PROJE RAPORU
Tarih boyunca farklı kültürlerin birlikteliğinin en özgün yerlerinden olan Antakya, içinde bulunduğu coğrafyanın tüm karakteristiklerini barındıran bir kent öyküsünün mekân bulmuş hali gibidir. İnanışların ve medeniyetin beşiğinde insana, doğaya ve kültürlere dair her şey kentin geçmişi, bugünü ve geleceğine sarmalanırken, yaşam bu zenginliklerin içerisinde süregelir. Sokaklarında, evlerinde, çarşılarında geçmişe dair izlerin okunabildiği hatta seslerinin hala duyulabildiği Antakya’daki yaşam kültürü ve gelenekler kentliler için olduğu kadar tüm insanlık için de değerli bir kültürel zenginliği barındırır. Kentin en belirgin doğal eşiğini oluşturan Asi Nehri ise kültürlerin ve zamanların kavuşma yerinde tarihe tanıklık eden en kadim varlık olarak kent belleğinin başrolündedir.
Çok eski zamanlarda kentin çok kültürlü yaşantısında farklı inanışlara dair ritüellerin görünürlüğü ve farklı kültürlere mensup bireylerin bu ritüellere katılması toplumsal birliktelik ve hoşgörünün kent içerisinde yerleşmesine neden olmuştur. Üzerinden geçen asırlar boyunca bu ritüellerin niteliği ve anlamları dönüşümlere uğramış olsa da mutfağından sanatına, eğlenceden yas tutmaya kadar ortaklaşan bu kültürel zenginlik savaşlar ve anlaşmazlıklar ile yoğrulan bu coğrafyanın merkezinde Antakya’yı barışın ve paylaşımın topraklarına dönüştürmüştür.
Ancak son yıllarda farklı nedenler ile bozunmaya başlayan kentsel kimliğin ve çoğulcu sosyo-kültürel değerlerin korunması ve kentin özgün yaşamına difüze edecek kamusal mekânların ve düzenlerin önerilmesi kritiktir. Bu anlamda kentin tarihinde farklı kültürlere ait bu “ritüellerin” günümüz koşullarında yorumlanması, tanımlanan kent ağlarının geleneksel doku ile kurduğu ilişkiler ve bunların Köprübaşı merkezinde yeni ve aktif bir kamusal düzlem üzerinden katalizasyonu “proaktif bir koruma stratejisini” gündeme getirirken ortaya koyulan bu kavramlar ana tasarım yaklaşımının temelini oluşturur.
Antakya’nın tarih içerisinde geçirdiği dönüşümler kentin mevcut durumunda okunabilen izlere sahiptir. Uygarlık tarihi açısından son derece önemli olan bu mirasın korunabilmesi bu katmanların algılanması ile de ilişkilidir. Kent içerisinde belirginleştirilen bu ağ tarihi binalar, sokaklar, anıtlar, dini yapılar ile eski Antakya evleri gibi kentin zengin kültürünü yansıtan ve yaşama dair öykülerini ziyaretçilere anlatan bir kentsel/fiziksel metin olarak düşünülür. Köprübaşı Meydanı çevresindeki başta eski meclis ve diğer anıt binalar ile başlayan bu ağ ziyaretçilerini kentteki yaşanmışlıkların tarihi ve mimari izleri üzerinden keşfe çağırırken bu kültürel zenginliğin önemini vurgular.
Antakya’nın günlük yaşamı içerisindeki birçok işlevsel yapı ve kentsel alanlar kentin kültürel peyzajını oluşturan bileşenlerdir. Farklı yaşlardan kentlilerin yoğun kullandıkları belediye binası, kültür merkezleri, Hatay Arkeoloji Müzesi, eğitim yapıları ve bunların çevresindeki kamusal işlevler ölçekli, düzenli ve dingin bir kent yaşamını üzerinde taşıyan bir kentsel ağı meydana getirir. Köprübaşı Meydanı ise bu sosyokültürel kent ağı içerisinde toplayıcı, düzenleyici ve yönlendirici bir kentsel mekanizma rolünü üstlenir.
Kentsel yeşil sistemi çerçevesinde Habib-i Neccar Dağı, Defne-Harbiye Yeşil Alanı ve tarihi önemi olan Hamşen Deresi arasında ekolojik koridorlar oluşturularak doğal yaşamın kent içerisindeki devamı sürekli hale getirilir. Kuş göç yolları üzerinde gözlem alanları oluşturularak yaban hayatı gözlemlenebilir kılınırken kent peyzajı içerisinde farklı ağaç ve bitki türleri ile biyoçeşitlilik ağı zenginleştirilir.
Proje Asi nehri odağında kentin su sistemini fiziki olduğu kadar kültürel sürekliliğin bir öğesi olarak ele alır. Bu bağlamdaki koruma ve geliştirme stratejisi tarihi arık izinin yeniden işlevlendirilmesi ile buralarda toplanan suların biyohendeklere aktarılmasını öngörür. Çeşmeler, hamamlar, kuyular ve su depoları ekolojik su ağının katmanları olarak değerlendirilirken arıtılan sular ile Asi Nehri beslenir. Tüm bu önermeler Asi Nehri üzerindeki su yapıları (naura) ve çevresindeki kültürel su mirasının farkındalığını arttırmayı amaçlar.
Antakya’nın kozmopolit yapısı doğrudan mutfağına yansır. Sınırların ötesine geçen bu kültürel durum Ortadoğu coğrafyasının Akdeniz Mutfağı ile harmanlandığı özel bir gastronomik zenginliğe sahiptir. Bunun yanında Anik Ovası içerisinde zeytincilik, bağcılık ve sebzecilik önemli yer tutarken Hatay yöresine özgü meyveler ve baharatlar bu özgün yemek kültürünün fonunda yer alır. Yeniden kurgulanan Köprübaşı Kent Meydanı ise tematik etkinlikleri ile yöreye özgü mutfak kültürünü öne çıkartan bir kamusal odak haline gelirken kent içerindeki gastronomi ve agrokültür ağını aktive eden ve yerel lezzetleri tatmak isteyenler için farklı deneyimleri sunan bir kentsel katalizöre dönüşür.
Antakya çok kültürlü geçmişi ve yaşam dinamikleri farklı üretim süreçleri ile küçük ölçekli yaratıcı endüstri potansiyellerini içermektedir. Doğal ipek üretimi, taş oymacılığı, kilimcilik, bitkisel örgü işleri, defne sabunculuğu, cam ve ahşap işlemeciliği gibi Kentin kendisine özgü üretimleri coğrafyadaki kültürel birikimini farklı ürünlere dönüştürürken önerilen yerel ürünler ağı projenin sosyo-ekonomik inovasyon boyutunu vurgular. Proje alanı yılın farklı dönemlerinden bu ağın bir parçası olan bir pazaryeri olarak işlev kazanırken bu ağı besleyen bir aktif düzlemdir.
Projenin kavramsal çerçevesi Antakya’nın kentsel, doğal ve duygusal peyzajının en baskın öğesi olan Asi Nehri’nin fiziksel davranışları üzerinden şekillenir. Kent içerisinden geçen ve farklı zamanlarda evrilebilen bu akış aslında kentte oluşan insan hareketleri, ortak duygular, zamanlar ve deneyimlerin tanımlayıcısı olarak düşünülür. Bu doğal duruma koşut olarak gelişen kentsel örüntüler, caddeler ve sokaklar, ulaşım yolları ve trafik ikincil bir akış sistemini ifade eder. Önerilen proje bu ikili sistemi Köprübaşı odağında yeniden yorumlanması ile meydan çevresindeki baskın taşıt trafiği nedeniyle oluşan bozunmayı geri alan, doğa ve insana dair akışlar ve hareketleri ise birincil olgular olarak öne alan bir anlayışı benimser. Meydan ise gerek görülebilen materyal ile gerek duyumsanan immateryal akışların bir kavuşma yeri olarak kurgulanır. Söz konusu kamusal düzlem, kente dair tüm bu olguları içerisine alan “akışkan ve performatif” bir mekân olarak; bir araya getirici; tanımlı ve tanımsız, statik ve dinamik öğelerin bir bütün olarak ilişkilendirildiği ve katalizör rolü ile kentin içerisinde farklı mobilite ağları kuracak kolektif bir zemini oluşturur.
Kentsel akış: Kentin fiziki dokusu eski ve yeni Antakya’nın birleşimi üzerinden gelişir. Toplum kurgu içerisindeki kamusal alan örüntüleri ve sokaklardan gelen tarihi deneyim ile sosyal ve kültürel hayat nehre doğru akarken Köprübaşı’ndaki kavuşma durumu kentin kamusal odağını var eder.
Doğal Akış: Köprübaşı coğrafi ve topoğrafik olarak kritik bir düğüm noktasıdır. Nehir ve Habib-Neccar Dağı ile oluşan doğal ilişki, vadinin bir su toplayıcı olarak nehri beslemesi ve hakim rüzgar yönüne göre yaban hayatın nehir ile kavuşması meydanı doğal hayatın çeperinde gelişebildiği bir ekolojik odak olarak belirgin kılar.
Ulaşım ana planı paralelindeki yeni strateji, meydanın yaya ve bisiklet ve toplu taşıma öncelikli bir dolaşımın sağlanmasıdır. Bu durum araç trafiğinin kentsel ve tarihi dokudaki bozunmayı artıran olumsuz etkisinin kaldırılması ana fikri üzerine dayanır. Merkezde yayalarştırması önerilen alan ise 10 dakikalık yürüme mesafelerine dikkat edilerek belirlenir. Eski Antakya’nın en karakteristik arterlerinden Kurtuluş Caddesi yayalaştırılarak Asi Nehri’ne doğru olan akış sağlıklı hale getirilir. Yeni bisiklet rotaları kent içerisindeki mümkün olan arterlere entegre edilerek sürdürülebilir ulaşım koşulları sağlanır. Köprübaşı’nın araç trafiği ile bozulan karakteri bu yeni kararlar ile restore edilirken Ata Köprüsü Meydanı’nın iki kolu arasındaki aktif bir yaya alanı olarak geri kazanılır.
Proje bütünü içerisinde farklı kentsel, fiziki ve sosyal durumlara ve onların buluşma hallerine karşılık gelen fikirler ve gereçler bulunur. Nehrin aktivasyonundan yerele özgü üretilmiş farklı kentsel donatılara uzanan bu müdahale seti meydan ve nehir çerçevesindeki kamusal deneyimi zenginleştiren, destekleyen ve sürekli kılan unsurlardır.
Proje bütününde Asi Nehri’nin rekreatif ve sportif potansiyelleri artırılırken kentlinin su ile olan ilişkisi daha yakın bir hale getirilir. Nehre doğru yerleştirilen dinlenme platformları ve seyir terasları farklı deneyim ve rekreasyon olanakları sunarken su yüzeyindeki geçici yüzer eklentiler ile nehir üzerinde sportif balıkçılık, kayaking gibi aktivitelerin yapılabilmesi sağlanır.
Meydan düzleminde gerçekleşen spontane aktiviteler, festivaller ve tanıtım etkinlikleri geçici ve işlevsel yapılar ile desteklenir. Farklı kullanıcı gruplarına dinlenme, öğrenme, eğlenme ve oyun olanakları veren bu ölçekli tasarımlar alanı karakterize eden ortak bir tasarım diline sahip geçici rekreatif eklentiler olarak kurgulanmıştır. Bunların üretiminde yerel ve geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak yeniden kullanılabilir, sürdürülebilir ve ekonomik çözümler önerilir.
Yerel malzemeler, yöreye özgü üretim teknikleri ve zanaatkarlık ile üretilmiş kent mobilyaları meydan ve çevresindeki günlük yaşamın parçalarıdır. Oldukça geniş bir ürün ailesi olarak tasarımlanan bu mobilyalar modüler, uyarlanabilir ve geri dönüşümlü bileşenlerden oluşurken mevcut iklim ve çevresel koşullara dayanıklı donatıların kullanımı öncellenir.
Meydanın tasarımı ve yapısal/doğal bileşenleri yerele ve yörenin özgün sanatına referans veren bir malzeme paletini içerir. Antakya coğrafyasının renklerini ve dokusunu yansıtan bu materyal anlayış kentin kimliği ile uyumlu ve rekreatif işlevleri destekleyen dingin bir kentsel atmosferin oluşumunu hazırlar.
Antakya’da yaşamış farklı uygarlıklardan modern cumhuriyete kadar kentin sosyal odağı olan köprü meydanın doğu ve batı parçalarını birleştiren tarihi geçiş kapısı işlevine uygun peyzaj eklentileri ile bir sosyal aktivite ve seyir platformu olarak toplam kurguyu tamamlar. Bu hali ile düğüm noktasında oluşan yaya hareketleri ve akışları düzenleyen işlevsel bir rol üstlenir.
Peyzaj tasarımındaki temel yaklaşım hassas dokunuşlar ve restoratif müdahaleler ile oluşturulan ve doğal yaşam döngüsü içerisinde mümkün olan en az müdahale ve kaynak ile kendi yaşamını devam ettirecek bir doğal ortamın sentezidir. Bu anlamda nehir boyunca bitki dokusu ve faunanın tekrar oluştuğu ve doğal biyolojik süreç içerisinde geliştiği bir ekolojik mikroçevrenin oluşumu sağlanır.
Antakya Köprübaşı Kent Meydanı ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Proje Yarışması
Antakya Köprübaşı Kent Meydanı ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Proje Yarışması Sonuçlandı