Uyarına gelirse tepemde bir de çınar olursa…
Nazım deyince akla büyük bir memleket hasreti, insan ve doğa sevgisi geliyor.
Neruda ve Garcia Lorca gibi dünyaca tanınmış vatan şairimizi anmak hem de Gülhane Park’ında anmak… Bu tasarıma soyunan ve hakkını vermek isteyen bir tasarımcı için oldukça zor bir konu.
Ancak Nazım’ın dizeleri, şiir anlayışı ve yaşama bakışı zorluklarla baş etme metanetini insana tekrar geri kazandırıyor.
Hayata bakışını, şiirinin içeriği ve biçimine yansıtmış olması, tevazu ve sadelikle en aza ulaşarak çok şey ifade etme becerisi, yaşamının ve şiirinin devrimci yapısı ifade edebileceğimiz temel niteliklerden.
Bu eksende tasarıma yön veren ana karar, parkta tanımlanan alanda bulunan uygun bir çınar ağacına sarılan bir form üretmek olarak gelişmiştir. Bu formu olabildiğince sade ve anlamlı kılmak aynı zamanda onun devrimci yapısı ifade edilmek istenmiştir. Form yerden belirli bir açı kazanarak algılayan insanları çınar ağacının gölgesine davet etmektedir (bu davet bizim…). Formu statik olarak ayakta tutan ise mermer kaplı ve üzerine “RAN” soy ismi kazınmış alçak bir duvardır.
Ran soy isminin vurgulanmak istenmesi ise yine soy ismi kanunu çıktığı dönemde Nazım’ın bu olaya yaklaşımındaki sadelikte anlam arayışının somut bir göstergesi olma durumunu temsil etmesindendir.
Tüm bu yaklaşım ve anlamlandırma çalışmaları çerçevesinde ortaya çıkan ürün, parkın kıyısında bir çınar ağacına ilişmiş sakin ve sade bir davetin sanatsal temsili olmaya çalışmaktadır.