Proje Raporu
Dünyanın geniş ölçekli sentaksı içinde farklı varlıklar kendilerini birbirlerine göre düzenlemektedir, kara denizle, insan çevresindeki her şeyle iletişim kurmaktadır. Benzerlik sıraları geldiğinde başka benzerlikleri sağlayan komşulukları dayatmaktadır. Kara ve su birbirine dolanmakta, farklı yaşam patikaları diğer yaşamlarla karışarak çakışmaktadır..
Varlık kendi varoluş olasılıklarının yanı sıra içinde bulunduğu doku katmanlaşması içinde geçmişe ve bugüne dair izlere de merak duyar. Müzeler tarihsel zaman algısının mekansallaştırılmasıdır, insanlığın retrospektifleridir.
Beşiktaş’taki deniz müzesi var olduğu coğrafya içinde sıkı bir şehir dokusundan ziyaretçileri ve diğer yaşam patikalarını karşılayarak içine alır ve bir ara yüz oluşturarak bunları bütünlüğünce denize ulaştırır.
Tasarım içten dışa bir yansımalar bütünüdür, tekrarlamalı sergi fragmanlarından yaşam bulur.
İçten, kapalı müze mekanı bize geçmişe dair izlerin yanı sıra çeşitli vista noktalarıyla boğaz, su ve İstanbul silüetini sunarken, transparan dış kabuk içerideki hareketin dışavurumu olarak sunulabilir. Bu bir bakıma insan hareketinin ve kesişen yaşam patikalarının cepheden algılanması ve derinlemesine bir görünürlüktür ki bir yüzey biçimi altında içinde bulunulan bu mekan bizden – gören ve seyreden- başkası değildir. Bu da bizim introspektifimizdir.
Gören miyiz, görülen miyiz? Anbean saf prizmatik kütle içinde içerik, biçim, çehre ve kimlik değiştiren yer görülen ile görenin bir olduğu tekrarlamalı terazilenmenin bütünüdür.
Yansıma ve yansıttığı arasında salınım yapan mekan, kendi iç akışkanlığını yaşamsal hareketlerden almakta, ikinci kapalı kabuk yüzeyindeki yırtıklar, kontrollü ve homojen ışığın saf hacmi ile müze mekanını aydınlatmaktadır..