PROJE RAPORU
Sivas, tarihte önemli gelişmelere ev sahipliği yapmış günümüze kadar bu etkilerini sürdürebilmiş bir kenttir. Konum olarak, Kızılırmak üzerinde tarihi kentle yeni gelişmekte olan bölge arasında kalmaktadır. Sivas’ın güneydoğusunda, şehir merkezine 3 km uzaklıkta Selçuklu dönemine ait Eğri köprü, Sivas’ı Malatya üzerinden Güneydoğu Anadolu’ya ve oradan da Bağdat’a bağlayan İpek Yolu üzerinde bulunması açısından önem taşımaktadır. .Kızılırmak üzerinde inşa edilmiş en büyük taş köprüdür ve araç trafiği için kullanılmamaktadır. Köprü alanının batısındaki Çayırağzı Köprüsü araç trafiğini için kullanılmaktadır. Güney doğu yönünde Cumhuriyet Üniversitesinin de büyümesiyle birlikte hem araç hem de yaya trafiğinin önemli ölçüde artması beklenmektedir. Tarihi kent merkezine kadar uzanan Recep Tayip Erdoğan Bulvarı ve Cumhuriyet Üniversitesi’ni bağlayan kesişimde bulunan köprü bölgesinin Sivas’ın geleceği için stratejik bir öneme sahip olduğu değerlendirilmektedir.
Köprüler tarih boyunca insanlar için bir sosyal etkileşim mekanı olmuştur. Köprü bir buluşma, buluşturma aracıdır. Köprü, bağlayıcıdır. Köprü, bir meydan okumadır. Olanca hışmı ile akan bir akarsuyu tam da orta yerinden, adeta meydan okurcasına izlememizi sağlar. Köprü, yokluğunda asla deneyimleyemeyeceğimiz tecrübeleri bize yaşattırır. Altından geçen nehrin akışı, köprünün üzerindeki yaya ve araç akışı, bu akışın nazik bir yükselme ve alçalma ile deneyimlenişi, bu süreçte biriken an’lar ve deneyimler, köprüyü çok boyutlu bir mekan haline getirir… Köprü zamandır. Köprü bir toplanma mekanı, bir merasim alanıdır. Özellikle Sivas’ta eskiden köprüler “kız” alıp verme mekanı olarak kullanılırlarmış. Ülkemizdeki köprülerin pek çoğunda, köprünün orta noktasında, manzara izlemek amacı ile köşkler düzenlenmiştir. Köprü bir “ticaret” alanıdır. Köprü bir sokaktır. Köprü bir geçiştir eskiden yeniye, kamusal alandan özele, bu yakadan o yakaya, bir mahalleden diğerine, kentten üniversiteye…
Zaman içerisinde, gelişen teknoloji ile birlikte köprünün sosyal ve kültürel bağlamı önemli ölçüde erozyona uğramış, köprüler sadece araç trafiğini sağlamak için hızla, hayata dair barındırdığı değerleri fark etmeksizin üzerinden geçip gidilen birer “mühendislik yapısı” haline gelmiştir. Tasarım bağlamımızda, köprüyü öncelikle kente ve topluma bir sosyo-kültürel alan olarak yeniden kazandırmak temel kaygı olmuştur.
İhtiyaç listesinde gelişen modern kent ihtiyaçlarına yönelik araç, hafif raylı sistem, yaya yolları ve bisikletliler için yollar beklenmektedir. Mimari tasarımın belirleyici kararlarından biri, araç ve yaya trafiğini birbirinden yatay ve düşeyde ayırmak olmuştur. Bu yaklaşım aynı zamanda köprünün kendi varlığı ile yarattığı çok boyutluluğa yeni boyutlar ekleyebilmeyi sağlamıştır.
Buna göre 3 şerit geliş, 3 şerit gidiş olan araç trafiğini üst kota alıp orta akstan hafif raylı sistem geçirilmiştir. Sedde kotundan 3 m yüksekliğe konumlanan köprü yayalar için araç yolunun her iki tarafında yürüyüş alanları oluşturmaktadır. Böylece yayaların suya daha yakın olması ve araç trafiğinin sudan uzaklaşması sağlanmıştır. Bisiklet yolları ise yayalar ile kısmi olarak güvenlik açısından ayrı olması düşünülmüştür.
Yürüyüş yolları köprünün her iki tarafında rekreasyon, konser ve farklı kotta kent balkonlarını oluşturmaktadır. Bu rekreasyon alanları üzerinde geniş yeşil alanlar düşünülmüş, köprü kent peyzajının bir parçası haline getirilmiştir. Ayrıca bu geniş yüzeyler yağmur sularının yönetimi, güneşten faydalanma gibi sürdürülebilir fonksiyonlarının eklenebilmesini sağlanmıştır. Köprü artık geçilip gidilen bir yer yol değil, üstündeki donatılar ile insanları eğiten, köprüyü kullananların rutin hayatlarından soyutlanıp anı ekecekleri ve kaliteli zaman geçirebilecekleri bir mekanlar silsilesidir. Rekreasyon alanlarının orta akslarında Kızılırmak nehrinin her iki tarafında konser alanları farklılaşarak toplanma mekanları oluşturmakta ayrıca bu noktalar köprünün her iki yakasında bulunan yaya ve bisiklet yolları için bir kesişim noktası oluşturmaktadır. Köprünün toprak ile birleştiği alanlarda toplanma ve odak noktaları oluşturularak kıyı sürekliliği ve dinamikliği sağlanmıştır.
Sivas için yapılacak olan yeni köprü taşıyıcı sistemi, tasarlanırken iki yakayı birleştirmesi yanında kentin siluetine, karakterine etki edecek abartılı form ve aykırı bir etki yapmamasına dikkat edilmiştir. Köprünün anıtsal bir niteliğinin olmasından, ezici ve saldırgan biçimde kendini göstermesinden imtina edilmiştir. Sivas kenti ve Kızılırmak, barındırdıkları tarih, kültür, gelenek, görenek ve doğal güzellikler ile zaten Anadolu coğrafyasının ve kültürünün ülkemize bir armağanıdır. Bu toprakların özüne uygun, içinde yer aldığı çevreye saygılı mütevazi bir tavır benimsenmiştir. Yakın ve uzak çevresinde Eğri köprü gibi tarihi yapıların yer aldığı Kızılırmak üzerinde tasarlanan köprünün çevreye saygılı ve gösterişten uzak olması ana kriterlerden biri olmuştur.
Köprü taşıyıcıları tasarlanırken, yaklaşık 90 m’ye ulaşan nehir açıklığı sağlam ayaklar üzerine oturan bir kiriş ile geçilmiştir. Yaya yolları ana taşıyıcıya asılmıştır. Tramvay yolunun maksimum %3,5 olarak verilen eğimi köprü taşıyıcı sistemi tasarlanırken ana belirleyici unsurlardan biri olmuştur.
Tek açıklıkta kiriş boyutlarının küçülmesi için köprü dört ayak ile desteklenmiştir. Bu ayaklar simetrik olup, orta kısımdaki açıklıklar 27 m, 33 m ve 27 m’dir. Açıklık, kıyı bağlantılarında 40 m’ye kadar ulaşmaktadır. Ayaklar esas olarak araç ve tramvayın geçeceği yol tabliyesini taşırken yaya ve araç yolları için de bu sistemle bağlantılı bir kolonlar düzenlenmiştir. Ayaklarda malzeme olarak çelik ve beton bir arada kullanılacaktır. Üst strüktürde ise hem yapım kolaylığı hem de inşaat süresini azaltması açısından çelik konstrüksiyon ağırlıklı bir çözüm önerilmektedir.
Köprü, tarihi dokuya uyumlu, kent peyzajına katılan, içinde yer aldığı tarihe, kültüre, çevreye ve kent siluetine saygılı, mütevazi bir sosyo-kültürel mekan olarak tasarlanmış ve barındırdığı rekreasyon fonksiyonları ile çok boyutlu deneyimler yaşanmasını sağlayacak sürdürülebilir bir çözüm önerilmiştir.