Mimari Açıklama Raporu
Alevilerin toplumsal tarihini niteleyecek en çarpıcı husus belki de inançlarını hiçbir zaman özgürce yaşayamamış olmalarıdır. Bu toplum hemen her zaman kısıtlayıcı siyasal koşullarda kendini gizleme refleksiyle hareket etmiş ve kültürel geleneğini ağır bedeller ödeyerek sürdürebilmiştir. Artık günümüzde cemevlerinin daha kapsamlı ve çevresini de sosyal işlevleriyle ören çok amaçlı mekanlar olarak göstermesi gerektiğine inanmaktayız.
Önemli olan bu ibadethanelerin Alevi’lerin inançlarının bir parçası olarak sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan ,onların dünya görüşlerinin yansıtıldığı, sembolik ve simgesel değerlerin çok fazla abartılmadığı, mütevazi, insan ölçeğinde, doğaya ve çevreye saygılı tasarımların nasıl yaratılacağıdır.
” Yol bir sürek bin bir” deyişinde anlatıldığı gibi kendi içinde çok sesliliği barındıran, farklılıklara izin veren demokratik bir anlayışa sahip olan Alevilik ile ilgili bir yapı tasarlarken tipolojik bir yapı yaratmak yerine sürekli gelişim ve değişimi savunan, biçimsel formlar oluşturmadan yapılacağı yerin ne istediğine bağlı olacak bir tasarım oluşturmaya çalıştık.
Yukarıdaki kabulden yola çıkarak Aleviliğin ritüellerini karşılayacak bir yapı ile yapının yapılacağı yerin ne istediği arasındaki ilişkinin kurulması gerektiğine inanmaktayız. Bu yüzden tasarımımızı iki konu özelinden aktaracağız. Birincisi alanın-arazi içinde yerleşimin oluşması için fiziki ve beşeri coğrafya, ikinci meraklısı için alevi düşünceleri ile kurduğumuz bağlamsal bilgi.
Proje Alanı, kuzeyinde E5 karayolu, doğusunda küçükçekmece gölü, batısında büyükçekmece gölü ve güneyinde marmara denizinin olduğu bir yarım ada gibi davrananan parçanın içinde bulunmaktadır. Bu geniş alan özelikle e5 karayolunun etrafında sık yapılaşma ile güney bölgesine-marmara denizine doğru baskı yapmaktadır. Bu baskı şimdi olmasa bile zamanla proje alanımızı hatta projelendirmekte olan beylikdüzü yaşam vadisinide etkileyecektir. Bu yüzden proje alanımızın ve buradan güneye doğru olan boşlukların-yeşilin korunabilmesi için bu ölçekte bazı kararların verilmesini önemli bulmaktayız. Birinci olarak büyükçekmece gölü ile küçükçekmece gölü etrafındaki yeşil bantın ve beylikdüzü yaşam vadisi yeşil bantının kuzey güney doğrultusunda dikey olarak marmara denizine kadar indirilmesi gerektiğine inanmaktayız. İkinci olarak bu 2 göl arasında yarımada gibi davranan bu alanın marmaradenizine değme noktasında -sahilde doğu-batı doğrultusunda yatay bir yeşil bantın oluşturulması gerekmektedir. Üçüncü olarak da yarışma alanımızın kenarından da geçen ve bu yarımadayı kuzey güney olarak ikiye bölen 3.bir yeşil bantın kurulması gerekmektedir. Böylelikle kuzey-güney-doğu ve batı akslarında oluşturulan yeşil bantlarla bölge tariflenmeli daha sonra bu yeşil bantların aralarında imar alanları tariflenmelidir. Bizim alanımız ise bu yeşil aksların kesişim noktasında kaldığı için dikey yeşil bantın bir parçası olarak sürekliliğe katılacaktır.
Alana daha küçük ölçekde baktığımızda doğusunda beylikdüzü yaşam vadisi ve yeni yapılaşma alanları, batısında ve güneyinde parçalı -boşluklu eski yapılaşma alanı bulunmaktadır. Alan tam bir eşikte bulunmaktadır. Eski kent dokusunun-parçalı ve dağınık yerleşmenin korunması gerekliliğine inanmaktayız. Çünkü buralar insanların kendini ait hissedebilecekleri gerçek yaşam – mahallelerdir. Çok hızlı değişimi yaşadığımız şu günlerde unuttuğumuz en önemli kavramlardan birisi mahalle olgusudur. Daha insanca yaşamın olduğu mahalle kavramının içinde kalmayı alanımız tasarımında önemli bir olgu olarak kalması gerektiğine inanmaktayız. Tam bir eşikte bulunan arazimizin bir tarafının mahalle ölçeğinde kalması diğer tarafının ise zaten başlamış olan yeni kent dokusu olarak sürdürülmesi – yaşam vadisininde bir parçası olması olması gerektiğine inanmaktayız.
Alanımımızın yukarıda tariflediğimiz alan okuması doğrultusunda nasıl bir eşik yapısı olması gerektirdiğiyle ilgiledik. Bu yüzden 3 parçadan oluşan alanı düzgün duvarlarla tarifleyerek doğusundaki yeni kent dokusuna bir gönderme yapmasını, bu duvarların arasına bir birinden kopuk gibi duran kütleler yerleştirerek batısındaki eski kent dokusu-mahalleye gönderme yapmasını istedik. Böylelikle her iki farklı dokuyu alanımımızda üstü üste çakıştırarak oralı kılabildik.
Alan 3 parçadan oluşmaktadır. Cemevi alanı, Park ve Spor alanı. Buradaki en önemli sorun bu 3 parçanın birlikte ele alınması ve çevresiyle ilişkinin kurulması. Cem evi gibi kendi bütünselliğinde – sakinliğinde kalması gereken yapının park ve spor alanı gibi daha çok kamuya açık -gürültülü alanlarla ilişkisinin nasıl kurulucağı -tüm alanın bir bütün gibi nasıl davranacağı önemli bir sorun olarak ele aldık.
Bu sorunun çözümü için
1- a)Alanın kuzey rüzgarlarından korunaklı bir hale gelmesi ve manzaranın doğu tarafında olmasından dolayı alana içine dönük -manzaraya açık bir şema oluşturduk.. Bu şekilde yerleşme ile ayı zamada yaşam vadisi ile ilişki kurarak onun bir parçası olabilecektir.
b)Cem evi bir ibadet yapısı olarak kendi içinde sakinliğini oluşturmalıdır. Bilmekteyiz ki bu sakinlik şiirsel bir ifadeyi üzerinde taşıyacaktır. Yüzyıllardır baskı altıda kalan bu topluluk için Aynı zamanda korunaklı bir avlu yaratılmalıdır. Bu yüzden bu hisleride oluşturabilmesi için alana u biçiminde yerleşmeyi doğru buluyoruz.
2- a)Cem evi alanının diğer iki parçadan (spor alanı ve park) ve özellikle mahalleden de kopuk olmaması için kentsel okumanın bir parçası olacak duvarı birbirinden kaydırarak alanda bir iç avlu oluşturacak şekilde yerleştirdik. Duvarların alan etrafında dönercesine yerleşmesiyle aralarında yarattığı açılmalarla dış çevre-diğer iki alanla ilişki kurmasını sağladık.
b)Cemevleri ve alanı yüzyıllardır maruz kaldıkları saldırılardan dolayı kapalı bir kutu olmuştur. Temellerinde dünyavi ilkeleri barındıran bir inanç artık dış dünya ile temasının kurulması gerektiğine inanmaktayız. Oluşturulan duvarların birbirinden kayarcasına yerleşimi ile alan hem korunaklı hale getirilmiş hemde dış çevreyle temas kurması sağlanmıştır.
3- Tüm alanın birlikteliğini sağlayabilmek için cem evi alanında olşturduğumuz duvarlar fikrini parka ve spor alnınada taşıdık. Böylelikle Cemevi alanın yanlız değil bir bütün ile var olmasını – anıtsal değil yeşil bir alanın parçası olmasını sağladık. Aynı zamanda birbirine değmeyen duvarların arasındaki açılardan birbirleri ve çevreyle ilişkisini kurduk.
4- Tüm alandaki bu duvarlar yerleri itibari ile 3 bölüm ( cemevi alanı-spor alanı-park) oluşturdu. Dolayısıyla gürültülü alanlarla sakin kalması gereken cemevi alanını hem birbirinden ayırdı hemde birbirine bağladı. Cemevi alanının daha da sakin ve korunaklı kalabilmesi için aynı zamanda arazide eğimli yüzeylerle kot farkları yarattık. Bu kot farkının yaratılması ile Cemevi programının içeriğinde olan kültürevi bir alt kota alınarak ibadet mekanı ile daha çok kamusal kullanımın olacağı kültürevi alanı birbirinden ayırılmış oldu. Kültür evi alanı diğer kamusal alanlarla (park ve spor alanları) daha da iyi bir ilişkiye girmiş oldu. Yoğun otoparkın büyük bir kısmı ise üst kotun altında kapalı çözülerek görünmez kılındı.
5- a) Cemevi birimlerinin işlevine uygun olarak yerleşmesi ile alanlar daha da tanımlı hale getirildi. duvarlarla düzgün kent dokusuna – parçalı kütlelerle mahalle dokusuna gönderme yaptı. Duvarlar ve parçalı kütleler arasında çok sayıda meydanlar ve işlevine uygun alanlar oluştu.
b)Düşünsel olarak: Cem ayinlerinde en önemli alan meydanlardır. Burada kişi ile kişi, kişi ile toplum ve nihayet kişinin maddi manevi doğal çevresi ile cem olması, bir’liğe yetmesi vardır. Dahası, toplumun bizzat kendisinin cem olması ve bir’liğe yetmesi vardır ki, şekilsel olarak farklı meydanlarda ifadesini bulsa da özü hep aynıdır. Cem olmanın özü bütün bir maddi ve manevi yaşamda, ahlak insanı, ahlak toplumu olabilmektir. Yol dili ile söyleyecek olursak, “tek can tek nefes” olabilmektir. Onların yaşamlarının kendisi ahlaktır, çevreci ve doğacıdır. Bu yüzden kişi ile kişi ana cem meydanında, kişi ile toplum ve doğal çevre diğer açık meydanlarda cem olabilmektedir.
6-Cemevi işlev şeması
7-Cemevinin oluşması
a)Arazi çekme mesafeleri
b)Kentsel okuma ile gelen duvarlar
c)Ana cem meydanının yerleşmesi
d)Ana cem meydanının hem dışarıya kapanması hem açılması İÇ-DIŞ İLİŞKİNİN KURULMASI
Mimari olarak:Şunu bilmekteyiz ki cemevleri dışarıya kapalı hacimlerdir. Bunun en önemli nedeni yüzyıllar boyunca yapılan baskılar ve saldırılardır. Oysa artık bunun yıkılması gerekmektedir. Tabi ki bu hemen olamayacaktır. Ama arada bir durum yaratılabilir. Bu yüzden biz ana meydanın etrafında – onun bir köşesini tutacak şekilde birbirinden kopuk L duvarlarla sarmaladık.
Düşünsel olarak: Köşeleri tutan bu L duvarlar ana cem meydanının etrafında semaha durmuş gibidirler. Dış dünya ile değme noktasını oluşturmaktadırlar. Ana cem meydanına değen köşelerindeki 4 duvar 4 kapıyı temsil etmektedir. Bu köşelerdeki 4 duvar, uzantılarındaki L Yİ OLUŞTURAN DİĞER 4 DUVAR VE şeffaf yüzeyleri oluşturan diğer 4 yüzey ile toplam 12 yüzey 12 imamı temsil etmektedir. Ana meydan etrafında doğramaların dikmelerinden oluşan 40 bölünme ise 40 makamı temsil etmektedir. Ortaya çıkan sistem dar meydanı etrafıda semaha durmuş yüzeylerdir.
e)işlevlerin tanımlanması
Cem meydanına giriş kendisine göre batı tarafındaki dış meydandandır. ilk mekan giriş mekanıdır. Burası kuzey rüzgarlarına kapalı yarı açık bir alandır. Bu alandan güneyindeki ön avluya girilmektedir. bu alandan aynı zamanda muhabbet meydanınada giriş bulunmaktadır. Ön avluda Ayakkabılık , Dede odası, lokma odası ve 12 hizmetli odası bulunmaktadır. bu birimler muhabbet meydanı ile ana cem meydanı arasında bulunduğu için küçük muhabbet meydanınada hizmet verebilmektedir. Ön avludan dar bir geçitle ve eşikten geçilerek cemmeydanına girilmektedir. Eşiğin tam karşısında post makamı bulunmaktadır. postmakamı arkasında ve diğer dört köşe duvarlarında pano bulunmaktadır. Bu panolar cemevlerinin vazgeçilmezi fotoğrafların ve resimlerin asılma yerleridir. Cem meydanı duvarlar ve doğramalarla kapalı bir hacimdir. Bu hacimin tam ortasında tepe ışıklığı bulunmaktadır. Bu kapalı hacimler dışında ve dış köşe duvarları arasında kalan alanlar ise yeşil alan ve su havuzudur. Dönen duvarlar sayesinde dış dünya-doğa ve çevre ile ilişkisi kurulmuştur. Aynı zamanda dışarıdanda görünmemesi korunaklı hale getirilmesi sağlanmıştır. İçeriden dışarısı gözükebilmekte fakat dışardan içerisi gözükmemektedir.