PROJE RAPORU
YENİKAPI / HÖYÜK – MİMARİ RAPOR
1.GİRİŞ
MS 4. yüzyılda Roma İmparatorluğunun başkenti olarak yeniden kurulduğu günden günümüze değin Akdeniz’in en önemli kentlerinden biri olarak kabul edilen İstanbul, tarihsel süreç içinde üç dünya İmparatorluğunun başkenti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en görkemli şehri olma özelliğini korumuştur.
Yenikapı kazılarında ortaya çıkan kalıntı ve bulgular ise Tarihi Yarımada’nın Neolitik çağdan itibaren yerleşime sahne olduğunu belgelemiştir. Antik çağda adı Lykos olan Bayrampaşa Deresi’nin denize ulaştığı alanda yer alan Neolitik yerleşmenin, günümüz deniz seviyesinin 6.50 metre altında kaldığı saptanmıştır.
Yarışma alanı, geçmişten gelen bu tarihsel süreç ve barındırdığı zenginlik ve potansiyeller ile, odak alanı ve etkileşim alanları üzerinden bütüncül bir şekilde ele alınmış ve alan için uygun olacak “HÖYÜK” kavramı yapısal ve kentsel önerilen için temel oluşturulmuştur.
2.KENTSEL YAKLAŞIM
İstanbul kurulduğu “Tarihi Yarımada” içinde yer alan yarışma alanı, Osmanlı ve Bizans dönemleri ile neolitik çağa kadar farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır.
Tarihsel süreç içinde kentin deniz ve kıyı sınır ilişkisi fiziksel koşullar ve yapısal müdahaleler ile sürekli farklılaşmıştır. Son kazılar sonucu elde edilen veriler alanın neolitik dönemde karasal koşullara sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Marmara denizi kıyısında inşa edilen ikinci büyük liman olan Theodosius Limanı (Portus Theodosiacus), I. Theodosius (379-395) tarafından XII. Bölgede, zamanında kıyıya hayli derin bir girinti yapan koyda kurulmuştur. Theodosius Limanı 7. yüzyıl ortalarına doğru Mısır’dan tahıl sevkiyatının sona ermesiyle işlevinin en önemli bölümünü yitirmiş olmasına rağmen, liman olarak kullanılmaya devam edildiği kazılarda ortaya çıkan ve 7-11. yüzyıllar arasına tarihlenen gemi kalıntılarından anlaşılmaktadır.
16.YY. ortalarında liman doldurulmuş ve geniş bostanlara yeşil alan ve ağaçlandırma yapılmıştır. Osmanlı döneminde, 16. ve 17. yüzyıllarda alan tamamen doldurularak mahalle ve bostan olarak kullanılmıştır. İstanbul’un meyve sebze ihtiyacını karşılayan bostanlardan biri olan Langa, 1950li yıllardaki kentsel müdahalelere kadar bu görevini sürdürmeye devam etmiştir.
2.1 Proje Alanı / Sur İlişkisi
İstanbul surları geçmişten günümüze farklı dönem müdahaleleri ve eklentileri üzerinden ulaşa gelmiştir. Osmanlı ve Cumhuriyet dönem bozulmaları sonucu kentin surlarla olan ilişkisi zayıflamış, İstanbul’un bu tarihi yapısına olan müdahaleler daha da cüretkârlaşmıştır. Günlük yaşam içinde önemsizleşen ve farkındalığı yitirilen sur yapıları, yarışma kapsamında alanı bütünleştirici bir “rota/omurga” olarak değerlendirilmiş ve kentsel ölçekte genişletilerek “tarihsel rota“ kavramı üzerinden kurgulanmış ve zenginleştirilmiştir.
Ana yaklaşımımız odak alan/etkileşim alanı dâhilindeki sur izlerine olan farkındalığı arttırmak, alanda önerilen yapısal müdahaleler ve dönüşüm süreçleri üzerinden ortaya konan sur rotası ile üst ölçekte mevcut Theodosius Surları ve Konstantin Surları ile deniz surlarının bir kentsel/tarihsel rota ile bütünleştirmektir.
Bu kentsel “rota” yaklaşımı, sur omurgası üzerinden Theodosius ve Konstantin dönemlerinden günümüze ulaşan yapıların, kentsel haritalama süreçleri ile kentlilere ve ziyaretçilere sunulması hedeflenmektedir.
2.2 Odak Alanı / Etkileşim Alanları / Rota
Mevcut sur izleri ve öneri sur rotası üzerinden şekillenen sirkülasyon şeması, “odak alan” ve “etkileşim alanı” öneri yapılarının kentsel ölçekte algısının kuvvetlendirilmesi açısından önerilmiştir.
Yaya sirkülasyon kurgusu, alanın kuzey-güney ve doğu-batı akslarında, farklı alternatifler üzerinden değerlendirilmiştir. Kuzey-Güney aksında, Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi (Lykos/Bayrampaşa Deresi) ve Yenikapı İdo İskelesi ile, Doğu-Batı aksında, banliyö hattı/kıyı şeridi ana yaya sirkülasyonları olarak ele alınmıştır. Öneri rota kurgusu üzerinden, proje alanı ölçeğinde “sur rota/omurgası” ile kentsel ölçekteki “tarihi rota” önerileri, odak-etkileşim alanlarını bütünleştirir ve kullanıcıların alan ile olan ilişkisi kuvvetlendirir.
Ziyaretçi Merkezi ile başlayan omurga kurgusu mevcut kazı çukuru alanında önerilen açık sergiyi dolaşıma dahil ederek, önerilen dolaşım rotası üzerindeki etkileşim alanlarını birer durak noktası kabul eder. Böylece ziyaretçilerin alandaki tüm sürece dahil olmaları hedeflenmektedir.
Rotanın devam ettiği Kuleboyu Sokak ile konut dokusunun güneyinde kalan Küçük Langa Caddesi arasındaki alan; yakın tarihe kadar aktif olarak kullanılan Langa Bostanlarının yeniden canlandırılması ile kentsel tarım alanı – “bostan” olarak kullanılarak, kentin ve kentlinin zerzevat ihtiyacını karşılaması hedeflenmiştir.
Bölgenin arkeolojik potansiyeli ve kazı çalışmalarının devam edeceği öngörüsünden yola çıkılarak; Kuleboyu Sokak ile şuan kullanımdışı olan banliyö hattı arasında kalan alan ise arkeolojik kazıların devam etmesi sonucu ulaşılacak buluntuların sergilenmesi için “arkeopark” olarak önerilmektedir.
Alanın Güneybatısında yer alan 100 Ada kazı alanı içerisindeki mimari kalıntıların in-sitü sergiye uygun olarak açığa çıkarılması ile önerilen açık sergi alanı, rotanın durak noktalarından biri olarak kendine yer bulur. Ziyaretçiler alan üzerinde yükseltilmiş platform üzerinde dolaşarak rotaya devam eder.
100 Ada ile Arkeopark alanı arasına önerilen “seyir kulesi” ile ziyaretçilere tüm alanı algılatmak hedeflenmektedir. Kule üzerinde önerilen sanal gerçeklik noktaları ile kullanıcıların VR gözlükler yardımıyla alanın geçmişi üzerine yolculuğa çıkması önerilmektedir.
Kullanıcıların rota üzerindeki durak noktalarına ek olarak önerilen kafeterya-kiosk birimleri ile kentsel peyzaj ögeleri, bu omurgayı destekleyen birimler olarak kendini gösterir.
2.3 Ulaşım Senaryoları
Yenikapı, kara/demiryolları ve İDO iskelesi ile birlikte deniz yolları açısından bir ana transfer merkezi konumundadır. Proje alanına yönelik ulaşım senaryoları yaklaşımı, tüm bu ulaşım alternatiflerinin proje alanı dâhilinde kullanıcıların ziyaretçi merkezi / etkileşim alanı yapıları ile “rota” kurgusunu deneyimleyebilmelerine yönelik iyileştirmeler üzerinden ele alınmıştır.
Öneri Sur rotası, alan içinde Langa Bostanları sokağın kontrollü araç trafiğine dönüştürülmesi ve Kuleboyu sokağın yayalaştırılması önerileri üzerinden geliştirilmiştir.
Öneri etaplama stratejisi üzerinden odak alan ve etkileşim alanlarının yaya odaklı kullanımını teşvik eden ve sur rotası ile desteklenen bir ulaşım senaryosu gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.
2.3 Turizm Odağı olarak Yenikapı
Neolitik Dönem, Erken Roma-Bizans, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerine tanıklık eden İstanbul’un, tarihi ve günümüzdeki odak merkezi / kent merkezi olan Tarihi Yarımada; yaşayan, ve kentin gelişimi ile gizli saklı, kıyı köşelerde kaybolan bir çok esere ev sahipliği yapar. Roma ve Osmanlı’da hissedilen merkezler ve ana akslar hala varlığını korurken, bu dönemlere tanıklık eden kara ve deniz surlarının izleri tarihi yarımadayı çevirirken Yenikapı’nın da tarihsel katmanlaşmasında yerini alır. Liman olarak önemli bir varlığı olan bölgedeki deniz surları izi, Saray Burnuna kadar takip edilebilmektedir. Mevcut durumda ana turizm odağı olan Sarayburnu – Sultanahmet Meydanı Sit Alanı olarak korunan önemli noktalardan biridir.
Sahil hattı boyunca devam eden eski banliyö hattı, bu ana merkezden yarışma alanına ulaşımı sağlayan ve deniz surları hattını takip eden bir rota olma özelliğindedir. Alanın arkeolojik potansiyelinin ön plana çıkarılması ile önem kazanacak bu hattın yeniden canlandırılarak rota kurgusuna dahil edilmesi hedeflenmektedir. Bu hat boyunca kendini birer sergi elemanı olarak yer yer gösteren deniz surları, eski kent yerleşimleri ile rotanın durak noktası olan Yenikapı Banliyö İstasyonu kıyı şeridinden ulaşımının önemli bir parçası haline gelir. İstasyona önerilen açık sergi alanı ile kıyı şeridinden alana ulaşan ziyaretçiler için ön bilgilendirme yapılması hedeflenmektedir.
3.YAPISAL YAKLAŞIM
3.1 Ziyaretçi Merkezi
Yenikapı Meydanı, metro, Marmaray ve banliyö raylı sistemlerinin kesiştiği, gündelik yaşam içinde milyonlarca İstanbullunun kullandığı bir aktarma merkezi olarak işlevini sürdürürken, kullanıcıların alanla yeterince etkileşime geçmeden terk ettiği bir odak noktası durumundadır. Bu problemden yola çıkılarak, büyük ölçekte kentin ve yakın planda alanın tarihsel ve sosyolojik çok katmanlılığının vurgulanarak yeni bir düzenleme yapılması hedeflenmiştir. Kullanıcıların günlük kullanım rotaları boyunca farkında olmadan yaptıkları kotlar arası yolculuğun daha görünür hale gelmesi ve alanın bitişiğindeki kazı çukuru ile olan etkileşimi artırmak amacıyla, meydandan konkors katına inen alanın şeffaflaştırılması böylece kazı çukuru ile kurulması planlanan etkileşimin yanı sıra metronun klostrofobik etkisinin kırılması da hedeflenmektedir.
Yenikapı Meydanı ile Konkors/Bilet Holü, metro hatları ve Marmaray hattının kesiştiği, yoğun kullanıcı sirkülasyonun olduğu bir alandır. Bu sirkülasyonun kesişimine konumlandırılan Ziyaretçi Merkezi ile meydan ve konkors kotlarının birbirine bağlanması önerilmiştir. Metro İstasyonunun kazı çukuru ile birleştiği hat açılarak alt meydan oluşturulmuş, kullanıcı ve ziyaretçilerin bu alt meydana peyzaj üzerinden de ulaşabilmeleri hedeflenmiştir.
“HÖYÜK” kavramının yapısal olarak karşılığını bulması fikri üzerinden yola çıkılarak, +4.00 kotu(Yenikapı Meydanı) ile -3.80 kotunu (Konkors – Alt Meydan) birbirine bağlayan ziyaretçi merkezinin mekansal kurgusu ara kotlar ile kurulmuştur. Bu kotlara konumlandırılan sergi mekanları kazı çukuruna uzayarak varlığını hissettirirken, etkileşim alanı ve açık sergi olan kazı çukuruyla da teması korumaktadır.
Ziyaretçi Merkezi; Üst Meydan(+4.00 Kotu)’dan aldığı girişiyle kullanıcıları indirdiği -0.50 ara kotunda konumlandırılan işitsel temas alanı ile ziyaretçileri sergiye hazırlar. Kullanıcılar, -1.20 kotundaki görsel temas alandan kazı çukurunu izleyerek Osmanlı Dönemi sergi mekanının olduğu -1.80 kotuna ulaşır. Sergi kurgusu -2.80 kotundaki Erken Roma-Bizans Dönemi ile devam eder. Ulaşılan son kot olan -3.80 kotunda bulunan Neolitik Dönem Sergisi ile ziyaretçiler rotalarını tamamlayarak alt meydana ulaşır. Sergi dolaşımın omurgasını oluşturan rampalar ara kotlar arası ulaşımı sağlayarak dolaşımı kurgusunu şekillendirmektedir.
Çift yönlü çalışan ziyaretçi merkezi; alt meydandan aldığı kullanıcıları, Neolitik-Roma/Bizans-Osmanlı dönemlerinden geçirerek üst meydan – günümüz kotuna ulaştırarak höyük kavramını vurgular.
Konum olarak kazı çukuru, konkors alanı ve Yenikapı meydanı kesişiminde bulunan ziyaretçi merkezi için metronun -3.80 kotunda bulunan güvenlik izleme merkezi taşınarak yine aynı kotta bulunan teknik alan zoneuna taşınmıştır.
Ziyaretçi Merkezinin kotlar arası yayılımı peyzajda da kendine yer bulur. Üst ve Alt meydanı bağlayan kütle üzerindeki seyir terasları ve amfiler peyzaj ögelerine dönüşürken, metro kullanıcıları ve ziyaretçilere kazı çukuru ile sur rotasını algılatır.
-3.80 kotunda yapılan müdahale sonucu kazı çukuruna sağlanan erişim seyir terasına oradan da açık/in-sitü sergi rotasına dönüşür. Kazı çukuru içerisinde, mevcutta açığa çıkarılmış taş iskele kalıntısına ek olarak alanda bulunan iskele kazıkları ve batıkların replikaları arasında dolaşan kullanıcı seyir teraslarında vereceği molanın ardından sur rotasının başlangıcını – yaya promenandını vurgulayan meydana ulaşır.
3.2 Batık Konservasyon Laboratuvarları
Rota omurgası üzerindeki durak noktalarından olan Laboratuvar yapıları kurgulanırken, ziyaretçilerin alanda yapılan arkeolojik çalışmaları gözlemleyebileceği ve tüm sürece dahil olabileceği kurgusundan yola çıkılmıştır. Kütle olarak rota üzerinde varlığını hissettiren laboratuvar yapıları ziyaretçi rotasına dahil olurken, ziyaretçilerin konservasyon aşamalarını takip edebilmelerine odaklanmıştır. Program olarak farklılaşan laboratuvarlarda ortak noktalar laboratuvar alanı içindeki havuzlarla dolaşıma başlanması ve konservasyon laboratuvarı biriminin ziyaretçiler tarafından izlenebilmesi olmuştur. Kütlelerin işlevsel olarak parçalanması sonucu ziyaretçi merkezi ile yapı dili ortaklığı kurulması hedeflenmiştir.
1No’lu Konservasyon Laboratuvarı:
Bahçe içinde 18 adet, şaft katında 4adet olmak üzere toplam 22 adet konservasyon havuzu bulunmaktadır. Havuzların üzeri strüktürel elemanlarla kapatılarak fiziksel koşullardan etkilenmesinin önüne geçilmiştir.
Ayrıca alan içerinde açık alanda dondurarak kurutma cihazı ile depolama alanları bulunmaktadır. Yayalaştırılmış sur rotası üzerinden araç girişi olamadığından alana servis giriş olarak kuzey yönüne önerilen araç yolu ile erişim verilmiştir.
Lab yapısı; aç-kapa şaft bölgesi üzerinde konumlanmış fakat mevcut şaftla peyzaj alanı dışında kesişim sağlamamaktadır. +2.80(0.00Kotu)’den sağlanan girişle ziyaretçileri kabul eden yapının zemin katında dışarıdan araç girişimine uygun konservasyon laboratuvarı (ıslak alan) – analiz/belgeleme(yarı-ıslak alan)- arşiv mahalleri ile yemekhane bulunmaktadır. Islak –yarı ıslak –kuru mahal zonelamasına uygun olarak laboratuvarın birimleri parçalanmış ve +6.80(1.Kat) Kotuna ofis mahalleri ve toplantı/sunum odası yerleştirilmiştir. Yine 1.Katta bulunan misafirhaneler, terasları öneri bostan alanına bakacak şekilde konumlandırılmıştır.
Bahçe içine yerleştirilen yük asansörü ve mevcutta bulunan yangın merdiveni ile aç kapa şaftına erişim sağlanmaktadır. Bu şaftın mahalleri ihtiyaç doğrultusunda laboratuvarın mahalleri olarak kullanılmaya devam etmektedir.
-3.50 kotunda 4 adet PEG Havuzu ile Melamin Formaldehit Sonrası Depolama Alanı yerleştirilmiştir.
-7.40 kotunda Melamin Formaldehit Sonrası Depolama ile PEG Sonrası Depolama Mahalleri bulunmaktadır.
-11.30 kotu ise Konservasyonu biten eserlerin müzede sergilenme öncesi geçici depo alanı kullanımı için ayırılmıştır.
2No’lu Konservasyon Laboratuvarı:
Bahçe içinde bulunan 12 adet konservasyon havuzunun üzeri strüktürel elemanlarla kapatılarak fiziksel koşullardan etkilenmesinin önüne geçilmiştir. Ayrıca alan içerinde açık alanda dondurarak kurutma cihazı, melamin formaldehitle konservasyon sonrası kurutma fırını ile depolama alanları bulunmaktadır. Yayalaştırılmış sur rotası üzerinden araç girişi olamadığından alana servis giriş olarak küçük langa caddesi üzerinden erişim verilmiştir.
Tek katlı olan yapıda Laboratuvar kütlesinin dışarıdan kendisini algılatması hedeflenmiş dil bütünlüğü açısından kütle, mahallerin işlevine göre parçalanmıştır.