemin izlerine atıfta bulunan bir “Etkinlik Meydanı” bu rezerv yapıların ortasında konumlanmaktadır. Bu meydan omurganın sirkülasyon bağlantıları ile diğer çevre tesislerle de doğrudan bağlantı kurmaktadır. Bu bağlantı dokunduğu programlara göre tamamlayıcı programları üstenecek ve dönüştürülebilecek bir strüktürel kurguya sahiptir. Örneğin Meslek Fabrikası ve Mahal Bomonti arasındaki sirkülasyona dahil olma noktası “Satış Birimleri”, “Atölyeler”, “Küçük Sahneler” şeklindeki ek programlarla desteklenmektedir.
Meydanın meles çayı ve iç bağlantı yolu yönünde yoğunlaşan omurga eklenip çıkarılabilen modüllerin olduğu bir strüktür önerisiyle güç kazanmaktadır. Buradaki amaç farklılaşan etkinliklerde rezerv fabrika yapılarına ek olarak bir sanatsal aktivitenin hareketliliğine cevap verebilecek bir düzenek yaratma çabasıdır. Bu düzenek aktivitenin türüne göre yeniden kurgulanabilmektedir. Örneğin bir sanat ya da tasarım bienaline cevap verebilecek atölyeler, sergi holleri, sunum cepleri gibi programlar eklenebileceği gibi katılımcının bu strüktürü kullanarak ortaya bir ürün çıkarabilmesi hedeflenmektedir.
Rezerv yapılardan birine de “Sıfır Atık Merkezi” önermek
Delta alanı ise birincil olarak ekolojik atmosferi üzerinden kurgulanmıştır. Ancak omurganın tüm hattı boyunca strüktürü kullanma veya dönüştürme hamlesi burada başka bir şekilde karşımıza çıkar. Sadece zemin örgütlenmesi olarak delta üzerinde ilerleyen omurganın izleri çağdaş sanatla ilişkisinde örneğin doğa aktivisti sanatçıların deltanın farklılaşan flora ve fauna örüntüsünü kullanmasına olanak verecek şekilde kurgulanmıştır.
İzmir’in tasarım ve yenilik (innovation) kenti haline gelmesinin beklentisine karşılık olarak omurganın liman yönündeki bağlantısı gelecekte turizm amaçlı kullanımı düşünülerek tüm bu çağdaş sanatlar adasını imgeleyecek bir hacim organizasyonuna yöneltmektedir. Bu öneri körfezin en iç noktası olarak tanımlanabilecek bu alanda konumlanarak kente kıyıdan yaklaşımda suyolu üzerinden bir sanat ulaşım rotasının oluşması İzmir için bir alternatif olarak görülmektedir. Bu kıyıdan dahil oluş önce kentin sanat mekânı imgesi olarak çağdaş sanat adasını deneyimlemeye daha sonra da Meles hattı boyunca kurgulanan diğer temalara erişimi yönüyle bir kapı görevi üstlenmektedir. Adanın diğer sirkülasyon ağlarının düğümlendiği bir noktada olması ise sadece kıyıdan değil kent içi erişime de kolaylıkla açık olmasını sağlamaktadır. Özellikle Sümerbank’ın sınırından geçen tramvay hattının kentin diğer önemli sanat odaklarına da giden bir güzergaha sahip olması uluslararası bienal gibi etkinliklerde aktiviteleri kente yayma ve kentten toplama potansiyeline sahip kılmaktadır. Böylece kentin sanatsal anlamdaki düğüm noktasına dönüşen bu adanın yakın ölçekte komşu etki alanlarına temas eden ve üst ölçekte bir merkeze dönüşerek tüm kente etken bir rol alması hedeflenmektedir.