2. Mansiyon, Şanlıurfa Kızılay Meydanı ve Kentsel Tasarım Fikir Yarışması

PROJE RAPORU

Kentsel Okumalar ve Stratejiler

Kentsel ölçekte öncelikle yeşil alan sistemi incelenmiştir. Çünkü kent Karakoyun Deresi ve Karakoyun Parkı’nın oluşturduğu yeşil koridor etkisiyle iki ayrı bölgeye ayrılmıştır.  Bu bölgeleme hem mekânsal sınırlanma bakımından hem de şehirleşme yaklaşımıyla kendini kullanıcıya hissettirir. Kentin kuzeyi yeni yerleşim yeri dokusuna sahip iken, güney kısmı geleneksel dokunun korunduğu alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kuzey kent bölgesinde yoğunluklu olarak geleneksel dokunun izlerini taşımayan modern ve toplu konut bölgeleri karşımıza çıkar. Havaalanından kent merkezine ve turizm bölgelerine ulaşırken bu kent dokusu ile şehre giriş yapılır. Konut dokusunun dışında; kentin kuzeyinde ön plana çıkan yeşil alanlar Novada Park çevresi ve Şehitlik Parkı’dır. Halkın açık-yeşil alan ve rekreasyon ihtiyacını bahsi geçen mekanlar sırtlanmaktadır. Güney kısımda ise Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ve Balıklıgöl gibi turizm odaklarının dışında, yeşil alan olarak kalan bölge yalnızca Bediüzzaman Mezarlığı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kent dinamiklerini oluşturan ve etkileyen bir diğer önemli merkez nirengi ve odak noktalarıdır. Önemli nirengi noktaları; Belediye Binası, Arkeoloji Müzesi, Balıklıgöl, Urfa Kalesi, Piazza Şanlıurfa ve Urfa Kent Müzesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Odak noktaları ise insanların daha çok vakit geçirebildiği merkezler olduğu için Rabia Meydanı, Haşimiye Meydanı ve geleneksel çarşı gibi insan yoğunluğunun üst düzeyde olduğu bölgeler olarak okunur.

Bahsi geçen yeşil alanların, nirengi ve odak noktalarına dağılımın düşünüldüğü bütünleşik bir tasarım yaklaşımında entegrasyon sağlaması öngörülmektedir. Yeşil alanların bağlantısı benzer ve yerel ağaç türleriyle aks oluşturarak sağlanırken; kültürel odak bağlantıları, turizm rotası ve taşıt – bisiklet paylaşımlı yol uygulamaları ile üst ölçek planlamasına dahil olmaktadır.

Bütün sosyal alanların birleşimi dışında, fiziksel bağlantı yolları olan ulaşım aksları analiz kısmında ele alınan önemli unsurlardan biridir. Bölgede 1., 2. ve 3. dereceden yollar bulunmaktadır: 1. derece yolların çoğu otobüs rotaları ile ortak kullanım alanlarıdır. 2. derece yollarda iki şeritli yollar ve 1. derece yolların bağlantı aksları karşımıza çıkarken; 3. derece yollar ise ara yollar ve 2. derece yolların bağlantı noktalarından oluşmaktadır.

Fiziksel bağlantı açısından; Alanın yakın çevresinde otobüs durağı tasarımı ve otobüs yolu tasarımı yapılmıştır. Aynı zamanda yeni imar planı kararına göre yolun 4 şeritli olmasıyla; 2 şerit taşıt yolu, 1 şerit otobüs yolu ve 1 şerit bisiklet yoluna ayrılmıştır. Bisiklet yolu, otobüs yolu aksını takip edecek şekilde planlanmıştır. Yolun daralan kısımlarında ise otobüs yolu veya taşıt yolu ile birleşerek paylaşımlı yola dönüştürülmüştür. Otobüs durağının bisiklet aksını engellememesi için daralan yol belirli bir kesimde bisiklet yoluna dönüştürülerek kentte bisiklet varlığının farkındalığına katkı sağlanması düşünülmüştür.

Kule Caddesi güzergâhında kısmi daralmalar yer almaktadır. Kuru dere aksı ile bütünleşecek yeşil sistem caddenin yaya aksı içinde kalacaktır. Yaya öncelikli yol ve döşeme kaplamaları planlanarak yaya sirkülasyonunun devamlılığı, güvenliği ve yeşil dokunun vurgulanması amaçlanmıştır. Meydan – kaldırım ve yol arasında bulunan kot farklılığını gidermek için taşıt yolunun giriş ve çıkışlarında eğimli rampa çözümleri önerilmiştir. Böylelikle araçların yavaşlaması ve yaya önceliğinin anlaşılması amaçlanmıştır.

Aksların oluşumlarıyla ilgili ilk tasarım düşüncesi; geleneksel doku ve yeni şehir dokusunun entegre olmasıdır. Akslar sayesinde insanların kullandığı bu rotalarda bölgesel uyum sağlanması amaçlanırken; Millet ve Tarihi Hızmalı Köprüleri ’ne önerilen fonksiyonlarla bu süreçte bölge hattına yaşam ve canlılık kazandırılacaktır.

Yapılan üst ölçek analiz ve önerilerde; odağımız olan Kızılay Meydanı’nın kentsel etkileşimleri esas alınmıştır. Bisiklet rotası Atatürk Bulvarı üzerinden Kızılay Meydanı ile entegre olmaktadır. Meydan geleneksel doku ve yeni şehir dokusu arasında kalan bir bölge olması sebebiyle her bölgeden insanı kendine çeken ve aks / odak noktalarının kesiştiği alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Vurgulanan bu akslar sayesinde kullanıcı profili farklılaşan Rabia Meydanı, turizm potansiyeli düşük olan Nekropol, insanların gezi rotası olarak kullanmadığı tescilli binalardan müteşekkil geleneksel doku ve kentsel farkındalık etkileşimleri düşük olan köprülerin değer kazanması amaçlanmaktadır.

Yeni Kızılay Meydanı’nın hayata geçirilmesiyle bölgede değerlenecek alanların kamusal kimliklerinin güçleneceği öngörülmektedir. Bunlardan en önemlisi Rabia meydanıdır. Yeşil rota içinde olan bu bölge yürüyüş yapan insanların geçeceği bir odak noktası olacaktır. Diğer önemli kamusal alanlar ise tarihi köprülerdir. Bu köprülerin kültür rotası üzerinde olması nedeniyle pop-up kitapçılar, kiosklar ve aydınlatma tasarımları ile insanların uğrak noktalarından birine dönüşmesi hedeflenmektedir.

Tasarlanan meydan çevresi boyunca kaldırım yükseklikleri 15 cm olarak belirlenmiştir. Erişilebilirlik standartlarına uygun olarak yaya yolları ve kaldırımların bağlantı noktalarında eğimli ve hissedilebilir yüzeyler kullanılmıştır. Atatürk Bulvarı’nda kuzey-güney aksı boyunca otobüs ve bisiklet için tanımlanmış özel akslar önerilmiştir.

Kent mobilyalarının tasarımında Nahit Taşı ve ahşap bağlantısı olan strüktürel detaylar önerilmiştir. Oturma elemanları 50, aydınlatma elemanları 25, çöp kutuları ise 100 metrede bir konumlandırılmıştır. Oturma elemanlarının sık koyulmasındaki amaç yaya yoğunluğunun fazla olduğu bölgelerde dinlenme ihtiyacının karşılanmasını sağlamaktır. Aynı zamanda yönlendirici bir unsur olan kent mobilyaları için, genel tasarım konseptine uygun olarak özgün tasarımlar üretilmiştir.

Şanlıurfa’nın tarihi dokusunu barındıran fakat kentsel gündelik hayat dinamiklerinin gölgesinde kalarak pasifize olan sokaklarını yeniden canlandırmak amacıyla sokak festivalleri önerilmiştir. İklim koşulları gereğince yüksek yapılar arasında dar bırakılarak tasarlanan sokaklar, günümüz koşullarında güvenlik zafiyeti sebebiyle rahatça kullanılmamaktadır. Bu sokaklar kültür rotasına dâhil edilerek; uygun aydınlatma elemanları, hafif strüktürlü üst örtüler ve zeminde takip izleri önerilerek canlandırılmıştır.

Üst ölçek yaklaşımlarında etaplama, bölgesel yaklaşımda öncelik verilerek yapılan bir işlem sırasıdır. İlk işlem ulaşım sistemindeki otobüs ve bisiklet yolu iyileştirmesi olarak öngörülmüştür. Böylece ulaşımın bütün tasarım fonksiyonlarıyla bağlantılı erişim sorunları çözülmektedir. İkincil olarak mevcut doku üzerine yapılan eklemelerden bahsedilebilir. Bölgede mevcut yeşil alanlarla bütünleşen kaldırım üstü benzer ritimde farklılaşan ağaçlandırma sistemi ile yeşil aksı oluşturulmuştur. Üçüncü olarak; kentin kültürel odaklarını öne çıkarmak için; köprü fonksiyonel hale getirilmiş ve bisiklet yoluyla entegrasyon sağlanmıştır..

Kavramsal Bağlam

“Her şey zaten dengede ve ahenkte, canım efendim. Her şey zaten merkezinde.”

Merkez Efendi

Meydan ve kent arasındaki yoğun etkileşim, bulunduğu yerin kültürel, toplumsal ve fiziksel bileşenlerini etkileyen dinamiklere sahiptir. Bu dinamikler kent içerisinde farklı odakları ve yerleri oluşturur. Oluşan her birim toplumla birlikte gelişmeye devam eder. Kentlerin gelişimi insanın merkezinde olduğu bir hikâyeyle başlar ve sürer. Bu hikâyede odağımız insan ve onun yaşamın her anında oluşturduğu sonu gelmez izler…

Şanlıurfa insan izinin süregeldiği en kadim şehirlerden biri. İnsanın geçmiş ve gelecekle kurduğu bağlantıya dair her izi bulmak mümkün bu topraklarda.  Bu kenti oluşturan kültürel ve fiziksel değerler: Yerleşik hayata geçişin ilk izleri, farklı medeniyetlerin getirdiği zenginlikler ve iklimin şekillendirdiği yaşam alanları tasarımımızın temel çıkış noktaları olmuştur.

Amaç; kent içerisinde bir odak noktası yaratmaktır. Meydanlar, modern toplumların yeni karmaşık ritüellerinin ve sosyal organizasyonlarının gündelik hayatta mekânsal olarak kesiştiği karşılaşma alanlarıdır. Bu kesişim, karşılaşmalar ve odaklar antik Urfa’nın kozmik değerlerinin başında gelen “Güneş Kültü” üzerinden refere edilecektir:

Mitolojik bir değere sahip olan Güneş, tarihi dönemler içinde “öznel, sezgisel ve kültürel bir hakikate” sahip olur. Kopernik; Güneş, yıldızlar ve yer arasındaki ilişkiyi Episikl teoremiyle açıklamaktadır. Bu teorem aynı zamanda güneş kültünün merkez üstündeki etkisini göstermektedir.

“Episikl; büyük daire üzerine küçük daire yerleştirmektir. Döndürücü felek, üst daire ya da taşıyıcı daire olarak da karşılanan bu terim, merkezsel bir daire çevresi üzerinde devreden küçük daireyi ifade eder.”

Episikl teorisi, Güneşi merkeze alan bir yaklaşımdır ve bir odağın etrafındaki başka odakları anlatır. Bu yönüyle Göbeklitepe ile etrafındaki yeni ve eski yerleşim yerlerinin merkezi konumlarına çağrışım yaparak, meydan kavramını tasarım yörüngemizde tekrar tanımlar. Urfa’nın sahip olduğu doğal ve kültürel dinamikler bizi doğrudan Güneş kavramına yönlendirirken, Güneş ve etkisi, yüzyıllardır Urfa’nın değer merkezlerini ve yaşam pratiklerini oluşturmaktadır.

Şanlıurfa, tarihin ve medeniyetin başlangıç noktası (sıfır noktası) olarak kabul edilmektedir. Gerek sıfır kavramının gerekse insanlık tarihinin başlangıç ve sonunun belirsizliği bizi esas sıfırın nerede olduğunu sorgulamaya itmiştir. Sıfırı ve belirsizliği somutlaştırıp mekânsal öneride kot ilişkileri olarak ele aldığımızda ise yer altı – yer üstü arasındaki ilişkisel kurgu oluşur. Yer altı ve yer üstü arasındaki net çizgiyi belirsizleştirmek, yıldız iz düşümlerinden alınmış odak kavramını kent ölçeğinde tasarlayarak kadim Urfa ile özdeşleştirmek hedeflenmektedir.

Odak noktası kentin diğer odak noktalarıyla etkileşim halindedir. Tasarlanan akslar ve aksların yönlendirdiği mekânlar; meydanın bütün faaliyetlerine nasıl bir hizmet üreteceğini gösterirken, tasarımı “sanki sürekli varmış gibi olan” bir düzenin bileşkesi haline getirir.

Göbeklitepe ve Soğmatar gibi tapınakların varoluş sebebi olduğu iddia edilen güneş ve yıldızların putlaştırılması konusu senaryoda sorgulanmaktadır. Bu senaryoda, meydandaki boşluklardan dönencelerle alt kottaki avluya ulaşılması bir Episikl tasviri olarak vurgulanır. Alt ve üst kotta kurulan mekânsal ilişki antikitenin yerleşim kültürünün modern bir tasviri olmuştur.

Yer altı-yer üstü-gökyüzü ilişkisi mimari hafızada; eski zamanlarda insanın göğe yükselmek için diktiği taşlarla, modern dünyada ise mekânları ayakta tutan kolonlar ve obelisk timsali kule binalarla yer edinmiştir.

Tasarım eskizinde yer alan sütun formları bir nevi yer altından yer üstüne çıkan arkaik birikintilerin tortusudur. Modern zamanın yeni dikilitaşları ise yer altı ticaret birimlerinin taşıyıcı kolonlarına dönüşür ve bu kolonlar zaman zaman yeryüzü çizgisini yırtarak varlığını yeni dünyaya hatırlatmak ister. Bu izler mekân üzerinde farklı boyutlarda dağılarak; döşemeler, fonksiyonlar, üst örtüler, toplanma alanları, aydınlatma elemanları ve su öğeleri yaratır. Bu yaratım ise mekânda takip edilmesi keyifli bir izlek kurgular.

Tıpkı antik yerleşimler ve yeraltı şehirlerinde olduğu gibi Şanlıurfa’nın mimari yerleşim senaryosunda da hissedilen önemli bir nokta alt-üst ilişkisidir. Şanlıurfa’da terasların birleşimleri ile adeta sokak dokusu bir üst kota taşınır ve konutların giriş çıkışları da alternatif olarak çatıdan sağlanır. Yorumlanan bu yaklaşımla birlikte meydan habitatının biçimi de Episikl (Odak, Dönence) aracılığı ile sağlanır.

Tasarım Senaryosu

Tamamen yapılaşmış bir çevrenin merkezinde kalan meydanda çok sayıda giriş alanı kurgulanarak karşılama alanları sağlanmıştır. Giriş alanları; kentsel aksların referanslarının yanı sıra, meydan içerisindeki hareket senaryoları üzerinden konumlandırılmıştır. Kuzey ve güneydeki farklı kent ve kullanıcı dokusunu adeta birbirine bağlayan Atatürk Bulvarı’ndan, yoğun kullanıcı temasına uğrayacağı tahmin edilen meydan; batı cephesinde ziyaretçilerine kucak açan serin, yeşil ve ferah bir açıklık sunar. Bu açıklıkta serbest kullanıcı hareketlerine imkân vererek; sıcak iklim koşullarında aktifleşen kuru havuzla serin bir karşılama sunar. Özellikle yaz aylarında bunaltıcı hava koşullarından dolayı tercih edilmeyen açık meydan önyargısını, üst örtüler ve su öğesinin mikroklima etkisi ile kırmak amaçlanmaktadır.

Üst kot – alt kot ulaşımında; dönence etkisiyle mekânsal geçiş deneyimi amaçlanmıştır. Kotlar arasında kurulan ilişkiyle meydanın ve kentin farklı ara yüzlerine tanıklık eden kullanıcı; bulunduğu odak içerisinde farklı mekânlar ve meydan arasında bir yer edinir. Bu yer, yerel ve kültürel kimliğin izlerini taşır. Rampa boyunca ilerlerken odaktaki kuş evleri yolculuğumuza eşlik eder. Alt kota ulaştığımız andan itibaren atölye ve sergi alanları kullanıcıyı karşılayarak mekânı tanımlar, böler ve dâhil eder. Toplumsal ve kültürel örgütlenme izlerinin hâkim olduğu bir mekânsal geçişin temsilidir. Meydan çevresinde etkin ve aktif olan yerel ticari faaliyetlerin devamının sağlanması amacıyla alt kot kurgusu içerisinde ticari alan çözümleri sağlanmıştır.

Odak avlu, Karakoyun Parkı ve giriş bölgeleri arasındaki ilişki yeşil peyzaj adaları oluşturularak tanımlanmıştır. Ada tasarımları görüş açısını kapatmayacak biçimde 1.50 m’den fazla yükselmeyerek güvenlik zafiyetine sebep olmaz. Yeşil adaların da dahil olduğu peyzaj senaryosunda kent içerisinde mikroklima etkisi yaratan ve karbon salınımını azaltan bitkilendirme önerileri geliştirilmiştir. Yeşil adaları takip ederek Karakoyun Deresi’ne yönelimi vurgulayan ve odak avluyu saran su yolları; kullanıcıların hareket alanını ve güzergâhlarını engellemeyecek detay çözümleriyle 30 cm genişlikte ve meydanın döşemesiyle hemzemin olarak düşünülmüştür.

Su yollarını takip eden aydınlatmalarla meydanın akşam kullanım fonksiyonları güçlendirilmiştir.

Dönenceyi oluşturan üst örtüler, iklim koşullarına bir çözüm olarak sunulurken, yer üstü ve yer altı kurgusunu 3. boyuta taşır. Ulaştığı kotta meydana dikey sınırlayıcılık kazandırarak farklı noktalarda mekân oluşumu sağlar. Avlu izdüşümünden dönerek yükselip İpek Palas Otel’in arka bahçesinde pavilyon formu ile çay bahçesine mekân olur. Çay bahçesi, sahada yapılan analiz, anket ve görüşmelerimiz sonucunda önerilmiş olup meydan içerisindeki tasarım izleriyle bir bütün olarak planlanmıştır. Gündelik hayatın vazgeçilmezi olan çay bahçesi; açık alanda oluşturulan oturma alanları ve ahşap-cam strüktürlerle çözülen yarı kapalı alanıyla birlikte meydanda rekreatif bir ihtiyacı karşılar.

Kamusal alanda eşitlik ve kolektif üretim ilkeleri bağlamında gelişen tasarım senaryosunda öngörülen kermes alanı ile kadınların kentsel mekana ve ticari faaliyetlere aktif katılımı amaçlanmıştır. Bu alanda kurgulanan tezgâh, oturma birimleri ve üst örtülerle yerel bir mekân tanımlaması yapılarak üretimlerin sergilenmesi/alıcıyla buluşturulması sağlanmıştır.

Saha gezisinde yerel  halkla gerçekleştirilen istişareler sonucunda; kamusal alan kavramıyla ilgili olarak; aile biriminin birlikteliği vurgusu,  güvenlik ve toplum baskısı endişelerinin baskın olduğu görülmüştür. İnsanlar sosyal faaliyetlerinin büyük bir kısmını aile fertleriyle gerçekleştirmek arzusundadır. Bu nedenle kermes alanıyla başlayan kurguda; açık hava amfi ve oyun alanı arasında kurulan fiziksel bağ ile aile fertlerinin ortak mekân kullanımı göz önünde tutulmuştur.

Alan çevresinde genelden özele yapılan gözlemler dâhilinde görülmektedir ki çocuklar için tanımlanan mekânların niteliği ve niceliği kent ölçeğine nazaran zayıf durumdadır. Bu durumun temel nedenlerinden birinin kent içerisinde çeşitli bölgeler arasında yer alan vandalizm faaliyetleri olduğu görülmüştür. Tasarlanan oyun alanında Nahit Taşı kullanımına gidilerek; oyun alanı tasarımın bir parçası haline getirilmiştir. Çeşitli birimlerden oluşan alanda tırmanma, oturma, saklanma gibi oyun faaliyetlerine yönelik mekân oluşumu kurgulanmıştır. Böylelikle çocukların meydan içerisinde gerçekleştirdikleri faaliyetler aracılığıyla fizyolojik ve psikolojik gelişimlerinin desteklenmesi amaçlanarak kentin geleceğini oluşturacak olan bireylerin mekânda aktif rol alması amaçlanmıştır.

Mekânlar arası geçiş ve dinlenme bölgelerinde yer alan su olukları ve çeşme oluşumlarıyla birlikte insanların ve kuşların su ihtiyacının karşılanması sağlanmıştır. Aynı zamanda Urfa’nın yerel mimari dokusunda büyük önemi olan çeşme ve su oyuklarının yerel hafızayı canlandırması amaçlanmıştır.

Meydanın yapısal detaylarında kullanılan Nahit Taşı yerel ve kültürel bir imge olarak ele alınmıştır. Urfa’nın hâkim iklimi ile bir bütün olan, nefes alan/yaşayan Nahit Taşı meydanda zemin döşemeleri, oturma ve oyun alanı birimleri, aydınlatma elemanları, su oyukları, çeşme ve yönlendirme tabelalarına dönüşmüştür. Böylelikle adeta canlı bir yapısal birimin vücut bulduğu, yaşayan mekân bileşenleri oluşturulmuştur.

Mevcut İpek Palas Oteli’nin kabuğunda kentin tarihi simgeleri ve kadim ikonlarına işaret eden malzemelerle ikincil bir örgü-panel cephe oluşturularak meydan manzarasıyla uyumu sağlanmıştır. Hafızası kent meydanıyla bütünleştirilerek oluşturulan kimlik, binaya tematik bir işlev kazandırarak deneyimsel turizme imkân sağlayacaktır. Böylece kültürel miras, arkeoloji ve inanç turizminin desteklenmesi; araştırmacılara, akademisyenlere hizmet vermek üzere binanın yenilenerek korunması önerilmektedir.

Alanın güney bölgesinde iki otobüs için tasarlanan cep otoparkı; turizm faaliyetlerine yönelik yapılan seyahatler için yolcu indirme ve bindirme noktası olarak planlanmıştır. Havaalanı-İpek Palas Otel seferleriyle birlikte İpek Palas Otel-Göbeklitepe/Harran Evleri/Nekropol seferleri düzenlenerek kentin yerel ve kültürel zenginliklerine ulaşım olanağı tanıyan bir organizasyon sağlanmıştır.

Meydan ile yüksek etkileşim içerisinde olan Karakoyun Parkı ve bölge için önemli bir unsur olan Karakoyun Deresi halihazırda kurumuş, beton bir kanala dönüşmüş haldedir. Milattan önce bu bölgede yaşamış uygarlıklarca bölgenin adının “Edessa” bir başka deyişle “suyu bol şehir” olarak adlandırılmasına sebep olan Karakoyun Deresi ile kullanıcıları yeniden temas ettirme arzusu tasarımda kendini su yolları olarak hissettirir. Böylece kentin geçmiş doğal yaşantısına atıfta bulunarak ekolojik farkındalıklar, güvenlik çözümleri ve rekreatif alanlar kazanılması hedeflenir. Meydanda yer alan açık ve kapalı mekânların oluşturduğu gri su sirkülasyonunun drenaj sistemleriyle birleşerek dere hattına yönlendirilmesi önerilmektedir. Yönlendirilen sular biyofiltrasyon yöntemiyle dere hattına aktarılarak suyun drenaj hattına yönlendirilmesi hedeflenmektedir. Belirtilen yönelimle birlikte dere hattına dökülen betonun kaldırılıp su tutmayan ve akışı sağlayan kumlu topraklar ile alanın rehabilite edilmesi önerilmektedir. Ayrıca kanal kenar hattı boyunca dikimi önerilen; suyu temizleyen ve biyofiltre etkisi yaratan bitkilendirmeler ile dere rehabilitasyonunun sağlanması amaçlanmaktadır.

Meydan ve Karakoyun Parkı bir arada düşünülerek gerçekleştirilen peyzaj senaryosunda flora-fauna birlikteliği göz önünde tutularak planlama kararları alınmıştır: Meydan genelinde önerilen geniş tepe tacına sahip ve alanın iklim özelliklerine uygun yerel türler(Populus Euphratica-Fırat Kavağı, Salix ap.-Söğüt, Platanus -Çınar, Elaeagnus-İğde, Quercus sp.-Meşe, Crataegus monogyna-Adi Alıç, Celtis australis-Adi Çitlembik, Eucalyptus sp.-Okaliptus, Olea europaea-Zeytin) önerilerek alanda mikroklima etkisi yaratmak amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra; dere kenar hattı boyunca endemik ve yerel bitki türleri olan “geofit” (Achillea– Civanperçemi, Centaurea-Peygamber Çiçeği, Crocus sativus-Safran, Scilla mesopotomica-Mezopotamya Sümbülü, Convolvulus galaticus-Yabani Sarmaşık ) kullanımı önerilerek alanda yaşayan canlı organizmalarla kurgulanan yaşam senaryosunda ekolojik bir öneri sunulmuştur. Mekânda yeşil adalar ve diğer fonksiyonlar ile birlikte kurgulanan bitkilendirme yaklaşımı kullanıcıya keyifli ve serin bir mekân deneyimi sunar.  Bununla birlikte meydan içerisinde konumlanan su oyukları – kuş evleri, Karakoyun Deresi ve Parkı’nın; ön görülen rehabilitasyonla Vanellus gregarius (Sürmeli Kız Kuşu), Apus Apus (Ebabil), Geronticus eremita (Kelaynak), Otus brucei (Çizgili İshak), Netta rufina (Macar Ördeği) türlerine ev sahipliği yapması, göç uğrak noktası olarak planlanması önerilmektedir.

Meydanın Çeperleri: Mimari Cephe Önerileri ve Yapılar

Odaktaki dönence yörüngesi etrafında toplanan ticari yapılar kütüphane ve danışma birimleri, yer altı ve yer üstü ilişkisini güçlendirecek şekilde kurgulanmıştır. Yer altına konumlanmasındaki amaç; iklimden kaynaklanan gölge ve serinlik ihtiyacını sağlarken sıfır kotunun, kullanıcı konumuna göre değişimini temsil etmesidir. Yer altından taşarak yer üstüne çıkan ticari yapılar, tarihi değerlerdeki sütunlar ve dikmeleri referans almaktadır ve farklı kotlardan algılanabilirlik açısından kolaylık sağlamaktadır. Aynı zamanda Şanlıurfa çarşıları ve bitişik nizam yerleşimlerinde yapılara teraslardan giriş sağlanması tasarım kararlarında etkili olmuş, bu sebeple danışma ve kütüphane birimlerine hem alt hem de üst kottan giriş imkanı verilerek erişilebilirlik sağlanmıştır.

Şanlıurfa’nın sıcak ve kuru iklim koşullarında hayati önem kazanan rüzgâr koridorları yaratılması hedeflenerek farklı yüksekliklerde ve ayrık kütle oluşumları kurgulanmıştır. Dönencenin karşı ucunda avludaki ticaret alanları cepheleri güney bakıya yönlendirilerek karanlık yeraltı algısı engellenmiştir. Yapıların yer üstüne taşan kısımları ise dönence içerisinde günün belirli saatlerinde gölge ve gün ışığı dengesi sağlamaya yardımcı olmaktadır.

Proje alanındaki mimari yapıların tamamında, ekolojik dengeyi sağlamak amacıyla ekstansif yeşil çatı sistemleri öngörülmüştür.

Meydan çeperlerine bakan mevcut sokak cephelerinde; projede alınan tasarım kararları paralelinde ve fiziksel çevre koşulları gözetilerek öneriler sunulmuştur. Yapılan analizler sonucu mevcut yapıların birbiri arasındaki ilişkilerin zayıflığı ve uyumsuzluğu göze çarpmaktadır. Cephe kimliklerinde dil bütünlüğü ve süreklilik sağlamak için yerel Nahit Taşı tonlarında tüm kaplamaların yenilenmesi önerilmektedir. Yine Nahit Taşı’ndan üretilen çıtalar ile düşey doğrultudaki kaplamalar zemin kattaki tabela alanlarına dönüşerek bütünlük sağlanmıştır. Taş çıtalardan oluşan tabelalar yatayda sokak boyunca aynı kotta birbirini takip ederek uyum sağlanmıştır. Ana cephenin önüne karesel formda kompozisyonlarla oluşturulan modüllerle ikincil cephe kaplamaları önerilmiştir. Bu panellerin bir kısmı Nahit Taşı ve bakır malzeme ile kaplanmıştır. Birimlerin üzerinde yer yer Şanlıurfa’nın kadim sembolleri işlenerek eski taş işçiliklerine atıfta bulunulmuştur. Cephede pencere ve korkuluk düzenleri gözetilerek asılan bu paneller aynı zamanda güneş kontrolü sağlamaktadır.

Şanlıurfa Kızılay Meydanı ve Kentsel Tasarım Fikir Yarışması

Şanlıurfa Kızılay Meydanı ve Kentsel Tasarım Fikir Yarışması’nda Dereceye Girenler Belirlendi

Etiketler

Bir yanıt yazın