İSTANBUL’U DÜŞÜNMEK, HALİÇ’İ DÜŞLEMEK
HALİÇ hiç kuşkusuz bir su medeniyetinin kültürel edimlerini sürdüre gelen çok özel bir mekandır. Dünya mitoslar evreninde de kendine has özellikli bir yer tutan Haliç, kuşkusuz bir aidiyettir. Bir su yolu olarak ta doğal bir eşik olan Haliç, kentin farklı karakteristiklerini bir MİKROKÜLTÜREL EKOSİSTEM etrafında barındırdığı yerleşkeleri, kasırları, mesireleri ve yakın geçmişe kadar endüstri yapıları-tersaneleri ile bir mikrokozmozdur. İstanbul’un en önemli ekonomik merkezleri de öncelikle ve yine Haliç etrafında yerini bulmuştur. Bu havzada oluşan sosyokültürel ortam İstanbul’a ve dünyaya mal olmuştur.
Bugün Haliç demans hastalarına has görsel,işitsel ve bedeni deformasyonlar, işlev ve hafıza kayıpları yaşayan hırpalanmış İstanbul’un geleceği içindeki yerini arıyor. İşte bu bağlamda mimarlık-kent ve peyzaj mimarlığı ara kesitlerinde doğal ve kent morfolojileri-eşikler bağlamında sosyolojik, yaşamsal, yönetimsel bir yaklaşım geliştirmek ana motivasyonumuz oldu. AKIŞKAN, KONFORLU YAYA ERİŞİLEBİLİRLİĞİ konusu bir kent gezginiymişçesine ele alındı. Tarihin görünen ve görünmeyenleri, mitosların bilinen ve bilinmeyenleri arasında yer yer silinmiş unutulmaya yüz tutan, fotoğrafik belgelerde kalmış gerçeğin peşinde bir arkeolojik okuma yer yer de bir labirentin içinden düşlercesine ama her şeyden önce oraya ve İstanbul’a dair bir görüngüsellik – yeni bir minyatür -İYİLEŞTİRİCİ bir tasavvur ile yaklaşıldı ,işlev kayıpları – ayraca alındı ve yorumlandı.
İstanbul’un bu çok önemli karakteristik alanını bütünsel bir örüntü ile özellikle su-kent yaşantısı ve çevresel ekosistemler açısından ele almak, tüm değerleri ile özgün oralı ve evrensel olanı açığa çıkartarak şehrin, insanın ve özellikle genç kentlinin yaşantısına dâhil etmek üzere tüm nitelikleri tartışmaya açmak, yeni çevresel-yaşantısal kodlarla suya itibarını geri kazandıran çözümlemeler sunmak üzere, mesele hem çalışma alanı ,hem tüm Haliç ,hem de İstanbul’un değerleri ve problemleri üzerinden ele alınmıştır. Değerli bir sözün arkasında durmak bir kentli olarak ideal bir okuma ile genetik kodlama sorunsalına yanıtlar bulmak, önsezgisel tavrımız oldu. Bu zihinsel süreç bir anlamda kayıp ve yaşayan bellek üzerinden kente bakmayı zorunlu kılarken, kentliye aynı zamanda bir gelecek deneyimi ve algısı sunmak adına yorumlamayı ve yeni olmayı dışlamayan bir yaklaşım olarak ta benimsendi. Bu çalışmada kurgulanan KENT BELLEĞİ MEKANLARI ve yeni hikayeleri de bu yaklaşımı bünyesinde barındıracak.
Tüm bu nedenlerle İstanbul adına şehirlilik ve geleceğe dair söz söylemek, bu sözü şehrin hak ettiği kollektiviteyi kültürel bir sarmalda biçimlendirmek üzere üretilen;
KENT OMURGASI VE KENT BALKONLARI ve YEŞİL SİSTEMİN SÜREKLİLİĞİ
İstanbul Avrupa yakası Küçükçekmece -Tarihi Yarımada – tüm su yolu boyunca Haliç ve Sarıyer’e daha da ötesinde Rumelikavağı’na uzanan ve buna eklemlenen tümü ile trafikten arındırılmış yer yer yükseltilmiş bir YEŞİL+YAYA+BİSİKLET ŞEBEKESİ bütün kıyıları kapsayıcı ölçekte ele alınmıştır. Bu şebeke içerikleri ile tüm kıyılar boyunca semt semt fiziki ve düşünsel karakteristikleri ortaya döker ve kentin su kenarı ile ilişkili yaşantısını her bağlamda,her ölçekte kurar. Bu kavramsal strateji sadece çalışma alanına d ve yarışma alanındaki diğer öneri çalışmalara değil Anadolu yakası kıyısına ve bağlantılı odaklara da ilham verecektir.
◊ Tarihsel süreçte Hasköy’e kadar tek bir tersane gibi çalışan Karaköy – Tersane – İ Amire – Kasımpaşa – Taşkızak Tesanesi’ni içeren çalışma alanı gerek kıyı sürekliliği, gerekse kara sürekliliği açısından erişimin en sorunlu olduğu bölgelerden biridir. Unkapanı köprüsü ve devamında kesintiye uğrayan kent, aynı zamanda bir tarafta Karaköy bir tarafta Kasımpaşa erişimini de bloke eder. Bu nedenle Şişhane’ den (Beyoğlu Belediyesi önünden başlayarak bir ucuyla perşembe pazarı ve Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne bağlanan ki bu bölge aynı zamanda bir transfer odağıdır) diğer taraftan Tersane – i Amire kapısı ve Kasımpaşa’ya erişen bir yaya omurgası aynı zamanda bölgenin en iyi Tarihi Yarımada ve Haliç görüntüleri veren KENT BALKONLARI olarak ele alınmış olup aynı zaman da yeni HALİÇ KAPILARI olarak ta yorumlamıştır.
◊ Coğrafi özelliklerinden dolayı yeni kent balkonları zaman zaman üst kotlarda seyir platoları olarak zaman zaman da kıyı platformları olarak değerlendirilmişlerdir. Özellikle Kasımpaşa Taşkızak Tersanesi arasındaki anlamsız tüneller ile zedelenen doğal morfoloji yeniden ele alınmış bu alanda özellikli bir balkon olarak Şişhane – Kasımpaşa omurgasına dahil edilmiştir.
◊ Panoramalara eşlik eden kadim flora unsurları ne derecede yok edilirse edilsinler, başka türlerle ikame dahi edilseler tarihteki asal yerlerini tekrar alacaklardır. Servi, Erguvan, Sakız, Çınar, Ihlamur gibi tarihsel figürler dekor unsurundan öte anlamlarını alanın tümünde vurgulanmışlardır.
KIYININ FİZİKİ VE ENDÜSTRİYEL SÜREKLİLİĞİ ÜZERİNE
◊ Çalışma alanı 4 ana bölgelere ile değerlendirilmiş olup Karaköy Limanı ve Tersane – İ Amireye kadar olan özellikle KIYI SURLARI hem varolan parçaları hem de kaybolan parçaların bir aradalığı gözetilerek tartışmaya açılmış – izi sürülmüştür. Yok olmuş Eski KAPILAR da Haliç ticari hayatının en önemli unsurları olarak kentliye bir farkındalık deneyimi sunacaktır. Tarihsel bir katmanın basit ama anlamlı okumalarla dışlaştırılmasına düzeyli göndermelerle Azap Kapı, Kürkçü Kapanı Kapısı, Yağ Kapanı Kapısı, Balık Pazarı Kapısı, Karaköy Kapısı o işlevlerin işlendiği soyutlamalara anılacaktır. Karaköy Perşembe Pazarı hattı boyunca gerek sur izleri gerekse öneri kapılara çıkan iç yol bağlantıları ile bu özellikli alanlar yeniden günlük hayata kazandırılmış olacaklardır. Örneğin Fermeneciler ve Yelkenciler Meydanları’ndaki hafif tekstil örtüler de bu bölgedeki üretim ve ticari geçmişlerine, sokak isimlerine yapılan göndermeler bağlamında yer almaktadırlar.
◊ Kıyı yaşantısının en önemli bağı olarak su ulaşımı özellikle Karaköy’den itibaren karşı kıyılar ve erişim istasyonları ile entegre edildi. Karaköy yolcu hatları metro ve Şişhane’den gelen yaya omurgası ile entegre edilerek arada en fazla ezilmiş Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nin zarif silüeti ile de taçlandırılacak bir transfer alanı olarak tasarlandı. Böylelikle Galata köprüsündeki sıkışık yoğunluk çok daha anlamlı ve odaklı bir noktaya çekilmiş oldu. Su trafiği rahatlatıldı. Kıyıda olma konforu gelen tüm rekreatif ve kentsel programları ile arttırıldı. Aynı manada Kasımpaşa ve Tersane iskeleleri de kıyı erişiminin Haliç içindeki en uğrak istasyonları olarak öngörüldüler.
◊ Çalışma alanı liman ve liman ticareti ile birlikte gemi yapım – tersanelerden oluşan bir geçmişe sahiptir. Kasımpaşa donanmanın merkez üssü, barındığı asal limandır. Tüm gravür ve fotoğraflarda özellikle Karaköy-Taşkızak arası kıyı boyunca kadırgalar, gemiler, yelkenliler, yük mavnaları, balıkçı takaları, kancaburunlar, baltaburunlar, sandallar, futalar, yüzer-gezer-sabit envai çeşit vinçler ve yelkenlerle doludur. Öylesine doludur ki çoğu zaman kıyı çizgisi bir gözükmez. İşte bu düzenli kaotik algının yeniden yorumlanması adına oluşturulan yüzer adalar bu sıkışık geçmişe bir göndermeler peyzajı olup buralarda sergilenecek teknelerle birlikte Koç Müzesi’nden başlayan kıyı boyunca bir AÇIK DENİZCİLİK TARİHİ MÜZESİ’ne ev sahipliği yapacaklardır. Bununla birlikte adalar İstanbulluların yeni odakları arasında yer alırken kıyının, suyun ve silüetinin şimdiye kadar hiç görmedikleri açılardan deneyimleme fırsatı bulurken, tarihsel panoromanın geleceğe dair verdiği ipuçlarına, geçmişin mitos ve yaşanmışlıklarıyla vakıf olacaklardır.
◊ Tarihsel boyutta yanaşacak, bağlanacak yer bulamamaktan, sıkışmışlıktan üretilen Duba Adalar ve peyzajları hem çalışma kıyısı boyunca, aynı zamanda Haliç’in karşı kayısında da geliştirilecek projelere kolayca ve ürkütmeden bağlanabilecek, yayaya ve yeni metro hattı kullanıcısına karşı kıyının karakteristiklerini sergileyecek ve yeni farkındalık platformları, zihinsel- işlev yüzeyler üretecektir. Böylelikle her kıyı kendi belleğini üretirken karşı kıyının soyut hikayelerini de yüzdürecektir. Kasımpaşa’da önerilen BATIK TEKNELER MÜZESİ de bu tip bir adadır. Uzun süredir yersizlikten bir sorunsal olarak duran Yenikapı Batıkları’nın yeni evi bu müze ada olacak ve İstanbul Denizcilik Tarihi yepyeni bir içerik ve mimari ile tüm alanda hafızasına uygun bir biçimde yaşayacak-yaşanacaktır.
Bu ada serginin negatifte yani batıkların bulunduğu düzlemde sergilendiği bir kalyonun su kesim profiline de bir atıftır.
KENT GRAFİĞİNİN SÜREKLİLİĞİ ÜZERİNE
Haliç havzasının Topoğrafik parametrisi kıyı boyunca Gözler, havuzlar, kızaklar, köprüler, iskeleler vb. işlev altlıkları ile dikine kesilmiş ve aksları istikametinde veya kıyıya insan yapımı paralel bir parametrik dünya, tekne üretim dünyası şekillenmiştir. Yerinden oluşan ve 1455 yılından bu yana süregelen, şu anda sadece Tersane-i Amire’de kısmen süren bu dünya ve temsil ettiği imgelem ve endüstriyel grafik çalışmanın görsel bazasını oluşturur. Peyzajın grafiksel dili bu sanayinin parametrisinden, akışkanlığından ve hafızasından alır, rıhtımlarda, duba-peyzajlarda açık alanlarda kendini tekrar tekrar soyutlayarak gösterir. Her türlü yatay ve dikey görsel üretim bu dili konuşmaya çalışır aynı kavramsal Duba düzlemi üzerinde durmaya çalışır. Bu sayede sadece estetik olmak değil yere ait olmak, biricik olmak ister, kentin kadim motifi olmak ister.
Sokak sokak hem günümüz yaşantısı içinde hem de yiten, yitirilen izlerin hem kartografik hem fotografik hem de kinematik olarak yeniden ortaya çıkışlarına eşlik eder.
2 yorum
7. bölge için 1. olan proje neden sitede bulunmuyor?
Proje sahiplerinden talep ediyoruz, göndermezlerse yayınlama imkanımız bulunmuyor.