2. Ödül, Evka 3 Sosyal Merkez ve Aktarma İstasyonu Yarışması

MİMARİ RAPOR

Gündelik hayat, içerisinde yer aldığımız, her an tecrübe ettiğimiz ve bu rutini nedeniyle fazlaca üzerinde durmadığımız; zihnimizde zaten bildiğimizi ve geçiştirilmesi gerektiği algısına sahip durumdadır. Oysa bizlere hiç farkında olmadığımız sürprizler ve olanaklar da sunabilir, elbette bu farkındalığı yakalamak için “bilindik anlatının” dışına çıkmak kaydıyla…(Gündelik Hayat Eleştirileri; “Aşina olunan illa ki bilinen değildir” | Emek Erez)

ANA FİKİR

Gündelik kent yaşamı içindeki ulaşım, yukarıda söz edildiği türden bir rutini temsil eder. Saatlerimizi geçirdiğimiz ulaşımda, bir noktadan başka bir noktaya olabildiğince süreklilik içinde ve hızlıca erişebiliyor olmak modern kent yaşantısında mutlulukla özdeş bir hale gelmiştir. Toplu ulaşım araçları ve özellikle raylı sistemler bu türden bir konforu üretmenin şimdilik yegane yolu gibi görünmektedir. Günden güne gelişen raylı sistem altyapıları kentliye zamanın ruhuna uygun biçimde oldukça ‘hız’ kazandırmaktadır. Kazanıldığı iddia edilen zamansa gündelik koşturmaca içinde başka bir şekilde ‘hızla’ tüketilmektedir.

Tam da bu noktada ulaşım araçları ve tasarım problemine konu aktarma istasyonlarından söz edilirken üstüne basa basa kullanılan ‘hız’ kavramının gündelik hayattaki, yeri, etkisi ve bu denli kutsanması sorgulanabilir mi? Acaba gündelik hayatın sürekliliği ve olanca hızı içinde duraksamak, soluk almak mümkün müdür? Aralara sızan parçalar biraz da olsa hızımızı yavaşlatıp başka türden ihtimaller üretebilir mi?

Tasarım tüm bu sorulara cevap arayarak kent yaşamındaki ‘hıza’ dair büyük anlatıyı raydan çıkarmayı denemekte, yeni bir katkıyı hedeflemektedir.

GENEL MİMARİ KURGU

Geleneksel ulaşım yapıları ve aktarma istasyonlarında temel kabul, kullanıcının söz konusu yapıda kalıcı olmadığı, yapı kullanımının kısa süreli ve olabildiğince “yolculuğun” devamlılığına katkı sağlar biçimde olması gerektiğidir. Bu türden kullanımlar yukarıda söz edildiği gibi gündelik hayat akışını daha da hızlandırmakta fakat kent düzeyinde algılanma ve farkındalık eşiğini oldukça yükseltmektedir.

Söz konusu tasarım probleminin metro çıkışları ve aktarma otobüsleri arasındaki ilişkiyi içerdiği düşünülürse; bu iki kullanım arasındaki ‘doğrudan’ ilişkinin arasında kendine yer bulacak, ve iki durum arasında konumlanacak üçüncü bir durumun olağan akış içinde farkındalık yaratacağı, kontrollü bir kesinti oluşturup, hız illüzyonundan azade yeni ve aktif bir kent yaşantısının aracı olacağı iddia edilmektedir.

Bu anlamda tasarım istenilen tüm program öğelerini metro-aktarma istasyon arasında bir ‘süzgeç’ gibi konumlandırmakta, gündelik yaşantı içine sızmaktadır.

MEKANSAL ORGANİZASYON

Evka-3 Metro İstasyonu son istasyon olması sebebiyle önemli bir odak noktası olma iddiasındadır, fakat bu iddiaya karşılık olanca boşluğuyla “aktif bir kent yaşantısı” üretmenin de uzağındadır.

Öneri tasarım bu anlamda metro merdiven ve asansör çıkışlarının olduğu ‘plaza’ yı aktif kent yaşantısı için elverişli hale getirmeyi hedeflemektedir. Söz konusu plaza karakteri gereği alanın sert zemin kullanımları ve kentsel yaşantısının altlığı olabilme gücünü barındırmakta, Cengiz Han Caddesi, Ege Üniversitesi Lojmanları ve yakınındaki konut bloklarıyla doğrudan ilişkili haldedir. Bu doğrultuda halihazırdaki durumun ‘rehabilitasyonu’ hedeflenmiş, üzerindeki teknik yapılar kamusal kullanımların aracı olarak kullanılmış, alternatif kentsel kullanım senaryolarıyla kent yaşamına katkı koyamayan durumlarından sıyrılmışlardır. Plaza yeni durumda bisiklet parkları, kaykay ve bisiklet hareket elemanları, açık hava sahneleri, spor elemanları, sokak hayvanı ve insan su yalakları, oturma ve gölgelendirme elemanları içeren bir ‘meydana’ dönüşmüştür.

Öneri tasarımda Aktarma İstasyonu ise halihazırda kuzeyde bulunan ara yoldan erişilecek şekilde konumlanmıştır. Kuzeydeki mevcut otoparkların korunması isteği, Cengiz Han caddesi arterinin görece yoğunluğu, ulaşım anlamında kuzey çeperini daha cazip kılmaktadır. Ayrıca arazideki kot farkı sayesinde aktarma istasyonu aktif kent yaşantısının oluşacağı meydandan ayrışmış ve yalıtılmış bir alanda kendine yer bulmuştur.

Alandaki mevcut kullanımlar olan Metro çıkışları ve Aktarma İstasyonu iki farklı kotta (meydan 0.00 kotunda, aktarma istasyonu +4.00 kotunda) düzenlenmiş, birbirleriyle hem yüzeyden hem de yüzeyin altından ilişkilenmiştir. Bu doğrudan ilişki arasına -yukarıda da sıkça belirtildiği gibi- Sosyal Merkez programları sızmıştır. Ana program öğeleri olan Kültür Merkezi, Eğitim Merkezi, Çarşılar doğrudan meydan ve aktarma istasyonu ile ilişkilenmektedir.

Kültür Merkezi, Dans Stüdyosu, Atölyeler, Çocuk Oyun Okulu meydanın hemen çeperinde yer almakta, açık alan kullanımlarıyla meydandaki kamusal yaşantıyı gündüz ve gece dinamik kılmakta, meydanda kullanıcıyla etkileşim kurmaktadır. Bu birimler kendi duvarlarını istendiğinde açarak meydanla hemhal olma amacı taşımaktadır.

Yeme içme birimleri ise +4.00 kotunda düzenlenmiş, aktarma istasyonu ve meydanla farklı varyasyonlarla ilişki kurmuştur. Dükkanlar ise metro ve sosyal merkez bağlantısında konumlanarak, yaşantı örgütler program öğeleri haline gelmiştir.

Sonuç olarak tasarımı oluşturan üç ana program öğesini Meydan (metro çıkışları), Aktarma İstasyonu ve Sosyal Merkez olarak sayabiliriz. Öneri durumda Meydan-Aktarma İstasyonu arasındaki gerilimi yorumlayan, araya sızan, kendi dünyasını ve yaşantısını kuran merkezle birlikte hedeflendiği gibi “sosyal açıdan zengin bir kentsel yaşam ortamı” sağlanmıştır.

Etiketler

Bir yanıt yazın