ÖLÜM – YAŞAM ARAKESİTİNDE ETKİLEŞİMSEL ANI PEYZAJLARI
Anma mekânları, hatırlama ve unutma pratiğinin mekansallaştığı, bireysel ve kolektif hafızanın temsil edildiği ve geleceğe aktarıldığı etkileşim alanlarıdır. Bu nedenle de bu temsiliyetlerin mekânsal karşılığının zihinde yarattığı imgelemler ve bunun sonucunda oluşan hisler ise en belirgin iletişim biçimleridir.
Çalışmadaki temel yaklaşım bu bağlamda; geleneksel, anıtlar üzerinden kurgulanmış, anılar ile içselleşemeyen bir hafıza oluşturmak yerine; anılar ile nasıl ilişki kurulduğuna ve ne hissedildiğine odaklanır. Zihinde öznel tahayyüller uyandırmaya olanak sağlayan etkileşimsel bir deneyim platformu sunarak, daha özgür bir hafıza oluşturmaya çalışır. Buradan yola çıkarak Çanakkale Savaşları’nın en güçlü ve ayakta kalan kanıtı olarak Gelibolu peyzajının kendisini, kolektif hafızanın ana temsiliyet unsuru olarak ele alıp; geçmiş-bugün-gelecek arasında bağ kurduran, savaş coğrafyası ile saf doğa arasında aracılık yapan, birleştirici, aynı zamanda da deneyimleyen ile etkileşim içinde bulunan fiziki ve sosyal bir arayüz olarak kullanmak üzerinedir.
I- GELİBOLU TARİHİ ALANI (GETA) KONUMU, GENEL ÖZELLİKLERİ ve ETKİLEŞİM BÖLGESİ
“Çanakkale… Tarihi bir not defteri… Harbin gözle görülerek tutulan notları…” (Erduran, 2015).
Gelibolu Tarihi Alanı (GETA), Çanakkale İli’nin Avrupa Kıtası’ndaki parçası olan Gelibolu Yarımadası’nın güney ucunda konumlanmaktadır. Yaklaşık 33000 hektarlık bir alan kaplayan GETA; batı yönünden, Ege Denizi’nin kuzey doğu ucundan karaya doğru sokulan Saros Körfezi ve doğu yönünden ise 70 km uzunluğundaki Çanakkale Boğazı ile çevrelenmektedir (Gelibolu, 1997).
Avrupa ve Asya kıtalarının denizlerle ayrılan doğu ve batı uçlarının tutulduğu Anadolu ve Trakya yarımadalarını ayıran boğazlardan Çanakkale Boğazı’ında konumlanan GETA, tarihsel süreç içinde İstanbul Boğazı’nda olduğu gibi jeopolitik açıdan her dönemde önem taşımıştır (Şekil 1.).
Alan eski çağlardan bu yana çok yönlü etkileşimlerle önemini daima korumuştur. GETA’da mekânsal kullanım ve tasarım kararlarının geliştirilmesinde konumunun getirdiği bu çok katmanlı niteliklerin dikkate alınması ve alanın yakın çevresi ile etkileşiminde önem kazanacak etkileşim bölgesinin tanımlanması anlamlı olacaktır. Koruma statüsüne sahip alanların planlanmasında evrensel olarak geçerliliği olan “kademeli koruma yaklaşımı”nın da gerektirdiği gibi; mekânsal kullanım ve tasarım kararlarının geliştirilmesi sürecinde “Etkileşim Alanı”nın belirlenmesi, GETA’nın ve yakın çevresinin sahip olduğu tarihsel, sosyolojik ve doğal değerleri bakımından daha bütünsel bir yaklaşımla ele alınmasını sağlayacaktır.
Bu nedenle, çalışmadaki mekânsal kullanım kararları ile tasarım ilkelerine temel oluşturacak GETA’nın Etkileşim Alanı olarak iki bileşen dikkate alınmıştır. Bu bileşenlerden ilki; savaşın ve yer aldığı coğrafyanın bütünsel olarak dikkate alınmasını gerektiren karadaki etkileşim alanlarıdır ve bu alanlar GETA’nın kuzeydoğu yönünde devam eden Gelibolu Yarımadası’nın diğer kısmı ile; Boğaz’ın karşı yakasında kalan ve söz konusu savaşın eşzamanlı olarak yaşandığı ve izlerinin yer aldığı Anadolu kıyılarıdır (Şekil 2.). GETA Etkileşim Bölgesi’nin ikinci bileşeni ise deniz olmalıdır. Savaşın mekânsal izdüşümü dikkate alındığında denizin bir bileşen olarak önemi ortadadır. 1915 Çanakkale-Gelibolu Savaşı’nın denizde ve karada yaşanmış olması; denizden karada yaşananların algılanabilmesini, ya da tam tersi olarak karadan denizde yaşananların okunabilmesini sağlamak açısından önemlidir. 1915’te yaşanan savaşın her yönüyle anlaşılabilmesi için alanın denizden izlenmesini tavsiye eden araştırmalar da bu yaklaşımı desteklemektedir (Forrest, 2011). Gerek Çanakkale deniz muharebelerinde gerekse kara savaşlarında denizin rolü oldukça kritiktir.
Gerek Türkiye ve gerekse ANZAK ülkeleri bakımından Gelibolu savaşlarının anlamı çok yönlüdür. Bu nedenle özellikle Türkiye ile bu ülkeler arasında hükümetler düzeyinde savaşa dair paylaşılan ortak anma törenleri; her ne kadar halkın katılımını yeterli düzeyde içermese de; diğer ülkelerden daha farklı olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak bu noktada anma toplantılarına gelen yerli ya da yabancı ziyaretçilerin bölgede geçirdikleri zaman oldukça sınırlıdır. Bu nedenle alanın sunduğu anma biçimi çeşitliliği, diğer donate olanaklarının elverişliliği ile arttırılabileceğinden, planlama ve tasarım kararlarında dikkate alınması gerekmektedir.
II- GETA VE ETKİLEŞİM BÖLGESİNDE SAVAŞIN MORFOLOJİSİ
GETA’da yer alan yeni şehitliklere ilişkin mekânsal kullanım ve tasarım kararları geliştirilmeden evvel; alan ve etkileşim bölgesinin coğrafik nitelikleri ve savaşın mekânsal izdüşümleri irdelenerek savaşın morfolojisinin algılanmasının amaçlandığı bu analizde, gerek savunma tarafı gerekse saldıran tarafların mekândaki hareket alanları öne çıkarılmaya çalışılmıştır. Böylece hem mevcut hem de yeni şehitlik alanları ile yabancıların anma alanlarının savaş morfolojisi bağlamında ilişkilendirilmesi mümkün olacak ve yeni rotaların belirlenmesinde burada elde edilen bulgular ışığında kararlar geliştirilebilecektir. (Şekil 3.);
Koylar ve dere yataklarının oluşturduğu vadiler kanalıyla saldıran taraf kuvvetlerinin karadaki ilerleyişi, yarımadanın yüksek tepeleri ve görüş açısı bakımından uygun noktalarında konumlanan savunma alanları ile kontrol edilmeye çalışılmış olduğundan; Savaşın Morfolojisi paftasında öne çıkan alanlar olarak belirlenmiştir. Alanda belirlenecek rotalarda bu saptamaların kullanılması hedeflenmiştir.
III- GETA’NIN ÇOK-KATMANLI NİTELİKLERİ
“Mevsim bahar ve doğa Çanakkale’de insanlara, bütün şiddetiyle devam eden savaşa aldırmadan, tüm güzelliklerini sunuyor… Bir yanda ipek çilelerine benzeyen göz kamaştırıcı bir günbatımı; diğer yanda, Goncasuyu’nun üzerinde dolaşan bulutun küçücük, sevinç veren yağmur damlacıklarıyla çizdiği ebemkuşağı… Akşamın şiirsel anları bunlar…” (Erduran, 2015.) Tarihi, kültürel ve doğal miras anlamında alanın çok-katmanlı değerleri bir arada barındıran niteliğinin korunarak geliştirilmesi ilkesinden hareketle; GETA’nın nitelikleri detaylandırılmıştır. Bu kapsamda dikkate alınan nitelikler: Tarihsel, arkeolojik, doğal ve kentsel sit alanları, Alanın ve etkileşim bölgesinin savaş morfolojisine dayalı nitelikleri, Alanın ve etkileşim bölgesinin doğal değerler bakımından özellikleri, Alanın ve etkileşim bölgesinin ekonomik sektörler bakımından taşıdığı potansiyeller, Alanın ve etkileşim bölgesinin ulaşım ve erişme bakımından özellikleri ve taşıdığı potansiyeller, Mevcut şehitlikler/anıtlar ile yabancı mezarları/anıtları ile bütünleşecek yeni şehitliklere ilişkin ulaşım ve donatı değerlendirmeleri, Yeni Şehitlikler ve yakın çevresindeki (3 km yarıçapındaki) etkileşim alanında yer alan yerleşmelerin potansiyeli ve yer alan donatılar.
IV- GETA’DA MEKÂNSAL PLANLAMA İLKELERİ
“…Zaferleri ne kalem yazabilir ne de fırça resmedebilir; ancak burada bulunmakla, g.rülmekle hissedilir” (Erduran, 2015). GETA’nın çok-katmanlı değerlerinin ve savaşa dair tanıklığının çok yönlü olarak ele alınması ve tanıtılması amacıyla, gerek alana gelen ziyaretçiler gerekse geliştirilen AN Uygulaması ile sanal ziyaretçiye ulaşılması hedeflenmiştir. Alanın değerlerinin ve tanınırlığının, gerçek ve sanal ortam üzerinden farklı yollarla deneyimleyiciye erişmesi sağlanarak, savaştan yola çıkan, ancak barışa ve birleştiriciliğe doğru evrilen bir içerik önemsenmiştir.
GETA bütünündeki yaklaşımda olduğu gibi; yeni şehitlikler etrafında da bir etkileşim alanı belirleme ilkesel olarak uygun bulunmuştur. Yeni şehitliklerin 3 km yarıçaplı etki alanını dâhil ederek; şehitlikler ve yakın çevresindeki yerleşmelerin planlama kararlarıyla bütünleştirilebilmesine ve şehitliklerin yanı sıra mekânda hâlihazırda süregelen yaşama dair değerlendirme yapılmaktadır. GETA ve Etkileşim Bölgesi’nde bulunan yeni ve mevcut şehitlik alanlarının, alan genelindeki planlama ve tasarım kararları bakımından bütünleştirilmesi hedeflenmiştir (Şekil 5.).
Doğal Yapı
“Günbatımının son kırmızılıkları, gökyüzünün ruh okşayıcı renkleriyle dalgalanarak denizin doyulmaz güzellikteki parlak yüzüne yansımış. Her yer mutlak bir sessizlik içinde. Karşıda erguvaniliklere, sevimli leylaklara bürünmüş Kumkale…” (Erduran, 2015). Öncelikle GETA ve Etkileşim Bölgesi’nde doğal çevre verileri ile ilişkili olarak; alanın morfolojik verileri ve yarımada coğrafyası üzerindeki öncelikli sit alanları çıkarılmıştır (1. Derece Doğal, Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanları). Mevcut şehitlikler ile yeni şehitliklerin 3 km etkileşim alanında kalan bölümlerinin alan ziyaretçilerinin ilgisine sunulabilmesi için, özellikle AN Uygulaması’nda doğal, arkeolojik ve kentsel koruma değerlerine ilişkin verilerin paylaşımı sağlanmıştır. ÇATAB’ca hazırlanan 1/50000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı verileri planlama kararlarıyla bütünleştirilmiştir (ÇATAB, 2017). Alandaki vista noktaları, savaş sırasında da önem kazanan stratejik tepeler, kıyılar, orman ve verimli tarım alanları ile Yarımada’da simgeleşen zeytinlikler; gerek yaşanan savaşa dair tanıklıkları gerekse doğal çevrenin sunduğu potansiyeller olarak tasarım alanları çevresinde dikkate alınan değerlerdir.
Ulaşım / Erişilebilirlik ve Rotalar
“Çanakkale Boğaz’ını görmenin en iyi yolu elbetteki teknedendir” (Forrest, 2011). GETA’ya erişim açısından iki kritik nokta Çanakkale üzerinden olan bağlantı ile Eceabat ve İstanbul ile Tekirdağ üzerinden olan bağlantı ile Kilye’dir. Her iki erişim noktasında da mevcut ve yeni şehitliklere yönelik planlama ve tasarıma yönelik Alan Tanıtım Birimi ve AN Uygulaması’na erişim olabilecektir.
Alanda ulaşım ve erişimde dikkate alınabilecek araçlar toplu taşıma amaçlı “Gezi Otobüs Hattı”, Boğaz ve Ege kıyılarının da alan ile bütünleştirilmesini sağlayacak “Gezi Motoru Hattı”dır. GETA’da halihazırda da yaygın olarak kullanılan “Bisiklet Hattı” ile gezi tur otobüsleri yanı sıra özel araç ile erişim de dikkate alınmıştır.
Alanda belirlenen gezi rotalarında savaşın savunma ve saldırı taraflarının ayrımını hissettirmek amaçlanmış, yer yer kesişmeler ile de bütünleştirme ve birleştirme ilkesel olarak gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Rotalarda öne çıkan bir diğer konsept de anma rotasıdır. Şehitlikler, yabancı mezarları ve anıtları içeren bu rotada da ilke olarak saldıran ve savunan tarafları birleştirici nitelikler öne çıkacaktır. Savaş Morfolojisi analizinde irdelenen her iki tarafın karşı karşıya geldiği “Cephe Hatları” üzerinde bir arayüz olarak desteklenecek yürüyüş güzergâhları, deniz hattı gibi her iki tarafça birleştirici bir nitelik taşıyabilecektir. Peyzaj ve şehitlik alanlarının üzerinde görsel ve duyusal olumsuz etki yaratmamak amacıyla sınırlı sayıda park belirlenmiş, geniş otopark alanlarından kaçınılmıştır. Bu alanlarda mütevazı nitelikte servis kioskları tasarlanmıştır.
GETA’da Bugünkü Yaşam ile Bütünleşme
Gelibolu Yarımadası’nın tarihsel olarak taşıdığı misyona ek olarak; alanın doğal değerleri bağlamında taşıdığı potansiyellerden yola çıkılarak (bağ ve zeytin koridorları) alana özgü ve alanın ekonomik işlevselliğini koruma-kullanma dengesini gözeterek sağlayabilecek ve alanın gündelik yaşamını sürdürülebilir kılacak bölgesel gelişim koridorları ile ilişkilendirilmesi önerilmektedir.
Etaplama
Alanda yeni şehitliklerde gerçekleştirilecek planlama ve tasarım uygulamalarının GETA ile bütünleştirilmesinde iki alternatif üzerinden etaplama ele alınmıştır (Şekil 6.). I. Alternatifte mevcut şehitlikleri önceliklendiren yaklaşım özelliği taşımaktadır. Bu nedenle çekirdek alanı niteliği taşıyan merkezdeki yeni şehitliklerden başlayacak bir uygulama söz konusudur. Ardından alanın güney kısmının ve en son olarak yeni şehitliklerin uygulanması yaklaşımında, mevcut durumun devamlılığı hâkimdir.
II. Alternatif ise; Suvla Koyu ve Ece Limanı civarındaki yeni şehitliklerin bulunduğu alanı önceliklendirmektedir. Bu yaklaşımla; GETA bütünsel olarak tüm şehitlikleriyle belli düzeyde erişilebilirlik ve donatı olanaklarıyla daha dengeli olarak desteklenmiş olacaktır.
GETA’nın peyzaj karakterinde 4 ana coğrafi unsur tespit edilmiştir: Dere ve vadi içleri, makilik yamaçlar, kayalık yamaçlar ve tarla kenarları ve düzlükler. Bu 4 tipolojinin kendine özgü vejetasyon örtüsü ve morfolojik duruşu, yarımadadaki antropojen etkilerle birleştiğinde peyzaj kompozisyonu ve konfigürasyonu anlamında özgün desenler ortaya çıkmıştır. Bu desenler şehitliklerin bulundukları bölgeler ve etkileşim alanlarında yapılacak peyzaj onarımının tipini belirlemektedir (Şekil 7).
Temel yaklaşım kararları bağlamında her bir şehitlik için geliştirilen tasarım kararlarının şekillenmesinde; Şehitliklerin genel peyzaj karakteri, Bu karakterin sunduğu algısal durum, Erişilebilirlik, Anma eylemi ve ritüelleri, Sunulan deneyim ve sonucunda oluşan hisler ile Savaş zamanındaki fonksiyonu ve hikâyesi belirleyici olmuştur.
Bu parametreler ile alanların hangi alt başlıklarda nasıl bir araya geldiğinin analizi yapılmıştır. Böylece alanın bu temalarda merkezinde ortaklaşan tasarım dilinin ana unsurları ortaya çıkarılmıştır. Alanların her birine ait çıkarılan matris ise, tasnifleme ile ortaklaşan ya da belli alt kümelere ayrılan şehitliklerin her birinin nasıl özgün potansiyeller taşıdığını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda tasnif ortak dilin oluşmasını sağlarken, alan matrisi ise bu ortak dilin içinde şehitliklerin hangi özgün deneyimleri ziyaretçilere nasıl sunabileceğinin ilk adımı olmaktadır (Şekil 11).
Şehitliklerdeki başlıca unsur olan anma eylemi bir uçta pasif diğer uçta ise aktif katılımcı ritüelleri içeren geniş bir yelpazede ele alınmıştır. Geleneksel ve milli anma eylemlerinin hepsi alanların özgün karakterinden bağımsız eylemlerdir. Tasarlanan şehitlik alanları bu eylemler için gerekli fiziksel çevreyi yaratırken aynı zamanda da alana özgü anma eylemlerini de sunmaktadır. Her alanın tarih odaklı teması, peyzaj karakteri ve alan içi algısının yarattığı sentezden alan özgü anma eylemleri önerilmiş, yapılı ve doğal çevre de bu anma eylemine göre tasarlanmıştır.
Anma eylemi spektrumunun bir ucunda, ziyaretçilerin en pasif haliyle, durarak, düşünerek alanla ve yaşananlarla yüzleşmesi hedeflenmektedir. Buradaki amaç kalabalık halde gelinse bile, ziyaretçilerin her birinin alanda dolaşırken aynı zamanda kendi iç dünyasında da paralel bir yolculuğa çıkabilmesidir. Yelpazenin diğer tarafında ise; anma deneyiminin bir eyleme dönüşmesi durumu bulunmaktadır. Burada ziyaretçinin pasif durumdan etkin, hatta alanı dönüştürücü etkiye de sahip bir aktör haline gelmesi istenmektedir. Ziyaretçi artık sadece ziyaret etmemektedir, alanda bulunmasının fiziksel etkileri mekanı dönüştürmekte, bu fiziksel etki ziyaretçinin duygusal yapısında da kalıcı izler bırakmaktadır.
2 yorum
Bu kadar emeğin sonunda ‘Vietnam Şehitleri Anıtı’ nın ortaya çıkmış olması çok üzücü. Şimdi belki de malzemede ve formda yapılan bazı değişiklikleri göstererek bir benzerlik olmadığı iddia edilecek ama asıl aradığımız şey olan ‘özgün fikir’ deki bu benzerlik maalesef üzücü.
Bir konutun başka bir konuta benzemesi, bir ofis binasının başka bir ofis binasına benzemesi, bir kamu yapısının başka bir kamu yapısına benzemesi anlaşılabilecek bir konu. Sonuçta belirli işlevler belirli oluşumlara yönlendirebilir tasarımcıyı. Ayrıca insanların hafızalarında yer etmiş bazı tipolojileri değiştirmek çok mümkün olamayabilir. Fakat konu ‘Anıt Tasarımı’ olunca, bu kadar serbest davranılabilecek bir konuda bile bu tür benzerliklere rastlamak; bunun yalnızca bir tesadüf olabileceği ihtimalini ortadan kaldırmaya başlıyor.
Sayın jüri üyeleri de bu konuda bir problem görmemiş olacaklar ki; bu proje ödül grubunda yer bulabilmiş kendisine. Yine de emeğinize sağlık. Aşağıdaki linkten bahsettiğim anıtı görebilirsiniz.
https://goo.gl/jPwwiH
Şehitlere gerçekten üzülerek mi tasarlanıyor bunlar?
Şehitler nasıl ölüyorlar mesela? Bağırsakları ortalığa saçılıyor mu? Kafaları parçalanıp beyinleri çorak toprağa akmıyor mu? Tasarım verisi olmalı mı bunlar? Şehitleri anlayacaksak belki de olmalı…
Şehitler kimdir?
Anıta kim gelir, şehit yakınları mı yoksa bu objeleri görmek isteyen meraklı barbarlar mı?
İnandıkları şey uğruna mayınlara basıyorlar, çarpışıyorlar, annelerini arkalarında bırakıyorlar. Sevdikleri kadınları bırakıyorlar. Belki bu süre zarfında aldatılıyorlar. Sonra ölüyorlar belki. Belki çok aptalca ölüyorlar sohbet edip gülerken karşı siperden keskin nişancı kafalarını uçuruyor. Aynı hollywood filmlerindeki figüranlar gibi ölüyorlar belki. Arkadaşları üzülüp yas tutmak yerine lojistik destek talep ediyor sipere gömülüyorlar.
Sonra bu figüranlar gibi ölen askerlerin ruhu bu yarışmalardan haberdar oluyor. Haberdar olduğu gibi de hatıraları ve ıstıraplarıyla parçalanıp kainata saçılıyor.
Zeminde güzel projelerin önünde selfie çekilen hayat dolu Avrupalı barbarların figüran gibi ölen askerlerden daha acınası durumda olduğunu anladığınızda bu sefil yarışmaları hazırlamayı bırakacaksınız. Şu haliyle burada yapılan küstahlıktan ne derece tiksindiğimi anlatamayacak kadar aciz hissediyorum.