Cumhuriyetin 100 yılı uzun ince bir yoldur. 1919’da bir kıvılcımla yanan meşalenin bize yol gösterdiği umut olduğu bir varoluş mücadelesidir cumhuriyet. Yol zorluklarla doludur, yolculukta birçok kayıp verilmiştir ancak 100. Yılında da cumhuriyet payidar kalmaya devam etmektedir ve gelecekte de edecektir. 100. Yıl cumhuriyetin hikayesinde bir duraktır, cumhuriyet yaşamaya, gelişmeye ilelebet devam edecektir. Bu nedenle tasarım bir kıvılcım ile başlayıp cumhuriyetin bize sunduğu sonsuz alanı, özgürlüğü, potansiyeli gösteren Ankara-Anadolu bütünleşmesini simgeleyen kuzey güney yönlü anıtsal aksla, uzamsal bir boşlukla sonlanmaktadır. Cumhuriyetin hikayesi bitmemiştir ve bitmeyecektir. Hikâye uzun ince yolunda yeni hedefler doğrultusunda yeni nesillerin omuzlarında yükselecek sönmeyen bir ateş gibi sonsuza dek sürecektir her gün yeni ufuklara kızılca tepeden merhaba diyecektir. Bu bir karşılaşma, bir tanışma, bütünleşmedir. Yüz yıldır süren ve yüzlerce yıl daha sürecek bir hikâyedir.
Kurtuluş Savaşı’nın başında milli mücadele başarıya ulaşırsa hükümet şekli ne olacak diye sorulduğunda Mustafa Kemal Atatürk çok net bir cevap verir: Hükümet şekli zamanı geldiğinde Cumhuriyet olacaktır.
Cumhuriyet yönetimi ulus egemenliğine dayalı, vatandaşların eşitlik ilkesini esas alan hukukun üstünlüğüne dayalı özgürlükçü bir yönetim biçimidir. Cumhuriyette egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletin kaderini millet belirler. Cumhuriyet öncesi Dönem (Arayış): Vatan topraklarını koruma, milli değerleri ve kültürü devam ettirme, bağımsızlık, geleceğe dair umut için bir araya gelmek. Cumhuriyet sonrası Dönem (Cumhuriyetin bir parçası olmak): Cumhuriyeti; koruyarak, yücelterek, sürdürerek, sahiplenerek cumhuriyetin bir parçası olmak… Bunun için bir araya gelmek.
“Kadın, erkek, zengin, fakir, sivil, asker, sarıklı, kalpaklı yüzbinlerce Türk kurtuluş savaşı veren ordusuna destek olmak için çırpınıyor. Henüz belki hepsi manasını ve değerini bilmese de bu yoksul milleti; hukuki, iktisadi, siyasi, manevi haklarını sırf bugünü geçiştirebilmek için yabancılara nasıl bağışlayabiliriz. Yüz yılın ezikliğini üstümüzden silip atmak zorundayız. Bir milletin geleceği yabancıların lütfuna terk edilemez. Asıl o zaman tarih ve millet huturunda sorumlu oluruz.”
M. Kemal Atatürk
Yurdun dört bir yanından bambaşka kimlikteki yurttaşlar ortak bir amaç uğruna bir araya gelerek düşman işgaline karşı, topraklarına siper olmuştur. Ankara’da yönetilen bu mücadele, iyi bir liderlik ve halkın büyük fedakarlıklarıyla başarıya ulaşmıştır. Ankara; meclisin toplanıp savaşın kaderini şekillendirdiği, askeri mühimmatların toplanıp cephelere ulaştırıldığı merkez ve adeta milli mücadelenin kalbi olmuştur. Cumhuriyetten önce Ankara yıpranmış bir bozkır kasabası iken cumhuriyetten sonra Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edecek, hızla gelişen büyüyen bir başkent olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılını temsilen yapılacak anıt cumhuriyeti olduğu kadar Ankara’yı da temsil edecektir.
Anıt, Jansen Planıyla oluşturulan kuzey-güney gelişim omurgasının devamı niteliğindeki Atatürk Bulvarı’yla birlikte; ilk meclisle başlayan, Kızılay’ı ve yeni TMBB’yi aşarak Çankaya Köşküne ulaşan aksla kuvvetli bir ilişki içerisindedir. Bu sebeple anıt alanına ana giriş Cumhuriyetin bu simge aksı Atatürk Caddesi’ne bağlanan Dikmen Caddesi yönündedir. Bu aks üzerinde birçok simge yapı yer almaktadır ve 100. Yıl anıtı, ilk meclisten başlayan bu aksı taçlandıracak yeni bir odaktır.
Ankara’ya hakim bir noktada olan proje alanı, konumu ve tarihiyle anıtın tasarımında önemli bir faktör olmuştur. Tüm kent ölçeğinden bakıldığında geçmişten günümüze kadar kentin şekillenmesinde tepeler ve simge yapılar büyük önem taşımaktadır. Kentin geçmişini temsil eden Ulus bölgesindeki Hacıbayram Tepesi, Hıdırlıktepe ve Ankara Kalesi; Cumhuriyet’i temsil eden, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kabrinin bulunduğu Anıttepe başta olmak üzere tasarlanan 100.yıl anıtı da Cumhuriyetin geleceğini temsilen diğer tepelerle sembolik bir bakış ve ilişki içerisindedir.
Anıt ve oluşturulan aks Ankara’nın bahsedilen anıtları ile analoji içinde tasarlanmıştır. Anıtkabir de bulunan tepeyi saran ağaçlar, ardından aslanlı yol ve yolun ulaştığı meydan ve mozaleden oluşan kurgu yüzüncü yıl anıtına da yansımış, böylece kentin anıtları arasında bir devamlılık ve bütünlük sağlanması hedeflenmiştir.
Tepeyi saran sonbahar da kızıla dönen ağaçlar bu ağaçların tanımladığı boşluk aksı, aks üzerinde ki traverten serbest döşeme arayüz olarak korten dikmeler genel kurguyu oluşturmaktadır. Ağaçlar, ağaçlarla boşluk (anıt aksı) arasında 100 yılı simgeleyen levhalar.
Anıt bölgesi, Ankara’nın kentsel yeşil sistemini tamamlamada önemli bir yere sahiptir. Özellikle gün geçtikçe kente daha fazla entegre olmaya başlayan Eymir ve Mogan doğal yaşam alanlarının, Dikmen Vadisiyle birlikte Ankara kent merkezine yeşil bağlantısını oluşturmaktadır. Bir tepe noktası olarak aktif yeşil kullanımın tercih edilmesiyle kentsel ekosistemi destekleyerek Ankara’nın “kentsel çanak” bölgesinin hava almasını sağlamaktadır. Aynı zamanda kentin güneyinde bir eşik oluşturarak orman ve göl bölgesindeki yapılaşma baskısını azaltmaktadır.
Tepede sonbahar da tıpki Atatürkün karşılandığı zamanki etkiyi verecek sonbahar da kızıllaşan türlerden oluşan bir peyzaj kurgusu oluşturulmuştur. Ağaçlar alan çeperlerinde düzensiz yerleştirilirken aksa doğru cumhuriyet etrafında birleşen ve muhasır medeniyet hedefinde yürüyen net bir düzende dikilmiştir. Bu ağaçlar cumhuriyeti el birliğiyle kuran ve yaşatan Türk halkını simgelemektedir. Ağaçlar zamanla farklı yollar izlese de aralarında farklı farklı türler olsada, zamanla farklı boylara ulaşsa da birlikte verdikleri etki sarsılmaz bir netlikte ve ahenktedir. Bu cumhuriyeti yüz yıldır yaşatan ve yüzlerce yıl kardeşçe yaşatmaya devam edecek birlikteliği simgelemektedir.
Cumhuriyet’in 100. Yıl anıtı tasarımını kurgularken Cumhuriyet tarihinde mihenk taşı olmuş Cumhuriyet`in kaderini etkileyen süreçlerin deneyimini alana yansıtmak, alanın tamamını bir anıtsal izlek olarak düşünmek tasarımın ana çıkış noktası olmuştur. Bu bağlamda Kurtuluş savaşında önemli bir rol oynayan kurtuluş mücadelesinin kaderini değiştiren İstiklal Yolu’nun alanda bir tasviri oluşturulmuş, izlek başlangıcı olarak Dikmen Caddesinden yaya ulaşamının olduğu kesişim noktası belirlenmiştir. Yokluk içinde yalın ayak yürünen taş toprak bir yol…Kurtuluş zaferinde kilit rol oynayan İnebolu’dan Ankara’ya uzanan ikmal hattının, alanda deneyimini oluşturmak için kişi ve geçmişle kurulan bir diyalog köprüsü.
İstiklal Yolu 344 km’lik uzun bir yoldur, yol üzerinde bozkır içinde bulunan belki bir pazenle uzandığımız dulda bir alan, bir kaya, bir ağaç kurtuluşa yürüyenlere kısa süreli soluklanma alanı olmuştur. Bu çerçevede İstiklal yolu’ndan ayrılan, bozkıra çıkan soluklanma mekanları kurgulanmıştır. Bu alanda peyzaj içerisinde beliren bir duvarla nispeten korunaklı bir alan hissi oluşturulmuştur. Sırtımızı sadece birkaç dakika için yaslayabileceğimiz soluk alabileceğimiz, Kurtuluşa yetişmek için bozkır içinde bir durak noktası…
İstiklal yolunun devamında ziyaretçi, yapı ile tanımlanan bir avluya çıkar. Bir araya gelen ziyaretçiler birlik halinde Kurtuluş Geçidine dar bir yoldan dahil olur. Kurtuluş geçidi, ilerledikçe genişleyen ve aydınlanan bir geçit şeklinde tasarlanmıştır. Peyzaja açılan, ışık almak için oluşturulan kesikler ilerledikçe genişler ve daha çok ışığı geçide alır. Burada cumhuriyete giden yolda verilen kayıplar ışık ile temsil edilmiştir, onların arkada bıraktığı ışık sayesinde cumhuriyete kavuşulur. Ziyaretçi geçitte anıt/anma mekanına çıkacağı noktaya yaklaştıkça 1923 kıvılcımı belirir, ona doğru ilerler… Cumhuriyete ulaşır ve ilerleyen yıllar ufukta belirir.
Sakarya-Ankara-İnebolu aksında oluşturulan boşlukta 100 yılı temsilen ve ziyaretçiyi içine buyur eden 100 adet korten levha (menhir) büyüyen bir ateşi canlandıracak şekilde yerleştirilmiştir. Kurtuluş savaşına referans veren kıvılcım Kurtuluş geçidinin sonunda çıkılan aydınlıkta bizi beklemektedir. Ziyaretçiyle bir olan doğrusal boyutta içinde kaybolduğumuz ve bizle var olan bir Cumhuriyet ateş…
Yönsel olarak kapalı bir şekilde başlayan kıvılcımların yerleşimi yıllar geçtikçe açılır bizimle birlikte büyür yoğunlaşır ve Ata`yı karşılar, sonunda yer alan açıklık Cumhuriyet kayıtsız şartsız milletindir der ve kapanmaz, yalnızca ilerleyen yıllara bir aralık bırakır. Boşluğu sınırlayan ve tanımlayan doluluk sonbahar ikliminde kızıl renklere bürünen, ateşi zamansal sonsuzluğuna kavuşturan ağaçlarla oluşturulmuştur. Cumhuriyet gibi her mevsim değişen ancak 29 Ekim`de bir meşale gibi yanan bir ‘Kızılca Tepe’…
100. Yıl anıtı toprak bir zeminde yükselmektedir Ata`nın `Benim naciz bedenim bir gün toprak olacak ancak Cumhuriyet ilelebet payidar kalacaktır` sözüne itafen ziyaretçi burada ancak toprağa ulaştığında 100.yıl anıtıyla bir olur ve rastlantısal perspektif sunan kıvılcımların bir parçası olur. Cumhuriyeti kuranlar bugün yoklar ancak cumhuriyet 100 yıldır var ve var olmaya devam edecek. Sonunda yanan cumhuriyet ateşinin aydınlığı hiçbir zaman sönmeyecek ve Cumhuriyet var olduğu sürece Ata`yı bekleyecektir…
Alanın genel peyzajı, kurtuluş mücadelesi ve cumhuriyetin ilanına tanıklık eden ve sahne olan coğrafyaya özgü bozkır hissiyatını ve Kızılca gün etkisini oluşturmak amacıyla kurgulanmıştır. Bu alanın rekreasyonel bir alandan çok anıtsal niteliğine odaklanılmıştır.
İstiklal Yolu ve çevresinde daha çok anıtın görünür kılınmasını sağlamak için kısa boylu bozkır etkisini oluşturacak bitki karışımları (hydroseeding) tercih edilmiştir. Soluklanma alanlarını işaretelemek amacıyla ise piramidal her dem yeşil türler referans verecek şekilde konumlandırışmıştır. Cumhuriyetin zamansal sonsuzluğunu tariflemek için mevsimsel renklenme yapan, son baharda 29 Ekim’de kızıl bir etki oluşturacak ağaçlar Kızılca Tepe’de tercih edilmiştir.
Ziyaretçiye eşlik eden yollar ise tasarım kurgusu çevresinde özelleşmiş ve farklılaştırılmıştır. İstiklal yolunda çekilen zorlukları hissedebilmek amacıyla zemin toprak ile örtülmüş, alandan toplanan mevcut taş parçalarıyla bir sınır oluşturulmuştur. Taş ve toprak ile tanımlanan bu yol zamanla alana özgü doğal bitki türlerine sınırlı ölçüde izin verecektir. İstiklal yolundan çıktığımız yapının oluşturduğu avlu ise yeşil derzli traverten doğal taş ile döşenmiştir. Avlunun ortasında tanımlanan yeşil alan üzerinde, alandan seçilmiş kayalar ve bunların tozuyla üretilmiş blok oturma birimleri yerleştirilmiştir.
Kurtuluş geçidi zemini aydınlık hissinin kuvvetlendirilmesi adına beyaz traverten döşeme ile kaplanmıştır. Anıt/Anma mekanına çıkıldığında traverten döşeme toprak ile ziyaretçileri bütünleştirmek için en kesiti daha geniş, toprak derzli başlayarak anıtın yükseldiği noktada incelmektedir. Bu noktada ziyaretçi artık anıta dahil olmuş onunla bütünleşmiştir.
Anıtın yer aldığı boşluk olarak tanımlanan alan sıkıştırılmış toprak zemin olarak düşünülmüş, cumhuriyetin 100 yılını temsil eden kıvılcım bu zemin üzerinde tasarlanmıştır. 100.Yıl Anıtının yerleştiği toprak ve eriyerek devam eden taraverten döşeme tören alanı için zemin oluşturarak Sakarya-İnebolu hattına açık bir perspektif sunmaktadır. Törenlerin seyri için ise tepe sepilenerek oturma birimleri yerleştirilmiştir.