Mimari ve kentsel tasarım, proje raporu:
Bir kentin en küçük planlama ünitesini tanımlayan mahalle, yalnızca fiziksel bir mekânı değil aynı zamanda sosyo-ekonomik bir bütünü de tanımlamaktadır. Kentli arasındaki sosyal etkileşimin en yoğun yaşandığı mahalleler, binlerce yıldır, hem kentlerimizin hem de kültürümüzün önemli bir parçası olmuş; insanların mekâna ve topluma aidiyet duygusunu geliştiren bir nitelik kazanmıştır. Günümüzde, pek çok kentimizde gözlenen hızlı nüfus artışı, gelişen teknoloji, değişen ekonomik koşullar ve yaşam standartları karşısında, bir yandan özgün kentsel ve sosyo-ekonomik dokunun korunması, bir yandan da çağdaş gereksinimlere cevap verecek biçimde, mahalle kavramının, çağdaş kent planlama anlayışıyla devam ettirilmesine yönelik arayışlar devam etmektedir.
Mahalle odaklı planlama ve tasarım çalışmalarında, etkin ve sürdürülebilir fiziki mekân tasarımı açısından, mahalle biriminin yaklaşık 10-15 dk. içerisinde yürünebilir bir büyüklükte olması, kamusal donatıların ve ticari birimlerin tanımlı bir merkezde konumlandırılması, konut çeşitliliğinin sağlanması, mahalle birimi içerisinde yalnızca yayaların kullanımına ayrılmış yaya yollarının da bulunması, mahalle birimine hizmet eden iç yollarda hız düşürücü düzenlemelerin yapılması, toplu taşıma ile entegre, tüm birimlerde dengeli dağılım gösteren parklar ve açık alanlara yer verilmesi, yörenin peyzaj karakterini öne çıkarması, mahalle birimi içerisinde yer alan fonksiyonların yaya ve bisiklet yolları ile birbirine bağlanması, mekan tasarımında insan ölçeğine dikkat edilmesi ve barınma ve çalışma imkanlarının bir arada bulunması gibi prensipler doğrultusunda hareket etmek gerekmektedir.
İnsanlardaki aidiyet duygusunun gelişmesi, birbirleri ile çeşitli etkileşimlerde bulunabilmeleri ve bir mekanın mahalle niteliği kazanabilmesi için ise, diğer yerlerden ayrılan tarihi ve kültürel bir kimliğinin olması önemlidir.
Hatay, Türkiye’nin en eski yerleşimlerinden biridir. Sosyo-ekonomik bir bütün olarak Hatay/Dörtyol geleneksel mahalle dokusunun kurgulanmasında, Antakya’nın antik kent ve yerleşim dokusundan esinlenilmiştir. Helenistik Çağ’ı yansıtan, birbirine dik ve paralel caddelerle oluşan yapı adalarından meydana gelen ve “Hippodamos tarzı plan” olarak adlandırılan ızgara plan dokusu ile gelişmiş olan Antakya kentine benzer şekilde Dörtyol’da da grid sisteme dayalı ulaşım dokusu vurgulanmaktadır. Eski çağlardan bu yana, ızgara biçiminde gelişmiş ulaşım dokusu, kentin en belirgin kimlik özelliklerinden biridir.
Hatay kenti; geçirdiği tarihsel süreç içerisinde bulunduğu coğrafi konum itibariyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, bu medeniyetlerin çeşitli dini, etnik, kültürel zenginlikleriyle yoğrulmuştur. Kentin farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması, bu çeşitliliğin mekânsal izlerini barındırması açısından çok özgün bir kenttir.
Antik Çağ evlerinin bir avlu etrafında gelişen plan şeması asırlar geçmesine rağmen eski Antakya evlerinde de görülmektedir. Genellikle iki katlı, taş, kerpiç ve ahşap, sokak ile ilişkileri kısıtlı, dar ve çıkmaz sokaklar etrafında iç dünyası hakkında bilgi vermeyen yüksek, sağır duvarlarla çevrelenmiş Antakya evlerinin inşaları iki asır öncesine dayanmakta ve evlerde Anadolu mimarisi tarzında ahşap süslemeciliği ve işçiliği görülmektedir Avlular, uzun süren yaz mevsiminde, günlük hayatın büyük bir kısmının geçtiği evin sokak ile ilişkisini kuran, hacimleri birbirine bağlayan, bir toplanma ve dağıtım mekânı olarak “sofa” görevi yapar. Bu üstü açık mekân, Anadolu’nun diğer bölgelerindeki daha çok dikdörtgen kesme taşlarla kaplı olan avlular, yaz günlerinde sık sık yıkanarak, konutun içinde serin bir ortamın yaratılmasına imkân veren, ağaçlarla gölgelenmiş, üstü açık, ferah mekânlardır. Bu bölgenin iklim koşullarına uygun ve oldukça akılcı çözüm oluşturan avlular, bazen mermer veya desenli karo mozaik ya da dökme mozaik ile kaplı olabilirler.
Antakya’nın avlulu sisteme dayalı ve uzun, sağır, birbirine bakan cepheleri olan yapılaşma dokusu ise, kente ve mahallelere kimlik kazandıran bir başka öğedir. Eski dilde “havuş” da denilen uzun süren yaz mevsiminde, günlük hayatın büyük kısmının geçtiği evin sokak ile ilişkisini kuran, hacimleri bir birine bağlayan bir toplanma ve dağıtım mekanı olarak bir anlamda sofa görevi yapar. Dörtyol’da tasarlanan mahalle kurgusunda da, geleneksel kimliğin sürdürülmesi, aidiyet duygusu ile birlikte kentsel belleğin de canlandırılması için benzer bir yapılaşma dokusu geliştirilmiştir.
Tasarım süreci başlangıcında referans alınan eski kent planı (gridal kent sistemi), doğal dinamikler (hakim rüzgar, yönler, topografik eğilim) ile birleştirilerek mevcut tasarımın geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Gelecek düşünülerek, geçmişin yorumlanması ile elde edilen proje alana ait olma durumu ile özelleşmektedir. Ekolojik duyarlılıklar göz önünde bulundurularak hazırlanan tasarım üst ölçek planlamasında, hakim rüzgar yönüne açılan sokaklar, avlu içinde konumlanan havuzlar ve yeşil çatıları ile bölgenin iklimine uygun yapılaşmayı amaçlar. Ekolojik duyarlılığının yanında avlulu sistemde planlanan proje, kullanıcı profili de düşünülerek hazırlamıştır. Geleneksel yaşam biçimi düşünülerek hazırlanan konut planları, aile bireylerinin kendi mahremiyet sınırları içerisinde bir arada yaşamasını (bir avlu etrafında) hedefler. Birbirinden farklı büyüklük ve tipolojide çözülen konutlar, kullanıcı istekleri düşünülerek avlu etrafında sıralanmıştır. Bu sayede özel (konut), yarı özel (avlu) ve kamusal alan (sokak) geçişkenliği sağlanmıştır.
Akdeniz ikliminin hakim olduğu kent, batıdan İskenderun Körfezi doğudan Bozdağ ile sınırlanmıştır. Kuzey ve güney yönlerinden geçen Deliçay ve Kocaçay ile de Dörtyol’un dört tarafından doğal sistemler ile çevrildiği görülmektedir. Kenti çevreleyen bu ekosistemin kent içine taşınarak mahalle kurgusuna dahil edilmesi, doğal yapının sürekliliği ve iklimsel geçirgenlik açısından önem arz etmektedir.
Nitekim, kentin kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda gelişen ızgara planlı sokak dokusu da kış aylarında güneşin, yaz aylarında ise rüzgarın geçirgenliğini arttırarak iklimsel konforu sağlamaya elverişlidir.
Dörtyol 5 adet ticari merkeze sahip olmakla birlikte, merkezler kademelenmesine bakıldığında 1. Derece merkezi niteliği taşıyan alan, proje alanı ile kuzeybatı yönünde kesişim sağlamaktadır. Bu yönde proje alanının da merkezi bir nitelik kazanacağı ve kullanım yoğunluğunun artacağı öngörülmektedir. Bu sebeple mahalle kurgusu, Dörtyol Belediyesi ve 1. derece merkez de düşünülerek, bütüncül ve ziyaretçileri mahalle içerisine davet eden kapsayıcı bir meydan tasarımı ile birlikte ele alınmaktadır.
Dörtyol İlçesi, tarihi ve kültürel zenginliğinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de ülke coğrafyasında önemli bir yer tutan Hatay kentinde, yeşilin mavi ile buluştuğu bir noktada yer almaktadır. İlçenin batısında yer alan kıyı bölgeleri düz olmakla birlikte arazi doğuya doğru yükselmekte ve Amanos Dağları ile çevrelenmektedir. Yaklaşık 1500 m yüksekliklere ulaşan Amanos Dağları Dörtyol’un en yüksek noktası olup, kent parçasına farklı bir mikro-klima ve ekosistem zenginliği kazandırmaktadır.
Dörtyol, Hatay İl genelinde olduğu gibi Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz iklim tipinde, Yaz ayları sıcak ve kurak, Bahar ve Kış ayları ise ılık ve yağışlı geçmektedir. Yağışlar özellikle yağmur şeklinde görülmektedir. Mevsimsel yağışlar; Kış, Sonbahar, İlkbahar, Yaz, mevsimsel sıcaklık ise; Yaz, Sonbahar, İlkbahar, Kış olarak sıralanmaktadır. Bununla birlikte Dörtyol İlçesinde Yaz mevsiminde batı ve güneybatıdan, deniz yönünden esen, yaz rüzgarı olarak da bilinen serin meltemin etkisi görülmektedir.
Dörtyol, sahip olduğu iklimsel karakteristik ve özel coğrafyası nedeniyle zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. İlçe, Türkiye’deki önemli narenciye üretim alanlarından biri olmakla birlikte birçok endemik türe de ev sahipliği yapmaktadır. Amanos Dağlarının denize bakan yamaçlarında 4–5 metre boyunda, sert ve tüylü yapraklı bitkilerden oluşan makilik alanlar görülürken, yukarıya 1.200 metreye kadar çıkarken ibreli ve yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlara rastlanmaktadır. Bunlar genellikle çam ve meşe ormanlarıdır. Amanos Dağları, Türkiye florası içerisinde yer alan bitki cinslerinin yaklaşık olarak yarısını içermektedir. Ayrıca alan önemli kuş göçü koridorlarından birini oluşturmaktadır. Bu kapsamda bölgenin florası, birçok hayvan türüne yaşama, barınma ve beslenme ortamı oluşturmaktadır.
Şehrin önemli ovalarından olan ilçe merkezi, az engebelidir. İlçe merkezinden Deliçay (proje alanının kuzeyinde) ve Kocaçay (proje alanının güneyinde) geçmektedir. İlçe de bu derelerin meydana getirdiği birikinti konisi üzerinde yer almaktadır. Birikinti koni çökelleri doğusunda yer alan dağların etekleri boyunca izlenmektedir.
Proje ölçeğinde bakıldığında, Dörtyol İlçe merkezinde kalan alanın Akdeniz kıyı şeridinden yaklaşık 3.3 km, Amanos Dağı eteklerinden ise 2.7 km uzaklıkta yer aldığı ve mavi ile yeşilin birleştirici rolünü üstlendiği görülmektedir. Batı-doğu yönünde yaklaşık 1 km’lik bir alana sahip proje alanında, doğuya doğru hafif artan bir eğim görülmektedir. Alanın yaklaşık 300 metre güneyinden geçen Koca Çay, proje alanına ekolojik bir değer katmaktadır. Dağlardan gelen bu nehir merkezden geçerek kıyıya ulaşmakta ve körfezden Akdeniz ile buluşmaktadır. Çay, günümüzde yılın büyük kısmında kuru bir yatakla geçirmektedir. Bunun en önemli nedeni, sanayi ve tarım faaliyetlerinin olumsuz etkisidir.
Bunun yanı sıra proje alanı çevresindeki aktif yeşil alan varlığındaki azlık dikkat çekicidir. Proje alanı çevresinde az sayıda mahalle parkı, çocuk oyun parkı ve mesire alanına rastlanırken, yakın çevredeki en önemli yeşil dokuyu ise mezarlık alanları oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra Amanos Dağlarının yukarlarına doğru tırmanan sık orman dokusu dikkat çekmektedir.
Günümüzde Dörtyol İlçesi; kırsal alandan kentsel alana göçle yaşanan hızlı nüfus artışı, ilçenin sanayi ve tarım merkezi haline dönüşmesi, buna ek olarak turizm potansiyelinden dolayı özellikle artan ikinci konut yatırımlarının beraberinde düzensiz kentleşmeyi getirmesi sorunlarıyla karşı karşıyadır. Coğrafi konumu, flora özellikleri, su kaynakları ve mikro-klima özelliği ile kendine özgü bir doku oluşturan bölgenin yaşanan olumsuz gelişmelere karşı bozulmadan doğal kimliğini koruması ve sürdürülebilir peyzaj planlama yaklaşımlarıyla ele alınarak yaşam ve mekan kalitesi yüksek bir alan haline dönüşmesi önem taşımaktadır.
Hatay (Dörtyol) Mahalle Ulusal Mimari ve Kentsel Tasarım Projesinde, alanın konumu, topoğrafyası, mikro-kliması, mevcut ve çevre yeşil doku özellikleri, su kaynakları ilişkisi gibi mevcut değerleri dikkate alınarak sürdürülebilir, mimari değerlerle bütünleşmiş, estetik, engelli dostu, çevre ve yaşam kalitesinin ön planda tutulduğu bir peyzaj tasarımı benimsenmiştir.
Peyzaj yaklaşımında öncelikle koruma ve çevre ile bütünleştirme ilkeleri benimsenmiştir. Bu kapsamda proje sınırının kuzeydoğusunda ve kuzeybatısında yer alan mevcut bitki örtüsü (ağaç kitleleri) korunarak projedeki yeşil alan sistemine dahil edilmiştir. Projede, sınırın kuzeyinde yer alan Neşeli ve Stad Sokakları izlerini takip eden aksta yeşil koridorlar oluşturularak, güneyde bulunan pasif yeşil alan ile kuzeyde bulunan spor alanı arasında bütünleştirici bir düzenleme yapılmıştır. Bu iki yeşil koridor, projede doğu-batı doğrultusunda geçen, yaklaşık 1 km uzunluğundaki yeşil omurgaya bağlanmaktadır. Yeşil omurga yapraklı ağaçlardan oluşan alle (yol ağacı) aksıdır.
Yeşil omurga ve yeşil koridorlar, peyzaj tasarımında benimsenen bir diğer ilke olan sürdürülebilirlik yaklaşımına hizmet etmektedir. Bu akslar yağmur sularının bitkisel alanlara kontrollü bir şekilde yönlendirildiği biyolojik kalan sistemi ile (bioswale) oluşturulmuştur. Alanı baştan başa kat eden biyolojik kanal, toplar damar niteliğinde bir peyzaj elemanıdır. Tüm peyzaj dokusunu saran sistemde, otoparklardan, yollara kadar kanallar peyzaj tasarımının içine sokulmuştur. Bioswale sisteminde; yağmurlu dönemde yüzey suları açılan kanallarda toplanarak, burada yer alan vejetasyonla suyu temizlerken, kuru dönemde ise vejetasyon yeşil alan sistemine doğal güzelliği ve estetik değeriyle katkı sağlamaktadır. Bu sistemde endemik ve az bakım gerektiren bitkiler tercih edilmişken, bir yandan da oluşan ekosistem fauna çeşitliliğine neden olmakta, doğal habitatı iyileştirmektedir. Ülkemizde son dönemlerde yaşanan iklimsel değişimler, ani hava değişimleri ve sonucunda oluşan sel, taşkın gibi afetlerin önlenmesi için alt yapı sistemine yardımcı bir sistem olarak düşülebilecek olan bioswale, özellikle alan çevresindeki nehirlerde oluşabilecek taşkın durumlarında ve geçirimsiz yüzeylerden akan suların biriktirilmesinde sadece ekolojik ve estetik değil, fonksiyonel olarak da fayda sağlamaktadır. Biyolojik kanal, proje alanı içerisinde yine insan yapımı olan bir göletle sonlanmaktadır. Bu gölette biriken yağmur ve yüzey suları ile su ihtiyacının bir kısmının karşılanabilecek, bu şekilde su tüketimi azaltılarak ekonomik bir katkı da sağlanacaktır. Bunu yanı sıra biriken suyun Koca Çay’a deşarjı ile yazları kurak olan derenin su varlığını korunması sağlanabilecektir. Böylelikle oluşturulan biyolojik kanallar ile kent ekosistemine katkı sağlanması ve mikro-klima üzerinde iyileştirici bir işlev oluşturulması da mümkündür.
Projede yapısal ve mekânsal tasarımın tamamlayıcı öğesi olarak ele alınan yeşil alanların ayırıcı/bağlayıcı olarak kullanılması peyzaj tasarımında benimsenen bir diğer ilkedir. Bu kapsamda, proje alanında parselleştirilerek çözülen yeşil çatı-teraslı mimari kütleler, özel yeşil alanlar etrafında toplanmıştır. Her parselin etrafını da yeşil zeminler çevrelemiştir. Yaz mevsimde yaşanacak iklimsel olumsuzlukların bertaraf edilmesine yardımcı olacak teras ve çatı bahçeleri ile bir yandan kullanıcılara maksimum yeşil alan sağlama amacı güdülmüş, diğer bir yandan ise yapılaşmış çevrenin ekolojik kalitesinin yükselmesine de katkı sağlanmıştır. Birbirini tekrar eden bu yeşil alan sitemi içerisinde; çocuk oyun alanı, hobi bahçesi, su öğeleri, meydanlar, kafeler, gölgelik elemanlar, kent mobilyaları yer almaktadır. Yeşil alan bütünlüğünün göz önünde bulundurulduğu bu sistemin bitkisel dokusu için ise büyük tepe taçlı yapraklı ağaçlar ve geniş çim yüzeyler düşünülmüştür. Bu şekilde konut alanları arasında kurulan geleneksel yapı, özel yeşil alanlarda yaratılan toplanma-etkinlikkomşuluk ilişkilerinin yaşanacağı sosyal yapı ile bütünleşmiş olacaktır.
Projede; kamusal, yarı kamusal ve özel yeşil alan hiyerarşisi kurulmaya çalışılmıştır. Alanının batısında yer alan ve çevresinde kafe, kültürel tesis, kütüphane ve çarşı biriminin yer aldığı kamusal yeşil alan sistemi, gösteri, toplantı ve etkinliklere ev sahibi yapabilecek ölçülerde tasarlanmıştır. Burada kütüphane birimine doğru yükselen kot çim amfi ile çözülerek, daha doğal ve estetik bir yaklaşım benimsenmiştir. Çim amfi ile, insanlar için estetik ve cazip bulunan, sosyal birlikteliklere zemin hazırlayan bir kenstel aktivite alanı yaratılmak istenmiştir. Üstüne basmaya uygun yer örtücü bitkiler düşünülen çim amfide, yer yer gölgesinden faydalanılacak büyük tepe taçlı ağaçlar da yer alacaktır. Bunun yanı sıra alanda gölgelikler, küçük toplanma alanları, oturma birimleri, su öğesi gibi donatılara da yer verilecektir. Proje alanında yer alan eğitim birimi çevresinde, serbest çim yüzeyler, yaş gruplarına göre ayrılan çocuk kulüpleri, engelli çocuk parkları ve eğitici bahçeler düşünülmüştür. Proje alanının kuzeybatısında kalan spor biriminin çevresinde ise mevcut bitkisel doku korunarak oluşturulan pasif yeşil alanlar ve açık hava fitnes alanına yer verilmiştir.
Proje alanı içinde sirkülasyon ağı, yaya ve araç kullanımına göre ayrılmıştır. Alanda araç geçişini minimuma indirecek yaya öncelikli çözümlemelere gidilmiştir. Yaya yolları ana (6 m) ve tali (3 m) olarak ayrılmış ve bisiklet yolları (2 m) ile desteklenmiştir. Ayrıca tüm proje genelinde engelli ulaşımı ve kullanımını göz önünde bulunduran yaklaşımlar benimsenmiştir. Yaya yolları kenarlarında yürümeyi cazip kılacak şekilde bitkisel öğeler ve düzenlemeler yapılması, bunun yanı sıra pergolalar, oturma birimleri, çöp kutuları gibi kent mobilyalarına yer verilmesi önerilmektedir. Proje genelinde kullanılan kentsel mobilyaların doğru yerleştirilmesi, sayıca yeterli olması, güvenli, sağlıklı ve konforlu malzeme ve teknik ekipmandan oluşması çok önemlidir.
Bütün bunlara ek olarak proje genelinde peyzaj alanlarının her mevsim kullanıma uygun olabilecek şekilde iklimsel koşullar göz önünde bulundurularak planlamasına özen gösterilmiştir. Planlamanın bitkisel kısmında, yörenin ekolojik koşullarına ve fiziksel yapısına uyumlu bitkilendirme yapılması önerilmektedir. Bununla birlikte bitkilerin yöresel uyumu dışında işlevsel ve görsel yanları da dikkate alınmalıdır.
Projenin peyzaj tasarımı ve planlamasında gözetilen yaklaşımlar şu şekilde özetlenebilir: