PROJE RAPORU
Her savaş tarihte birer çentik açar; toplumlarda “travma”, yüreklerde “yara”, yeryüzünde izlerini bırakarak. Savaş’ın imgesi yıkım, mekânsal karşılığı ise “harabe”dir hiç şüphesiz…
Bir oyuntu, bir niş, kalıcı bir yara izidir artık gezegen yüzeyinde, hatırlanan, hatırlatan. Noktasal bir obje olamaz karşılığı, deneyimlenebilir etkiye sahip bir mekân olmalıdır. anımsama, anma, algılama, saygı mekânı…
Özgür kalabilmek uğruna verilen mücadele ile Yurdun her yanındaki işgallere verilecek cevaba, Kurtuluş Savaşı’na ışık tutan, zamanın düşman kuvvet kumandanlarının bile saygı ile baktığı bir direniş öyküsü Antep’in Gazi’liğinin öyküsü… Her seferinde daha iyi hatırlanması gereken bu öykü özgürlüğün bedeli olmadığını, elde olan her şeyin özgürlüğe bedel olduğunu anlatır.
Bu Mücadelenin kahramanlarının bizlere bıraktığı en büyük miras özgürlüktür. O dönemi, o amansız mücadelenin(direnişin) kahramanlarını anmanın en iyi yolu da miraslarına sahip çıkmak, onu korumak ve gerektiğinde tekrar onun için mücadele etmekten geçer.
Kentte mevcutta var olan, döneme dair hafıza ve anıları canlı tutma-yaşatmaya yönelik yer isimleri, anıt, meydan, müze ve mekanları ile birlikte bir bütünlük içerisinde, yeni bir bakış açısı ile bu hafızayı kent dokusunun bir parçası haline getirme hedefi doğrultusunda, günümüz ve mücadele dönemi arasında kurulacak bilişsel bağı önemsedik. Bu bağın kurulmasında dönemin şartlarını, Kuva-yi Milliye ruhunu, savaşın dönüştürdüğü çevreyi, vatan ve yurttaşlık bilincini, özgürlüğe verilen önemi anlamanın yol gösterici olacağı kararıyla buradan yapılan çıkarımlar ile tasarımın anlam katmanlarını oluşturduk.
Yarışma kapsamında ele alacağımız tasarım da kentin bu kapsamdaki birikiminin tamamlayıcısı olacak bir deneyim mekânı ortaya koymayı hedeflemektedir.
Anlam/Bağlam/Tasarım
• Anlam:
Hedeflenen deneyim mekanının anlam eksenini bu mücadelenin en büyük ve yaşatılması gerekli mirası olan “Özgürlük”ten yola çıkarak geliştirdik. Öyle ki, sonuç ürün olarak ortaya çıkacak mekânın yarattığı ihtimaller ve atmosfer, özgürlük hissiyatını merkez almalı, pekiştirmeli, kutsamalı ve özgürlük uğruna verilen mücadelenin kodlarını barındırarak onu anlama ve anımsamaya imkân oluşturmalıydı.
Mekânın aynı zamanda bir temsil görevini de yerine getirmesi gerekliliğinden hareketle:
-Düşman işgaline karşı yapılan mücadelenin şartları,
-Kuva-yi Milliye ruhu,
-Savaşın dönüştürdüğü çevre ve yarattığı yıkım,
-Vatan ve yurttaşlık bilinci,
-“Gazi”Antep halkının fedakarca yaptığı yurt savunması,
kurtuluş mücadelesinin kodları ve tasarımda yer alacak temsiliyetler olarak belirlendi.
• Bağlam:
Gaziantep’te düşman işgaline karşı verilen mücadelenin kentteki izleri okunduğunda o döneme ait hafızayı koruma konusundaki bilinç, çaba ve hassasiyet görülecektir. Zira, o dönemin şartlarını ve verilen mücadelenin tarihsel akışını anlamada büyük imkân sunan panaroma müzesi, mücadele kahramanlarının isimlerinin yaşatıldığı anıtlar, semt ve sokak isimleri hafızayı koruma bilincinin önemli birer yansımasıdır.
Tasarım alanının müze ve anıtlara yakınlığı ön plana çıkan bir çevresel bağlam ilişkisi ortaya koymaktadır.
Tasarım alanı içerisindeki yerdeki en güçlü bağlamsal ilişkiyi Alleben deresi oluşturmaktadır. Mücadele kahramanlarından olan Şehit Kamil ve Şahin Bey in isimlerini taşıyan iki ilçenin arasından akan Alleben Deresi ile kentlinin teması içinde bulunduğu kanal itibari ile hayli kısıtlı durumdadır.
Su ögesinin anlam ile bütünleşmesi:
Dere ile kurulacak ilişkinin yalnızca bağlamsal eksende kalmayıp aynı zamanda suyun doğası irdelendiğinde mekân ve anlam kurgularını bütünleştiren bir imkân sağlayabileceği görülmüştür. İşgale karşı yapılan topyekûn mücadelenin bir tanığı olan Alleben deresi, yaşayan tarihsel bir bağ olarak o dönemi anlama ve anma yolunda önemli bir rehberdir. Bu rehberi ortaya çıkarmak, Alleben ile kurulan kentsel ilişkiyi yeniden canlandırmak bir tasarım hedefi olarak belirlenmiştir.
Aynı zamanda mekandaki su ögesinin, suyun insan doğası ile olan özdeşimi sonucu, düşünme ve anlama eylemine yapacağı katkı da göz önünde bulunmuştur. İnsanlık tarihinde su, her zaman belirleyici bir etmen olarak, değişimin, dönüşümün, akışın, başlangıcın ve bitişin simgesi durumundadır. Zaman zaman sakin, zaman zaman hırçın doğası ile su her daim özgür olmak ister ve varlığı insan için özgürlük gibi hayatidir.
Tasarlanacak olan bu mekânda hedeflenen, verilmek istenen mesajın objeleşmiş somut hali değil, bilişsel bir bağ, öznel bir mekân deneyimi sunmaktır.
• Tasarım:
Bağlam ve anlamın bahsedildiği şekilde ele alınışı ile birlikte alanda tekil bir anıt/obje tasarımından öte, anma eylemine yönelik bir kent mekânı üretilmesi hedeflendi. Tasarlanacak mekânın bu yaklaşımı en sade haliyle ortaya koyması bir gereklilik olarak kabul edildi.
Çevrede bulunan sirkülasyona çeperleri aracılığıyla eklemlenen, kentin bu noktasındaki yaya akışına -içinden geçmek zorunda bırakmaksızın- yeni bir alternatif oluşturan bir sirkülasyon önerisi getirildi. Alan içerisindeki sirkülasyon temel düzeyde belirlenerek kotlanma ile oluşan zemin hareketlerinden türetilmiş bir mekân kurgusu oluşturuldu. Zemin dönüşümü, basit bir modülerlik mantığıyla geometrik olarak bölümlendirilen kotlar arasındaki yüzeylerin en net hali ile ortaya konulduğu bir biçimde tasarlandı.
Böylelikle, zemin olarak algılanan, akışa izin veren, yönlendiren ama kısıtlamayan, duraksatan ama engellemeyen bir mekân deneyimi oluşturuldu.
Bu mekân;
-Yoğun kent sirkülasyonuna, geçirgen sınırları olan bir zemin niş olarak eklemlenir.
-Tüm kurgusunu zemin üzerinden geliştirerek ayrışık olmadan farklı olabilen, merak uyandıran bir algı yaratır.
-Kullanıcısını özür bırakan, duraksatan, içine çekilerek kentin yol açtığı algı yoğunluğunu arındıran, bir yandan da çevre ile olan ilişkiyi her zaman okunaklı seviyede tutan bir deneyim sunar.
-Sunduğu bu deneyim ile düşünceyi özgürleştiren bir mekân olma hedefine yönelir, genel anıt yaklaşımının aksine bakılan bir nokta değil, algılanan bir çevre oluşturur.
-Oluşturduğu çevreyi temellendiği mesajın bir deneyimi haline getirir; temsil ettiği değerleri, çevre ve kent yaşantısı ile tasarım yoluyla birleştirir.
Kullanıcısı için oluşturduğu çevrede bağlamı ile kurduğu ilişkiye ait referanslar oluşturur. Bu referanslar Anlam-Bağlam-Tasarım bütünlüğü ile var olur.
Özgürlük-Su-Hafıza-Mekan(Anlam-Bağlam-Tasarım):
Her yurttaşın içinde bulunan özgürlük ve onun için ortaya konulabilecek mücadele suyun doğasına yönelik yapılan iredelemeler neticesinde Alleben Deresinin suyu ile özdeşleştirilir. Su yüzeyi halkın mücadele gereği duyduğu, direniş ruhunun kıvılcımlarının oluştuğu “0” noktasını tanımlar.
Özgürlüğü koruma uğruna yapılan ilk başkaldırılar dere ile birleşen kotlar aracılığı ile aktarılır. Bu kotlanma su seviyesindeki değişime ayak uyduracak biçimde dere ile hem yüz ve iki ayrı kıyıdan başlayarak yükselir. Dere suyundaki dönemsel değişken seviyeler kare biçimli kotlanmalar ile ilişkilendiğinde dere yüzeyi ve tasarımdaki kotlanma, mekâna dinamik ve yaşan bir nitelik kazandırır.
Mücadele ruhunun nerede nasıl alevleneceği konusundaki ve başlangıç şartlarındaki belirsizlik mekânın dere ile kurduğu dinamik ilişki ile temsil edilir. Her seferinde daha yukarıya taşınan bu kotlanma giderek büyüyen ve belirginleşen karşı duruşu simgeler. İki farklı seviyede derenin iki yakasını birleştiren köprüler aracılığı ile bağlanan mekân, Gaziantep halkının düşman işgaline karşı olan direnişinin barındırdığı ruhun Kuva-yi Milliye’ye dönüşerek yurdu kucaklayışı ile özdeşleşir.
Her savaş, yeryüzü ve insanlık için bir travmaya dönüşür, ardında maddi ve manevi bir yıkım bırakır. Bu yıkım yaşandığı yerin, kentin çehresini değiştirir. Yapılar, meydanlar, sokaklar yaşanan bu yıkım ile tek bir ad alır: Harabe. Vatan savunmasında ve özgürlük mücadelesinde yıkılan evleri kendi mevzilerine dönüşen Gaziantep halkı için de bu durum en acı şekilde geçerliliğini sürdürür.
Harabelerin zemini parça parça, yolları da pusludur. Yürümek ve basacak yer bulmak zeminde yapılan bir keşfi gerektirir. Parçalı kotlanmalar ile mekânda sunulan deneyimin bir diğer yanı da bu zemin keşfidir.
Direniş kentin içinde süren bir savaştır. Bu savaş kent mekanını dönüştürür. Kent artık bir “harabe” dir. “Harabe” bir hafızayı yansıtır. Yaşanmış olanların mekansal sonucudur. Kent mekanının tuttuğu yasın biçimsel sonucudur. Bu bağlamda “harabe” hali yeniden yorumlanmış ve şu zamana ait bir üretimle dönüştürülmüştür. Zemindeki deformasyon dere kotuna ulaşmak adına üremiştir. Bu yöntemle fikri bütünlüğün toprağa köklerini salması hedeflenmiştir.
Özgürlük, vatan savunması, mücadele ruhu kavramlarını deneyime dönüştüren bu mekânda, harabeye dönüşen çevrede hasarlı da olsa ayakta kalan yapılara atfen “Hafıza Odaları” oluşturulmuştur. Bu odalara bir hasarı andıran, iç ve dış hiyerarşisini bozarak tavanda da ilerleyen bir yarıktan girilir. Odaların iç yüzleri fedakârca yapılan mücadelede yaşanan manevi kaybı ve bu fedakarlığın esas gayesi olan vatan savunmasını temsilen kan kırmızısı rengindedir. Bayrak ve kanın ortak rengi olan bu yüzeylere mücadele şehitlerinin adı yazılarak bir anlam bütünlüğü oluşturulmuştur.
Genel kompozisyonda “Hafıza Odaları” vakur ve kararlı duruşun hissiyatını taşırlar. Bu hissiyat bayrağın kan kırmızısı rengine yazılı şehitlerimizin isimleri ve aynı renkte yarıktan dışarı saçılan ışık ile güçlenir.
Gaziantep Halkının Vatan ve özgürlük için verdiği kahramanca mücadelenin şekillendirdiği bu mekân, başlangıç noktasını ve toplumsal hafızayı temsil eden su yüzeyinde yansır, onun içerisinde yerini alır.
Mekân, üst kısmında kent sirkülasyonuna bağlanarak içindeki anlam kurgusunu satıha yayar ve Kurtuluş Savaşının yöntemini tanımlayan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın “…o satıh bütün vatandır” sözü ile anlamsal bir özdeşim kurar.
Tarihimizdeki bu sürece baktığımızda gurur, hüzün ve minnetin yanında hep bir eksiklik hissedilir. Bu eksiklik, kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, topyekün işgale işgale duran halkın şehitleri ve gazileridir. Anma mekanının iki ayrı parçasını tanımlayan (ikiye ayıran) bir boşluk olan Alleben Deresi’nin yatağı da bu eksikliği yansıtır. İki eksiklik te anlam düzleminde, özgürce var olabilme gayesi üzerinde birleşir. Bu ilişkiyi güçlü kılan şey ise bu boşluğun tasarlanmamış olmasıdır. Onun varlığı elzemdir ve mekânın onun ile ilişkiyi canlandırılır, görülür ve deneyimlenebilir kılar.
Mekan, başta Gaziantep’in Kurtuluşu ve buna yönelik anma etkinlikleri olmak üzere birçok kamusal etkinliğe de olanak tanıyacak biçimde düşünülmüş/önerilmiş böylelikle kent ve kentli ile birçok farklı durum ve senaryoda ilişki kurabilmesi sağlanmıştır. Böylelikle mekanın anıtsal değeri arttırılmış ve imgesi güçlendirilmiştir.
Gaziantep in kurtuluşu ve o mücadelenin kahramanlarını anmak için bu tasarlanan bu mekanda, temsil ve anlam ilişkileri dikte etmeksizin özgürce sunulur, tam da mücadele kahramanlarının bizlere miras bıraktığı özgürlüğün gereği olarak…