HER YER ŞEHİTLİK!
G e l i b o l u y a r ı m a d a s ı, t ü m ü y l e b ü y ü k b i r ş e h i t l i k t i r.
Sınırları, çerçevesi olmayan bir gömü alanı… Tepelere, vadilere, yamaçlara, vadi tabanlarına yayılan her an önünüze çıkabilecek bir şehitlik…
Nerede başladığı, nerede bittiği belli olmayan bir şehitlik… Tüm yarımadanın bir şehitlik olduğu duygusunu hissettirerek, ziyaretçilerin dikkatini ve ilgisini toprağın üstünden çok, toprağın altına yönlendirecek bir şehitlik…
Bu durum başta İstiklal marşımız olmak üzere çeşitli şiirlerde de edebi bir şekilde dile getirilmiştir;
“Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı….
Şüheda Fışkıracak Toprağı Sıksan Şüheda”
Mehmet Akif Ersoy (İstiklal Marşı’ndan),
“Dur Yolcu; Bilmeden Gelip Geçtiğin Bu Topraklar Bir Devrin Battığı Yerdir
Eğil de Kulak Ver; Bu Sessiz Yığın Bir Vatan Kalbinin Attığı Yerdir”
Necmettin Halil Onan (Dur Yolcu şiirinden)
Bir Yarımadanın Büyük Bir Şehitlik Olarak Kurgulanması Nasıl Mümkün Olacaktır?
Her yerin şehitlik olduğu duygusunu uyandırmak için, şehitliklerin sınırlı alanlar olmadığı ve sınırlanamayacağı duygusunu uyandıracak düzenlemeler yapılmalıdır. Öncelikle şehitlikleri kendi başlarına ve çevresinden kopuk bir şekilde değil, ait olduğu bağlamı ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Şehitliklerin bağlamı ile birlikte ele alınması, şehitliğin kurgusu, sınırları-sınırsızlığı ve plastik değerleri adına her yerin şehitlik olduğu gerçeğini ziyaretçilere aktarmak için en doğru yol olacaktır. Bu bağlamın üst ölçekte iki ayağı vardır: “Coğrafi Bağlam” ve “Savaş Bağlamı”.
Coğrafi Bağlam: Şehitliklerin coğrafi bağlamının kurulması için öncelikle yarımadanın coğrafyasının anlaşılması gerekmektedir. Topoğrafyanın oluşturduğu mekânsal değerlerin okunması ile coğrafi karakteristiklerin ortaya konması; vadiler, sırtlar, burunlar, zirve noktaları, doruk çizgileri vs. Şehitliklerin hangi topoğrafik oluşumun parçası olduğu, hangi topoğrafik parça ile ilişkili olduğunun belirlenip, topoğrafyanın tanımladığı mekân içindeki konumu ve bu mekân ile ilişkisi araştırılmalıdır. Şehitlik bir vadinin içinde ya da bir yamaçta mıdır? Hangi noktadan en iyi algılanabilmektedir? Şehitliğin bulunduğu topoğrafik mekânın unsurları nelerdir ve bunların mekândaki rolleri nelerdir? Her mekân farklı bir karakter göstermektedir, dolayısı ile her şehitlik için ayrı ayrı çalışılması gereken bir analizdir. Tasarımın ilk çıkış noktası Şehitlikler ile coğrafi bağlamın birlikte okunması olmuştur.
Savaş Bağlamı (Topoğrafik bağlam ile yakından ilişkili Savaş kurgusu ve tesislerinin oluşturduğu bağlam), Şüheda mezarlıkları ve bunların ayrılmaz parçası olan siperler, lojistik yollar, zeminlikler, savaş yolları, ordugâh binaları gibi savaş tesisleridir. Bu konuda Şevki Paşa Haritası paha biçilmez bir kaynaktır. Savaşın hemen ertesinde devasa bir alanda yapılan detaylı bir tespit ile savaşın izleri belgelenmiştir. Bu harita adeta savaşın kurgusunu ve yaşananları günümüze taşımaktadır. Şehitlikler ise bu unutulmaz tarihin günümüze ulaşmış en önemli tanıklarıdır. Söz konusu şehitlikler siperlerin hemen gerisinde çarpışmaların en sert geçtiği noktalarda yer almaktadır. Bu nedenle savaşın bütün unsurları şehitliğin yakın çevresindedir ve izleri bugün dahi alanda görülebilmektedir. Dolayısı ile şehitlikler bu unsurlarla beraber değerlendirilmelidir. Bu birliktelik ayrılmaz bir birlikteliktir.
Şehitliğin Algılanması:
Şehitliklerin bağlamları ile ilişkilendirilmesi sonrasında, bunun ziyaretçi tarafından nasıl algılandığı sorusu önem kazanmaktadır. Her yerin bir şehitlik olduğu gerçeğinin ziyaretçi tarafından hissedilmesi sorunu aslında toprağın örttüğü, toprak ile hemhal olmuş sınırları olmayan bir şehitlik gerçeğinin ziyaretçiye algılatılması meselesidir. Bu bugünkü şehitlik ve mezarlıklarında hissedilmeyen bir şeydir.
Bu gerçek iki farklı algılama seviyesi ile çözülmeye çalışılmıştır. Bu algılama düzeyleri farklı amaçlara hizmet etmektedir dolayısı ile farklı araçları ve tasarım kavramlarını kullanmaktadır.
Şehitliğin Uzaktan Algılanması – Bir “Land Art” olarak şehitlik; Şehitliklerin uzaktan algılanması ile sınırları belirsiz, belli bir alan ile sınırlı olmayan bütün yarımadanın bir şehitlik olduğu hissinin yaratılması amaçlanmaktadır. Şehitliğin bütün yarımadaya yayıldığı hissini yaratacak bir algılanma bakış düzeyi oluşturmaya çalışılmıştır. Bu tamamı ile topoğrafik bağlam ile ilişkilidir. Şehitlik alanının ait olduğu topoğrafik bağlam ile birlikte (bu bağlamın aynı zamanda savaşın da en önemli bağlamı olduğunu unutmadan) bir bütün olarak algılanması sağlanmıştır. Şehitliğin yer aldığı topoğrafik mekânın niteliği ve bunun şehitlikle ilişkisi vurgulanmaya çalışılmıştır. Bu aşamada, bir “Algılama Noktası”nın tanımlanması yani “Yer Seçimi” kararı, ikincisi ise algılama noktasına yaklaşım ve orada “Ziyaret /Algı Terası” tasarımı. Ziyaret terası, ziyaretçilerin şehitlik alanı ile görsel ve tinsel düzeyde ilişki kuracağı nitelikte olmalıdır. Görsel ilişki, seyir terasının konumu, yer seçimi ile önemli ölçüde çözümlenmiştir. Tinsel ilişki için ise, terasta ziyaretçilerin “Toprak Üstü” ile “Toprak Altı” arasındaki ilişkiyi kurmaları sağlanacaktır. Taş (traverten) blokların toprak ile kurduğu ilişki ile toprağın traverten blokların arasına girmesi ve taşların topraktan adeta fışkırıyor duygusunu yaratması ile çözümlenmeye çalışılmıştır. İstiklal marşı ve sayısız şiirlerde anlatılan, “Toprağın Altı”na vurgu yapan şiir mısraları ise yerdeki blokların üzerlerine yazılacaktır.
Diğer taraftan terasta anıtsallığı bir noktada vurgulayan aynı zamanda uzaktan şehitliğin algılanmasını da sağlayan bir yazıt ve servi ağacı düşünülmüştür. Şehit isimleri de bu yazıtta yer almaktadır.
Şehitliğin-Bulgu Alanının Yakından Algılanması:
Bulgu alanının yakınlaşınca anlaşılabilen, dikkati alana toplayan, şehitliği işaret eden dolayısı ile konsantrasyonu sağlayarak insanın derinlemesine düşünmesini sağlayan bir tasarım yapılmaya çalışılmıştır. Ziyaretçiye şehitlik alanını göstererek o noktaya saygı duymasını, o noktanın rahatsız edilmemesini sağlayan bir düzenleme. Ziyaret terasındaki traverten blokların devamı niteliğinde, bazıları insan ölçeğinde olan taşların kompozisyonu; dağınık duran ve yayılma hissi yaratan bloklar (30X60x60 veya 180) bulgu alanına yaklaştıkça bir düzene girmekte ve saygı gösterircesine şehitliğin tam sınırında durarak, bu alanı çevrelemektedir. Bulgu alanı bütünü ile bir boşluktur. Bu alana dokunulmayacak, herhangi bir taş dikilmeyecek, sadece kırmızı renkli çiçeklerle bir peyzaj düzenlemesi yapılacaktır.
Şehitliğin plastik değerleri söz konusu olduğunda Anadolu’nun kadim taş kültüründen yararlanılmıştır Ahlat’daki Selçuklu mezarlığında veya Anadolu’nun herhangi bir yerindeki bir köy mezarlığında rahatlıkla rastlanabilecek taş kültüründen esinlenilmiştir.
Tasarımın temel kurgusu, şehitliğin uzaktan algılanması, Ziyaret Terasına ulaşılması ve dilenirse bulgu alanına yürünerek alanın ziyaret edilmesi şeklindedir.