PROJE RAPORU
Mimarlık dünyasının bugün -her zamankinden de fazla- tartışması gereken en acil konu eğitim. Üstelik yalnızca kuramsal açıdan değil, pek çok farklı yaklaşımla… Tartışma zemini bulabilen konular her ne kadar -kimi durumlar için ne yazık ki- bugünü ilgilendiren konuları işaret etse de, aslında sürdürülebilir ve yenilenebilir çözümleri sağlayacak politikalar yalnızca eğitimle ilgili atılacak sağlam adımlarla oluşturulabilir.
Özellikle son yılların bu açıdan farklı fırsatları, ihtimalleri ve ayrıca tehlikeleri barındırdığını öne sürmek yanlış olmaz. Sayıları her geçen gün artan mimarlık ve tasarım okulları bu bağlamda nasıl bir gelecek ihtimali sunuyor? Nicelik açısından takip edilmesi güç sayılara ulaşan bu okullar nitelik açısından umut veriyor mu?
Sayısız etmeni göz önüne almak gerekse de mimarlık okullarının vasıflı olması eğitmen ve öğrencilere bağlıdır. Ancak mimarlık eğitiminin kurgulanacağı hacimler de bu bağlamda etkin olabilir mi?
Bunlar ve bunlara benzer sorunsallarla biçimlendirdiğimiz Pamukkale Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi yalnızca bir okul olarak değil, aynı zamanda mimarlık ve tasarım kavramlarının yeni açılımlarla zenginleşeceği yaşam hacimleri olarak tasarlandı. En büyük ölçekten en küçük ölçeğe kadar muhtelif ayrıntılarla bütünleşen mekânlar, bugün inşa edilecek yapılar olsa da uzun vadede daha nitelikli bir yapılı çevre hayalinin somutlaşması olarak ifade edilebilir.
Pamukkale Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi tasarlanırken muhtelif açılımlar sunan somut ve soyut pek çok değer göz önüne alınmıştır. Proje raporu kapsamında yalnızca bu yaklaşımlardan daha güçlü olanlar yazıya dökülecektir.
Temel olarak, bazı sorular ve kavramların rehberliğinde tasarımın şekillendiği öne sürülebilir. Öncelikle yerleşkenin çevresiyle bütünlük kurması, hatta çevresine değer katması ana amaçlardan birisidir. Tasarımda az katlı alçak binalar tercih edilirken yapıların iki aşamada inşa edileceği de yapı kompozisyonunun çok parçalı yapısını belirleyen ana faktörlerdendir.
Mekânların tümü kullanıcılar arasındaki yatay hiyerarşi göz önüne alınarak biçimlendirilmiş, öğrenciler ve tasarım eğitimine odaklanan bir yaklaşımla planlar şekillendirilmiştir. Mekânsal bağlamda, işlevsel açıdan ve kullanıcılar noktasında sürdürülebilir bir fakülte yerleşkesi kurgusu geliştirme amacı güdülmüştür. Sirkülasyonun akıcı bir bütünlükle mekânlar arasındaki sürekliliği pekiştireceği açık plan çözümleri hedeflenirken, iç ve dış mekân yaşamının kucaklaşması amaçlanmıştır.
Tasarlanan yapılar bütününün üniversite yerleşkesi içinde konumlanacağı alana karar verilirken hâlihazırda yer alan yapılı çevre ve inşa edilecek Mimarlık ve Tasarım Fakültesi özelinde farklı etmenler göz önüne alınmıştır.
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi olarak tasarlanan binaların kentle bütünleşen ve kentsel örüntüyü devam ettirecek bir alanda yer alması istenmiştir. Bu nedenle yeni fakülte binaları Cengiz Bektaş’ın tasarladığı kentsel omurgaya eklemlenmiştir.
Ayrıca Pamukkale Üniversitesi’nin kuzeybatı köşesinde yer alan ağaçlık alanla kampusun güneyinde yer alan ve niteliksizleşme eğilimi gösteren orman alanının inşa edilecek fakülteyle bütünleştirilmesi hedeflenmiştir. Böylece Mimarlık ve Tasarım Fakültesi sayesinde yeşil alanların sürekli kılınması ve kentin gelişmesi nedeniyle sürekli tehlike altında olan orman alanlarının bu kuşakla güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Üniversite yönetiminin görüşlerine bağlı olarak üniversite yerleşkesinin kentlilere tamamen açılması ve böylelikle kentle kucaklaşması da ileride atılması düşünülen adımlar olarak sıralanabilir.
Ayrıca Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nin kampus içindeki noktasal bir müdahale olarak planlandığını düşünmek yanlış olur. Proje kapsamında önerilen koşu parkurları ve bisiklet yolları da, benzer şekilde yeşil alanları daha tanımlı kılmanın yanında, yeterince kullanılmadığı gözlemlenen üniversite spor alanlarının daha etkin kullanılması ve diğer fakülte ve birimlerle bütünleşmesi açısından önemlidir.
Orman alanları içinde tasarlanan küçük açık alanlar, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nin farklı bölümlerinin yapacağı atölye çalışmaları ve deneysel üretimler için kullanılabileceği gibi tüm üniversiteye hizmet edecek etkinlik alanları olarak da tahayyül edilebilir. Ayrıca fakülteden üniversiteye genişleyen ölçekte zemin kotunun daha nitelikli kılınması da önerinin temel yapıtaşlarından biri olarak anımsanmalıdır.
Sıralanan tüm bu önermeler neticesinde inşa edilecek fakülte binaları bütününün,
-Kentle bütünleşen ve kentsel kurguyu içine alarak onu güçlendirmeyi hedefleyen,
-Üniversite çevresindeki yeşil alanları kampus içinde sürekli kılarak daha tanımlı ve sürdürülebilir bir yapıyla tekrar ele alan,
-Üniversite yerleşkesinin dağınık biçimlenişini Mimarlık ve Tasarım Fakültesi odağında toparlayan,
-Pamukkale Üniversitesi’ni kentliler için daha erişilebilir ve davetkâr kılmak için kısa ve uzun vadede adımlar atmayı planlayan yaklaşımlar bütünüyle biçimlendirildiği savunulabilir.
Yerleşim kararlarıyla bütünleşik bir yaklaşımla biçimlendirilen yapı kompozisyonu, farklı açılımlar rehberliğinde irdelenebilir.
Üniversitedeki yapılı çevre gözlemlendiğinde oldukça düzensiz bir yapılaşma olduğu dikkat çekmektedir. Bu nedenle Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nin üniversite yerleşkesine yabancılaşmadan ama yine de kendi içinde akışkan bir bütünlük sunan bir habitat sunmasına özen gösterilmiştir.
İki aşamada inşa edilecek fakülte binalarının iki avlu etrafında kurgulandığı görülebilir. İlk aşamada birinci avlu etrafında üç bölüme ait binalar, ikinci aşamada diğer iki bölüme ait binaların inşa edilmesi öngörülmüştür.
Seçilen alandaki kot farkı kullanılarak zemin kotu kimi yerlerde iki buçuk metreye kadar düşürülmüştür. Zemin kat tamamen öğrenciler odaklı bir yaklaşımla biçimlendirilmiştir. Bu açıdan binaların zemin kotlarında stüdyolar ve öğrencilerin kullanacağı servis alanları yer alırken, avlularda -kampus içinde ne yazık ki yeterince planlanmamış- öğrencilerin birlikte vakit geçirebileceği açık alanları ve etkinlik alanları tasarlanmıştır.
Stüdyoların üstünde yer alan katta öğretim görevlilerinin yer aldığı birimlere köprülerle bağlanan derslikler yerleştirilmiştir.
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nin kalbi olarak değerlendirilmesi gereken stüdyolar tasarlanırken olabildiğince serbest bir anlayış benimsenmiştir. Bu açıdan gerektiğinde bölücü elemanlarla birbirinden kopartılabilen ama gerektiğinde ortak büyük alanlar olarak değerlendirilebilen, geçirgenliği öne çıkaran ve etkileşimi cesaretlendiren habitatlar oluşturulmuştur. Ayrıca çalışma alanlarına ek olarak, öğrencilerin diğer öncelikleri de göz önüne alınarak iç bahçeler, dinlenme alanları, mutfaklar da plana dâhil edildi. Farklı işlevler için kullanılacak hacimler arasında yer alan bölücü elemanlar ise yalnızca birer bölücü eleman olarak değil ancak Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’ndeki yaşamla bütünleşen ve ona cevap veren bir anlayışla şekillendirildi.
Daha önce de belirtildiği üzere Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’ndeki tüm yapıların ortak bir karakter sunmasına özen gösterilmiştir. Ancak muhtelif binaların farklı ayrıntılarla özelleşmesiyle görsel derinliğin güçlendirilmesinin de uygun olacağı öngörülmüştür. Bu açıdan teknik açıdan birbirine benzer ancak malzemelerle farklılaşan bir kurgu önerilmiştir.
Eğitmenler ve dekanlık yapıları için metal örgülerin kullanıldığı çift cidarlı bir cephe tasarımı geliştirilmiştir. Stüdyo ve dersliklerde de kayar panellerin yer aldığı benzer bir yaklaşım benimsenmiştir. İç mekanda sergi panoları olarak kullanılacak cephe elemanları dış mekânda ise Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’ne ait bölümlere göre farklılaşacaktır. Buna göre mimarlık bölümü için pişmiş toprak, iç mimarlık bölümü için ahşap, peyzaj mimarlığı için dikey bahçe, şehir ve bölge tasarımı için beton ve son olarak da endüstri ürünleri tasarımı için perfore metal kullanılabileceği düşünülmüştür. Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nin merkezinde yer alan oditoryum binasının cephesi ise metal levhalarla biçimlenecek ve güçlü bir görsel etkiye sahip olacaktır.
Yapıların tümünün çatısı yeşil çatılar olarak tasarlanmıştır. Geniş yüzeyli çatılar sayesinde yağmur suyunun toplanarak kullanıma geri kazandırılabileceği düşünülmüştür. Ayrıca üzerinde derslik bulunmayan binaların üzerindeki yeşil çatılar da öğrencilerin kullanımı için değerlendirilebilecektir.