RAPOR : ŞEHİRCİLİK VE MİMARLIK ÖLÇEĞİ
Yarışma Alanının Sorun ve Potansiyelleri Üzerinden Dünü Keşfet, Bugünü Oku ve Geleceği Tasarla
Küresel dinamiklerin etkisi altında, kent yönetimlerinin, dünya kentleri içinde bir yer edinmek ve kente yeni bir imaj kazandırmak için kendine mekânlar yaratması ya da arayışı süreci içinde Haliç, sahip olduğu tarihsel kimlik ve gelişme potansiyelleri nedeni ile bir çok projenin hedefi haline gelmiştir. Haliç’i yeniden keşfederek dününü görmek, bugün yapılmış olanların sonuçlarını analiz ederek, gelecekte nasıl görmek istediğimize dair tasarımımızı anlatmak üzere aşağıdaki başlıklar üzerinden geçilmektedir.
Dünü Keşfet: Haliç Limanı ve Bellek
Haliç bölgesi, sanayileşmenin verdiği zarar ve değersizleştirme eylemleri ile belki de birkaç insan neslinin ömrü boyunca şu andaki durumunda ve kullanımından uzak bir hale sahip olarak tarih sayfasında yerini almanın gerçeği ile yüzleşmiş bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı döneminden bu yana her iki kıyısı ve Haliç’e bağlanan Alibeyköy ve Cendere akarsuları ile tersane, baruthaneler, kömür santralinin, tabakhaneler, mezbahalar ve son olarak da yaklaşık bir yüzyıldır sanayi tesislerinin çokça kirini taşıyan ve sanayileşme kültürünün tereddütsüz bir şekilde yerleştiği alanlar olduğunu görüyoruz. Geçmişten günümüze, merkezden uzaklaştırma kararları ile Haliç’i terk eden Haliç’i ve doğayı tahrip eden kirlilik kaynakları yerini kentleşmenin dezavantajlı taraflarına bırakmıştır.
Osmanlı Dönemi’nden günümüze Haliç’in ve İstanbul’un doğasıyla insanı etkileyen birçok sayfiye ve mesire alanı olarak bildiğimiz yerlere yapılan kasırlar, av köşkleri, haliçte yalılar, deniz hamamlarının ulaşmadığını, ulaşanların ise restore edilerek başka fonksiyonlarla durduğunu görüyoruz. Haliç ve Boğaziçi’nde 1.500’den fazla yalının olduğu dönemlerden Haliç kıyılarında halen bulunan ve günümüze gelebilen yalı örneği maalesef bulunmamaktadır.
Haliç Kongre Merkezi’nin dönüşmesini sağlayan Mezbaha yapılarının yerinde sadece bir çeşmeye ismini verdiği görebildiğimiz İbrahim Paşa’nın ailesine ait İbrahimhanzadeler’in Karaağaç’taki yalısı, günümüze gelemeyen ve İmrahor Caddesi’ne ismini veren İmrahor Kasrı, dönemin ticaret erbabları ve kuyumcularının buluşma mekanı olan Sadabat Sarayı’nın dışında günümüze ulaşamayan Çağlayan Köşkü ve Çadır Köşkü gibi kültürel değerleri saymakla bitiremeyiz.
Endüstri dönemi yapıları olarak ise, Silahtarağa Elektrik Santrali ve Haliç Mezbaha binasının yeni işlevleri ile görebilmemiz mümkündür, fakat bu yapıların da kullanımları itibarıyla kamuya açık alanlar olmadığını aktarmak gerekiyor. Kentleşmenin bizlere kaybettirdiği su canlıları olarak Kağıthane’den kuzeye kadar uzanan tatlı su kaynağında yaşadığı bilinen ve bu bölgeye özgü 2 endemik balık türünden bahseden kaynaklar bulmak bile mümkün görünüyor.
Bugünü Oku:
1. Sorun ve Potansiyeller
Kamuya Açık Olmayan Alanlar
Yarışma alanı sınırları üzerinden keşif gezimizi yaptığımız zaman, kamuya açık olması beklenen birçok yerin suni sınırlarla kapalı olduğu ve kıyının sürekliliğini engellediği bu bölgenin en büyük sıkıntılarından biri olarak karşımıza çıkmıştır. Halıcıoğlu’ndaki Üniversite alanı ve Halıcıoğlu Askerlik Şubesi (Eski Mühendishane Binası) alan ile başlayan geçirgen olmayan alanlar, Haliç Kongre Merkezi’nin büyük bir bariyer olmasıyla karşımıza çıkmaktadır. Bu bariyer ne mahalleliye ne de endüstri dönemine ait bir kültür mirası olan yapıyı gözlemlemek isteyen meraklı bir yabancıya ya da ziyaretçiye imkan vermemektedir. Özetlemek gerekirse;
-Kamuya açık alanların güvenlikli bölgelere çevrilmesi nedeniyle erişilebilir alanlar olmaktan çıkması (Haliç Kongre Merkezi)
-Özel işletmeye verilen alanların paralı olarak kullandırılması (Sütlüce iskelesindeki işletme, Miniatürk)
-Belirli bir kullanıcı grubu için açılmış alanlar (Halı saha, futbol sahaları, heliport alanı, Bilgi Üniversitesi’ne tahsis edilen kıyı alanı) olarak sıralayabiliriz.
Bu alanların kamuya açılarak yaya trafiğinin sağlanmasının kıyı kullanımı açısından potansiyel olacağı öngörülmüştür.
Tescilli Yapıların Durumu: İşlevsiz ya da Sahipsiz Kalması
Yarışma alanı bölgesinde Haliç Kongre Merkezi’nin sınırı dışında kalmış, İbrahim Paşa Çeşmesi ile Mahmutağa Camii ve mezarlık yerleri ile Nilüfer Parkı’nın karşısında yer alan Baruthane binası ve diğer üniteler ile Tekel’e ait bilinen tütün deposu gibi alanlar bölgedeki dikkat edilmesi gereken alanlar olarak belirlenmiştir. Tekel’e ait bilinen Tütün deposu yapısının mülkiyet durumu nedeniyle tasarım yaklaşımına dahil edilmemesine karar verilmiştir. Baruthane yapısının ise yeni bir işlev sahibi olması öngörüsüyle bir mesleki ve teknik eğitim alanında hizmet verecek bir sosyal merkez haline dönüşmesi öngörülmektedir.
Haliç’in Karşı Kıyısı ile Bağlantının Zayıf Olması
Sütlüce bölgesinin eski Galata köprüsünün taşınması ile Haliç’in 2 yakasını kısa bir süreliğine bağlamış olması, geçmiş tarihli girişimlerde 2 yakanın bir araya getirilmesi konusunda çabaların uygulamaya dökülmemesi nedeniyle, Sütlüce-Eyüp arasında deniz taşımacılığına alternatif bir uygulama öngörülmesinin potansiyelin ortaya çıkartılması için bir fırsat olarak belirlenmiştir.
Geleceği Tasarla:
1.Kentsel Doku ve Kıyı Alanları Yeniden Düzenlenmesi: Yeşil Alanlarının Ne Kadar Kamuya Açık Olarak Kullanılmalı?
Yarışma alanı ve Haliç kıyı hattı boyunca gözlemlenen kısıt ve engelleyici faktörler kamuya açık olması gereken kıyı bandında önemli bir kırılma yaratmaktadır. Kıyı hattını ulaşım ya da rekreatif maksatla kullanamayan kullanıcı kitlesine, her türlü yenilikçi tasarım öğesiyle yaklaşılmaya çalışılsa da uygulanabilir bir karardan uzaklaşılması riskine sahip olduğu görülmektedir. Kıyı hattını sadece kamuya açma kararı tek başına yeterli olmayıp, kıyı hattını kullanıcıları için anlamlandırmak ve kullanım alanıyla ilgili bir aidiyet ve koruma içgüdüsüyle yaklaşılması sağlanmalıdır.
Bu kapsamda, Sütlüce ile Örnektepe Mahalleleri ve yarışma alanının etkileşim alanında kalan Halıcıoğlu ve Mehmet Akif Ersoy Mahallesi sakinlerinin birincil hedef kitlemiz olduğu, bölgeye eğitim, iş, dinlenme, konaklama/turizm maksadıyla belirli süreliğine bölge dışından gelen ikincil hedef kitlesini de bu alanın bir paydaşı olarak görülmüş ve uygulamaya yönelik programlar geliştirilmiştir.
Alanın kullanıcılarının yakın çevrelerinde 2.5 km’yi aşan uzunluğuyla bir kıyı alanına 5 ila 15 dk yürüme mesafesinde yaşanmasına rağmen yerleşim alanı dokusunun ve kullanıcı profili incelendiğinde, 3,5 kişi/ha ortalaması ile yaşayan, hane gelirleri İstanbul İl Geneli ile Beyoğlu ve Kağıthane ilçeleri genel ortalamasının altında kalan, şehrin merkezinde olmasına rağmen bu şehrin sunduğu genel imkanlardan kısıtlı olarak faydalanan, ticari faaliyet gösteren işyeri sayısının ortalamaya göre düşük olduğu bir bölgede hayatlarını idame ettiren, toplam nüfusun %36 civarında yüksek bir genç nüfusa sahip olmasına rağmen temel eğitim hizmeti alan genç nüfusun okul alanları olsun, yaşam çevreleri olsun kısıtlı bir gözlem ve gelişim alanlarının olduğu net bir şekilde gözlemlenmektedir.
Bölgedeki donatı alanlarının ve teknik altyapının yetersizliği ile orantısız ve kontrolsüz şekilde yapılaşmış olan alanın dinamikleri açısından, yaşam alanlarının yakınındaki kıyı alanlarının kullanımı konusunda nasıl bir farkındalık oluşturulabilir sorusuna cevap bulunmaya çalışılmıştır.
Konut dokusunun ağır bastığı ama topoğrafyanın ve kentleşmenin mahalle ile kıyı bandı arasında bir set gibi erişimi sekteye uğratıyor olması nedeniyle öncelikle genç nüfus ve beraberinde orta ve yaşlı nüfus ile fiziki ortamın elverişli olmaması nedeniyle evden çıkamayan dezavantajlı sosyal gruplara hitap eden, her ihtiyaca cevap veren ve her bireyin kendini dahil etmek için bir neden bulacağı işlevler yerleştirilmek üzere tasarım geliştirilmiştir.
Mevcut alanda yapılan gözlemlerde büyük bir alanın, tasarım adı altında gerçekten işlev sahibi hale getirilmemesi nedeniyle atıl kalarak kamuya hizmet etmesi beklenen işleve sahip olmadığı sadece bir peyzaj öğesi olarak muhafaza edildiği görülmüştür. Yarışma alanının sahip olduğu en büyük değer, beşeri kaynağın bu kıyı alanına sunacağı katma değer ile farklı bir tasarım ve canlanmaya yol açabilecek bir potansiyele sahip olmasıdır. Bu beşeri çeşitliğinin iyi okunması ve kolektif eylemler için neden sonuç ilişkisinin iyi betimlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, aşağıdaki başlıklar üzerinden tanımlanan beşeri sermayenin, diğer bütün sermaye türlerinden daha güçlü olduğu görülmesi önemlidir.
2.Yüksek Öğretim Kurumları İle İşbirliği: Kurumların Bölgede Yaratacağı Katma Değer Neler Olabilir?
Vakıf Üniversitelerinin bulunduğu bölgeye dair çalışmalar ve politikalar üretmesi fikri, Dolapdere Kampüsü ve ardından Kuştepe Kampüsü örneği ile Bilgi Üniversitesi’nin öncülüğünde başlayan bir akım olarak karşımıza çıkmakta olup, sosyal sorumluluk ilkeleri kapsamında bölgeden kendini izole etmeyen ve dışarı açık olan eğitim kurumlarının her daim katma değer yarattığı bilinmektedir. Bu kapsamda, 4 Üniversite kampüsü ve 1 Üniversite Hastanesi’nin sınırlarında barındıran bölgede temel eğitim imkanlarını alması beklenen 7.500 öğrencinin eğitim dönemlerince müfredat dışında kendilerini geliştirebilecekleri ve yetenekleri ortaya çıkartacakları buluşma mekanlarının ve sosyal projelerin bir arada yürütülmesi için eski Baruthane yapısı ve yeni eklenecek birimler içinde Mesleki ve Teknik açıdan pratik sağlayacağı ortak akıl mekanları kapsamında kuluçka merkezlerinin oluşturulması, kent tarımı çalışmaları kapsamında tasarımda yer verilen her yaştan insanın buluştuğu Topluluk Bahçeleri ile üretime ve doğaya dair öğretilerin uygulamaları olarak deneyimlendiği alanlar ön plana çıkmaktadır.
Her iki sosyal proje alanının da, fiziki ve dijital ortamda var olmasını sağlayacak kolektif bir oluşuma sahip, paydaşlarının gönüllülük ilkesi ile bu ortak paydanın kısıtlı sorumluluları olduğu yatay bir hiyerarşinin kurulmasını sağlanması önemlidir. Bu sorumluluk beraberinde aidiyet ve koruma içgüdüsünü ortaya çıkartacağı şüphesizdir.
3. Kolektif Yaşam Alanlarının Oluşturulması: Duyarlı Bir Topluluk Yaratmak İçin Ne Yapılabilir?
35 bin kişinin üzerinde bölgede ikamet eden bir nüfusun birincil hedef kitle olarak bulunduğu yarışma alanında, ikincil hedef kitle olarak yer alan gündüz kullanıcı sayısı ile kıyı hattının kullanımı konusunda önemli bir yoğunluğa hitap ettiğini söylemek mümkündür. Genç ve yaşlı nüfusun aktif kullanıcı olarak bulunduğu görülmektedir. Yeni jenerasyonun İstanbul doğumlu olmasına rağmen, aslen hemşerilik ilişkisi içinde oldukları şehirlerle bağlarının ve kültürlerinin zayıflamadığı bilinmektedir. Hangi coğrafya’dan gelinirse gelinsin kendi topraklarından taşıdıkları fakat İstanbul’da özlerinden git gide uzaklaşılan toprağa dokunma eylemninin özlemiyle yaşayan insanlara sağlıklı gıdaya ulaşmak için farkındalık sahibi olunması ve sağlıklı gıda üretim alanlarının oluşturulması için Topluluk Bahçeleri ile üretmeyi ve aracısız ya da kimyasal kullanımı olmadan üretim yapan üreticilerin desteklendiği bir bilinç oluşturulması hedeflenmektedir.
Kent tarımında üretilen, ürünlerden yemeklerin yapılarak ihtiyaç sahiplerine verilmesinden, kendi öz kaynaklarına katkı sağlayacak kişilerin emeği karşılığında ihtiyacı kadar mahsule sahip olmasına kadar giden bir sosyal yardımlaşma ortamı sağlanacaktır. Bu vesileyle, topraktan uzaklaşan ve yeşil alanları kimseye ait değilmiş gibi kirletmeye yönelen bireylerin, bulunduğu toprağa minnetle bakan ve toprağın bir yaşam döngüsü olduğunun farkına varan bireylere dönüşmesinin önü açılmış olacaktır.
Doğanın döngüsünü anlayan ve bu duyarlı bir gelecek nesil yaratılması için kaynakların geri kazanımına dair pratiklerimizin artırılması ve bunun doğaya küçük dokunuşlarımızla ve sadece eski alışkanlıklarımızdan arınarak yapılabilecek bir eylem planı olduğunun bilincine sahip olarak yapabiliriz.
4.Ulaşım: Nasıl Geliştirilebilir?
Sahil Trafiğini Hafifletecek Alternatif Ulaşım Öngörüleri
Yarışma alanının mevcut ve planlanan toplu taşıma araçlarının türleri ve hatların yoğunluklarına dikkat edilerek, bölgenin topoğrafyası nedeniyle ulaşım ağının güçlendirilmesinin önünde çok fazla engel olması nedeniyle sahil hattında oluşan yoğunluğu azaltmak adına bireysel araç kullanımının azaltılması ve yaya ulaşımını odağına alan bir ulaşım ağı kurgulanmaktadır.
Bu kapsamda, öncelikle Haliç’in karşı kıyısı Eyüp ilçesi ile bağların güçlendirilmesi için Sütlüce İskelesi’nin yanında yer alan eski Galata köprüsü ayağı yerine karşı kıyıya (Eyüp merkeze) geçilmesini ve Feshane Tramvay durağına ulaşım sağlayan bir yaya köprüsü tasarlanmaktadır. Aynı sürekliliği, yarışma alanının kuzey sınırında Silahtarağa Mah. Tramway durağı ile Bilgi Üniversitesi Silahtarağa Yerleşkesi ile Nilüfer Parkı’na yaya akışını sağlayacak köprüler ile sağlanmaktadır.
Sütlüce İskelesi, Haliç hattının son durağı olarak yolcularını karşılayacak şekilde yeniden düzenlenecek olup, Haliç seferinin gerçekleştiren Üsküdar-Haliç arası sefer gerçekleştiren deniz taşıtlarının sefer sayılarının Tramvay hattının yaratacağı Beyoğlu yakasında kıyı erişimi ile desteklenerek Eminönü kalkışlı Kasımpaşa-Hasköy-Sütlüce-Alibeyköy rotasını kullanarak benzer güzergahlara giden çok sayıda otobüsün sefer sayılarının yeniden düzenlenerek sahildeki araç yoğunluğunun gözden geçirilmesi öngörülmektedir.
Sütlüce-Örnektepe arasındaki Karaağaç ve İmrahor Caddelerinin kıyı hattı boyunca yüklendiği trafik yoğunluğunu azaltabilmek adına E-5 üzerinden Okmeydanı kavşağı bağlantısı kullanılarak Halıcıoğlu Yan Yolu üzerinden Örnektepe-Sütlüce Riskli Alan bölgesinin doğusunda yer alan ve uygulama imar plan kararlarıyla genişletilmesi öngörülen Mercan Sokak aksının kullanılması suretiyle İmrahor Caddesi’ne bağlantısı sağlanarak sahil ve E-5 arasında alternatif bir bağlantı noktası sağlanması desteklenmektedir.
2010’lu yılların başından itibaren İstanbul ili sınırlarında bisiklet kullanımının yaygınlaşmasına neden olan bireysel çaba ve grup inisiyatifleri ile yerel yönetimlerin çalışmalarıyla entegre edilen ya da münferit projelerle/eylem halleriyle bisiklet kültürünün geliştirilmesinin olumlu ve toplum sağlığı açısından etkili sonuçları dikkate alınarak, hem rekreatif hem de toplu taşıma noktaları ile bağlanabilen ve işlevsel bir maksatla ya da tamamıyla spor ya da eğlence maksatlı bisiklet rotalarının Fatih-Eyüp-Alibeyköy hattı ile Sadabat Mesire alanı üzerinden Kağıthane-Cendere aksı üzerinden yeşil koridorlarla bölgenin kuzeyindeki Kent Ormanlarına ve Kuzey kıyısına kadar uzanan farklı uzunluk ve zorluktaki parkurlara bağlanılmasını sağlanması öngörülmektedir. Bu nedenle, Haliç’in her iki yakasında da faal şekilde bisiklet kullanımını sağlayacak yol örgüsünün olacağı ve yarışma alanı sınırlarımız içerisinde ve ötesinde bu bağlantının güçlü ve işlevsel olarak sağlayacak altyapının tasarım ilkesi olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
Bölgedeki Otopark Alanlarının dağılımına bakıldığında, yeni gelen tasarım ile otopark alanlarının Miniatürk’ün bulunduğu bölgede yoğunlaştığı görülmekte ve bu bölgedeki bireysel araç yoğunluğunun azaltılması öngörüsü ile yarışma alanının her iki ucuna (Bilgi Üniversitesi alanında bulunan otopark bölgesi ile, Haliç Kongre Merkezi’nin her iki tarafına da, otopark alanlarının kullanımı konusunda kararlar alınmıştır. Haliç Kongre Merkezi’nin içinde bulunan Katlı Otopark Alanı’nın ise bölgenin ihtiyacı doğrultusunda kamuya açılması öngörüsü genel planlama yaklaşımı olarak benimsenmiştir.
Silahtarağa-Halıcıoğlu aksındaki mevcut trafik yoğunluğu ve trafik hızının azaltılması için Sünnet Köprüsü’nde önerilen yüzey farklılaşması uygulamasına ek olarak, İmrahor-Karaağaç ve Kumbarhane Caddeleri üzerinde hız sınırı uygulamalarının olması ile akışkan trafiğin düşürülmesi hedeflenmektedir. En kesiti geniş olan caddenin kıyı ve yerleşim alanı arasındaki bağlantıyı artırabilmek ve mahalle nüfusu, yüksek öğrenim kurumlarındaki öğrenci ve çalışanlar ile Turizm yatırımlarıyla bölgeye gelen konaklama tesislerindeki misafirlerin kıyı şeridine geçişini kolaylaştıracak bir uygulama olarak trafik hızının günü belli saatlerine göre düzenlemeye tabii tutulması ve yaya öncelikli geçiş alanlarının artırılması önem arz etmektedir.
Halıcıoğlu Metrobüs ile bağlantı ilişkisi
Halıcıoğlu Metrobüs durağı ile yarışma alanı arasındaki yaya hareketliliği gözlemlenmiş ve genel yaya hareketinin 4 farklı rota güzergahı üzerinden ele alınmış olup, kıyı hattına ulaşmak isteyen kullanıcının yönlendirilmesinde ortalama 400 ila 500 metrelik bir yürüyüş rotası üzerinden kurgulanması öngörülmektedir. Yarışma alanının odağı konumda olan Sütlüce İskelesi ile bu odağı güçlendirmek adına Sütlüce-Feshane arasına konumlanacak köprü geçişi önerimize dayanarak 2 alternatif üzerine yoğunlaşılmaktadır.
Karaağaç Caddesi ile Kumbarhane Caddesi’nin üzerindeki mevcut yoğunluk, E-5 Halıcıoğlu bağlantısı ve sahildeki yol hattını taşıyan tek alternatif aks olması nedeniyle Halıcıoğlu Askerlik Şubesi önündeki trafik ışıklarının yaya geçişi için yeterli olmaması göz önüne alınarak;
Alternatif-1; Metrobüs E-5 altgeçidinden çıkan yayanın Beyoğlu-Halıcıoğlu yolu üzerinden Gaysuni Mehmet Efendi Sokağa girerek, mahalle içine giren rota vasıtasıyla Elif Efendi Sokak üzerinden Haliç Kongre Merkezi’ne geçmek üzere Mahmutağa Cami ile İbrahim Paşa Çeşmesi’nin bulunduğu Damar Sokak üzerinden Katlı Otopark yapısının önüne inen bir merdiven ile geçiş sağlanması ya da Haliç Kongre Merkezi araç girişine yönelmek suretiyle yaya hareketinin devam ettirilmesi öngörülmektedir. Haliç Kongre Merkezi’nin içine yönlendirilen yaya hareketi ile Sütlüce İskelesi ve tasarlanan Yaya Köprüsüne ulaşımın araç trafiğinden büyük oranda uzaklaştırılarak yapılması öngörüsüyle geliştirilmiştir. Alternatif-2 ise;
5.Acil Durum Senaryoları
İBB ve ÇŞB’nin eylem planlarına göre mevcut deprem toplanma ve geçici barınma alanlarına bakıldığında, kullanım şekilleri ve kitlesel bir eylem planında uygulanabilir olması açısından yetersiz olduğu görülmektedir. Yukarıda ana tasarım kurgusunun içinde belirtilen aidiyet ve koruma içgüdüsü ile yeniden canlanma gayreti doğrultusunda Halıcıoğlu-Sütlüce-Silahtarağa aksı üzerinde üzerine geçici barınma alanı kurulabilecek, olağanüstü hallerde toplanmak üzere güvenli şekilde erişebilecek şekilde kıyı alanında toplanılacak yerler vaziyet planı üzerinde belirlenerek bu alanlara ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının acil eylem planları doğrultusunda lojistik olarak destek sunacak en faydalı kurgu tasarım içinde yer verilmiştir.
PEYZAJ TASARIMI RAPORU
Haliç, yüzlerce yıldır insanların kendi yaşam alanlarını şekillendirmeleri ile limandan tarım üretimine, sefa ve mesireden sanayiye ve günümüze, dönüşmeye devam etmektedir.
2020’de Haliç betimlemesi, megapolün1 arıtılmış su yolu, betonarme tepelerin gölgesinde kıyısı, dikte edici kamusal ve yarı kamusal alanlar silsilesi, ağ gibi saran araç yolları, korna sesleri, plastik kutuda domatesleri… Haliç’in gelecek kaygıları ise iklim krizi, salgın hastalık ile gelen agorafobi, deprem, taşkın, sürdürülebilirlik, sağlıklı ve çağdaş yaşam…
Haliç’te bu yaşamı iyileştirmenin yolunu tasarlayabilir miyiz?
Peyzaj tasarım yaklaşımı, bu ana tasarım sorusuna tek başına bir çözüm olma endişesi taşımadan kentsel kalkınma planı ve önceliklerine destek olabilecek tasarım bağlamları belirlemektedir. Bu bağlamlarla önerilen peyzaj projesinin, engelsiz, çok işlevli, esnek2, kamu odaklı ve duyarlı, mahalleler arası bir kent ortamı oluşturması amaçlanmaktadır. Bu amaç kapsamında geliştirilen beş bağlamın tamamı birbiri ile ilişki halindedir ve proje geneline ait bakış açıları sunar. Bazıları yer (toprak) üstü işlev ve öngörülere, bazıları yer (toprak) altı yöntemlere, bazıları ise her ikisine yönelik fikirler üretir…
Şekil 1 Peyzaj Bağlamları
Peyzaj tasarımının alana özgü bağlamları
“Engellerin kaldırılması” bağlamı,
Proje alanının baskın problemine çözüm sunmayı hedefler. Alanda su üzerinden erişimin kısıtlı olması doğal engeller, var olan çevre duvarları ise dikte edici yapay engeller olarak ifade edilebilir. Geçmişte şehir etrafına kurulan kent duvarları ile günümüzde yapıların çevresindeki koruma duvarları aynı bakış açısına sahiptir. Mevcut çevre duvarları, kullanıcıların sadece bulundukları alan içerisinde kalmasına sebep olarak, farklı kullanıcı gruplarının bir araya gelmesini engellemektedir. Alan gezilerinde, mahallede yaşayan çocukların âtıl koşullarda sokakta oynadığı, çok yakınlarındaki Haliç Kongre Merkezi’ne ait kıyı şeridini kullanamadığı saptanmıştır. Üniversite öğrencilerinin kıyı şeridine araç yolu sebebiyle kolay erişim sağlayamadıkları için park alanlarını kullanmayı tercih etmedikleri tespit edilmiştir. Arabuluculuk yapma hedefindeki peyzaj önerileri, somut engeller yerine çağdaş bir zonlama önermektedir. Var olan sınırların kontrollü zonlar ile kaldırılması, kapalı duvarlar içerisinde hizmet veren alanların, kamusal, yarı kamusal ve özel olarak kademeli kullanımlar ile açılması sağlanmalıdır. Bunun yanı sıra, gerekli görülen alanlarda yüksek teknoloji gözlem ve denetim sistemlerinden de destek alınabilecektir. Kıyı kullanımı konusunun ise tüm sahil şeridinde kesintisiz kamu erişimine açılması zaten hukuksal bir zorunluluktur3.
Şekil 2 Engellerin Kaldırılması
“Çok işlevli olma” bağlamı,
Yer üzerine dair işlevler önerir. Alana eklemlenecek yeni işlevler, hayatın her kesiminden; farklı sosyo-ekonomik sınıftaki insanlara eğlenebilme, çalışabilme, dinlenebilme, tanışabilme, ailesi ve arkadaşları ile vakit geçirebilme imkânı sağlayacaktır. Mevcut bisiklet ve yürüyüş yolları, etkinlik alanları, oyun alanları gibi farklı yaş gruplarına hitap edecek spor, aktif ve pasif rekreasyon alanlarında iyileştirmeler öngörülmektedir. Rekreasyon alanlarına ek olarak, kent konjonktüründe önemli bir konu olarak, toprak ve tabiat döngüsü ile birebir etkileşime geçilebilecek, farklı işlev ve faydayı bir arada barındıran üretim alanları (kentsel tarım alanları) 5. Bölge içinde ele alınacaktır. Mevcut durumu ile yıkıntı alanı olan Baruthane yerleşkesinin kültürel miras değeri korunarak işlevlendirilmesi ve günlük yaşantının bir parçası haline getirilmesi mahalle bütünlüğü için gerekli görülmüştür. Çoklu işlev kazandırılan bu alanlar, konumlandığı bölgeye sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan olumlu etkiler sunmaktadır. Kazandırılan işlevler ve işlevlerdeki çeşitlilik, katılımcı tasarım yöntemleri ile tekrar ele alınabilir ve revize edilebilir olmalıdır.
Şekil 3 Çok İşlevli Olma
“Esneklik” bağlamı
1960’lardan bu yana mimarinin doğal çevre ile bir arada düşünülmesini sağlayan ekolojik farkındalık, peyzaj projeleri kapsamında başroldedir. Esneklik konusu yerin hem altı hem de üstüne yönelik öneriler sunar. Esnek kent olmada, iklim krizinin etkileri ile birlikte yaşamanın öğrenilmesinin gerekliliği göz ardı edilemez. Bu bağlamda, yeşil altyapı teknikleri ile yağmur ve taşkın suyu yönetimi, karbon ayak izinin azaltılması ve mevcut atık yönetimine katkı sağlayacak kullanımlar getirilmesi hedeflenmektedir. Dünyada yaygın fakat ülkemizde örneği az olan yağmur suyunun biyolojik iyileştirme5 ile kent altyapısındaki baskısını azaltma uygulamalarının, 5. Bölge potansiyeli göz önünde bulundurularak drenaj yapılarına dahil edilmesi önemli bulunmuştur. Ayrıca, iklim değişikliği etkileri ile, Haliç kıyısında deniz suyu seviyesi yükselme riski olduğu tespit edilmiştir6. Kıyı şeridini daha esnek/dirençli hale getirmek için mevcut ağaçlar dikkate alınarak arazi topoğrafyasına yapılan küçük müdahaleler ile olası su yükselmesi durumu, mevcut kurguya zarar vermeden yönetilecektir. Bölgede önemli oranda atık yönetimi girişimlerinin olduğu gözlemlenmiştir. Bu uygulamalara katkıda bulunmak ve geri dönüştürülen organik atıkların kullanımı konusunda farkındalığı arttırmak amacıyla kompost üniteleri üretilmesi gerekli görülmüştür. Esnek bir Haliç olma sürecinde, su ve atık yönetimi konularının yanı sıra afet yönetimi de büyük önem taşımaktadır. Buna göre, afet toplanma alanları, malzeme depolama için alternatif yöntemler geliştirilecektir.
Şekil 4 Esneklik
Şekil 5 Geri Dönüşüm Kurgusu
“Kamusallık” bağlamı,
Kullanıcı gruplarının mevcudiyeti ve alışkanlıkları doğrultusunda şekillenmiştir. 5. Bölge kullanıcı kitlesi; yerel halk (ikamet eden), farklı eğitim ve yaş seviyelerinden öğrenci grupları, beyaz yakalı çalışma grupları, kongre merkezi kullanıcıları, otel ve müze ziyaretçileri olarak özetlenebilir. “Engellerin kaldırılması” başlığı altında da ifade edildiği gibi, mevcut durumda belirtilen farklı demografik gruplar bir araya gelememektedir. Alanda, fiziksel olduğu kadar algısal engeller de bulunmaktadır. Her kitle kendi sınırları içerisinde yaşamakta, bir diğeri ile sosyal ilişki kuramamaktadır. Park alanlarını yoğun olarak, yakın çevrede ikamet eden aileler, çocuk oyun alanları özelinde kullanmaktadır. Üniversite öğrencileri sadece kampüslerini, turistler sadece Miniatürk alanını, kongre merkezi ziyaretçileri sadece kapalı sınırlar dahilinde ilgili yapıyı kullanmaktadır. Proje kapsamında hedef, bu farklı demografik grupların ortak etkinlikler ya da mekanlarda buluşmasını ve sağlıklı iletişim kurmalarını sağlamaktır. Kıyı şeridinin avantajını herkes için günlük yaşamın içine dahil ederek kaliteli buluşma noktaları oluşturabilmektir.
Şekil 6 Kamusallık
“Duyarlılık” bağlamı ile,
Haliç’in zengin tarihine gerek somut gerekse soyut olarak cevap verebilmek hedeflenmiştir. 18.yy’ın yeşil İstanbul’unda kayıklarla gezilen bir mesire alanı olan Haliç, 1930’larda sanayinin burada toplanması ile eski özelliklerini yitirerek, 1950’lerde kirlenmeye başlamıştır. Sanayileşme artınca, tarihi mekanlar da değersizleşme sürecine girmiştir. 1990’lardan sonra sahili doldurulmuştur. Suyu temizlenerek alan kullanımı değişen Haliç günümüzde rekreasyon, kültür merkezi ve eğitim hizmetleri özellikleri ile öne çıkmaktadır. Öneri peyzaj projesinde hedef, Haliç’in tarihi özelliklerine duyarlı kullanım programları ile ulusal ve uluslararası düzeyde bir çekim merkezi haline dönüşmesini sağlamaktır.
Şekil 7 Duyarlılık
Oluşturulan mekânsal kurgunun anlatımı
İçinde bulunduğumuz bu dinamik tarihi megapolün ve Haliç özelinde oluşturulan planlama vizyonu ile uyumlu, üst ölçek ilişkiler örgüsü ve yereldeki ihtiyaçlara cevap veren, alt ölçek örüntüsü ile ana tasarım problematiğini çözen, beş bağlam çerçevesinde tasarım kararları geliştirilmiştir. Tasarım kararları alınırken 5. Bölge kamusal açık yeşil alanın yer (toprak) altı ve yer (toprak) üstü, maddi ve manevi kültürel, doğal miras değerlerinin dev bir fırsat sunduğu anlaşılmıştır. Peyzaj mimarisinin ana konularından olan kent içi kamusal açık yeşil alanlar, kent gibi devingen bir mekanizmanın içinde önemli bir bileşen olarak işlev görmektedir. Bu nedenle bu gibi fırsat sunan alanları, tekil anlamlar ve amaçlar ile programlanmak yerine, kentin sürdürülebilirliğine katkı sunabilecek yeterlilikte planlamaya özen göstermek gerekmektedir. Bu gereklilik ile, 5. Bölge peyzaj programı rekreatif, kültür ve spor ihtiyaçlarına cevap verdiği kadar, 21. yüzyıl kentinin ve kentlisinin kaygılarının çözümüne de katkı sağlayacak kapsamda oluşturulmuştur.
Alandaki en önemli kaygı, sınırlar ve erişim özgürlüğüdür. Mevcut durumda kendi içinde kapalı olan Miniatürk Müzesi’nin özel alan sınırının uygun noktalardan daraltılması önerilmiştir. Müzenin sahil şeridi ile olan ilişkisi, kıyı yönünde açılan kapılarla geliştirilmiştir. Böylece müze ziyaretçileri istediğinde sahil aksına kolayca erişim sağlayabilecek, buradaki oturma alanlarını kullanabilecek ve biletini tekrar okutarak istediği noktadan tekrar içeri girebilecektir. Miniatürk Müzesi için yeniden tasarlanan geçirgen çevre duvarı ve içeri/dışarı her iki yöndeki bitkisel dokusu ile biletli ziyaretçi olmayan park kullanıcılarının fiziksel erişimi sınırlanırken, mekân kullanımındaki algı değişmeyecektir. Benzer olarak, Haliç Kongre Merkezi ise mevcut durumu ile kıyı bandını kesintiye uğratmakta ve sosyal donatı alanlarının kullanımını tamamen sınırlandırmaktadır. Peyzaj projesinde kesintisiz kıyı hattı erişimi sağlanmış ve alanın dereceli olarak mahalle ile olan ilişkisi güçlendirilmiştir.
Kentin özellikle Haliç gibi yüksek yoğunluklu kent parçalarında, açık yeşil alanların gıda sürdürülebilirliği için üretime hizmet edebilme konusu, geçmişi çok eskiye dayanan güncel bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu güncel yaklaşımlar büyük ölçekte Paris’te 2021’de tamamlanması planlanan, “Agripolis”in kentsel tarım uygulaması ve Rem Koolhaas’ın “Countryside, The Future” işi ile Guggenheim New York’un 5.Cadde vitrininde domates yetiştirerek konuya dikkat çekmesi ile giderek düşünülen ve konuşulan bir uygulama haline gelmiştir. Tarihsel olarak ise özellikle I. ve II. Dünya Savaşları gibi kriz dönemlerinde toplum ihtiyaçlarını karşılama özelliği ile günlük hayata dahil olmuştur. Bu konjonktür içinde 5. bölge özelinde bölgenin geçmişine de duyarlılık göstererek bir üretim alanı planlanmıştır. Bu alan bölgede ikamet edenlere yetiştiricilik için eğitim olanağı yaratırken, aynı zamanda profesyonel üretimin de yapılabileceği bir işletme organizasyonu imkânı sunmaktadır. Bölgede birbirinden soyutlanmış olan demografik yapı, eğitim parselleri, paylaşımlı parseller ve profesyonel üretim parselleri olarak gruplandırılan alanlarda tarım faaliyeti ile bir araya getirilmek istenmektedir. Bu üretim alanı çevresinde önerilen bitkisel peyzaj tasarımında tüm bitki türleri yenilebilen meyveli ve çiçekli türlerdir. Bu yaklaşım ile yeni bir estetik anlayışı vurgulanmak istenmektedir. Üretim alanı, doğa ve kültürün birleştirilerek ortak yaşam ve üretimin (büyütmenin) deneyimleneceği bir alan olarak planlanmıştır. Bu alandan elde edilen üretim, kullanıcılara açılabileceği gibi alandaki restoran ve kafe işletmelerinde de kullanılabilecektir. Çeşitli etkinliklerle yapılabilecek satışlarla ise sistemin ekonomik sürdürülebilirliği sağlanabilecektir. Bu etkinlik ve satışların programının, katılımcı tasarım esasları doğrultusunda şekillenmesi önerilmektedir.
Şekil 8 Tarım Parselleri
21. yüzyılda iklim krizi ve bu krizin tetiklediği düşünülen kıtlık ve salgın hastalıklara, İstanbul özelinde deprem gibi kaçınılmaz konu başlıklarına karşı hazırlıklar, kentlilerin gündelik hayat rutinlerinin değiştirilmesi ile başlamaktadır. Türkiye’de bir insan bir günde 3.35 ton karbon salınımı yapmaktadır7. Bu oran çoğunlukla gündelik hayat alışkanlıklarının neticesinde oluşmaktadır. Bu alışkanlıklar, sağlanan imkanlara oranla ve farkındalık yaratılarak kolayca değiştirilebilmektedir. Farkındalık yaratmak ve mevcut alan programının bu bağlam kapsamındaki imkanlarını arttırmak için aktif ulaşım alternatifleri geliştirilmiştir. Kent genelinde var olan aktif ulaşım ağlarına ve toplu taşıma odaklarına eklemlenilmiştir. Kentsel tarım alanları ile yerel üretime dikkat çekilmiş, organik atık üniteleri ile atık yönetimi konusu daha görünür kılınmış, karbon bağlayıcı malzemeleri içeren tasarım kararları alınmıştır. Bu gibi çeşitli öneriler geliştirilerek azaltılması amaçlanan karbon ayak izi, bitkisel peyzaj projesi ile desteklenmiştir. Bitkisel peyzaj tasarımı geliştirilirken, mevcut sağlıklı yaklaşık 1612 ağacın, 1542 adedi korunmuş, sadece 70 adet ağacın köklü taşınması önerilmiştir. Bu ağaçlara ek olarak 2806 adet ağaç eklenmiştir. Böylece alandaki günlük karbon bağlama oranı 88.9 tonken, 235.5 tona çıkartılmıştır8. Toprağın üstünde olduğu kadar altındaki kimyasal dengenin devamlılığı için mono kültür bitkilendirmeden kaçınılmıştır. Bu nedenle çok çeşitli yer örtücü ve çayır bitkileri kullanılarak toprak verimliliği arttırılmak istenmiştir. Yoğun kullanım odakları hariç çim alan önerilmemiştir. Toplam proje alanının sadece %3.05’i çim alan olarak planlanmıştır. Bitkisel tasarım kapsamında önerilen bitki türlerinin bakımında da karbon ayak izi üretmemesi için yerelliğe ve çeşitliliğe dikkat edilmiştir.
Şekil 9 Mevcut CO2 emilimi
Şekil 10 Önerilen CO2 emilimi
Şekil 11 Öneri Projede Bitkisel Doku Oranları
Mevcut türler arasında biyolojik çeşitliliği destekleyecek ağaç türleri bulunmaktadır. Örneğin Acer platanoides, Aesculus hippocastanum, Cercis siliquastrum, Prunus domestica gibi türler, arılar ve diğer birçok tozlaşan böcek için nektar ve polen sağlayıcı durumundadır. Öneri projede biyolojik çeşitliliğe destek olması açısından bu türler sayıca artırılmıştır. 5. Bölge sınırlarında mevcut ağaç sayısının yaklaşık %44’ü doğal türden ağaçlardır. Doğal tür kullanımı biyolojik çeşitlilik konusunda oldukça etkilidir. Öneri projede eklenen ağaçların yüksek oranda doğal türlerden olmasına özen gösterilmiştir. Acer platanoides, Aesculus hippocastanum, Cercis siliquastrum, Laurus nobilis, Olea europaea, Pinus pinea, Quercus ilex ve Tilia tomentosa bu türlere örnektir. Doğal türlerin bölgedeki kuşların ihtiyaç duyduğu besin değerlerini sağlama olasılığı daha yüksektir. Bölge içerisinde bulunan Acer, Quercus, Malus gibi türler, içerisinde kuşlar için yuva imkânı da sunmaktadır. Kimi türlerin farklı zamanlarda oluşan küçük taneli meyveleri ise kuş, sincap ve kirpi gibi çeşitli türlerdeki hayvanlar için besin kaynağı durumundadır. Haliç adalarının karşısına önerilen ‘kuş çeken ağaçlar korusu’ ile bu alanların birbirlerini biyolojik çeşitlilik açısından zenginleştirmesi hedeflenmiştir. Yağmur bahçeleri ve canlı kıyı uygulaması ile de yeşilbaş, karabatak, gümüş martı, kamışçın, kamışbülbül gibi kuşlar ve çeşitli kurbağa türlerine habitat sağlanıp, türlerin ana karaya yaklaşmasına olanak sağlanmaktadır. Bu bağlantı, Haliç kıyısı boyunca devam ederek Kağıthane Deresi kıyısından Kuzey Ormanları’na kadar bir ekolojik koridorun tesisine alt yapı oluşturabilecektir.
Şekil 12 Mevcut ve Öneri Durum
Şekil 13 Bölgede Görülen ve Biyoçeşitlilik Hedefleri Kapsamında Oluşturulan Ortak Yaşam Alanı Sakinleri
Esneklik bağlamı çerçevesinde ele alınan ve bitkisel, yapısal peyzaj tasarımının mühendislik ara kesitinde buluştuğu bir konu yağmur suyu yönetimidir. Alanın doğu sınırını teşkil eden araç yolundaki geçirimsiz yüzeyin neden olduğu yüzey akışının, biyolojik hendek oluşturularak proje alanına alınmadan kontrol edilmesi önerilmiştir. Biyolojik hendeğe ek olarak yüzey akışının yüksek olacağı tespit edilen alanlarda yağmur bahçeleri tesisi önerilmiştir. Yine bu amaca yönelik, geçirimli beton, sıkıştırılmış iri kum, ağaç kabuğu gibi geçirimli yüzey malzemeleri kullanılması önerilmiştir. Yağmur suyu kontrolü kararlarına ek olarak, Haliç’te öngörülen su seviyesi yükselmesine dair bazı önlemler önerilmiştir. Öncelikli öneri mevcut ağaçlar dikkate alınarak, arazi topoğrafyasında su yükselmesi anında, en yüksek kotu esas alan, suyu biriktirip dağıtmadan süzülmesini sağlayacak su süzülme odakları oluşturulması planlanmıştır. Ek olarak, “canlı kıyı” düzenlemesi yapılmıştır. Özellikle Haliç Kongre Merkezi’nin sahil şeridinde önerilen bu bitkisel bölge, su ve sulak alan bitkilerinden oluşmakta ve mevcut adalardaki flora ve fauna çeşitliliğinin ana karaya sokulmasına olanak sağlamaktadır.
Şekil 14 Biyolojik Hendek
Şekil 15 Yağmur Bahçesi
Yüzyıllar önce kentlerin demokratikleşmesi ile başlayan kent mekanlarında kamusallık ve kapsayıcılık9 konusu 21.yüzyılın doğurduğu gündemlerle tartışılmaya devam edilmektedir. Bu tartışmalar, küçük ya da büyük gruplarla insanların özgürce bir araya gelebilecekleri mekanların varlığının, kent mekanındaki demokratikleşmenin önemli bir temsili olarak ele alınmaktadır. Bu mekanlar, proje alanında etkinlik alanı olarak isimlendirilen kesişim ve buluşma noktaları olarak tasvir edilmektedir. Bazen fikir paylaşılan, bazen etkinlikler, kültürel ve sportif aktiviteler organize edilirken, bazen de herkese hitap eden dinlenme alanları olabilmektedir.
2020 başından itibaren tüm dünyanın gündeminde olan salgın ve salgına bağlı olarak yeni sosyalleşme kurallarına uyum amacıyla çeşitli önlemlere yer verilmiştir. Salgın ile insanlarda oluşabilecek agorafobiye engel olmak için modüler kent mobilyası sistemleri üretilmiştir. Dinlenme alanındaki oturma elemanları, sabit ray sistemlerine takılmakta ve gerektiğinde birleşip, gerektiğinde uzaklaşabilmektedir. Böylece kullanıcılar sosyalleşirken, uygun fiziksel mesafeyi ayarlayabilecektir. Salgından bağımsız olarak genel hijyen kurallarına göre tüm kent mobilyaları ve oyun aletlerinin temas yüzeylerinde ahşap kullanılmaktadır10. Bu doğal malzemenin seçilmesindeki önemli kriter üzerinde bakteri ve virüs asılı kalma süresinin, metal ve diğer malzemelere göre büyük oranda az olması ve doğada hızlı çözülebilmesi ile sürdürülebilirlik esaslarına da uygun olmasıdır.
5. Bölge sınırları içerisinde çeşitli noktalarda oyun alanları önerilmiştir. Bu alanlar farklı yaş gruplarını kapsayacak şekilde planlanmıştır. Çok işlevli zon olarak adlandırılan alanda, kuzeyden güneye doğru spor alanlarıyla başlayan sistem, daha alt yaş gruplarındaki çocuklara hitap edecek şekilde akıcı bir kurgu ile planlanmıştır. Tasarlanan oyun alanlarında ekipmanlar, tek yönlendirici unsur olarak ele alınmamış, oyun senaryosunun çevresi ile ilişki içinde park alanına yayılmasına ve yaratıcılığa imkân vermesine dikkat edilmiştir. Oyun alanlarının kapsayıcı olmasına özen gösterilmiştir. Bu kapsayıcılık gerek engelsiz oyun elemanları ile, gerekse malzeme ve renk seçimleri ile sağlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda renklendirici kullanılmamış ahşap oyun elemanları ve doğal zemin kaplama malzemeleri önerilmiştir. Dış dünyanın hareket ve sesinden olağandan fazla etkilenen otizm gibi hassasiyeti olan kullanıcılar için bütüne bağlı fakat yer yer avlulara dönüşen kontrollü oyun nişlerinin sağlanmasına özen gösterilmiştir.
Bu oyun alanlarına ek olarak aktif rekreasyon imkânı sunan ve yoğun olarak kullanılan Sütlüce Spor Tesisi, mevcut duruma eklenen yükseltilmiş tribün strüktürü ve hizmet binası ile yenilenerek korunmuştur. Tesis, farklı organize spor sahaları ve serbest aktivite alanları ile bir spor merkezine dönüştürülmüştür. Bu alanların olası doğal afetlerde de toplanma alanı olarak kullanılması önerilmektedir. Merkezin ekonomik sürdürülebilirliği için gönüllülük ve üyelik sistemlerinin oluşturulması öngörülmektedir. Mahallelilere ücretsiz hizmet sunabilmesi için halk günlerinin belirlenmesi gerekmektedir. Merkezin kullanım programının onayı, katılımcı tasarım esaslarına göre kontrol edilerek talepler doğrultusunda revize edilecek ya da onaylanacaktır. Organize spor sahalarının 24 saat kullanılabilmesi için önerilen dış mekân aydınlatma sistemi, genel sürdürülebilir bakış açısı doğrultusunda güneş enerjisi destekli olmalıdır ve bu sistemin tüm parkın aydınlatma senaryosunda da kullanılması önemlidir.
Haliç körfezi ile Kağıthane deresi tarihi kentsel peyzajı mistisizm, verim, keyif, yaşam, ün gibi pek çok başlıkta anlatılan hikayelere ev sahipliği yapmaktadır. Peyzaj tasarım kararları alınırken, bu ev sahipliğinin özünden uzaklaşan bir tasarım yaklaşımı ile ele almak doğru bulunmamıştır. Öneri peyzaj projesi ile, Haliç’in imajının çağdaş ihtiyaçlara uygun fakat geçmişine duyarlılık ile yeniden yorumlanarak nesiller arası yolculuğunun devamlılığı sağlanmıştır. Bu alanda yapılan dolguların özgün Haliç topoğrafyası incelenerek, doğal afet kaygıları ile birlikte ele alınarak arazi yeniden biçimlendirilmiştir.
Sa‘dâbâd: uğurlu, mamur yer olarak bilinen Kağıthane Deresi’ndeki kayık sefaları ve bu sefaların tarih boyunca anlatılagelmesi, bölge için dikkat çekici bir soyut kültürel miras değeridir. Bu alışkanlığın Kağıthane Deresi’nin Haliç ile birleştiği ağız ve limanında günümüze taşınması, önerilen kano durakları ve mevcut su sporları merkezlerinin geliştirilmesi ile canlandırılmak istenmiştir. Bu duraklar kıyıdan alana erişimi sağlarken, su sporları merkezlerinden denetlenen güvenli rekreatif seyir rotasının oluşmasını elverişli hale getirmektedir. Aynı zamanda Sütlüce İskelesi yakınında önerilen hızlı eğitim alanı ile kano ve kayık kullanımı hakkında bilgi verilmekte ve bu kültürün taşınması amaçlanmaktadır.
Bu soyut kültürel değer yanında, somut olan tarihi kentsel peyzaj11 değerlerinden biri olan tarihi bitki dokusunun da alanda izleri sürülmüştür. III. Ahmet döneminde (1703- 1730) Zilhicce 1134 (Eylül 1722) tarihli bir fermanında bölgeye dikilmek üzere Yoros Bölgesi dağlarından 450 çınar, ıhlamur, karaağaç, dişbudak ve kestane ağaçları getirilip dikildiği bilinmektedir fakat alanda anıt ağaç saptanmamıştır12. Bitkisel peyzaj projesinde o dönemdeki vejetasyonun oluşturacağı mekânsal etkinin bir yansıması olarak yeni ağaç dikiminde bu türlerin varlığına dikkat edilmiştir. Kent içinde yapılan bitkisel peyzaj tasarımlarında, tarihi vejetasyonun özellikle ağaçların kentsel hafızadaki etkisinin göz ardı edilmemesi gerekliliği vurgulanmak istenmiştir.
***
Sonuç olarak, engelsiz, çok işlevli, esnek13, kamu odaklı ve duyarlılık bağlamları çerçevesinde geliştirilen kullanım programı ile kurgulanan peyzaj projesi, kullanıcı ihtiyaçlarına, gelecek vizyonuna ortak akılla cevap veren; mekânsal kalite ve sosyal eşitlikte uluslararası standartlarla uyumlu çözümler sunarak, Haliç’teki yaşamı iyileştirmenin yollarını tasarlama konusunda özgün bir öneri öne sürmüştür.
[1] Megapol tanımı için Patrick Geddes’in 1915 yılında yayınladığı “Cities in Evolution” kitabı incelenebilir.
[2] Resilient terimi esnek olarak çevrilmiştir.
[3] Detaylı bilgi için 3621 sayılı Kıyı Kanunu incelenebilir.
[4] Resilient terimi esnek olarak çevrilmiştir.
[5] Bioremediation terimi biyolojik iyileştirme olarak Türkçe’ye çevrilmiştir.
[6] Su seviyesindeki artış ve etkileri için daha fazla bilgi için: coastalclimatechange.org
[7] Bu oranın güncel takibi için lütfen bu bağlantıyı takip ediniz: https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_carbon_dioxide_emissions
[8] Yetişkin bir ağaç bir saatte ortalama 2.3kg karbondioksiti bünyesine alır, fotosentez ile 1.7kg oksijen üretir. Daha fazla bilgi için: http://www.tema.org.tr/ – bir ağaç, bir günde 55.2kg karbondioksiti emer.
[9] “Inclusive” terimi Türkçe ’ye kapsayıcı olarak çevrilerek kullanılmıştır.
[10] Jill Seladi-Schulman, 2020. “How Long Does the Coronavirus Live on Different Surfaces?” Healthline, Uzman Hakem Meredith Goodwin, MD, FAAFP, Yayın tarihi: 29 Nisan.
[11] UNESCO Recommendation on the Historic Urban Landscape, 2011.
[12] İslam Ansiklopedisi “Sadâbâd”
[13] Resilient terimi esnek olarak çevrilmiştir.