TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencileri Büşra Bal, Ece Melisa Tunca ve Sena Tokmak'ın, Seden Cinasal ve Ramazan Avcı yürütücülüğündeki tasarım stüdyosu kapsamında, uluslararası yarışma olan ''UNI X.Y.Z: Breaking Work - Singularity'' için hazırladıkları ''STRAGGLER'' isimli projeleri 2.lik ödülü aldı.
PROJE RAPORU
Araştırma
“Teknoloji her zaman bir şeyler öğrenip onları otomatikleştirdiğinde insanlık bu kadar yokuşta nasıl gelişebilir? Makineyle yapılan bu savaş sonsuza dek sürecek mi?
Sıradan işlerin çoğunun otomatikleştirilebileceği gelecekte, insanlar bunu daha fazlasını yapma fırsatı olarak görebilirler. Teknoloji, insanlara geçim için savaşmak yerine, zamanlarını daha iyi kullanmalarını sağlayan bir araç olarak görülebilir. Bu yılın meydan okumasının tasarım teması, teknolojinin ve insanların önümüzdeki zamanlarda tekillik içinde nasıl birlikte çalışabileceklerini bulmaktır.” UNI X.Y.Z – Breaking Work SINGULARITY
Karşı karşıya kalınan problemlere doğru yaklaşabilmek adına öncelikli olarak geleceği anlamak ve gelecek hayatını yeteri kadar idrak etmek üzerine araştırmalar yapıldı.
Önceden neredeydik, günümüzde neredeyiz ve gelecekte yani 2050 olarak kararlaştırılan yılda nerede olacağız?
Geçmişte makineleşmeye başlamış dünyada makineleşmemiş insanların hükmü mevcuttu. İnsanların makinelere alışma süreci ve makineleri hayatının bir parçası haline getirme mücadelesi devam ediyordu.
Bu sürecin nihayetinde makinelere alışmaya hatta onlardan zevk almaya başladık. Makinelerin bizlere ihtiyacı vardı biz ise onlarla olmak istiyorduk. Günümüzde ise makinelerin insan ihtiyacı artık oldukça azaldı fakat insanların makineler ile olan iletişimi zaruri ihtiyaç olmaya evrildi. Fiziksel üretim terk edilmeye başlandı ve sahne makinelere terk edildi.
Söylemekteyiz ki 2050’de fiziksel üretim terk edilmiş ve yerini tamamen makinelere bırakmış olacaktır.
Bu noktada 2050 yılına dair genel analizler yapıldı.
İlk analiz nüfusun ciddi miktarda artacağı yönünde olmaktadır. Proje bölgesi olan Seul, küresel bir şehir olmasından da kaynaklı olarak çok fazla iş göçü alarak genelde çalışan, aktif nüfus barındıracaktır.
2050 yılına ayak uydurmuş, bir nevi 2050 model insanların varlığı elbette nüfusa hakim konumda olacaktır. Fakat göz ardı edilemeyecek olan, geçmişten gelen bir nüfus da günümüzdeki varlığını 2050’ye taşıyacaktır. Bu noktada dikkatlerin çekilmesi gereken nokta, kaybolacak meslekler olmaktadır.
Teknoloji ne kadar gelişecek?
Günümüzde insan gücüne ve zihnine ihtiyaç duyan meslekler nelerdir?
Günümüzdeki insan-makine birlikteliği bozularak yerini yalnızca makineye bırakmaya mı başlayacak?
Teknoloji ne zaman insanın yerini almaya başlayacak ve bu durumda insan kendini nereye konumlandıracak?
Araştırmalara dayanarak “ne zaman” sorusunun cevabı 2050 olmaktadır.
2050’de teknoloji insanın yerini almaya başlayacaktır.
Bu noktada da şu sorular eklenmektedir. Teknoloji gelişiyor ama insanlar yeteri kadar gelişebilmekte mi? Yeteri kadar gelişemeyen bir grup var mı?
Sorunun cevabını “evet, var” olarak vermekteyiz ve bu topluluğu tanımlamaktayız. Bu topluluğa “Straggler” adı verildi. Teknoloji toplumuna ait olmayan, 2050’den geri kalan, adapte olamayan, sürüden ayrılan bir popülasyonun varlığından söz etmekteyiz.
Konu spesifik anlamda incelendiğinde, bir tecrübe tasarımcısının, yazılımcının adaptasyonu yeterli miktarda gelişmekteyken bir garsonun, bir tamircinin yeterli miktarda adaptasyon sağlayamadığından bahsetmekteyiz. Bunun sebebi ise teknolojinin bazı mesleklerin yerini alarak onları yok etmesidir.
Fikir Altyapısı
Bu noktada 2050 için öngörülen problemli parçayı, stragglerların yani ayak uyduramayan popülasyonun oluşturduğunu söylemekteyiz. Bu probleme müdahale edilmemesi sonucunda ya sistem problemli parçasını kendi içerisinde yok edecektir ya da bu parçayı sistemin içerisinde eritecek bir yaklaşım geliştirilecektir.
Biz tasarımcılar olarak bu yaklaşımı kurgulamaktayız.
Bu noktada bu topluluğu tekrar sistemin içerisinde görebilmemizi sağlayacak bir tasarım önerisi ile gelmekteyiz. Bu tasarım kendisine kentte ve 2050’de yer bulamayan insanlar için adapte olamayanlar, geride kalanlar için alternatif bir yaşam noktası önermekteyiz.
Tasarım Önerisi
Tasarım önerisinin sahip olduğu en temel iki özellik yaşamı tam anlamıyla devam ettirebilecek, kendi kendine yeterliliği olan bir içeriğe sahip oluşu ve zihinsel üretime adapte olamayan kişinin fiziksel donanımı ile üretim yapabileceği kurguda olmasıdır. Fiziksel çaba ile ürün verebilen bireylerin kendisine bir hayat tanımlayabilmesi esas alınmaktadır.
Bu noktada insanın temel ihtiyaçları incelendi. Sonuçta; adapte olamayanlar olarak bahsettiğimiz topluluk, günümüz toplulukları nelere ihtiyaç duyuyorsa onlarla paralel ihtiyaçlara sahip olacaktır analizine ulaşıldı. Günümüzün hayatta kalma şartları, kararlaştırılan kompleks tasarımda devam ederken aynı zamanda çalışma hayatlarını yani fiziksel üretimlerini de burada devam ettirmektedirler.
Yapılan araştırmalara dayanarak söyleyebilmekteyiz ki bu yapı çok sayıda insana hizmet edecektir. Bu sebeple alan kullanımını ve yüksekliği optimum tutarak yaşanılabilinir bir dünya elde edilmeye çalışıldı. Kamusallık, mahalle, sokak, iş yeri, konut hatta orman gibi günümüzde var olan kavramlar düşeyde var edilmeye çalışıldı.
Bu tasarım, ayak uyduramayan toplum için alternatif bir hayatta kalma ve üretme seçeneği önermektedir.