Projenin temelinde olan doğaya ve tarihe saygı bağlamından hareket ederek alanın yakınından geçen derenin yeniden canlandırılma fikri ağır basmış ve bağlantıların da bu dere kenarından yapılması görüşü gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Yaklaşım alanının yaşama geçirilmeden önce dere kenarından bir trafik bağlantısı sağlanmış olup bu bağlantı küçük bir otoparkla son bulmuştur.
Yaklaşım alanının gerçekleşmesi durumunda ise ziyaretçilerin bu alana araba ile gelmesi öngörülmüş ve dere üzerinden köprü ile yaya bağlantısı sağlanmıştır. Dere üzerindeki yaya bağlantı köprüleri ile şu andaki kazı alanı arasında bir aks oluşturulmuş ve bu aksın olanaklar çerçevesinde olabildiğince güçlü olması öngörülmüştür.Toprağın alınması için trafik bağlantısı olarak arsanın güney doğusundaki alan kullanılmış bunlar dışındaki bütün ilişkilerin yaya yürüme mekanlarıyla sağlanması öngörülmüştür.Tüm sistemdeki yaya mekanları aynı zamanda
kazıyı ,kazı alanını, neolitik köy faaliyetlerini belirli açılardan ve belirli kotlardan izleme olanağına sahip olacak biçimde düzenlenmiştir.Yapılan peyzaj düzenlemeleriyle bu alanların bir yeşil alana dönüştürülmesi sağlanmış ve bu alanların neolitik modellerle zenginleştirilmesi
öngörülmüştür.
Projenin konusu olan kazı yeri ve ziyaretçi merkezi kapsamını genişleterek, verilen alanın Tarih/Doğa beraberliği içinde bir TARİH ve çevre bilincini geliştirecek bir çevre olarak düzenlenmesi/tasarlanması. Bu bağlamda; alanın A1, YA ve A3 parçalarını mevcut imar kural ve planlarına bağlı kalmak koşuluyla bir ARKEOLOJİK PARK’a çevirmek ve böylece bu alanı özellikle genç kuşakların kullanımına yönelik bir yeşil alana dönüştürmek amaç olarak benimsenmiştir..Çoğu Anadolu kentinde görüldüğü gibi Bornova’da da hızlı bir kentleşme sonucu topraklarımızda yer alan zenginlikler hızla yok olmaktadır.Bu alanda en çarpıcı örnekler arasında Sinan’ın bir köprüsünün toprak altında kalması, bir çok antik kentin ve kalıntının, yeni yapıların temelleri altında yok olması gelmektedir. Üzerinde yaşadığımız toprakların zenginliğinin yaşatılması,yaşanması amacı ile ;
-Nesnelerin yanında,kazının kendisini başka bir deyişle tarihin gün ışığına çıkışı/süreci izlenmeli,
yaşanmalı
-Kazı yaşamının belirli ölçüde izlenmesi sağlanmalı,
-Arkeolojik Park biçiminde bir düzenleme yapılmalı,
-Tarih – doğa beraberliği bir tasarım ilkesi olarak ele alınmalı,
-Suyun yeniden yaşama katılması,derenin geri getirilmesi,yaşatılması sağlanmalı,
-Bu alanın ”yeşil” alan olarak yaşama geçirilmesi sağlanmalı,
-Gençlerin/çocukların özellikle bu alana çekilmesi ve bunun gerçekleşmesi amacıyla mekansal
organizasyonların yapılması,
-Doğada ve açık mekanlarda süreklilik sağlanması,
öngörülmüştür.
-Günümüzde eğitim ”yerinde görme” , ”yapma” , ”deneme” vb. gibi kavramlar çevresinde yapılanmaktadır. Tarih,çevre,doğa alanlarında eğitimin bu kavramlarla öğretilmesi önem kazanmaktadır.Bu nedenle ”zaman yolculuğu” deneyini bu çerçevede değerlendirerek proje bu bakış açısı ile ele alınmıştır. Yine günümüzde tarih bilinci,tarihte yaşam,ilişkiler ve kültürel değerlerin öğretilmesi yaşamın bir parçası olmalıdır. Bu nedenle bu alanın ve yakın çevresinin çekici,insanları toplayan bir odak noktası olarak tasarlanması öngörülmüştür. Olanaklar dahilinde yeşil alanları ,seyir terasları, izleme noktaları ve ,yaya mekanlarıyla bir kazı evi kapsamının ötesine geçilerek tarihin yeniden yaşandığı bir merkezin oluşmasına çaba gösterilmiştir. Yürürken ,sergide dolaşırken, kahve yudumlarken kazının yapılmasını, zamana yolculuk etkinliğine katılanları izlemek son derece öğretici olacaktır. Anadolu’da yaşamak tarihle yaşamaktır.Bunun değerini iyi bilmemiz ve bu yörelerin tasarımına özen göstermememiz gerekir.
-Öneri yapıların tümü doğal zeminin üzerinde inşa edilmiştir.Böylece bir yandan doğal zeminin sürekliliği sağlanırken diğer yandan temeli bir metreye kadar inen yapı düzeninin kullanılarak önerilen yapılarda geçicilik imajını yaratmak hedeflenmiştir
– Sıcak iklimin bir gereği olarak ; sokak/parçalar halinde binalar ile bol gölgeli alanların yaratılması amaçlanmıştır. Tüm komplekste sokak/yapı ilişkisi kurularak tek yapı yerine sokak/aks/meydan/teras bütünlüğü sağlamak.sokak/teras/örtü düzenlemeleriyle bol gölgelikli alanlar yaratmak istenmiştir,
-Köprü/teras bütünlükleriyle üçüncü boyutta zenginlikler yaratmak ve yapılan işlemleri, özellikle kazı ve restorasyon, temizleme işlemlerini şeffaf ve her açıdan izlenebilir hale getirmek amaçlanmıştır.
-Tüm mimari ( kapalı-yarı açık-açık ) mekanlar gerçekleştirmek üzere ;
-Çelik / cam / taşıyıcı / bölücü,
-Gazbeton / duvar / pano duvarı,
-Ahşap kaplama / basamak
kullanılması önerilmektedir.
Tüm sistemde, çok önemli zorunluluklar olmadıkça ”beton” kullanılmayacaktır.Sıkça olmamak koşulu ile ;birkaç noktada belirli dönemlere çağrışım yapmak için geleneksel anlamda yığma taş duvar kullanılması önerilmiştir.
-Tüm sistemde ”saydamlık” ön plana taşınmıştır.Bunun amacı,sistemde nesne ile beraber bu kazı alanındaki yaşamın da izlenmesini sağlamaktır.
-Yaşamın izlenebilmesi (özel yaşamın dışında) bu mesleğin sevilmesi, toplumda kabul edilerek yaygınlaştırılması açısından önem taşımaktadır.
-Toplumun birçok kesiminin bu alanda günlük / haftalık yaşamının belirli sürelerini geçirebilmesinin önlem ve önerilerinin gelişmesine temel olacak bir tasarım yapılması hedeflenmiştir.
-Toplumu bu alana çekmek için önerilen bazı mekanlarda örneğin ;
-Sergi alanı,
-Konferans salonu gibi alanların farklı kullanımlara olanak sağlayacak düzenler kurmak.
-Teraslarda farklı alanlarda sergiler/kokteyller yapmak,
-Konferans salonunda bu türden kongre/konferanslar düzenlemek,
-Zamana yolculuk faaliyetini toplumda yoğunlaştırmak,
-Özellikle yaz aylarında tanıtıcı / çekici programlar düzenlemek amaçlanmıştır.
Yinelemek gerekir ki ; dereler,sular kurutulmak yerine canlı tutulmalıdır. Bu alandan geçen derenin nasıl olursa olsun tekrar canlanması için çaba gösterilmesi zorunludur.Bu nedenle öneri olarak canlı,akan bir su önerilmiştir. Tüm kampüsün hem estetik hemde güvenlik açısından aydınlatılması için kırk metre aralıklarla direkler konmuş ve bu direklerin kazı alanlarının dışından, kazı alanını ve ziyaretçi merkezini spot ışıklarla aydınlatması için gerekli düzenlemeler planlanmıştır. Peyzaj düzeyinde ve özellikle ziyaretçi merkezi çevresinin aydınlatılması için yüksek olmayan ve bitki dokusu ile bir uyum oluşturacak biçimde aydınlatma araçlarının kullanılması önerilmiştir. Özellikle yürüme alanlarının ve neolitik köyün gece görünümlerini vurgulamak üzere yine yere yakın aydınlatma araçları öngörülmüştür.
Sistemin oluşmasında yatay ve düşey iletişim sirkülasyon araçları olarak teraslar köprüler ve rampalar küllanılmıştır.Rampalar yoğun biçimde kullanılarak engelliler için ulaşım kolaylığı ve rahatlığı sağlanmıştır.Yatay sirkülasyon elemanı olarak görülen teraslar tamamen kazı alanı
yönüne yönlendirilmiş ve kazıların farklı kotlardan farklı açılardan algılanması ve daha da önemlisi kazı olayının gözlemciler tarafından, toplum tarafından yaşanması, algılanması sağlanmıştır.Kazının önemi, tarihin gün ışığına çıkarılmasıdır.Anadolu Uygarlıkları’nın önemi ancak bu türde nitelikli gözlemlerle topluma kazandırılıp belirli düzeyde bir bilinç yaratılabilir.Mimarın önemli görevinin bu anlamda mekansal kurguları yaratmak olduğuna inanarak bu terasların üç farklı kotta düzenlenmesi öngörülmüştür.
Ziyaretçi merkezi olarak belirlenen alanlar tam anlamıyla kamusal alan olarak belirlenmiş ve buralara denetimli olarak kolayca girilmesi sağlanmıştır. Kazı evi ise bir ölçüde ziyaretçi merkezinden koparılarak çalışanların çalışma ve dinlenme anlarında ziyaretçilerden belirli ölçüde uzakta kalmaları istenmiştir.Çalışanların kendilerine ait bir giriş ve yeşil alanları vardır ve bu alanlar mümkün olduğu kadar ziyaretçilerin gözünden uzaktır.Ancak onarımı yapılan temizlenen kalıntıları görmeleri zaman zaman bu faaliyetleri izlemeleri için teraslar aracılığıyla ilişki sağlanmıştır.
Birkaç kez yinelendiği gibi sistem düzgün geometriye sahip kütleler ve onları bağlayan teraslar, sokaklar ve köprülerdenoluşmaktadır. Bunlar arasında düzenli bir sistematik ilişki kurulmuş ve tüm fonsiyonlar bu çerçevede bağlantılı kılınmıştır.Projede önerilen en önemli farklı yorum giriş alanının bir meydan biçiminde çözülmesidir.Bu meydan üstü kapalı ve iki yanında sistemin en önemlifonksiyonlarını barındırmakta olup ziyaretçilerin kabulünü ve dağılımını sağlamaktadır.Aynı zamanda yönetim birimide bu meydana bakmakta, meydandan gecen iki köprü, toplantı salonu ve sergi evini birleştirmekte ve bir üst katta sistemin yatay ilişkilerini kurmaktadır.
-Binaların biçimlenmesinde Anadolu’nun gerek Klasik Dönemleri’nin gerekse de Osmanlı Dönemi’nin etkin biçimsel görünümü olan DÜZGÜN GEOMETRİ egemen düşünce olmuştur.Modern mimarinin rasyonel,akılcı görüşü bu projede de formların oluşumunda ve fonksiyonel ilişkilerin düzenlenmesinde temel etkendir. Öte yandan, farklı YÜZEYLERİN ORGANİZASYONU bir anlamda onların dansı yine projenin gerçekleşmesinde diğer temel yaklaşımı oluşturmuştur.
-Düzgün geometri kutuların parçalanarak akıcı mekanın sağlanması, farklı yönlerde ve farklı kotlarda düzgün aksların oluşturulması fonksiyonel ilişkileri bir anlamda güçlendirirken diğer anlamda da biçimlenişin ana kurgusunu oluşturmuştur.
-İhtiyaç programında verilen ana fonksiyonlar için kendi içinde bitmiş binalar önerilmiştir ve bu binalar SOKAKLARLA birbirine bağlanmış, böylece Anadolu’nun en zengin mimari elemanı olan sokak fikri bu projede de uygulanmaya çalışılmıştır.Bilindiği gibi temelde sokak,farklı fonksiyonları, farklı aileleri bir arada toplayan açık mekandır.Önerilen projede de aynı temel görüş çerçevesinde farklı ancak bir bütünün parçası olan fonksiyonlar farklı kotlardaki sokaklarla birleştirilmiş ve böylece yeni bir bütün elde edilmiştir.Bu tutumun ve bu yaklaşımın çok yararlı bir yönü bulunmaktadır.Farklı mevsimlerde ve farklı zamanlarda kapalı olan birimler dışında diğer birimler topluma ve özellikle kazı kültürü ile ilgili kesimlere hizmet edebileceklerdir.Örnek vermek gerekirse kazı evi kışın kapalı olacak ancak sergi alanı , toplantı salonu ve neolitik köy hizmetleri topluma sunulabilecektir.Bu yaklaşımın eleştirilebilecek tek yönü güvenlik açısından sorun yaratma ihtimalidir.Bu sorun birimlerin kendi içinde kapatılması ve ana girişlerin madeni örgü sistemleri ile kapatılma imkanının oluşuyla çözülebilir, bunun yanında satış birimi danışma gibi ünitelerin geleneksel kepenk sistemiyle çalışacağı ön görülmüş ve her birimin güvenliği böylece sağlanmış olacaktır.Bu türde yaklaşımın başka bir yararı da kapalı alanların ihtiyaç programnında gösterildiği kadar gerçekleştirilerek sirkülasyon alanlarının tamamen açık mekan düzeninde tasarlanmasıdır.
Bu projenin temelinde ;
-Zeminden koparılmış kütleler,
-Yaya yolları,köprüler,
-Teraslar,
-Balkonların organizasyonundan oluşan ve bu elemanlarla,bir sokak ve meydanlar yaratan çevreye,doğaya uyum çabası içinde olma gayreti ve çabaları vardır.Sokak ve meydancıklar Anadolu’nun mimari kültüründe önemli yer tutan öğelerdir.Bu öğeleri yeniden yorumlamak,yeni yorumlar sunmak bu projenin amacı olmuştur. Tarihi gün ışığına çıkarırken tarihle beraber doğal çevreye saygı projenin başka bir önceliğidir.Kuruyan dereyi tekrar yaşama geçirme çabasında olmak, çevreyi yeşil bir görünüme kavuşturmak, tepecikler, göçük çukurlar (obruklar) yaratarak Neolitik yerleşmelerin modellerini imite etmek bu düşüncelerin somut örnekleri olmaktadır. Verilen ihtiyaç programı üzerine yapılan inceleme sonucunda ziyaretçi merkezi giriş fonksiyonları üzeri kapalı bir MEYDAN etrafında düzenlenerek merkezi bir dağılım, ilişki düzeni yaratılmıştır. Bu meydan; kazıların yapıldığı ana bölge ve yaklaşım alanıyla ortak bir aks etrafında bütünleştirilmiştir. Aynı zamanda bu ana giriş meydanının sergi alanı ve toplantı salonuyla bir bütün olması sağlanmış, ana meydanın seyir terasları ile yakın ilişki kurması ön görülmüştür. Bütün sistem zeminden kopartılarak zeminde süreklilik sağlanmış ve doğal zeminin olanaklar sınırında zedelenmemesi öngörülmüştür. Zemin, kaldırılmış binalar, yaya geçit, teras ve köprülerle farklı kotlardan birbirine bağlanmıştır. Sistemin kazı alanına bakan yüzeyinde tamamen seyir terasları yer almıştır. Seyir terasları birbirlerine rampa ile bağlanmış ve bazı noktalarda terasların sürekliliğini vurgulamak üzere balkonlar yer almıştır.Balkonlar, teraslar üzerindeki çıkmalar olup bu çıkmalarla zengin cephe görünümleri elde edilmeye çalışılmıştır. Teraslar üzerine kahve, restorasyon atölyesi ve dökümantasyon odası gibi birimler konularak ihtiyaç programında öngörülen ilişkilerin kurulmasına çaba gösterilmiştir. Önerilen fonksiyonların yorumu ile bu merkezin bir anlamda küçük bir kongre merkezine dönüşmesi sağlanmıştır. 150 kişilik bir toplantı salonunda
-Kongre
-Konferans
-Forum
-Panel gibi fonksiyonların yerine getirilmesi olanaklı olacaktır.
Tüm bu mekanların köprü ve üst geçitlerle bağlanması öngörülmüştür. Önerilen fonksiyonların açık mekan, sokak, meydan ve teraslarla birleştirilerek belirli birimlerin kendi içinde bağımsız çalışması öngörülmüştür. Belirli fonksiyon alanları ve bu alanların ilgili mekanları bağımsız düzenlenmiştir. Örneğin kışın kazı evi kapalı olabilir, ancak sergi evi, konferans salonu ve kahve açık olabilir ve bu alanlarda farklı eylemler gerçekleştirilebilir. Tüm sistemin tasarımında; düzgün geometrik formların yalın bir ilişki düzeni içinde kullanılması öngörülmüştür. Yalın, düzgün biçimlerin kullanımı yanında açık plan, mekanlar arası akışkanlık, açık mekan/kapalı mekan bütünlüğü gibi ilişkilerin yaşama geçirilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Yaklaşım alanı ile şu andaki açılma alanı arasındaki hat bir aks olarak ele alınarak temel düzenleme yapılmıştır. Tüm teraslar bu aksa dik ve kazı alanına paralel olarak yerleştirilmiştir. Ana fonksiyonlarla bu aksın kesişim noktasında GİRİŞ mekanlarının birleşimi olan MEYDAN yer almaktadır. Terasların arasında ulaşımı sağlayan ve sergi alanındaki rampalar özellikle engelliler açısından önemlidir. Bu rampalar tüm kotlarda ulaşım açısından kullanılmıştır.
Konferans salonu ve sergi salonu giriş meydanının iki yanında yer almakta olup aralarında çok yakın bir ilişki vardır. Bu ilişkinin nedeni ortak düzenlemelerin kolayca yapılabilmesi olanağının sağlanması öngörüsüne dayanmaktadır. Yeni bir sergi hakkında bir konferans düzenleme ve kokteyl fonksiyonları kolayca yerine getirilebilecektir. Sergi salonunda RAMPALARLA alanın üçüncü boyutta da zenginleşmesi sağlanmıştır. Rampalar yanında, salon iki farklı kotta yer almakta ve salonun uzun kenarına paralel iki üst köprü vardır. Böylece tüm sistemde yatay ilişkiler rahatça kurulurken, zengin bir iç mekan kurgusu elde edilmiştir. Sergi salonunda zeminde çeşitli höyük model ve kalıntıları aynı zamanda rampalarda zengin bir sergileme olanağı sağlanmıştır. Depo ile doğrudan bir bağ vardır ve deponun üstü geçici sergi alanı olarak değerlendirilmiştir.
Toplantı salonu ; ihtiyaç programının öngördüğü biçimden öteye taşınarak küçük bir kongre alanına dönüştürülmüş ve böylece tüm sistemin fonksiyonel zenginliği arttırılmıştır. Sergi salonunda kullanılan köprü ve galeriler toplantı salonunda da kullanılarak bu zenginliğin bir parçası olmuştur.Bu salonun yeri sergi alanının tam karşısında olup arada giriş meydanı vardır. Bu salonda iki farklı kottan oluşan bir mekansal kurguya sahiptir. Salonun her iki yanında yer alan geçiş köprüleri genişletilerek küçük balkonlar elde edilmiş ve salonun mekan değerleri artırılmıştır.
Kazı evi ziyaretçi merkezine göre dışa bir ölçüde kapalı düzene sahiptir. Ziyaretçi merkezi kamusal ve dışa açık bir düzene sahipken kazı evinde restorasyon ve dökümantasyon mekanları ziyaretçilerin izlemesine açıktır ve diğer mekanlar kişisel olma özelliğini korumaktadır. Kazı evinde yatak katları ve yemekhane üst kata alınarak farklı bir yönlendirilme ile özel olma niteliği artırılmıştır.Verilen sınırlamalar içinde kalınarak yatak odalarında bavul dolapları, çamaşır ve kurutma makineleri ile her öğrenciye ”özel” bir çalışma köşesi tasarlanmıştır.
Önerilen projede; Neolitik köy/köyler bu kavrama uygun ve bu kavramın öngördüğü dış mekanların düzenlenmesi amacıyla; iki zemin üstü uzunlama gelişen yaya yolları arasında gerçekleştirilmiştir. Neolitik köy’ün zaman içinde gelişmesi öngörüsüyle uzun bir alan bu fonksiyona ayrılmıştır. Bu alanla Konferans salonu arasında yakın ilişki vardır. Konferans salonunda bilgi alan, görsel anlatımları görme olanağı bulan öğrenciler buradan köye geçebilecektir. Neolitik köy uygulaması tarih/çevre bilinci açısından projede vurgulanması çok önemli görülmüş ve yarışma alanında farklı büyüklüklerde göçük alanlar bir anlamda obruklar yaratılarak buralarda neolitik köy imitasyonlarının yer alması sağlanmıştır. Neolitik köyün bir tarafı konferans salonunun sağır duvarına bakmaktadır. Bu yüzeyde elektronik düzenleme ile çeşitli görseller ve bazı özel gecelerde film ve benzeri görsel zenginlikler sunulabilir.
Bir projenin eko proje olabilmesi için çeşitli boyutlarda önlemler getirilmiş olması gerekir. Enerjinin, suyun, malzemenin kullanımı açısından çeşitli organizasyonlar gerekli olmaktadır. Önerilen projede ‘eko-proje’ doğal çevre kavramları içinde yorumlanan ilk tasarım özelliği, yağmur sularının toplanarak sulama ve çevresel temizlik amaçları için kullanılmasıdır. Suyun önemli bir doğal varlık olarak algılandığı günümüzde yağmur sularının toplanarak kullanılması önem kazanmaktadır. Bu türde yaklaşımlar, batıda yalnız konut bahçe sulanması amacıyla kullanılmaktadır. Bu son derece basit bir teknoloji gerektirir. Bu anlamda benzer bir teknolojinin bu projenin içinde kullanılması da o derece kolaydır. Arazide peyzajın uygun olduğu yerlere yerletirilecek toprak altı depolara yönlendirilecek yağmur suları ve kar erimesinden elde edilecek sular bu depolarda toplanarak sulamada kullanılacaktır. Sulama içinde bir elektronik/otomatik sistem tasarlanacaktır. Yağmur sularının çökertilmiş alanlara birikmemesi için peyzaj tasarımında uygun eğimler sağlanacaktır. Başka deyişle yağmur suları uygun eğimlerle (arklar biçiminde) sözü edilen depolara yönlendirilecektir. Bu noktada ortaya çıkacak sorun; yoğun ve beklenmedik yağmur ve kar düzeyinde depo kapasitelerinin aşılmasıdır. Bu durumda deşarj/boşaltma olanakları tasarlanacaktır. Bu türde doğal olanakların kullanılma düşüncesi ülkemizde çok alışılmış durum değildir. Bu projede ısrarla her aşamada doğal çözümlere ağırlık verilmiştir.
Daha öncede belirtildiği gibi önerilen projede;
-Tarih – Doğa
-Doğa- Günlük yaşam ilişkileri ön plana çıkaran vurgular önem kazanmaktadır.
Bu nedenle sistem içine günlük yaşamı taşıyacak ve bu günlük yaşamı tarih ağırlıklı sanat ve kültür faaliyetleri ile zenginleştirecek öneriler yapılmaktadır.Trafo ; Soğutma tesisler ; Yakıt sorunları EKO – PROJE olmanın diğer önemli boyutu , kullanılan yenilenebilir enerji türüdür.
Zemin üstünde yapılan tesislere hizmet verecek bu servisler için yine zemin altında uygun alanların bulunması gerekmiştir. Bu türde bir yapılaşmayı minumum ölçülerde tutmak zorunludur. Isıtmanın merkezi olması, soğutmanın önceden planlanması son derece önemlidir. Sonradan takılan soğutma birimleri mekan kurgusunu etkilemekte ve takılan tertibatlar yapıların görünümünü olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle kapalı alanların ısıtılması ve soğutulmasının merkezi olması tercih edilecektir. Bu projenin en önemli temel ilkelerinin başında eko-proje olması gerekir. Bunu enerji alanında gerçekleştirmek için iki yol önerilmektedir. Toprak kökenli ısıtma-soğutma sistemleri yada hava kökenli ısıtma-soğutma sistemleri kullanmak. Öte yandan zemin altı sularının durumu tam olarak bilinmediği için bunların kullanımı konusunda düşünce üretme olanağı olamamaktadır. Ancak hem toprak hem de hava kökenli sistemleri kullanmak günümüz teknolojileri ile artık kolaylaşmıştır. Zemin altına 20 cm lik bir sonda ile toprağın sunacağı olanakları kullanmak gerçekleşebilmektedir.Temiz enerji, temiz çevre vb. kurallar içinde projenin üretilmesi insan için daha sağlıklı bir çevre sunacaktır. Toprak kökenli enerjinin kullanılması durumunda zemin altına yapılacak sondaj’ın olası kalıntılara zarar verme olasılığı vardır. Bunun için olası zarar ve olumsuzluklara karşı daha detaylı uzman görüşlerine ihtiyaç olacaktır. Bu anlamda bir yörede yapılaşmanın bu tür riskleri olduğunu unutmamak gerekir. Projede fosil yakıt tüketiminin sıfır olması yanında, bu alanda elektrik enerjisi güneş kökenli olanaklıdır. Ancak panel sayısı, büyüklüğü vb. teknik sorunların uygulama projesi aşamalarında çözümü gerekir.Öneri projesinin bu tür kulanımlara açık olması yeterlidir. Özetlemek gerekirse; Doğal ışık, yenilenebilir enerji ile ısıtma ve soğutma, yağmur sularının yeniden kullanımı bu projede EKO-PROJE niteliğinin bir gereği olarak uygulanmaktadır.
Projelendirme aşamasında egemen olan ilkeler donatıların seçimi ve tasarımında da söz konusudur. Basit, yalın ve düzgün geometrik formlar donatıların seçimi ve tasarımı içinde geçerli olacaktır.Malzeme/renk seçiminde, mekan oluşumunda uygulanacak ilkeler aynen donatılar içinde geçerli olacaktır. Oturma, çalışma donatılarında aydınlatma ve tesisat için özel tasarlanan yada seçilen tüm donatılarda aynı yaklaşım söz konusudur. Örneklemek gerekirse kahve ve salonlarda masif ahşap donatılar / sandalyeler,çelik koltuklarda, deri ve tekstilin beraber kullanılması öngörülmektedir. Renk seçiminde de pastel ve doğal malzeme renklerinin egemen olması düşünülmektedir. Mekanı tanımlayan tüm donatıların aynı veya benzer tasarım ilkeleri ile tasarımı ve seçimi mekanların bütünlüğü açısından gereklidir.Tüm yapılarda tesisat elamanlarının bir donatı elemanı olarak tasarlanması öngörülmüştür. Başka deyişle zorunlu olmadıkça asma tavan kullanılmayacak, tesisat öğeleri, borular mekanın doğal bir öğesi olarak yorumlanacaktır. Bunların mekan ve mekanlar içindeki yerleri, geçiş noktaları, renk ve boyutları tam anlamıyla mimari mekanın doğal bir öğesi olarak ele alınacak ve kesinlikle saklamak yoluna gidilmeyecektir. Olanaklı olduğu kadar mekanlar zeminden ısıtılacak, diğer boru ve benzeri tesisat elemanları mekanın öğesi olarak tasarlanacaktır. Bu şekilde hem mekanın daha dürüst biçimde yorumu sağlanacak, asma tavan gibi saklayıcı ve doğal olmayan sistemlerden kaçınılacak, hem de mekanın daha yüksek olarak gerçekleşmesi sağlanacaktır. Böylece çıplak gazbeton,prese tuğla, pano duvar ile renkli çelik borulardan oluşan ilginç mekan görüntüleri elde edilecektir.