MİMARİ RAPOR
Theodosius Limanı’nın bulunduğu Yenikapı bölgesi, Tarihi Yarımada içinde bulunan pek çok önemli tarihi merkezle ilişki kurmakta ve aynı zamanda İstanbul’un da önemli üretim ve ticaret merkezlerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Günümüzde İstanbul’un her iki yakası da dahil olmak üzere pek çok noktasına ulaşım sağlanabilen önemli bir transfer noktası olma işlevini kazanan Yenikapı bölgesi; aynı zamanda üzerinden binlerce yıllık tarihin aktığı, İstanbul’un en önemli arkeolojik yerleşmelerinden biridir. Theodosius Limanı’ndaki son buluntularla birlikte kentin tarihini MÖ 8000’lere dek geri götüren bu alan, günümüzde de üzerinden geçen insanların kent içinde bir yerden bir yere akışını sağlayan bir düğüm noktasıdır.
Bu ‘akış’ ve akışın etkisiyle ortaya çıkan ‘akıcılık’ fikrinden yola çıkılarak, tasarım konusu olan; Ziyaretçi Merkezi ve çevresi kapsamında, Batık Laboratuvarları ve 100 Ada odak noktaları, metro girişleri, Yenikapı Sahili, Haliç aksı ve tarihi yarımada ile güçlü bir bağ kuracak olan eski demiryolunun yerine önerilen tramvay hattı ile İstanbul’un önemli merkezleri birbirlerine akacak, ilişki kuracak biçimde tasarlanmıştır.
Yerleşim Kararları:
Theodosius Liman bölgesi içindeki en önemli izler; Bizans deniz surlarından geriye kalanlar, halihazırda otogar, otopark, atölye ve depolarla dolmuş olan bostan alanları, 100 ada olarak tanımlanan arkeolojik buluntu alanı ve güney kısmında yer alan bugün dönüşüm alanı olarak ilan edilen Yalı Mahallesi’dir. Vaziyet planının tasarımındaki ana kararlardan bir tanesi daha önce de belirtildiği gibi; akıcılıktır. Hem tarihsel hem de mekânsal olarak değerlendirilebilecek bu yaklaşım alanda yer alan kullanımların ve sürekliliğin yeniden elde edilmesini de beraberinde getirmiş, el değmemişlik, sadelik ve doğallık gibi yaklaşımları da tarihsel süreç üzerinden bugünün kent alanlarında okunur kılmayı amaçlamıştır.
Alanın içerisine akan ve besleyen yaya akslarının oluşturulabilmesi için Aksaray meydanına dek uzayan Namık Kemal Caddesi’nin yayalaştırılarak önemli bir aksa dönüştürülmesi sağlanmıştır.
Yayalaştırılan Namık Kemal Caddesi Yenikapı sahil alanından başlayarak, surların izlerini kullanan ve Ziyaretçi Merkezi’nin içinden de geçerek, Gazi Mustafa Kemal Paşa Bulvarı’na dek uzanan bir akstır. Namık Kemal Caddesi’nin yayalaştırılması ile Yenikapı Arkeolojik Alanı Meydanı da ortaya çıkmıştır. Ek olarak, alana kuzeybatı yönünden katılan bir diğer önemli aks da, bostanın üst kısmında bulunan Aksaray mahallesi ile alandaki odak noktaları ile bostan içerisinde oluşturulan doğal yollarla ilişki kuran ve Cerrahpaşa Mehmet Camii’nden başlayarak alana uzanan aks olan Cerrahpaşa Cemil Sokağı’dır.
Bu bölgeden ulaşılan ve daha önce Langa Bostanları’nın yer aldığı, günümüzde ise düzensiz konut, depo ve küçük sanayinin bulunduğu alan tarihsel sürekliliği ve kültürel değerinden kopuk olan bu işlevlerden arındırılarak başta mahallelinin kullanabileceği bir bostana dönüştürülmüştür. Küçük Langa Caddesi’nin bostan ile olan ilişkisinin arakesitinde bulunan tescilli yapılar korunmuş, bu kesitte ahşap platformlar oluşturularak, oluşturulan rekreasyon alanları ile birlikte üzerlerine yine çevrenin ve bostan kullanıcılarının yararlanacağı işlevleri yüklenen birimler yerleştirilmiştir. Aynı şekilde öneri tramvay hattının güneyinde kalan ve tarihsel süreçte bostan olarak kullanılan alanın yine aynı işlevi üstleneceği düşünülmüştür.
Arkeolojik Açık Sergi Alanı:
Alanla ilgili ana tasarım kararlarından bir tanesi de; batıkların zemin kotunda çıkartıldıkları yerlerinin belirlenerek simgesel bir biçimde yerleştirilmeleri olmuştur ve bu yerleştirmelerde de el değmemişlik fikri ön plana çıkarak, sıkıştırılmış toprak ve ham taş parçalarının üzerine yerleştirilmeler yapılmış, çevrelerinde de yumuşak peyzaj bitkileri düşünülmüştür. Taşınmış olan kilise kalıntısı da bulunduğu yerden yukarıda, zemin kotuna yerleştirilecektir.
Theodosius Limanı’nı sınırlayan deniz surlarının izleri de, zeminde kaba yonu taşlarla işaretlenerek devamlılığının okunması sağlanmıştır. Tramvay hattının kuzey ve güney kısmında bulunan açık alanlarda da yeşil ögeler kullanılarak, sınırlayıcı olarak; yine duvar fikrinin birleştirici biçimde düşünüldüğü kültür, sanat, arkeoloji işlevlerini üstlenen birimler yerleştirilmiştir.
Namık Kemal Caddesi’nin yayalaştırılması ile ortaya çıkan Yenikapı Arkeolojik Alan Meydanı ile Marmaray girişinin kesiştiği alanda da batıklar arasında en ilginçlerinden bir tanesi olan YK12 batığı, nam-ı diğer ‘Zaman Kapsülü’ne ait özel bir meydan ve sergileme alanları oluşturulmuş, YK12 batığının bulunduğu bu mekâna Zaman Kapsülü Meydanı adı verilmiştir.
Yarışmada odak noktası olarak tanımlanan havuzların yer aldığı Batık Araştırma Laboratuvarları’nın tüm havuzları ve alanları korunarak ve daha rahat kullanılabilecek şekilde düzenlenerek hafif strüktür bir üst örtü elemanı ile kapatılmış, Ziyaretçi Merkezi’nde oluşturulan ‘duvar’ fikri, bu odaklarda da sınırlayıcı bir eleman olarak kullanılarak tasarım dilinin bir parçası olacak şekilde getirilmiştir. Gelecekte bu mekânların batıklarla ilgili sergi mekânlarına dönüşeceği düşünülebilir. Bu anlayışla sergi elemanı olarak, strüktürlerin altına opak kutular önerilmiştir.
Ziyaretçi Merkezi:
Tüm açık alanların tasarımında yol gösterici olan bütünleştirici bu aksların yanı sıra, deniz surlarının izleri olmuştur, bu izlerden yola çıkılarak odak alanları, 100 ada, Marmaray girişi, Ziyaretçi Merkezi girişi arasında bağlayıcılık ve akıcılık sağlanmış, Ziyaretçi Merkezi’ de iç mekânında bu akışı sürdürerek Laleli, Aksaray aksına bir geçiş verecek şekilde iki yönlü bir geçiş alanı olarak konumlanmıştır. Kazı alanında Ziyaretçi Merkezi’nin çözümlendiği yapısal strüktür de mevcut kazı çukurunun bir yüzüne eklemlenerek, ziyaretçilerin de içinden akıp geçtiği, bu denli değerli bir alanı, odak noktası olarak belirlenen kazı alanını, örten, önüne geçen iddialı bir yapı ile değil, görünmeyen, kendini belli etmeyen sadece bu alana eklemlenen ve farklı kotları kullanan, kazı alanının kuzey yüzüne takılı bir ‘duvar’ olarak tasarlanmıştır.
Ziyaretçi Merkezi’ne giriş alanlarının oluşumunda Namık Kemal Caddesi ile sur aksının kesiştiği, Marmaray’a doğru ilerleyen yolcuların en sık kullandığı açık mekân, bir toplanma mekânı gibi düşünülerek, bu akstan devam ederek çökertilmiş bir avluya ulaşılmaktadır. Çökertilmiş avlu bir yandan Ziyaretçi Merkezi’ne giriş sağlamakta, öte yandan da Marmaray’a geçiş oluşturmaktadır.
Bu sayede Marmaray’a gidecek kişilerin Ziyaretçi Merkezi ile de bir ilişki kurmasını sağlamaktadır.
Bu kapsamda, tamamı bir rampa üzerinden oluşturulan ve farklı kotların bu rampa ile ilişki kurarak, açık ve kapalı sergi alanlarını bulduğu bir kurgu ile tasarlanmıştır. Giriş mekânı olarak işlev üstlenen, +2.00 kotundaki çökertilmiş avlu merak uyandıracak bir bakı noktasına bağlanmaktadır. Bu bakı noktasından kazı alanı, taş iskele ve buluntuların sergilendiği mekân algılanmaktadır.
Toplamda 514 m² alanda, 3 döneme ait eserlerin sunumlarının yapıldığı sergileme mekânları rampa ile birlikte hareket eden açık ve kapalı mekânlar olarak düzenlenmiş olup, iç ve dış bütünlük sağlanacak biçimde düşünülmüştür. Merkezin ana omurgası olan rampa devam ederek +1.00 kotunda yer alan 1. Dönem (236 m²) olarak tanımlanan sergi objelerinin bulunduğu sergileme mekânına ziyaretçiyi ulaştırmaktadır. Bu kottan da kazı alanına çıkılmakta, aynı zamanda kazı çukurunda yer alan kalıntılar ve açık sergi mekânı gezilebilmektedir. Ziyaretçiler kazı alanının bu kotunda dolaşarak buluntuları görebilecek, bu kotta oluşturulacak açık sergi mekânını gezebilecek ve tekrar +1.00 kotundan ziyaretlerine devam edebileceklerdir.
Rampa üst kotlara bağlanacağı için, içinde 2. Dönem (88 m²) sergi objelerinin bulunduğu, +2.00 kotuna, tekrar yükselerek 3. Dönemin (190 m²) bulunduğu +3.00 kotuna, sonrasında, sokak kotu olan +8.00 kotuna yükselerek Aksaray – Laleli aksının olduğu kent odağına bağlanmaktadır. Bu sirkülasyonun iki yönlü de işleyebilmekte, yani Aksaray yönünden gelerek Ziyaretçi Merkezi’ne surlara ve sahile ulaşılabilmektedir.
Ziyaretçi Merkezi olan ‘duvar’ın plastik etkisi ise yüzeyinde farklı boyutlarda oluşturulan az sayıda boşlukla tasarlanmış, nötr bir duruş sergilemektedir, kazı alanına eklemlenmiş tek bir eleman olarak algılanması hedeflenmiştir. Sergi mekânlarının da planları bu tarihsel ve lineer kurguya cevap verecek nitelikte düşünülmüştür.
Ziyaretçi Merkezi’nin tam karşısında bulunan Marmaray mekânlarını çerçeveleyen duvarda ise, zemin kotunda simgesel yerleştirmeleri yapılan batıkların bulundukları kotları görselleştiren bir grafik oluşturulacaktır.
Arkeolojik Alan Peyzaj Tasarımı:
Arkeolojik Açık Sergi Alanı’nda yer alacak batık, kalıntı ve buluntuların yer alacağı bölgeler sıkıştırılmış zemin olarak ‘solüsyonlu toprak zemin’ şeklinde stabilize edilerek, doğal toprak rengine sahip olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme hem batık hem de kalıntıların sergilenmesi için çeşitli kolaylıklar sağlamakta, görsel olarak da izleği kesen etkenler barındırmamaktadır. Alanda önerilen peyzajın herhangi bir altyapı ihtiyacı olmamasına ve mevcut doğal halinin korunmasına başlıca prensip olduğu için sürdürülebilirdir. Herhangi bir masif etki katmadan mümkün olduğunca alanın kendi bitki örtüsünü ve topoğrafyasını koruyarak alanın fonksiyonel kullanımını çeşitlendirmek dışında mevcut haliyle korunması başlıca prensip olmuştur. Arkeolojik alanda yer alan sur ve kalıntıların da korunması bu amaçla değerlendirilmiş, çevresinde yıkımların yapıldığı tarihi surların zemin yüzeylerine ve yakın bölgelerine belirgin Ø15-25 cm. ebatlarında serbest taş ve kaya parçaları yerleştirilmiştir. Bununla birlikte, günümüzde yıkılmış olan sur duvarlarının izleri de bir peyzaj tasarımı ile öne çıkarılmak istenmektedir. Bu amaçla, izi devam ettirebilmek için ‘arundo donax’ bitkisi kalıntılar arasında tamamlayıcı olarak önerilmiştir. Bununla birlikte mevcut ve öneri ağaç altlarında az su ihtiyacı olan yer örtücü bitkiler ile çayır karışımları önerilecektir.
Arkeolojik sergi alanında çocukların da kullanımına yönelik arkeolojik çocuk kazı alanları oluşturulmuş ve erken yaşta çocuklarımızın arkeoloji disiplini ile tanışmaları amaçlanmıştır.