Mimari proje raporu
Savaş kırıcı, bozucu ve yok edicidir…
Karanlıktır… Somut ve yapaydır…
Sarsıcı imgeler bırakır ardından…
Belleklerde derin yaralarla, doğal olanda izlerle dolu…
Tarihten alınan öz ve imgeler dünyasında
Hissel dokunuşlara yer verme gerekliliği doğurur.
Bazen somut, bazen soyut…
Çanakkale Savaşı Araştırma Merkezi, fiziksel ya da mekansal tartışmaların ötesinde, tarihten devralınan öz ile imgeler dünyasında hissel dokunuşlara da yer verme gerekliliğini doğurdu.
Önerilen yapı, bu nedenle hisler ve imgeler üzerine yoğunlaştı, yapının fizikselliği ile bir bağı olup olmadığını, savaş ile ilgili ampirik gerçeklerin bunlardan ibaret olup olmadığını sorguladı. Bu noktada binadan ne beklendiği ve kullanıcı hafızasında kolektif bir ürün olarak nasıl bir ilişki kurduğu sorusunu da beraberinde getirdi. Kentlinin ya da kullanıcının bunu kavraması belki zor olabilir ancak mekanın niteliğini bu anlamda yargılamanın sorumluluğunu üstlendi. Biçimin, işlevin, strüktürün ya da malzemenin üzerine geliştirilmiş basit çözümlemelerden çok daha derin bir önermeyi tartışmaya sundu.
Özellikle bir binanın fiziksel bağlamından kopup imgeler dünyasında kolektif hafıza üzerinde bıraktığı etkiler nasıl kurgulanabilir? Savaş gibi günlerce, yıllarca konuşabilecek bir olgu nasıl tek bir artifakta dönüşebilir? soruları üzerine yoğunlaştı.
Projede önerilen “artifakt” sade ve tarafsızdır; yakın tarihin anlaşılması kolay olmayan ve karmaşık sonuçlarını sindirmiş, ayıklamış ve üst ölçekten bakabilen bir güçte olmayı sorgular. Belirli bir his yoğunluğu, alışık olunandan farklı bir şekilde geliştirilir. Böylelikle yapı, savaş kavramının yarattığı imgeler ile güçlü bir analoji kurmaya çabalar.
Bu his yoğunluğunda neyin ne kadar gerçek olduğunu anlamak ise kullanıcıya kalır.
Somut ve yapay bir prizmanın parçalanmış ve bozulmuş halidir, karanlığın ve kırılmışlığın bir tür ifadesidir. Eksik parçaların bir araya getirilmesini bekler adeta. Somut bir gerçeğin, soyut anlamlarını yorumlar. Soyutlama; parçalanma, ayrılma ve kırılma gibi beklenmeyen, kontrol altında tutulamayan etki ve iz bırakmayı amaçlar. Bu etki kendini var eden savaş olgusuna karşıt bir şekilde ışık yayan ve aydınlık bir kitle olma hedefini taşır.
Böylelikle, yapı kendini var eden savaş kavramı ile bir tür diyalektik bağ kurar.
Kullanıcıları toparlayıcı ve birleştiricidir. Şaşırtıcı ve çelişkiler ile dolu tarafsız formların farklılaşması ile geçmiş ile uğraşırken geleceğe de umutla bakmayı amaçlar. Kırılmış, bozulmuş parçalar camın şeffaflığı ve ışığın derinliği ile öne çıkarılır, aydınlatılır. Yansımalar ve gölgeler bu etkiyi arttırır. Savaşın yarattığı olumsuz imgelem bir nebze olsun hafifletilmiş olur belki de. Böylelikle yapı, tarihin karanlık sayfalarını gün yüzüne çıkaran aydınlık ve şeffaf bir boşluğa dönüşür. Sarsıcı ve karmaşık geometrik yüzeyler döşeme, tavan ve duvar ile bütünleşir. Yapının kolaylıkla anlaşılabilir kurgusundan uzak, anlaşılmayı ve keşfedilmeyi bekler. Araştırmacının deneyselliği ve geçmişe duyduğu heyecan bu şekilde pekiştirilir.
Tanımsız ve muğlaktır. Dışarıdan katı ve baskın masif bir kitleyi vurgularken, mekansal olarak açık ve esnekliğe göndermeler yapar. Döşeme, duvar ve tavan mümkün olduğunca birbirine karışır, bu amaçla kesit ve planda strüktür ifadesi yok edilir. Sonuç olarak tüm taşıyıcı sistemin ve diğer elemanların üçüncü boyutta iç içe geçmesi ile sanatsal bir kompozisyon sergilenir. Strüktürün tanımsızlığı ve muğlaklığı kitlenin masif ve yapay etkisini güçlendirir.
Kitle ve strüktür gelişiminin bir uzantısı şeklinde gelişir. Tektonik bir ifade tüm peyzaja bu şekilde yayılır. Peyzaj elemanları da tıpkı seçilen malzemeler gibi doğal ve bilindik olandır. Sade ve nötr olan peyzaj, kitle etkisini arttıracak şekilde mütevazi bir kaideye dönüşür.
1 Yorum
Binanın strüktürünü pek anlayamasam da gerek tasarıımı gerek duruşuyla Çannakale Savaşı ruhunu iyi yansıtan bir proje olmuş. Tebrik ederim.