Proje Raporu
1-TARİHİN SÜREKLİLİĞİ VE TEKİLLİKLER
Tarih, zamanın akışından bazı tekillikler çekip çıkaran ve bu tekilliklerin iç dinamiklerinin yanında birbirleri ile ilişkilerini de yapısal bütünlük bağlamında tartışan bir bilimdir. Biz, “Kronos’’ [1] zamanını tek mutlak zaman olarak algıladığımız için tarihi zincirin halkaları misali art arda eklenen anların sonucu olarak düşünmeye meyilliyiz. Böyle düşünmemizin nedeni; tarih biliminin araştırıcı ve aktarıcı karakterinden dolayı zamanı tekilliklere bölmesi ve zamanı bu tekilliklerin toplamı gibi sunmasıdır. İnsan zamanı bütün ve kesintisiz olarak deneyimler fakat deneyimlediği zamanın üzerine düşünürken ve onu aktarırken dilinin genetik özelliklerinden dolayı onu parçalara ayırır. Anlamın yüzeyde üretildiği tarih anlatısı bir süre sonra hiper gerçeklik olarak deneyimlenen bir simülasyon halini alır. Nesnelerden ve şeylerden bağımsız bir yüzey etkinliği olarak kalan tarih; derinliksiz, gerçek deneyime uzak ve gündelik hayata etki edemeyen katılaşmış olarak kalmaya mahkum olur. Nietzsche’nin Goethe’den aktardığı gibi:
“Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan doğruya canlandırıp (yaşamıma) bir şey katmadan bana yalnızca bilgi veren her şeyden nefret ediyorum.” (Nietzsche, 1874) [2]
Yüzeyde üretilen anlam koşulunu derinliklerde bulur. Tarih anlatısının gerçek deneyimle karşılaşma yerlerinden biri arkeolojik kazı alanlarıdır. Arkeolojik alanlar, farklı zamanları bugün de bir araya getirir ve farklanmaya açılan bir gelecek projeksiyonu yaratır. İnsan deneyimi, parçalara ayrılmış “kronos” zamanından ayrılıp geçmişe ve geleceğe sonsuzca bölünebilen bütünsel deneyimin zamanı “aion”[3]a ait olur. Tarih eğer zamanın yaşam üzerinde bıraktığı izleri takip etme ve okuma etkinliği ise arkeolojik araştırmalar, tarih etkinliğinin kentin ve insanın şimdisi ile tek beden olmasını sağlar.
2- YER – ALAEDDİN TEPESİ
Konya’nın tarihsel çekirdeğini oluşturan ve Konya şehri için tarihsel, kültürel ve simgesel öneme sahip Alaeddin Tepesi, Frig Dönemi’nden başlayarak Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine kadar olan mimari ve arkeolojik mirası katmanlar halinde bünyesinde barındıran bir höyüktür. Anadolu Selçuklu Devleti’nin iç kale yerleşmesi; günümüzde ise Konya şehrinin merkezinde yer alan ve şehir merkezi ile entegre olmuş önemli tarihi, doğal ve arkeolojik sit alanlarından biridir. Bünyesinde barındırdığı “Alaeddin Camii”, “II. Kılıçarslan Türbesi”, “Yarım Kümbet”, “II. Kılıçarslan Köşkü” ve açığa çıkartılan sur duvarlarıyla Ortaçağ Konya’sının iç kalesini simgelemekte; “Feritpaşa Su Deposu”, “Şehitlik Anıtı” ve “Torrance Binası” ile de yakın tarihe ait kültürel miras örneklerini sergilemektedir. [4]
Konya üst üste birçok farklı katmanın eş zamanlı olarak bir arada bulunduğu bir kenttir. Konya kentinin yaşamı Alaeddin Tepesinde başlamıştır. Bu tepe kentin uzamda yayılımının çekirdeği olmuştur. Tarih boyunca kentin hem fiziki hem de sosyokültürel gelişimini koşullandıran bu tepe aynı zamanda topolojik bir yapıya sahiptir. Kentin yatay yayılımı ile eş zamanlı olarak Friglerden başlayıp cumhuriyet dönemine kadar farklı katmanlar bu höyük-tepede bir araya gelmiştir. Alaeddin Höyüğü, kentin kendisinden doğması nedeniyle hem Konya’nın fiziki ve sosyal gelişimi hem de farklı dönemlerin sosyokültürel iklimlerinin kökenleri ile ilgili birçok bilgiyi kendisinde barındırmaktadır.
a- Değişim – Dönüşüm
Alaeddin Tepesi Frigler’e kadar giden bir tarihin yeri olarak oldukça önemli bir höyüktür. Tepe, tarih boyunca yönetim ve kültürel üretim noktası olmayı sürdürmüştür. Bölgedeki yaşamın çekirdeği olan tepe, aynı zamanda kültürün ve sanatın da taşıyıcısı olmuştur. 14. yüzyılda Mevlana Türbesi ve Dergahı ikinci bir merkez haline gelmiştir. Alaeddin Tepesi kültürel, sanatsal ve dini merkez olma kimliğini Mevlana Türbesi’ne devrettikten sonra yalnızca yönetim merkezi olarak kalmıştır. Kültür üretemeyen bir kent merkezinin uzun süre varlığını sürdürmesi mümkün olmamıştır. Buna rağmen 17. yüzyıla kadar aynı şekilde kalmıştır. 17. yy’dan sonra kentin hem yönetim hem de kültür merkezi Mevlana Türbesi ve çevresi olmuştur. Tepe 19. yy’a kadar büyük bir çöküntü alanı olarak varlığını sürdürmüştür. Modern dönem, kapitalist kentleşme pratikleri ile hayatın ürettiği tüm formların temel koşullayıcısı olmuştur. Konya kenti de bu gelişmelerden payına düşeni almıştır. 19.yy içerisinde ve erken cumhuriyet döneminde Alaeddin Tepesi büyük bir ekonomik ve sosyal kalkınma planının kentlerde yarattığı sert ve uzlaşmaz kentleşme politikalarının baskısı altında kalmıştır.
b- Çeper – Olay Ufku
17. yy’a kadar kentin gelişimini ve değişimini koşullayan Alaeddin Tepesi, daha sonra 19. yy’a kadar bir gerileme dönemine girmiştir. 19. yy’da kente tren yolunun gelmesi ile birlikte yeni bir döneme giren tepe, modern dönem agresif kentleşme pratiklerinin baskısı altında kalmıştır. Bu baskılar sonucunda sosyo-ekonomik değişimlerin yanında fiziksel olarak da değişmiştir. Dönemin logos eksenli derinlikten uzak genel düşünce iklimi Alaeddin Tepesinin evrimini de etkilemiştir. Yüzeylerin fethedilmesi üzerinden kendini gerçekleştiren bir dönemde Alaeddin Tepesi de bu düşünce ikliminden payına düşenleri almıştır. 19. yy’dan günümüze kadar neredeyse tüm dönüşüm ve değişimler tepenin çeperlerinde meydana gelmiştir. Alaeddin Tepesi tarih boyunca kendi içkinlik alanına sahip olmuştur. Bu içkinlik halinin yarattığı iç dinamizm ve atılımlar Konya’nın gelişimini koşullamıştır. Tepe, 19. yy’dan itibaren döneminin düşünce yapısının koşulladığı yüzeysel aşkın kentleşme politikalarının etkisiyle içkinlik düzlemini kaybetmiştir. Alaeddin Höyüğü, bir kara delik gibi içindeki her şeyi yutan ve her şeyin gerçekleştiği iki boyutlu bir olay ufku ile yetinen bir yıldızın çöküşünü andırmaktadır.
c- Modern Kentin Çatışması
“İşte kültürün bir tarih olmasının nihai nedeni de budur. Hayat, tine dönüştükçe, durmaksızın böylesi yapıtlar yaratır. Kendi kendine yeten, kalıcı, hatta zamandan bağımsız olma iddiası taşıyan yapılardır bunlar. Bunları, hayatın kuşandığı formlar olarak tanımlayabiliriz: hayat kendini ancak bu şekilde tinsel hayat olarak gösterebilir. Ama hayatın kendisi ara vermeksizin akmaya devam eder. Yarattığı her yeni varoluş formunda, dur durak bilmez hareketi, o formun kalıcılığıyla ya da zamandan bağımsız geçerliliğiyle çatışır. Hayatın kuvvetleri, ürettikleri her kültürel oluşumu er ya da geç aşındıracaktır. Bir form gelişimini tamamladığında, bir sonraki form çoktan onun altında biçimlenmeye başlamıştır ve kısa ya da uzun bir mücadelenin ardından mutlaka onun yerini alacaktır.” (Simmel, 1918)
Alaeddin Tepesi içkinlik düzlemini ve kültür üretme kimliğini kaybettiği için politik, sosyal ve ekonomik değişimlere direnememiştir. Çökmüş bir yıldız gibi yalnızca çeperlerinde yaşanan değişimlerle yüzeysel ve kimliksiz bir dönüşüm süreci yaşamak zorunda kalmıştır. Uzun yıllar boyunca çevresindeki yaşamın kurucusu ve kaynağı olan böylesine önemli bir yer artık kendi ürettiği yaşamın ve onun çeşitli formlarının baskısı altında kalmıştır.
d- Bütüncül Bellek – Topolojik Kent Hafızası
“Geçmiş ve şimdi iki ardışık anı değil, bir arada varolan, biri şimdi olan ve hep geçen, diğeri geçmiş olan ve hep varolan ama tüm şimdilerin geçmesini sağlayan iki öğeyi ifade eder. İşte bu anlamda, saf bir geçmiş, bir tür ‘’genel geçmiş’’ vardır: geçmiş şimdinin ardından gelmez, tersine şimdinin geçmesinin saf koşulu olarak şimdi tarafından varsayılır. Başka türlü söylersek, her şimdi geçmiş haline gönderme yapar.’’ (Deleuze, 1966)
Birçok farklı tarih katmanı Alaeddin Tepesinde bir arada bulunmaktadır. Palimsest bir yapıya sahip olan höyük Deleuze’ün Henri Bergson’dan aktardığı yukarda alıntıladığımız ontolojik bellek tanımına birebir uymaktadır. Tarih boyunca üst üste gelen birçok farklı kültür, medeniyet, din vb. beşerî unsurlar bir yerin belleğinde izler bırakır. Tekillikler ve olaylar farklı sıkışma derecelerinde belleğin her bir katmanına eklenir. Alaeddin Tepesi sadece metafor olarak değil tüm katmanlarının iç içe geçmiş hali ile gerçek anlamda ontolojik bir kent belleğidir.
3- İÇKİNLİK DÜZLEMİ – TARİHİ DENEYİM KATMANI – KATALİZÖR
Alaeddin tepesi tutarlı bir iç yaşantıya sahip bir merkez-çekirdek olarak varlığını çağlar boyunca sürdürmüştür. Her bir fiziki ya da metafizik tekillik tepenin kendi içsel dinamiklerine uygun olarak uzamda dağılmıştır. Tarihi-yatay ve topolojik-dikey dağılımlar, yeni ilişkiler, etkileşimler, çakışmalar ve kesişmeler herhangi bir aşkınlık mekanizmasının etkisi ile değil tamamen içsel kuvvetlerle organize edilmiştir. Kent merkezinin 17. yy’da Mevlana Türbesi ve çevresine kayması ile tepenin kentle kurduğu ilişki yalnızca dışsal ve derinliksiz bir şekilde çeperlerine hapsedildi. Önerimiz motivasyonunu Alaeddin Tepesi’nin içsel dinamizmini geri kazandırarak yeni karşılaşmalar ve etkileşim olanakları yaratma isteğinden almaktadır. Bu amaçla yeni bir katman olarak önerilen “Tarihi Farkındalık Katmanı” içkinlik düzlemini kurarak alanın topografik, tarihi, sosyal, beşeri ve rekreatif tüm katmanlarını şimdinin yaratıcı atılımında tekrar bir araya toplayabilecek kentsel bir katalizör olarak önerilmiştir.
Tepede şu anda kazı faaliyeti tamamlanmış 3 alan bulunmaktadır. Arkeolojik kazılarda ulaşılan tarihi aralıklar dikkate alındığında tepenin bütünü potansiyel bir arkeolojik alan olarak düşünülmelidir. Tamamlanan kazılar hali hazırda tepenin kentle kurduğu ilişkileri ve rekreatif kullanım alışkanlıklarını sekteye uğratmaktadır. Projede önerilen Tarihi Deneyim Katmanı aracılığı ile tepede yapılmış ve yapılacak olan tüm arkeolojik kazı faaliyetleri tepenin içkinlik alanına dahil edilecektir. Katalizör Ek, gelecekte potansiyel tüm kazı etkinliklerinin en başından sonuna kadar tüm süreçlere kendince dahil olabilecek esnek bir karakterde tasarlanmıştır.
a- Kazı Alanının Belirlenmesi ve Ön hazırlık – Katalizör Ek – STADION
“Bu meydanlar, sadece aralarında ölçülebilir bir mesafe olan konumlar olarak düşünülebilir; bu mesafe Yunancası “stadion” için her zaman bir yer açılmıştır ve bu da yalnızca konumlar aracılığıyla olmaktadır. Konumlar aracılığıyla yer açılmış mekân, kendi türünde bir mekândır. O bir mesafe, “Stadion” olarak mekândır; zaten “Stadion” kelimesinin Latincesi, yani “spatium” da, bir Ara mekândır. Böylece insanlar ve Şeyler arasındaki yakınlık ve uzaklık, yalnızca Uzaklıklar, Ara mekânın mesafeleri haline gelir.’’ (Heidegger, 1951)
Kazı alanı belirlendikten sonra alan parkın rekreatif kullanımını kesintiye uğratmayacak ve görsel kirlilik oluşturmayacak şekilde bazı seperasyon elemanları ile parkın geri kalanından yalıtılacaktır. Katalizör ek bu bölgenin bir sınırı olarak kalmaya devam edecektir. Kazı alanının Tarihi Deneyim Rotası ile ilişkisi aynı zamanda arkeolojik faaliyetlerin tüm süreçlerinin tepenin diğer kullanımlarına da temas edebilmesini sağlayacaktır. Kazı alanı ile katalizör ek arasındaki uzaklık, parkın gündelik kullanımı ile arkeolojik etkinliğin karşılaştığı ve kesiştiği bir -stadion- arayüzdür.
b- Bağlaç-İskele
Kazı alanı sınırlandırıldıktan sonra birçok farklı etkinliğin hem üreticisi hem koşullayanı hem de taşıyıcısı olması için Bağlaç-İskele kurulumu gerçekleşecektir. Arkeolojik kazı faaliyeti başlamadan önce gerekli olan kapalı mekanlar bu iskelenin bir paçası olacaktır. Tüm sürecin kontrolünü sağlayabilecek bir nakarat olarak düşünülen iskele aynı zamanda -stadion- Tarihi Deneyim Rotası ile arayüzün diğer sınırını oluşturacaktır. Kazı süresince çalışma alanının fiziksel konforunu sağlamak için gerekli olan örtü vb. sistemler de iskele ile bağlantılı şekilde üretilecektir. Açığa çıkan kalıntıların konservasyon süreçleri için ihtiyaç duyulan açık, yarı açık, kapalı mekanlar da bu iskele-strüktür tarafından sağlanmış olacaktır. Bağlaç-İskele, kazı bittikten sonra kazı alanının kentin ve tepenin gündelik yaşantısına dahil olabilmesini de sağlayacak esneklikte düşünülmüştür. Kazı bittikten sonra alanın ziyarete açılması, bilgilendirme ve toplanma etkinliklerine de alan açabilecek karakterde tasarlanmıştır. Aynı zamanda arkeolojik kalıntıları uygun yükseklik ve açılardan izlenmesine olanak sağlayacak biçimde tasarlanmıştır. Arkeolojik alan ve Tarihi Deneyim Rotası ile ilişkisi dışında Konya kenti için de interaktif bir nirengi noktası üretme potansiyelini taşımaktadır.
c- Stadion – Arayüz
Katalizör Ek-Tarihi Deneyim Rotası ile kazı alanları arasında oluşan Stadion-arayüz, kazı boyunca süreç hakkında kentliyi bilgilendirmek ve kentsel farkındalığa katkı vermek için çeşitli etkinlikler, yerleştirmeler ve enformasyon aktarımlarının gerçekleşmesine olanak sağlayacak biçimde kurgulanmıştır. Aynı zamanda arkeolojik süreçte de depolama, kategorize etme vb arkeolojik kazı etkinlikleri ile ilgili ihtiyaç duyulan servis mekanını da üretebilecektir.
d- Arkeoloji İstasyonu
Tasarımda, Alaeddin Tepesinin tarihi kimliğini canlandırmak için çok katmanlı ve alternatifli kullanımlar öngörülmüştür. Kazı alanlarına düzenlenen gezi etkinliklerinde veya tepenin gündelik kullanımında bilgilendirme, toplanma, geçici sergi, kalıcı sergi, seminer, eğitim vb. etkinliklerin yapılabilmesi için kapalı alan tasarlanmıştır. Bu etkinliklerin senenin 4 mevsimi kesintisiz sürerek tepenin tarihi kimlik üretimine katkı koyabilmesi amacıyla önerilmiştir. Bu istasyon aynı zamanda alanın yönetimi için de gerekli alt yapıyı sağlayacaktır. 1. Derece sit alanı yapılaşma kurallarına uygun olarak, kazı yapmadan, doğal eğimi kullanarak ve gerektiğinde sökülebilecek biçimde bulonlu çelik sistem olarak tasarlanmıştır. Bu yapılar aynı zamanda Katalizör Ek-Tarihi Deneyim Rotasının doğal bir parçası olacak ve rotanın süreklililiğini bozmayacak şekilde tasarlanmıştır. Kapalı mekanların çatıları Deneyim rotasından dolaysız ulaşılabilir durumdadır. Bu çatıların aynı zamanda panoramik bir bakı noktası olarak kullanılacağı öngörülmüştür.
e- Kent Durakları
Katalizör Ek-Tarihi Deneyim Rotası bir yandan Alaeddin Tepesinin içkinlik alanını kurarak ona dayanıklılık kazandırmaktadır. Diğer taraftan da Tepenin kentle ilişkisini kendince yeniden tariflemektedir. Hiçbir kent parçasının bağlamından kopuk incelenmesi mümkün değildir. Önerimizde alanla ilgili yaratılmaya çalışılan tarihi kimliğin bütüncül bir etkisi olması amaçlanmaktadır. Bu nedenle deneyim rotası üzerinde bazı duraklar organize edilmiştir. Bu duraklar Katalizör Ek-Tarihi Deneyim Rotasının tepenin etrafındaki İnce Minare Medrese, Karatay Medresesi, Gazi Mustafa Kemal Anadolu lisesi, Şazibey Camii, Tahir Paşa Camii, Atatürk müzesi, Ebuishak Kazeruni Türbesi, Aziz Pavlus Kilisesi, Asri Camii gibi tarihi eserleri ve Zafer Meydanı ve Kültür Park gibi önemli kentsel odak noktaları ile hem görsel hem enformatik hem de fiziki olarak ilişki kurmalarına aracılık etmektedir. Bunu yaparken bazı optik enstelasyonlardan ya da akıllı telefon aplikasyonlarından faydalanılacağı düşünülmüştür.
f- Arkeolojik Hacim Dolgusu
Arkeolojik kazı alanları konunun uzmanları dışındaki insanlar tarafından anlaşılması oldukça zor tarihi belgelerdir. Arkeolojik kalıntılar doğru bir planlama ile içerisinde bulunduğu çevre için büyük fırsatlar sunmaktadır. Alaeddin Höyüğü kent içerisindeki konumu gereği oldukça canlı bir kentsel yaşantı ile sarılmış durumdadır. Hem bir parçası olduğu Alaeddin Tepesinin rekreatif karakteri hem de çevresindeki kentsel yaşamın oldukça hareketli olması göz öznüne alınınca arkeolojik kazı etkinliği için bazı zorlukların varlığı göze çarpmaktadır. Önerimiz, arkeolojik alanları sadece bir fotoğraf diası gibi birbiri ardına sıralanmış imajlara indirgeyerek deneyimleten konvansiyonel gezi şemalarının aksine kalıntılarla yeni bir ilişkilenme biçimi önermektedir. Buluntunun ayakta olduğu dönemlere gönderme yaparak hacimleri düşünülebilir hale getirmektedir. Buluntu duvarların ara boşlukları çelik bir de kafes sisteminin arasına kırma taş dolgu yaparak uygun kotlara kadar doldurulmuştur. Bu dolgu sistemi, dolgu yüzeyleri ve duvar buluntularının arasında uygun mesafeler bırakılarak buluntulara zarar vermeden uygulanabilecektir. Bu dolguların aynı zamanda kalıntıların yüzeylerini çevre şartlarından koruyarak dayanıklılığını artıracağı da düşünülmüştür. Aynı zamanda kalıntıların arasında duraklama alanları, farklı gözlem alternatifleri ve bakı noktaları üretmektedir. Dolgular arkeolojik alanda olma deneyimini yeniden ve özgün bir biçimde üretirken bir yandan da kazı alanının kentsel imajına plastik bir etki kazandırmaktadır.
e- 2. Kılıçarslan Köşk Kalıntısı – Metafizik Miras
Alaeddin Tepesi’nin kuzey sınırında bulunan 2. Kılıçarslan Köşkü kalıntısı çok uzun süredir kent belleğinde yer almaktadır. Alandaki arkeolojik kazılar için de bir başlangıç noktası olan Köşk, alana tarihi karakterini kazandıran çok önemli bir kültür mirasıdır.1962 yılında üzerine koruyucu inşa edilen betonarme örtü 2010 yılında kaldırılmıştır. Tasarım sürecinde Köşk önemli bir tasarım problemi ve fırsatı olarak düşünülmüştür. Köşkten geriye kalanların ürettiği imgenin saflığı ve kusurluluğu tarih-bugün-gelecek arasındaki kırılgan ilişkinin metaforu olarak düşünülmüştür. Bu kırılgan imge, 40cmx40cm ve 80cmx80cm ölçülerindeki içi boş Çelik çerçevelerden oluşan küplerin köşkün eksik kısımlarının yerine geçmesinin yarattığı gerilimli bir imge ile idame edilmiştir. İçi boş küp-kafes modüller birbirlerine kaynak ile sabitlenmiştir. Köşkü, yağmur, kar vb. çevresel etkilerden korumak için orjinalinde döşemesinin olduğu kotta şeffaf bir platform inşa edilmiştir. Ayrıca kalıntıyı kuzey-kuzeydoğu yönünden esen hakim rüzgarlardan korumak için bu yönlerdeki modüllerin içerisine polikarbon paneller yerleştirilmiştir. Bu eklenti ile Selçuklu sanatındaki geometrik desen ve parçalı kolaj yapı üslupları arasında biçimsel bir bağ kurulmaya çalışılmıştır.
f- Torrence Binası
Tepede 1954 yılında inşa edilen Belediye Gazinosu zamanla işlevini yitirmiştir. Projemizde onaylı projesine uygun olarak konservatuar işlevini devam ettireceği düşünülmüştür. Konservatuar programının tepenin kültürel atmosferine ve rekreatif kimliğine katkı yapacağı öngörülmüştür. Katalizör Ek-Tarihi Deneyim Rotası’nın Torrance binası ile arasında oluşan uzaklık -stadion- arayüz bir açık hava sahnesi olarak tasarlanmıştır.
e- Ferit Paşa Su Deposu
1900 yılında kente su getirmek amacı ile Ferit Paşa tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra 1927 yılında arkasına betonarme su deposu yapılarak genişletilmiştir. Günümüze ulaşan Ferit Paşa Su Deposu döneminin kent kültürü ve yaşantısını alt yapı bağlamında yansıtan önemli bir tarihi mirastır. Endüstriyel yapılara has bir iç mekana sahip olan su deposu Tepenin kültürel üretimine katkı verecek şekilde restore edilerek çeşitli dijital sanat enstelasyonları vb etkinliklere ev sahipliği yapabilecek bir kurguda restore edilecektir.
Kültürel Miras Tabanlı Stratejik Yaklaşım Raporu
#Alâeddin Tepesi #Höyük #Arkeolojik Park #Yenilikçi Kamusal Mekan
Alâeddin Tepesi, Konya’nın tarihsel çekirdeğin çok katmanlı merkezini oluşturmaktadır. Tepe, Konya’nın tarih boyunca geçirdiği önemli değişimlerin izlerinin biriktiği çok katmanlı bir höyük olmasının yanı sıra aynı zamanda merkez konumuyla geçmişte ve bugün Konya şehrinin mekânsal ağlarının düğüm noktasıdır. Cadde ve sokakların birleştiği noktada rekreasyon alanları ile günümüz Konya’sının gündelik hayatında görünür bir yer kazanmışsa da, arkeolojik katmanları ve Konya tarihi için nasıl bir birikim barındırdığı aynı düzeyde görünür değildir. Bu nedenle Alaeddin Tepesi’nin arkeoloji, tarih, sanat tarihi gibi uzmanlıklarla açığa çıkarılan çok katmanlı anlamını ve değerini erişilebilir, anlaşılabilir, okunabilir, yaşanabilir kılacak bir koruma programı, tasarım ve yönetişim yaklaşımının geliştirilmesi bu alan özelinde önem kazanmaktadır. Bununla birlikte, günümüzde koruma ve kültürel miras kavramı bilimsel çevreler ya da karar vericiler kadar toplumun mirasa yüklediği değerin de anlaşılması, toplumun kültürel değeri atfettiği olguların da göz önüne alınmasını savunmaktadır (Avrupa Konseyi, 2005). Dolayısıyla, Alâeddin Tepesi’ne Konyalıların yüklediği anlamın da tespit edilmesi ve değerlendirilmesi aynı derecede önemlidir. Bu çerçevede 4 stratejik adım ve alt hedeflerden oluşan bir stratejik yaklaşım geliştirilmiştir.
1. Çok katmanlı bir alan olarak Alâeddin Tepesi’nde bütünleşik koruma yaklaşımı
Alâeddin Tepesi’nde yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları buradaki yerleşim tarihinin şimdilik günümüzden 4 bin yıl öncesinden başlayan arkeolojik katmanlar içerdiği belgelenmiştir (Akok, 1975: 222). Antik dönemleri hakkında henüz sınırlı veriye sahip olduğumuz Alâeddin Tepesi, Bizans Dönemi ardından Selçuklu döneminde 14. yüzyıla kadar Konya’nın tek merkezi olarak kalmıştır. 14.yüzyılda Mevlana Türbesi etrafında yeni bir merkez oluşmasına rağmen, Alâeddin Tepesi 17. yüzyıla kadar önemini korumuştur (Önge, 2015). 18. yüzyılda kenti ziyaret eden seyyahlar bölgenin harabe ve çöküntü alanı haline geldiğini kaydetmektedir. Alâeddin Tepesi, 19. yüzyıldan itibaren Konya’daki kentsel gelişmeden, cadde ve sokak ağlarından etkilenmeye başlamaktadır. Cumhuriyet dönemininin başlarında ise tepeye rekreasyon alanı katmanları eklenmiştir. Phryg Dönemi’nden itibaren çok katmanlı bir yapıda olan bu alan özetlediğimiz kronoloji içinde farklı kültürlerin izlerinin birbiri üzerine biriktiği bir Höyüktür.
Erken Cumhuriyet Dönemi’nde tepenin ağaçlandırılması ve rekreasyon alanı olarak düzenlenmesine yönelik çalışmalar arkeolojik katmanlar için tahrip edici olsa da günümüzde Konya için önemli kamusal alan işlevi ile Alâeddin Tepesi’nde ayrı bir katman oluşturmaktadır. Bu çok katmanlı höyük, doğal nitelikleri ve günümüzde kente entegre olmuş yeşil alan katmanlarıyla bir kültürel peyzaj niteliği sergilemektedir. Geçmişte kısmen arkeolojik katmanları ve kültürel peyzajı olumsuz etkileyen bu katmanın günlük kullanımı alanın arkeolojik değerlerinin Konyalılar’a sunulabilmesi için bir olanak olarak görülmelidir. Rekreasyon alanları ve arkeolojik katmanlar arasındaki diyalog Alâeddin Tepesi’nin bir “arkeolojik park” kimliği kazanabilmesini sağlayacaktır. Bu nedenle bütünleşik bir perspektifle ele alınması önem kazanmaktadır.
Hedef 1.1: Alâeddin Tepesi’ni Arkeolojik park olarak ele almak
Kazılarla açığa çıkarılan arkeolojik katmanların bilimsel çalışmaların konusu olmanın yanı sıra kentliye yerinde sergilenerek, geçmişe dair mekânsal deneyim edinmenin etkin bir yolu olarak alanın arkeolojik park potansiyeli odaklanılması hedeflenmektedir. Bu sayede kentin merkezinde, kent sakinleri ve ziyaretçiler kentin geçmişi, farklı kültürel katmanları hakkında bilgi edinme şansı bulacaktır. Bu hedefle geliştirdiğimiz, ve höyüğün üzerine hafifçe eklemlenerek dikdörtgen planlı çerçeve oluşturan strüktür ise bu çok katmanlı yapıyı daha erişilebilir, anlaşılabilir kılmak için önerdiğimiz yeni katmandır. Höyüğün çok katmanlı yapısını algılanabilir ve deneyimlenebilir kılan yeni bir katman önerisidir.
Hedef 1.2: Çok katmanlılık ile kültürel çeşitliliğin izlerini görünür kılmak
İç kale surları ve iç kale mahallesi Konya’nın kültürel çeşitliliğinin önemli verileridir. Ortaçağ kentinin kazılarla kısmen açığa çıkarılmış iç kale surlarındaki devşirme malzeme kullanımı,Eflatun Mescidi, iç kale mahallesi ve çevresinin Konya’nın kültürel çeşitliliğinden önemli izleri barındırdığı anlaşılmaktadır (Önge, 2015). Ancak, bu izlerin bir kısmı günümüze ulaşamamıştır. Konya’nın çekirdeğinde kültürel çeşitliliği derinlemesine anlatabilmek için günümüze ulaşamayan iç kale mahallesi, Eflatun Mescidi gibi katmanları ve alan hakkındaki verilerin gösterimi önem kazanmaktadır. Bu nedenle çok katmanlılığa odaklanarak günümüze ulaşan izler ve ulaşamayan izler için ayrı gösterim teknikleri geliştirerek tasarım yaklaşımına uyarlanması hedeflenmektedir. Böylece, Alâeddin Tepesi’nin mahalle katmanı, rekreasyon alanı katmanı gibi önemli değişimleri de algılanabilir olacak, Tepe’nin bugünkü görünümüyle geçmiş görünümleri arasındaki farklılıklar belirginleşecektir.
Hedef 1.3: Kültürel peyzaj içinde florayı korumak ve geliştirmek
Tarihi, doğal ve arkeolojik sit alanı olan alanda doğal özelliklerin korunması da bütünleşik korumanın bir başka katmanını oluşturmaktadır. Tepe üzerinde erken Cumhuriyet dönemindeki ağaçlandırmaların bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, yeni peyzaj düzenlemelerinde alanın arkeolojik katmanlarını gözeterek planlanması, Konya’nın iklim koşullarına göre yerel bitki türlerinin önceliklendirilmesi bütünleşik koruma kapsamında hedeflenmektedir.
2. Alâeddin Tepesi’nin tarihi kentsel ağlar içinde ele almak
Konya’nın tarihsel gelişimini iki dönemde incelersek; kentin kurulduğu, geliştiği, çeperine taşarak yayıldığı ilk dönemde tüm katmanların birikmesiyle höyükleşmiş Alaeddin Tepesi, tarihsel çekirdek olarak anlam kazandığı görülmektedir. Bu tarihsel çekirdek, sınırları dışında kentin gelişimine, dolayısıyla kentsel ağlarına yön vermiştir. İkinci dönem, Konya’nın büyüdüğü ve tarihsel çekirdeğinin kentin gelişimine yön veren etkinliği yitirerek çevresindeki kentsel ağların baskısıyla edilgen bir mekana dönüştüğü dönemdir. Bu dönemde giderek büyüyen, dönüşen Konya, ilk dönemin aksine, tarihsel çekirdeğinin formunu, işlevlerini dönüştürmeye başlamıştır. Bir başka deyişle, önce kentsel gelişimi etkileyen ve sonra kentsel gelişimde etkilenen bir merkez olarak Alâeddin Tepesi günümüzde, Konya’nın cadde ve sokak gibi kentsel ağlarının birleştiği bir düğüm noktası olmuştur. Bu nedenle kentsel ağların Alaeddin Tepesi’ndeki bağlantılarına referans vererek tepe ve kent arasındaki mekânsal ilişkilerinin görselleştirilmesi hedeflenmiştir. Böylece, Alâeddin Tepesi’nin kentsel mekândaki sembolik değeri görünürlük kazanacak, Konya’nın farklı konumlarındaki kültür varlıkları ile daha güçlü bir şekilde bağlanarak kent genelinde tarihi dokunun daha bütünleşik bir şekilde algılanması sağlanacaktır.
Hedef 2.1: Cadde ve sokak ağını kullanmak
Bu kapsamda Konya’nın cadde – sokak ağını kullanarak Alâeddin Tepesi odaklı ilişkiler kurmak için Alâeddin Tepesi’nden bu ağların izlenebileceği bakı noktaları ve bu bu bakı noktalarında Konya’nın tarihsel gelişiminin aktarılabileceği bilgilendirme öğeleri yerleştirilmesi planlanmıştır.
Hedef 2.2: Alâeddin Tepesi çevresindeki kültür varlıkları ile Tepe arasında ağları açığa çıkarmak
Alâeddin Tepesi’ni kentin mekansal ağlarına bağlamının bir diğer yolu olarak, tepe çevresindeki önemli anıtlar, Selçuklu yapılarının yine bakı noktaları ve bu noktalardaki bilgilendirme öğeleri ile anlatılması olarak belirlenmiştir. Böylece, Alâeddin Tepesi üzerinden sadece tepenin değil, aynı zamanda Konya’nın tarihi de tepenin merkezi görüş açısının kullanılmasıyla aktarılmış olacaktır.
Hedef 2.3: Tarihi savunma sisteminin izlerini kullanmak
Bu kapsamda bir diğer hedef Konya’nın günümüze ulaşamamış dış surları ile Alâeddin Tepesi sur ve kapıları arasında kentsel tasarım uygulamaları ile görünür hale getirilmiş bu rotalar aracılığıyla Konya’nın farklı noktalarında da fark edilir olmasını sağlamaktadır.
Hedef 2.4: Su mirasını izlemek
Su yolları, alt yapı sistemleri ve su yapılarının oluşturduğu mekânsal ağ Alâeddin Tepesi’nin kentsel bağlantılarını tarihsel bir perspektifle anlatmak, Tepe’nin kentle ilişkisini su mirasını kullanarak görünür kılmak için önemli bir olanak olarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda Konya’nın Alâeddin Tepesi’ne bağlanan tarihi su alt yapısı ve izlerinin görünürlüğünün sağlanması hedeflenmektedir. Bu kapsamda Ferit Paşa Su Deposu, Konya’nın su mirası konusunda bilgilendirme yapılacak bir alan ve ayrıca sergi vb geçici etkinlik için bir mekan olarak ele alınmıştır. Küresel ölçekte bir su krizinin eşiğinde su mirasını görünür kılarak, Konya’nın tarih boyunca suyu nasıl yönettiğine dair gömülü bilgiyi günümüze taşıyarak bu anlamda farkındalık oluşturmak önemli öğretici olanaklar sağlayacaktır.
3. Arkeolojik kazı alanlarının korunması ve sunumu
Bir arkeolojik alan olarak Alâeddin Tepesi için geliştirdiğimiz bütün tasarım öğeleri ile mevcut izlerin korunmasını ve alanın kullanıcılar, ziyaretçileri tarafından algılanabilir hale gelmesi amaçlanmaktadır. Mevcut kazı alanlarının gerek Alâeddin Tepesi’ne gerekse kent bütününü entegrasyonu önemli bir sorun olarak durmaktadır. Bu nedenle, bu alanlarda açığa çıkarılan kalıntıların korunması ve taşıdığı mesajların toplumla paylaşılması adına gerçekleştirilecek mekansal düzenlemelere ilişkin hedefler bu adımda derinleştirilmektedir. Bu doğrultuda arkeolojik alanlarda gerçekleştirilecek müdahalelere yönelik ilkeler gereği bu müdahalelerin geçmişi taklit etmeyen ancak uyumlu, kalıntılarla yarışmayan bir tasarım dilinde, geri sökülebilir uygulamalar olması planlanmıştır.
Hedef 3.1: Arkeolojik bulguların mekânsal bütünlüğünün algılanması
Arkeolojik bulgular mimari kalıntılar, küçük buluntular, insan, hayvan ve bitki kalıntıları gibi buluntularla bir bütün olarak geçmişi anlatan bir konteks oluşturmaktadır. Bu nedenle, Alâeddin Tepesi’ndeki arkeolojik katmanın sergilenmesinde mimari kalıntıların in-situ sunumunun taşınabilir bulguların asıllarının veya repliklarının da sergilenmesi önerilmektedir. Bu sayede arkeolojik katmanların anlamının topluma aktarımı daha bütünleşik bir görselleştirme aracılığıyla sağlanabilecektir. Arkeolojik konteks tasarım yaklaşımı içinde yer alacaktır. Bunun için alan içindeki mevcut üç kazı alanının da yörüngesinde bu alanlarda açığa çıkarılan buluntuların, replikalarının ya da dijital ikizlerinin uygun koşullarda sergilenebileceği mekânsal hacimler önerilmektedir. Ayrıca ziyaretçi merkezi de bu amaçla kullanılacak mekânlar arasındadır. Ziyaretçi merkezi ve kazı alanlarının sergileme hacimlerinin içeriği bütünleşik bir sergileme senaryosu ile kurgulanacaktır. Böylece kullanıcıların geçmişe dair deneyim yaşayabileceği mekânlar tek bir noktada değil alan bütünün de çeşitlenerek artacaktır.
Hedef 3.2: Arkeolojik veriler ile zamansal algının derinleştirilmesi
Alâeddin Tepesi ve çevresinde tespit edilen arkeolojik veriler Konya yerleşim tarihi hakkında geniş bir kronolojiden evreler sunmaktadır. 1941 yılında yapılan kazı çalışmaları ile alanın bir Höyük olduğu kanıtlanmıştır (Akok, 1975). Alâeddin Tepesi ve çevresindeki arkeolojik verilere göre alanın bilinen en erken tarihli yerleşim katmanının Phryg dönemine tarihlendirilmektedir (Akok, 1975). Kazı çalışmalarında Roma, Bizans dönemlerine ilişkin veriler de tespit edilmiştir. Bu dönemde kentin akropolisi olarak bu alanda agora, Zeus Tapınağı gibi yapıların varlığından söz edilmektedir (Moltke, 1960). Bizans dönemine surların yenilendiği, Selçuklu Döneminde bu sur sisteminin bir bölümünün saraya dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Alanda, Karamanoğulları, Osmanlı ve son olarak Cumhuriyet döneminin izleri bulunmaktadır.
Sonuç olarak bu arkeolojik veriler ile Konya yerleşim tarihi hakkında MÖ. 1. binden başlayan geniş kronolojinin kentlinin ve ziyaretçilerinin kente dair zaman algısının derinleştirilebilmesi önemli bir olanaktır. Bu kapsamda alanın höyük kimliğinin, tarihsel çekirdek niteliğinin kentsel arkeoloji bağlamında yerleşim tarihini anlatılması için değerlendirilmesi hedeflenmektedir.
Hedef 3.3: Toprağın altındaki ve üstündeki arkeolojinin bütünlüğünün algılanması
Arkeolojik kazı alanlarının korunması ve sunumu bağlamında bir diğer hedefimiz kazı alanlarında açığa çıkarılan kalıntıların mimari dokunun yüzeydeki çağdaşları anıtlarla ilişkisinin yeniden kurulmasıdır. Bu bağlamda alanda geliştirilen gezinti strüktürü aracılığıyla kazı alanlarında açığa çıkarılan kalıntıları ile Konya Alâeddin Camii ve kümbetlerin görsel bütünlüklü olarak algılanmasının sağlanması hedeflenmiştir.
Hedef 3.4: Kazı alanları ve açığa çıkarılan izlerin sunumu
Kazı çalışmaları sonucunda Alâeddin Tepesi savunma sisteminin Roma dönemine tarihlenen temelleri tespit edilmiştir. Selçuklu döneminde bu sur ve burçların bir bölümünün yeniden değerlendirilerek saraya dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Bununla birlikte yer yer devşirme malzeme kullanımı görülen Selçuklu katmanı, Konya’nın kültürel çeşitliliğinin izlerini de sergilemektedir. Çok evreli yapılarıyla dikkat çeken saray kalıntıları şu ana kadar yapılan kazı çalışmalarına göre II. Kılıçarslan Köşkü, Batı köşk, kuzey beden duvarı, saraya ait mekanlar ve saray çevre duvarı olmak üzere dört bölüm tanımlanmıştır (Çelebi, 2021). Ayrıca, Selçuklu Döneminde köşek dönüştürülen 2 burç dışında 5 burç ve sur duvarı kalıntısı açığa çıkarılmıştır. Alanda tasarlanacak gezinti strüktürü ve parçalı üst örtü sisteminin bu kalıntıların kendi içindeki mekansal bütünlüğü ve çok evreli yapısının algılanabilir kılması hedeflenmektedir.
Hedef 3.5: II. Kılıçarslan Köşkü’nün korunması, algılanması ve anlatılması
II. Kılıçarslan Köşkü, kalıntının zaman içinde kentin kolektif belleğinde salt kalıntı hali, betonarme koruma örtülü hali ve günümüzdeki çelik konstrüksiyonlu rekonstrüktif kılıfı olmak üzere değişken bir görünümle yer almıştır. Selçuklu sarayı ve sur sisteminin günümüze ulaşan en önemli belgelerinden biri olan bu anıtsal kalıntı, aynı zamanda koruma açısından oldukça kırılgan bir yapıdadır. Bununla birlikte Alâeddin Tepesi’nin kültürel peyzajında Alâeddin cami, kümbetler ve çevresindeki diğer arkeolojik kalıntılarla birlikte önemli bir odak oluşturmaktadır.
Kazı çalışmaları sırasında Kılıçarslan Köşküne ait ve düştüğü yerde açığa çıkarılan tuğla örgü konsol blokları, alçı kabartma ve çini parçaları köşkün özgün bezeme programının önemli ipuçlarıdır(Çelebi, 2021). Bununla birlikte 13. yüzyıldan itibaren seyyahlar kale ve köşke dair kayıtları günümüze ulaşmış tarihsel verilerdir (Erdemir, 2021). Bu arkeolojik buluntuların ve tarihi belgelerin köşk ve arkeolojik katmanları ile ilişkisini koparmadan açığa çıkarıldığı alanda sergilenmesi, yapının görsel bütünlüğünün yerinde algılanabilmesine önemli katkı sağlayacaktır. Bununla birlikte alçı kabartma ve çini parçaları gibi bezeme detaylarının yine bu alanda uygun güvenlik ve iklimlendirme koşulları ile sergilenebilmesi, yapının farklı dönemlerdeki halini betimleyen tarihi belgelerden alıntılar ve görsel malzeme ile bütünleşik olarak tasarlandığında Kılıç Arslan Köşkü özelinden önemli bir bilgilendirme olanağı sağlamaktadır. Bu kapsamda günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan aslan heykelinin ya da replikasının in situ konumda sergilenmesi önerilmektedir. Bu hedefte II. Kılıçaraslan köşkü için sunulan yaklaşımla yapının mimarlık ve sanat tarihi boyutu arkeolojik verilerle yerinde sergilenebilecek, tarihsel verilerle inşa ve harabeleşme süreci anlatılabilecektir.
Selçuklu döneminde bir bölümü Saraya dönüştürülen savunma sisteminin diğer bileşenleri batı köşkü ve sur duvarlarının II. Kılıçaraslan Köşkü ile bütünlüğünün alandaki tasarım kararlarına yansıtılmasına ayrıca önem verilmektedir.
Tüm bu nitelikleri ile bu anıtsal kalıntının korunması, üzerindeki detayların, zamanın bıraktığı izlerin, anlamının anlatılması, geçmişteki görüntüsünü taklit etmeden kalıntı halini korumanın ancak zaman içerisindeki değişimlerinin ve bütün halini algılanabilir kılacak bir koruma ve tasarım anlayışı aranması hedeflenmiştir.
Hedef 3.6: Günümüze ulaşamayan izleri işaretlemek
Alâeddin Tepesi’nde zaman içinde yıkılan, günümüze ulaşamayan, kaybolan izlere dair veriler de arkeolojik katmanların bir parçası olarak kabul edilmiştir. Katmanların bütünlük içinde günümüz diliyle anlatılabilmesi için varlığı belgelenmiş, ancak günümüze ulaşamayan izlere yeni izlerle referans verilmesi hedeflenmiştir.
Hedef 3.7: Geleceğin Arkeolojik Araştırma ve Kazı Çalışmalarına Yönelik İhtiyaçlarına Hazır Olmak
Mevcut kazı alanları dışında arkeolojik kazı alanlarının genişlemesi salt bir tasarım kararı olarak ele alınmamaktadır. Ancak, bir höyük olarak Alâeddin Tepesi’nde, bilimsel gelişmeler ve ihtiyaçlar dâhilinde, uzman paydaşların hedefleri doğrultusunda gelecekte alanda farklı sorulara yanıt arayan arkeolojik kazı çalışmalarını gerçekleştirilebileceği öngörülmektedir. Bu gereklilikler bir arkeolojik araştırma planı çerçevesinde ele alınmalıdır (ICOMOS, 2017). Potansiyel arkeolojik kazıların gelecekte, alanın kullanım programına ve peyzaj bütünündeki tasarımıyla uyumlu olması, kazı alanlarının alan bütününden soyutlanmaması bir tasarım problemi olarak ele alınmıştır. Bu nedenle arkeolojik kazı çalışmaları için alana özgü bir altyapı ve donanımı sağlayacak geçici, tekrar kurulabilir, taşınabilir strüktürler tasarlanmıştır. Taşınabilir kazı evi (laboratuvar, depo, atölye birimleri), arkeolojik kazı çalışmaları sırasında güneş, yağmur gibi etkenlerden korunmak için çalışma amaçlı geçici üst örtüler, güvenlik çitlerinin ortak bir tasarım dilinde bu ihtiyaca yönelik olarak tasarlanmıştır. Ayrıca, bu kazı sırasında çalışma hakkında bilgilendirmeyi sağlayacak güncellenebilir bilgi panoları da bu kapsamda önerilmektedir. Kazılarla açığa çıkarılacak arkeolojik kalıntıların malzeme, teknik, statik nedenler ve iklim koşulları doğrultusunda değerlendirilebilecek koruma amaçlı üst örtü, destek vb. ihtiyaçların da alan bütününde tekrarlanabilecek sürdürülebilir bir ortak tasarım diline sahip olması amaçlanmıştır.
Hedef 3.7: Geçmiş arkeolojik kazı ve araştırmaları, koruma projelerini anlatmak
Alâeddin Tepesi’nde 1930’lardan itibaren alanı anlamaya amaçlayan farklı kazı ve araştırmaların gerçekleştirilmiştir, betonarme koruyucu örtü gibi çeşitli koruma projeleri geliştirilmiştir. Bu çalışmaların Tepe’nin kültürel katmanları arasında kabul edilerek Ziyaretçiye Alâeddin Tepesinin araştırma ve koruma süreçlerinin anlatılması hedeflenmektedir.
Hedef 3.8: Geleceğin Arkeolojik Araştırma ve Kazı Çalışmalarına Yönelik İhtiyaçlarına Hazır Olmak
Mevcut kazı alanları dışında arkeolojik kazı alanlarının genişlemesi salt bir tasarım kararı olarak ele alınmamaktadır. Ancak, bir höyük olarak Alâeddin Tepesi’nde, bilimsel gelişmeler ve ihtiyaçlar dâhilinde, uzman paydaşların hedefleri doğrultusunda gelecekte alanda farklı sorulara yanıt arayan arkeolojik kazı çalışmalarını gerçekleştirilebileceği öngörülmektedir. Bu gereklilikler bir arkeolojik araştırma planı çerçevesinde ele alınmalıdır (ICOMOS, 2017). Potansiyel arkeolojik kazıların gelecekte, alanın kullanım programına ve peyzaj bütünündeki tasarımıyla uyumlu olması, kazı alanlarının alan bütününden soyutlanmaması bir tasarım problemi olarak ele alınmıştır. Bu nedenle arkeolojik kazı çalışmaları için alana özgü bir altyapı ve donanımı sağlayacak geçici, tekrar kurulabilir, taşınabilir strüktürler tasarlanmıştır. Taşınabilir kazı evi (laboratuvar, depo, atölye birimleri), arkeolojik kazı çalışmaları sırasında güneş, yağmur gibi etkenlerden korunmak için çalışma amaçlı geçici üst örtüler, güvenlik çitlerinin ortak bir tasarım dilinde bu ihtiyaca yönelik olarak tasarlanmıştır. Ayrıca, bu kazı sırasında çalışma hakkında bilgilendirmeyi sağlayacak güncellenebilir bilgi panoları da bu kapsamda önerilmektedir. Kazılarla açığa çıkarılacak arkeolojik kalıntıların malzeme, teknik, statik nedenler ve iklim koşulları doğrultusunda değerlendirilebilecek koruma amaçlı üst örtü, destek vb. ihtiyaçların da alan bütününde tekrarlanabilecek sürdürülebilir bir ortak tasarım diline sahip olması amaçlanmıştır.
4. Yönetişim ve Koordinasyon Modelinin Kurulması
Alâeddin Tepesi, yalnızca kentin merkezinde yer alan bir höyük değil, aynı zamanda kent kültürünün, hafızasının da odağında yer alan canlı bir alandır. Kamuya açılan arkeolojik alanların kendi koşullarına özgün, bir alan yönetimi sistemine sahip olması, alanın sürdürülebilirliği kapsamında önem verilmektedir (ICOMOS, 2017). Bu nedenle alan yönetimi tüm paydaşların katılımına, farklı işlev ve hizmetlerin koordinasyonuna odaklanan bir yönetişim ve koordinasyon modeli olarak tarif edilmiştir. Bu modelin tasarım uygulamalarının tamamlanması ve ziyarete açılmasından sonra hızla bir yönetim sistemi kurulmasındaki zorluklar göz önüne alınarak, Alâeddin Tepesi için önerilen kentsel tasarım yaklaşımı ile bütünleşik olarak geliştirilmesi amaçlanmış ve bir süreç olarak ele alınmıştır. Bu süreçte “Konya Alâeddi̇n Tepesi̇ II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Proje Yarışması” mekan tasarımında şeffaflık ve adaleti sağlayan bir araç olarak ilk adımı oluşturmaktadır. Bu adımı takip eden önerilerimizin nüvesini yarışma yoluyla üretilen mekanın programlaması, izlemesi ve geri bildiriminde katılımcılığın sağlanması oluşturmaktadır.
Yönetişim ve Koordinasyon Modeli, alanın sadece korunmasına değil, aynı zamanda tüm boyutları daha geniş kesimler tarafından algılanması, çok katmanlı mirasının taşıdığı mesajların topluluk ağı aracılığıyla yayılmasına, kültürel mirasıyla uyumlu yenilikçi kullanımlar ile mekanın korunarak yeniden üretimini destekleyen, arkeolojik katmanlarının üzerinde günümüzün sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel katmanlarını biriktiren ve böylece Höyük kimliğini de sürdüren yenilikçi bir kamusal mekân olarak Konya’ya katkı sağlayacaktır. Unesco Tarihi Kent Peyzajı (HUL) yaklaşımları ile uyumlu bu modelin kentsel aidiyeti ve Konya Dünya Mirası geçici listesindeki konumunu güçlendirecek toplumsal bir desteği açığa çıkaracağına inanmaktayız.
Hedef 4.1: Alâeddin Tepesi’nin korunması, yönetilmesi ve etkinlik programının oluşturulması için ortak anlayışın geliştirilmesi
Alâeddin Tepesi, günümüzde canlı bir dinlence alanı olsa da tüm değerleriyle kentliyle ve ziyaretçileriyle ilişkisinin güçlendirilmesi kentlinin bu alanının yönetiminde kazanacağı roller ile birlikte güçlenecektir. Bunu gerçekleştirecek katılımcı mekanizma alana dair ortak ilkeleri ve gelecek eylemleri belirleyen bir yönetim planı ile çalışmalıdır.
Hedef 4.2: Alâeddin Tepesi’ni katılımcı araçlarla yönetilen yeni nesil bir kamusal mekana dönüştürmek
Yönetim Planı, alanla ilgili uzman kurum ve kuruluşlar, üniversite, sivil toplum kuruluşları, kullanıcıların alan yönetimine katılabileceği, alanın korunması, izlenmesi, canlı tutulmasına yönelik etkinlik planlaması, alanın öğretici potansiyelini açığa çıkaran eğitim faaliyetleri gibi roller üstlenebilecek sivil bir topluluk ağı ile desteklenmiş bir model içerisinde ile çalışması önerilmektedir.
Hedef 4.3: Alandaki kentsel hizmetlerde eşgüdüm ve koordinasyonun sağlayarak korumayı güçlendirmek
Alanın niteliği ve birbirine uyumlu bir şekilde icra edilebilmesi için ilgili paydaşlar arası bir koordinasyon biriminin kurulması da yönetişim modeli için önemli bir parçasıdır.
AKOK, M., (1975), “Konya Şehri İçindeki Alâeddin Tepesinde Türk Tarih Kurumu Adına Yapılan Arkeolojik Kazıların Mimari Buluntuları”, Belleten,Cilt: XXXIX, Sayı:154, Ankara: Türk Tarih Kurumu: 217-224.
AVRUPA KONSEYİ, (2005), Avrupa Konseyi (2005). Convention on the Value of Cultural Heritage for Society. http://www.coe.int/en/web/culture-and-heritage/faro-convention (erişim tarihi 20.10.2022).
ÇELEBİ, M.A., (2021), “Konya İç Kalesi ve Anadolu Selçuklu Sarayı”, Anadolu Selçuklu Dönemi Saraylar ve Köşkleri, Ed.: M.A. Hacıgökmen. vd., Cilt 1: 190 – 297.
ERDEMİR, Y., (2021). “Konya Sarayı & II. Kılıç Arslan Köşkü”, Anadolu Selçuklu Dönemi Saraylar ve Köşkleri, Ed.: M.A. Hacıgökmen. vd., Cilt 1: 80 – 188.
MOLTKE, H. (1960), Türkiyedeki Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar (1835-1839), çev. Hayrullah Örs, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, s. 338.
ICOMOS, (2017), Salalah Guidelines for the Management of Public Archaeological Sites. ICOMOSTR_en0950831001587379455.pdf (erişim tarihi 20.10.2022).
ÖNGE, M., (2015), 19. Yüzyıldan Günümüze Değişen ve Dönüşen Bir Kültür Mirası Olarak Konya Alâeddin Tepesi, TÜBA – KED 13: 125-142.
UNESCO, (2011), Recommendatıon on the Historic Urban Landscape https://whc.unesco.org/uploads/activities/documents/activity-638-98.pdf (erişim tarihi 20.10.2022).
[1] Antik Yunan mitolojisinde Zaman Tanrısı. Buradaki zaman terimi saatin gösterdiği, akıp giden zaman anlamındadır. Kronos elinde bir orak ile simgelenir.
[2] Nietzsche, Goethe’den alıntı yapmıştır.
[3] Antik Yunan inanışında zaman kavramı = Aion; yaşam süresini ve sonsuz yaşamı ifade etmek için kullanılan bir terimdir.
[4] Yarışma Şartnamesi