Bahadır Asım'ın "Yapı Tasarım Yarışması 2023: Kamusal Alanda Bir Arada" için hazırladığı proje üçüncülük ödülünü kazandı.
İnsanlığın geleceği ile ilgili düşünce sistemi, gelecek nesillere dair bir altyapı hazırlar. Gençler, suçlu-suçsuz, engelli-engelsiz, zengin-fakir ayrım yapmaksızın bir ülkenin geleceğidir. Bir ülke gelişmek istiyorsa gelecek neslin potansiyel yetenekleri üzerinde yetişmeleri ve gelişmeleri için imkan sunmak zorundadır. Genç nüfusun bir kısmını sosyal hizmet kurumlarında yaşayan çocuklar oluşturmaktadır. Bu proje gelecek neslin bir parçası olan sosyal hizmet kurumlarında kalan çocuklara yönelik bir çalışmadır. Yetiştirme yurdunda ve çocuk evlerinde kalan çocukların sorunları üzerinde yapılan araştırmaya göre, yetiştirme yurdu çocuklarında, bedensel gelişim problemleri arttıkça, çocukların toplumsal ve psikolojik gelişim sorunları ve gelecekle ilgili düşünce ve istekler alanındaki problemleri de artmaktadır. Yetiştirme yurtlarında kalan çocukların sosyal çevreye uyum sağlamada, dil gelişimlerinde ve sosyal ilişkilerinde geri kaldıkları bulunmuştur. Özellikle yeni eğitime başlayan çocukların okula uyum sağlama dönemlerinde diğer aile ortamında yetişen çocuklara göre daha çok sorun yaşadıkları tespit edilmiştir. Araştırmalara göre Romanya yetimhanelerinde yetişen çocukların kişisel gelişimlerinin, sosyal yetkinliklerinin, kendi ve başkalarının duygularını anlayabilme yetilerinin olumsuz yönde etkilendiği tespit edilmiştir. Yurtların bakımı altında yaşayan çocuklara kıyasla aileleriyle ev ortamında yaşayan çocukların birçok farklı nesneyi görme ve onları keşfetme imkânına daha fazla sahipler. Oysa kurumda yaşayan çocuklara personel sayılarındaki yetersizlik ve kendilerine zarar verme ihtimalleri yüzünden böyle bir imkân verilemeyebilir. Gelişimin ilk aşamalarında çocukların keşiflerinin, oyunlarının, sosyal aktivitelerinin kısıtlanması veya katı sınırlar içinde tutularak çok sıkı kontrol edilmesi, gelişme ve öğrenme için bu tarz aktivitelerin engellenmesi anlamına gelmektedir. Çocukların kendine ve diğer insanlara güveni erken dönemde kurulan bağ üzerinden şekillenerek gelişir. Bağlanma; insanların, kendileri için önemli kişilere karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bir etkidir. Uzmanlar, bağlanmanın çocuğun ilk insan ilişkisini oluşturan ve kişiliğin altyapı unsuru olduğu konusunda görüş birliği içindeler. Yapılan araştırmada ailesi yanında kalan çocukların güvenli bağlanma konusunda yetiştirme yurdunda kalan çocuklara göre daha yüksek bir değer aldıkları görülmüştür. Ayrıca yurtlarda kalan çocukların korkulu bağlanma stilleri daha yüksektir. Kurumda kalan çocuklar, diğer çocuklar gibi aile ortamındaki imkânlara sahip olmadıkları için, kendilerini değersiz görmektedirler, bu nedenler çevreyle olan ilişkilerini azalttıkları, algılama ve yorumlamada güçlük, karamsarlık, ümitsizlik, motivasyon eksikliği yaşamaktadırlar. Özellikle anlaşma, empati kurma, işbirliği yapma gibi birçok sosyal beceriye yeterince sahip olmadıkları görüldü. Yurtta kalan çocukların çevreye karşı bir umursamazlık içinde oldukları, insanlarla ilişkilerde güçlük çektikleri, kolay arkadaş edinemedikleri görülmektedir. Bu nedenle kurumda kalan bazı çocukların giderek insanlardan uzaklaştıkları ve içe kapandıkları tespit edilmiştir.
Dolayısıyla yetiştirme yurdunda kalan çocukların yeni tasarım alanında diğer çocuklarla ve diğer insanlarla bağ kurmaları hedef alınmıştır. Sosyal aktivitelerin gerçekleştiği alanlar, sergi alanları, küçük amfi, oturma alanları ve oyun alanının bulunduğu birbiriyle tamamen akıcı bir şekilde bağlanan bir sosyal alan kurgusu tasarlanmıştır.
Simbiyotik ilişki ortak yaşam şeklinde ifade edilmektedir. Dünyanın pek çok değişik yerinde simbiyotik yaşam yaygın olarak sürmektedir. Simbiyotik ilişki genel olarak simbiyoz yaşam üzerinden gerçekleşir. Bu hayat yapısında pek çok canlı ortak yaşam şeklinde belirtilir. Ortaklaşa organize olma, bir araya gelme hayatın sürekliliği noktasında oldukça önemli bir yere sahiptirler. Simbiyotik İlişkiler; canlıların (insanların) bir organizma şeklinde hareket etmesi, yardımlaşarak, birbirinden destek alarak hayatlarını sürdürmeleri simbiyotik ilişki olarak belirtilir. Birbirleri ile bağ içinde olması üzerinden, etkili biçimde beraber yaşam sürdürmesi simbiyoz yaşam şeklinde öne çıkmaktadır. Yetimhanelerde kalan çocukların diğer çocuklar ve insanlarla bir araya gelerek etkinlikler düzenlemesi, sosyalleşmesi, oynaması ve bağ kurması konseptin odak noktasıdır. Voronoi diyagramları günümüzde başta bilim ve teknoloji olmak üzere görsel sanatlar da dahil pek çok alanda pratik ve teorik uygulamalara sahiptir. Bir Voronoi diyagramı üç boyutlu olarak da karşımıza çıkar. Nerede sorusunun en basit cevabı vücudumuz olacaktır. Cildimiz, bağırsaklarımız, kan damarlarımız ve daha pek çek yer skutoid şekilli epitel hücreleri ile doludur. Bu hücrelerin dizilimi de üç boyutlu bir Voronoi diyagramı örneğidir. Tüm canlıların vücudu dokulardan ve dokuların birleşmesiyle meydana gelen organlardan oluşur. Dokular vücudun çeşitli kısımlarını ve organları oluştururken kıvrımlı ve karmaşık yapılara dönüşür. Epitel hücrelerin bu yapıların oluşmasında temel bir işlevi vardır. Epitel hücreler sıkı bir şekilde istiflenerek derimizin, kan damarlarının ve organların dış tabakalarını oluşturur. Bazı epitel hücreler skutoid biçiminde olmaları sayesinde kıvrımlı doku bölgelerinde sıkı bir şekilde istiflenebilir. Skutoid adı bu şekillerin, böceklerin arka tarafındaki, kanatlarını da içeren gövde kısmı olan “skutum”a benzemesinden gelir. Bu hücrelerin istiflenmesi ise Voronoi diyagramları biçiminde olur. Sonuç olarak gördüğünüz gibi farkında olmadan herkes Voronoi mozaiklerini kullanır. Kullanmasa bile vücudu onun için kullanmaktadır.
Proje kurgusu, yetiştirme yurdunda kalan çocukları baz alarak, her yaş grubu için, oturup sohbet edebilecekleri, sosyalleşebilecekleri, workshoplar yapıp sergileyebilecekleri, çocukların oyun oynayabilecekleri, doğa ile iç içe bir şekilde düşünülmüştür. Ayrıca üst örtü olarak düşünülen strüktürler yağmur suyu toplama amacıyla kurgulanmıştır. Projenin asıl amacı yetiştirme yurdunda kalan çocuklarla diğer çocukları bir araya getirerek çeşitli etkinlikler yapmaları, sosyalleşmeleri, insanlara olan güven sorununu, çekingenlik, ümitsizliği az da olsa kırmak. Yurtlarla görüşme sonucu, insanların yetiştirme yurdunda kalan çocukları ziyarete giderek bir iki saat oynadıktan sonra oradan ayrılmaları ve bu durumun bir sürdürülebilir yanı olmadığı için aslında o çocukların bu ziyaretten sonra pek te mutlu olmadıkları tespit edilmiştir. Bu nedenle bu çalışma ile, yurtta kalan çocukları bu tarz duruma sokmaksızın, onların belirlenen bölgede yaşayan veya okuyan çocuklarla tasarlanan mekanlarda bir araya gelmek, ve mümkün olduğu kadar sürdürülebilirliği arttırmak. Projede SYMBIOSIS olarak tanımlanan kurgu, hem ortak yaşam olarak bu konuyu ele almıştır, hem de tasarım diline, fonksiyon ve kurgusuna yansımıştır. SYMBIOSIS demek ortak yaşam demek değil, bilinçli bir ortak yaşam demektir.