Bora Diken, İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub) Mimari Proje Yarışması'nda 5. mansiyon ödülünü kazandı.
S-HUB METOT
Aslında bu bir tasarım yarışması değil, yapı tasarımının daha az konuşulduğu sürdürülebilirlik kavramı etrafında tartışılan bir metot yarışması olabilirdi. Ne var ki tarihsel, iklimsel, yapısal, çevresel belirleyiciler bu kadar kuvvetli olmasaydı.
Metot / Yöntem : Belli bir hedefe varmak ya da belli bir amaca erişmek için takip edilen, izlenen, tutulan yol, usul, sistem, prosedür, politika, metot. Planlı bir şekilde gerçekleşir, kişinin hedefine ulaşması için yol gösterici bir etki sağlar.
Yine de metot konuşmanın aslında biçim üzerinde pek de belirleyici olmadığını, bu anlatıda ilkesel bir yaklaşımı açıklamak için kullanıldığını belirtmek gerekir.
İlk Yaklaşım
S-Hub Metot binası TEMİZ VE UCUZ GIDAYA erişim ile BARINMA sorunları için, sürdürülebilir şekilde çözüme katkı sağlayacak metot önerisinde bulunur ve kullanıcılara uygulamalı olarak bilgiyi aktarır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı, doğanın istekleri ile şekillenen bina yapım metotlarını barındıran, yapısal bir showroom olmanın ötesinde yaşamsal bağlamda çözüm önerileri ile binanın işletim modelinin oluşturulduğu bir tasarımdır.
Yapısal Konsept
Bayraklı ilçesinde “mode kent” tasarımının çok kötü bir ö eği olarak raylı sistemin ve otoban genişliğindeki Cumhuriyet Caddesinin varlığı, yaşam alanları ile kıyı şeridinin ilişkisini tümden koparmış ve Bayraklı Turanzemininin İzmir körfezi bağlantısını morfolojik olarak yok etmiştir. S-Hub Metot binasının yapısal amacı, ilişkisi kopmuş olan kent ile kıyı ilişkisini yeniden kuvvetli bir biçimde tanımlamaktır.
Öncelikle yarışma alanındaki kullanım alanlarını tanımlayan sınırlar, etkileşim alanı içerisinde tekrardantasarlanarak bölge bütüncül bir tasarım yaklaşımı ile ele alınmış, kentli ile kıyı ilişkisini tekrardan güçlendirecek çözüm yolları tasarlanmıştır.
Kuzeyde üst kottan gelen yaya ve bisiklet yolu binaya yaklaştığında bir tür etkileşim platformuna dönüşür. Bu platform giriş noktasından başlayarak aslında S-Hub Metot binasının ana omurgasını oluşturur. Zira burası öylece üzerinden geçilip gidilen bir yüzey değil, tasarımın kent kıyı ilişkisini kurarken bir tarafta binanın neyi vaat ettiğini gösteren bir ilk karşılaşma noktası, diğer tarafta yapı oryantasyonunun etkisi ile İzmir körfezinin tüm güzelliklerinin görüldüğü Vistaduraklarını da içinde barındıran bir çeşit kentsel aks görevi üstlenir.
Bu iki yönlü tasarım kurgusu sınırların net bir şekilde tanımlandığı dört başı mamur bir bina sirkülasyonu tanımlaması yerine, sınırlarını zamanınbelirleyeceği ve yapının da buna ayak uyduracağı bir sirkülasyon yaklaşımı olduğunun fikrini verir. Öyle ki bu alan tüm ortak alanların, açık ya da kapalı yüzeylerin, yeşilin, kullanılan malzemelerin yani yapının tüm katmanlarının tüm çıplaklığıyla görüldüğü, aynı zamanda imbatın, güneşin, deniz kokusunun, manzaranın yapının tüm yüzeylerine ulaşabildiğinin izlendiği bir kamusal alandır.
Plan düzleminde mono blok bir üçgen formunu andıran kütle kentsel aksın tam da binanın içine girmesi ile düzensiz olarak parçalanarak , yüzeyleri birbirlerinden bağımsız çalışabilen, farklı boyutlarda, kotlarda ve fonksiyonlarda açık ve kapalı yüzey alanlarına dönüşür. Bu yüzeyler arasındaki geniş boşluklar sayesinde gün ışığının ve doğal havanın akışkanlığı, park kotundaki kültür havuzlarının serinliği ile birleşerek binanın çatısına kadar kesintisiz olarak devam eder. Bu doğal havalandırma stratejisinin ve binanın enerji talebini en aza indirme çabasının en önemli ayaklarından biridir. Aynı zamanda park kotundan başlayarak yükselen akuaponik topraksız dikey tarım ünitelerinin her kottan ve birimden görülmesi, yapının her daim bir üretim alanı olduğu fikrini kullanıcılara hatırlatan önemli bir unsurdur. Topraksız dikey tarım üniteleri yalnızca binayı kullananların deneyimleyebildiği unsurlar değil, aynı zamanda aeroponik/hidroponik sistem modülleri formunda, kentin sokak aralarına, meydanlarına, kültür merkezleri, spor salonları, belediye hizmet binaları, metro durakları/vagonları gibi kamusal alanlarına, insanların görebileceği tüm kapalı ve açık alanlara S-HUB METHOD binası anlatımı eşliğinde imgeleryerleştirilecektir. Bu durum, bir bina yapmanın çok ötesinde, onunla zaman içerisinde bağ kuran ve dolayısıyla farkındaolmaya başlayan bir toplum oluşturacaktır.
Binanın içinden geçen kentsel aks İzmir körfezini yalnızca uzaktan izlemek için değil ona dokunana kadar istikametinin sürdüğü ve konser, konferans, yeme-içme, üretim, spor, sergi, gibi etkinliklerin yapıldığı bir promenata dönüşür.
Parklar, yollar, Saime Sultan Yalısı arsası, proje alanı, proje alanı ile deniz arasında bulunan parselin bir kısmını tanımlayan sınırlar etkileşim alanı içerisinde yok edilerek alanın bütüncül bir şekilde görsel ve fiziksel olarak kuzeyden güneye akışı sağlanmıştır. Zemin düzleminde yapı tamamen havaya kaldırılmış, ve alanın tamamı açık ve yarı açık park/meydan olarak tanımlanmıştır. Bu sayede bina-park sınırları kentsel olarak iç içe geçmiş, sınırlarının okunması engellenmiştir.
Zeminden bir park kurgusu içinde binanın altına ulaşana kadar yüründüğünde hidroponik sistem modülleri, akuaponik sistem havuzları, binanın boşlukları arasından tüm katlara ulaşan topraksız dikey tarım üniteleri ve topraktan yapılmış dev duvarlar görülür ve aslında buranın sistemli çalışan bir tür üretim merkezi olduğu hemen fark edilir. Topraktan yapılmış duvarların yapımı da yalnızca bu bina ile sınırlı değil, aynı şehir içindeki topraksız dikey tarım modüllerinde olduğu gibi kent içerisindeki tüm kamusal alanlara öncelikle kent mobilyası gibi formlarda yerleştirilebileceği gibi, insanların yapımına katılımı sağlanacak küçük ve orta ölçekli tüm kamu binalarının (muhtarlık binaları, köy okulları, mahalle konakları, aile sağlık merkezleri, karakollar, ibadethaneler v.b.) uygulanması toplumu bilinçlendirecek ve kendi yaşam alanlarını tasarlamaları için cesaretlendirecektir. S-HUB METHOD binasının teorik ve uygulamalı eğitimden yerinde uygulamasına kadar tüm bu süreçleri yöneten bir merkez olarak görev yapması hedeflenmiştir.
Tasarıma karakterini veren en belirgin öğelerin başında çatı tasarımı gelir. Turan mahallesinin üst kotlarından İzmir körfezine, veya körfezden karaya doğru bakıldığında silueti oluşturan bölgenin endüstriyel hafızasının en önemli ö eklerinin başında Turyağ Fabrikası gelir. Turyağ Fabrikasının çatı tasarımı o günlerde kıyı ile kent arasındaki akışkanlığı adeta temsil eden bir forma sahiptir. Bu net ve belirgin form S-Hub Metotbinasının çatısında tekrardan yorumlanmış, İzmir Körfezine doğru alçalan ve daralan bir yapıda tasarlanarak aynı belirgin duruşu koruyan bir üst örtüye dönüştürülmüştür.
Bu bağlamda S-Hub Metotbinası bölgenin üretime dayalı görsel hafızasının korunduğu, üretimin iç ve dış mekanlardan görünür kılındığı, katılımı teşvik eden ve cesaretlendiren, sürdürülebilirlik kavramı etrafında burada üretilen hayallerin ve fikirlerin bu yapının çok uzaklarında da hayata geçeceği bir tür METOT ÜRETİM MERKEZİ’dir.
Topraksız Dikey Tarım (temiz ve ucuz gıdaya erişim)
Günümüzde küresel ısınmanın çokça hissedildiği ve önümüzdeki 10 yıl içerisinde majör önlemler alınmazsa yaşanılamaz bir iklim krizi içerisine gireceğimiz çok açık. Önlemlerin en başında insan eliyle doğaya yapılan olumsuz müdahalelerin en aza indirilmesi geliyor. Bunu yaparken besinlerimizi elde etme yöntemlerimizi tekrar gözden geçirmeliyiz. Topraksız dikey tarım Genel adıyla Şehir içi tarım ya da uzay tarımı olarak da adlandırılır. Karbon sıfır prensibi ile kapalı devre sistem olarak çalışır. Bu metot binanın zemin kotunda park/meydan ilişkisi içinde iç/dış mekan sınırlarının belirsiz olduğu alanda tasarlanmıştır. Tasarımı oluşturan unsurlar kültür balık havuzları, besin kuleleri ve besin modülleridir. Bunlar görsel ve fiziksel olarak yapının ve çevresinin tüm katmanları ile doğrudan ilişki kuran akuaponik ve hidroponik sistemlerdir. Bu sistemlerde üretilen ürünlerin satışı ile binanın işletme modeli oluşturulur ve uygulamalı bilgi paylaşımları ile ziyaretçilerin temiz ve ucuz gıdaya erişime bakış açılarının kökten değiştirilmesi hedeflenir. Bu metot benzer hedeflerle doğaya uyumlu fikirler üretmek için katılımcı ve cesaretlendirici bir ortam tasarlamanın ilk ve en önemli ayağını temsil eder.
Sıkıştırılmış Toprak Yapı (sağlıklı, ucuz, hızlı barınma)
Genel adıyla Kerpiç olarak adlandırılır. İmalat sürecinde karbon salınımı sıfır’dır. Bu metot, projede duvar yapımı ve çelik döşeme yüzey üzeri imalatı olarak tasarımın tüm katı yüzeylerinde kullanılmıştır. Toprak malzeme tamamen inşaat alanının hafriyatından elde edilir. Yapımı uzmanlık gerektirmez. Katılımcı bir oluşumla herkesin üretim sürecinde bulunabileceği bir sistemdir, depreme dayanıklı, ısıl kütle performansı çok yüksek ve düşük maliyetlidir. Birincil kullanım noktaları olarak yarışma alanının kuzeyindeki Cumhuriyet Caddesi ve İzban, doğusunda 40 katlı kuleler olduğu düşünüldüğünde, her iki yönden de yüksek karbon salınımı, gürültü ve görüntü kirliliği etkisi yüksek olacaktır. Öncelikli hedef, alanı bu etkilerden izole etmektir. Bu bağlamda binanın kuzey ve doğu cepheleri 45cm kalınlığında sıkıştırılmış toprak duvarlarla yer-yer kapatılmıştır. Devamında iç mekanlarda localar, toplantı odaları, atölyeler, ıslak hacimler gibi alanların tüm katı yüzeylerinde kullanılmıştır. Bu alanların nihai tasarımının ve uygulamalarının yalnızca 1 uzman eşliğinde son kullanıcılar tarafından yapılması ve imal edilmesi beklenmektedir. Bu sayede aynı topraksız dikey tarımda olduğu gibi benzer hedeflerle doğaya uyumlu fikirler üretmek için katılımcı ve cesaretlendirici bir ortam tasarlanmış olur.
1-AKUAPONİK SİSTEM TASARIMI
Su ürünleri yetiştiriciliği ile (Levrek, alabalık, sazan, çipura vb.) bitki tarımının mükemmel birleşimidir. Topraksız şehir içi tarım teknikleri arasında en avantajlı olanıdır. Sistem kısaca şu şekilde çalışır; balık atıklarının bitkiler için biyolojik gübre kaynağı olması ve bitki köklerinin de balık havuzu için doğal filtre görevi sağlamasıyla elde edilen bir sistemdir. Akuaponik sistemlerin bu iki temel öğesi verimli çalışmak için birbirlerini mükemmel şekilde tamamlar.
Akuaponik sistemde ucuz balık yemi kullanılır. Balık havuzunun suyu sadece ilk ay kontrol edilir sonrasında sistem oturunca haftalık kontroller yeterlidir.
Sistemin en önemli avantajlarından biri kapalı devre çalışmasıdır. Yani suyun değiştirilme/yenilenme gereksinimi yoktur. Temel olarak sistemin içerisindeki balıklar ihtiyaç duydukları besinle beslenirler. Balıkların oluşturduğu ve azotlu besinlerce zengin atıklar, bakteriler yardımıyla bitkilerin besin olarak kullanabileceği şekle dönüşür. Ortamdaki azotlu bileşenler bitkilerin bünyesinde toplandığı için su biyolojik olarak filtre edilmiş olur. Temizlenen su balıkların stressiz bir ortamda yaşamasına olanak tanır.
Avantajları:
– Ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşmanın kolay bir yoludur.
– Bu sistemlerde doğal kaynaklar tüketilmeden ve atık oluşturulmadan ürün elde edilir. Kontrollü balık üretimi sağlandığından dolayı balık hastalıkları kontrol altındadır.
– Sistemde hormon, Pestisit, Herbisit, böcek ilacı, suni gübre gibi tarım ilaçları kullanılmaz.
– Bakımı çok kolaydır.
– Ani hava olayları yüzünden ürün kaybı olmaz.
– Doğal çevreyi, havayı, besin miktarını, suyu, ısıyı, gün ışığını, yani ihtiyacımız olan her şey kontrolümüz altında ve ihtiyacımız kadar kullanırız.
– Sel, kuraklık, aşırı yağış, yüksek ısı, hava kalitesi, toprak kalitesi gibi kontrol edemediğimiz ya da kontrol etmek için doğaya ve insana son derece zararlı ve pahalı ürünler kullanılmaz.
– Aynı sebepten ötürü, öngörülemeyen ve kontrol edilemeyen sorunlar olmadığından üretim süreleri kısadır.
– Kontrol altında olmayan etkenlere bağlı ürünlerin satış fiyatı değişikliği yoktur. Toprak olmadığı için topraktan gelen hastalık da olmaz.
– Öngörülebilir üretim modeli oluşturulabilir. Ne kadar zaman sonra ne kalitede ürünün ne miktarda elde edileceğini biliriz.
– Yılın 12 ayı 24 saat aynı kalitede ürün zayiat vermeden elde edilir.
– Yapay zeka kullanımıyla ekimden hasada kadarki tüm süreç kolaylıkla yönetilir.
– Geleneksel tarıma göre 1000’de 5’lerle ifade edilecek miktarda suya ihtiyaç vardır. Sisteme yalnızca buharlaşan su miktarı kadar su ilave edilir.
– Geleneksel tarımda kullanılan zehirli maddelerden ötürü toprak, su ve hava kirlenmez.
– Mekansal olarak bakıldığında %90 daha az alanda %90 daha fazla ürün elde edilir.
– Alandan ve sudan kazanç geleneksel tarıma göre kıyaslanamayacak seviyededir.
– Şehir içi üretim için çok uygundur. Kullanılmayan tüm yapılar değerlendirilir. Özellikle bir yapı inşa etmeye gerek yoktur.
– Bir ürünün hasat edildikten sonra şehirlerarası ve hatta ülkeler arası binlerce km yol kat ederek tüketiciye ulaştırılması sırasında oluşan mal zayiatı, karbon salınımı, fosil yakıt tüketimi, iş gücü kaybı gibi çevreye ve insana zarar veren etkenler yoktur.
– Ürünün çok fazla el değiştirmesinden kaynaklanan fiyat artışları olmaz. Şehir içi üretim olduğundan dolayı üretici malını direk tüketici ile buluşturur, dolayısı ile daha ucuzdur.
– Ürünler son derece sağlıklı, taze, organik, lezzetli, besin değerleri yüksek ve aynı kalitededir.
– Sıfır karbon ayak izi ve sıfır atık prensibi vardır.
Tüm bu özelliklerinden dolayı sürdürülebilir bir yöntemdir.
2. SIKIŞTIRILMIŞ TOPRAK DUVAR TASARIMI
Öncelikle tasarımda, akla ilk gelen doğal malzemeler olan ahşap ya da taş malzemenin neden önerilmediğini açıklayalım. Malzeme seçiminde öncelikli kriterler, uzmanlık gerektirmemesi, başka bir alandan getirme zorunluluğu olmaması ve kaynağının yeterli miktarda olması gerektiği idi. Sonuç olarak burada önerilen yöntemlerin istenildiğinde ülkenin farklı noktalarında ö ek oluşturmasını teşvik eden bir öngörü ile oluşturulması önemli.
Sıkıştırılmış toprak yapım tekniği insanlık tarihi boyunca etkin olarak kullanılan yapım sistemlerinden biri. Dünya’nın farklı bölgelerinden ve zaman dilimlerinden günümüze kadar ulaşmış olan ö ekler, bu yapım tekniğinin değişen koşullara kolay uyum sağlayabilen bir teknik olduğunu ortaya koyuyor.
Sıkıştırılmış toprak dayanımı depremsellik bölgesi baz alınarak doğru formüle edildiğinde oldukça dayanıklı bir uygulama tekniğidir. Farklı mode uygulama teknikleri ile 3000psi ile 7000psi basınç dayanımına sahip hale gelebilir. Yapımının ilk aşamalarından biri, uzman danışmanlar eşliğinde alınacak toprak numunesi üzerinde çalışarak taşıyıcılık ve ısıl performans seviyesinin istenilen düzeye ulaşmasını sağlamaktır. Temel hafriyatından çıkacak topraktan doku, renk ve taşıyıcılık değerleri test edilmesi için bir defaya özgü 3 adet 2 metre genişliğinde deneme duvarı yapılacaktır. Bu deneme duvarları projede kullanılması için formül oluşturacağından tasarımın bütünlüğü açısından oldukça önemlidir.
Avantajları:
– Gözenekli bir yapıya sahip olduğundan havadaki nemi bünyesinde tutar, böylece ortamın nem dengesini sağlar.
– Yapısı itibari ile biyoklimatik özelliğe sahiptir.
– Üretim maliyeti son derece düşüktür.
– Uzmanlık gerektirmez, herkes uygulayabilir.
– Yapım aşamasında mekanik enerjiye ihtiyaç duyulmaz, çevreye zararlı bir maddeyi içinde barındırmaz.
– Çok uzun ömürlüdür. Mekansal ihtiyaçların değişmesinden kaynaklı olarak kullanım ömrü tamamlandığında dahi yıkım esnasında doğaya zararlı gazlar çıkmaz ve yeniden uygulamada aynı malzeme kolayca kullanılabilir.
– Sıva, boya, izolasyon vs. gerektirmez, kalıptan çıkan ilk yapıldığı şekli ile kullanılır.
– Yangına karşı oldukça dayanıklıdır.
– Akustik özelliği son derece gelişkindir.
– Son derece sağlıklı bir iç hava ortam seviyesi oluşturur.
– Kışın sıcak, yazın serin bir ortam oluşturur. Isıyı ve nemi bünyesinde tutarak gerekli miktarda ve gerekli zamanda ortama salınım yapar.
– Tek bir modüler kalıp sistemi ile çok hızlı şekilde inşa edilir.
– Karbon salınımı sıfırdır. Doğaya zarar vermez, geri dönüştürülebilir ve sürdürülebilir bir malzemedir.
3-YEŞİL GEÇİRGEN CEPHE TASARIMI
Doğrudan dış ortama açık alanda yapının güneybatı cephesinde kentsel ısı adası etkisini azaltmak, yılın her mevsiminde güneşin, imbatın ve diğer mevsimsel koşulların oluşturduğu olumlu etkileri en iyi seviyede binaya sağlayabilmek, yapının açık, yarı açık ve kapalı alanlarında bulunan insanların biyofilik konforunu önceleyerek güneybatı cephesinde mevsimlere bağlı olarak yoğunluğu değişecek olan yeşil geçirgen cephe tasarımı yapılmıştır. Aynı şekilde Cumhuriyet Caddesi ve raylı sistemin alan üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için yapının kuzey cephesinde de özellikle zemin kat ve bazı kat araları gibi sıkıştırılmış toprak duvarın olmadığı kısımlarda bir tampon görevi görmesi için tasarlanmıştır.
Doğrudan atmosferik alanda tasarlanan geçirgen cephe, yapının güney-batı cephesinde kentsel ısı etkisini kontrol altına alarak, geçirgen bir yüzey oluşturur. Yazın ısı ve ışık etkisini kırar, kışın ısı ve ışık etkisini içeri alır, temiz hava oranını maksimum konfor seviyesine ulaştırır.
Kullanılacak dikim karışımı zaman içerisinde değişim ihtiyacı gerektirmeyecek şekilde, çiçek süngeri veya keçe kullanmadan hazırlanacaktır. Gübreleme sistemi otomatik olarak yapılacak, bitkiler ağaç, ağaççık, çalı ve yer örtücülerden oluşacak olan cepheye çelik gergi halat sistemiyle kurulacaktır. Dikim karışımının ağırlığı, sistem etkisi, rüzgar yükü, toplam sistemin ağırlığı, ıslak ve kuru olarak hesaplanacaktır. Yağmur suyunun çatıda toplanması ile hasat edilen su, gri su sistemi ile toplanarak arıtılacak ve bitkilerin sulamasında damla sulama olarak dağıtılacaktır. Akıllı otomasyon teknolojisi ile yeşil duvar üzerinde tanımlanan yerlerden alınan anlık nem, ısı ve sulama değerleri sayesinde minimum su tüketimi sağlanacak, bu sayede sürdürülebilir ve sağlıklı bir plantasyon oluşturulacaktır. Tasarlanan tüm bu sistem sayesinde mevsimlere bağlı olarak değişen, fonksiyonel, verimli, amaca uygun ve görselliği yüksek bir güneybatı cephesi elde edilecektir.
Sistemde Yerleştirilecek Bitki ve Ağaçların Başlıca Özellikleri
– Hızlı adaptasyon
– Sığ kök yapısı
– Klimatik verilere uyumluluk
– Rüzgara karşı direnç
– Anti alerjen
– Az bakım isteyen
– Yaprak döken
– Az su ihtiyacı olan
– Kelebek çeken
– Kuş çeken
4- ÇATI TASARIMI
Öncelik olarak çatı tasarımına ilham veren en önemli etken, alanın sayfiye bölgesi olmasının yanı sıra endüstriyel bir geçmişe sahip olmasıdır. Bölge, hem yazlık evleri barındıran bir sayfiye yeri niteliği taşırken, barındırdığı akaryakıt ve kömür depoları, bu işlevleri destekleyen iskeleleri, yağ sabun ve deterjan fabrikaları ve avantajlı konumu sayesinde İzmir’in üretim, depolama ve dağıtım faaliyetlerinin yürütüldüğü bir sanayi bölgesi niteliğindedir. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde kurulmaya başlanan ve cumhuriyet döneminde büyüyerek fabrikalaşan Turan Yağ (Turyağ) fabrikası Turan mahallesine ismini vermesinin yanı sıra bölgenin endüstriyel hafızasının en önemli örneğidir. Eski fotoğraflarda da görünen fabrikanın çatı tasarımı deniz ile kent arasında günümüzde tamamen yok olmuş ilişkiyi adeta temsil eden bir forma sahiptir. Bu net ve belirgin form S-Hub Metot tasarımının çatısında tekrardan yorumlanmış, İzmir Körfezine doğru alçalan ve daralan bir yapıda ama aynı belirgin duruşu koruyan bir üst örtüye dönüştürülmüştür. Bir örtü görevi görmesinin temel sebebi çatının fiziksel olarak altındaki mahallerle hiçbir bağlantısının olmamasıdır. Adeta dikeyde oluşturulmuş bir 2. cidar olarak görev yaparak kapalı ve açık kütlelere sıcaklığın direk etkimesini engeller ve altındaki yüzeylerin doğa ile birlikte nefes almasına olanak tanır.
Çatının güney yüzeyleri 37° olarak tasarlanmış, bu açı İzmir bölgesinin yıl boyu güneşlenme açısına göre hesaplanmıştır. Bu sayede çatı yüzeylerine yerleştirilecek fotovoltaik panellerden maksimum verim alınması hedeflenmiştir. Çatının kuzey yüzeyleri otomatik açılır cam yüzeyler olarak tasarlanarak yapının tüm alanlarında sürekli bir hava akımı ile doğal klima etkisi oluşturulmuştur. Aynı zamanda şeffaf yüzeyler ile yapay ışık gereksinimi en aza inecektir.
Özetle Isınan havanın dışarı çıkmasına, doğal ışığın içeri girmesine izin veren ve güneşlenme açısını en doğru şekilde yakalayan çatı tasarımı doğal havalandırma stratejisinin ve binanın enerji talebinin en aza indirme çabasının en önemli ayaklarından biridir.
5- KANALTASARIMI
Bölgenin bütününün zemin değerleri, standart şartlarda bir yapı inşa etmeye uygun değildir. Mevcut kot haritalarına ve doğal zemin yapısına bakıldığında bölgenin tam da bu noktasında kuzeyde askeri alandan, güneye İzmir körfezine doğru akan bir dere yapısı olduğu görülüyor. Tasarım kararlarının en önemli unsurlarından biri de olası dere taşkını ve deniz kabarması risklerini yapıdan olabildiğince uzak tutarak en aza indirgemektir. Bunun için tasarlanan ilk hamle yapı zemin kotundan tamamen havaya kaldırılmış, zeminin bütünü park alanı olarak tasarlanmıştır. Diğer bir tasarım kararı ise olası dere taşkını zararlarını en aza indirmek için yer altı su seviyesinin yükseldiği zamanlarda suyun deniz ile mümkün olan en kısa sürede buluşmasını sağlayacak olan kanal tasarımıdır. Bu kanal denizden tasarım alanına doğru daralan bir yapıda ve 110 metre uzunluğundadır. Bunun yanında tüm alan bütüncül bir tasarım yaklaşımı ile kuzeyden güneye tek bir yüzey akışkanlığı içerisinde, park/meydan kurgusunda, açık/yarık açık alanlarıyla beraber ele alınmış ve alanın tamamı ağaçlandırılmıştır. Bu da dere taşkını risklerini önleyici veya geciktirici bir unsur olarak düşünülmüştür. Kanal tasarımının yatay sirkülasyon bağlamında yönlendirici etkisi, bölge yaya kullanımına olumlu etki sağlamış, kıyı hattı boyunca devam eden doğu-batı eksenindeki yaya sürekliliği, proje alanının içerisinden geçen bir sirkülasyon modeline dönüşmüştür.
6- İŞLETME SENARYOSU
S-Hub Metotbinası bölgenin üretime dayalı görsel hafızasının korunduğu, üretimin iç ve dış mekanlardan görünür kılındığı, katılımı teşvik eden ve cesaretlendiren, sürdürülebilirlik kavramı etrafında burada üretilen hayallerin ve fikirlerin bu yapının çok uzaklarında da hayata geçeceği bir tür METOT ÜRETİM MERKEZİ.
Yapının işletme modeli farklı bileşenlerin bir araya gelmesi ile sağlanmaktadır. Öncelikle yapının enerji giderlerinin en aza indirgenmesi için yeşil bina tasarım kriterleri temel alınmıştır. Yapı oryantasyonu, gün ışığından kontrollü faydalanma, yatay-dikey vantilasyon, yağmur suyu hasadı, gürültü kontrolü, taze hava kalitesi sağlama, havanın bağıl neminden içilebilir su üretimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yapıda etkin olarak kullanılması gibi kuvvetli etkilerle enerji ihtiyacını en aza indirerek işletme maliyeti minimize edilmiştir.
Tüm bunların yanı sıra yapının işletme senaryosunun en önemli ayağını oluşturan akuaponik ve aeroponik sistemlerden hasadı yapılan balık ve sebze ürünlerinin, tasarlanan kafe ve restoran alanları ile, ayın belirli günlerinde yapının 0.00 kotunda park-meydan ilişkisi içinde yarı açık bir pazar alanı olarak düzenlenen alanda ürünlerin satışı yapılacaktır. Ürünlerin hasadı ve satışı sabit personel giderlerini en aza indirmek için öncelikli olarak talepte bulunan üniversite öğrencileri tarafından kontrolör eşliğinde yapılır. Karşılığında 1 öğrenci için 1 hafta yetecek kadar balık ve sebze ürünleri ücretsiz olarak verilir. Bu sayede öğrenciler bedelsiz olarak temiz gıdaya ulaşır.
Pazar kurulum günlerinde insanların yapıda tasarlanan akuaponik ve aeroponiksistemleri görerek alışveriş yapmaları ve farkındalıklarının oluşması sağlanırken, ürünlerin satışı ilk elden yapılacağı için toplum ucuz gıdaya ulaşmış olur.
Tüm bu satışlardan elde edilecek gelir bir yandan binanın halihazırda minimize edilmiş olan elektrik-su-doğalgaz gibi sabit giderlerini karşılarken, öte yandan yapıda üretilecek metotçalışmalarına fon oluşturması hedeflenir. Yapı Kullanım Senaryosunda detaylıca anlatılan son ürün elde etme sürecinin bütünü bu gelir modeli ile fonlanır. Karşılığında bu yöntem ile sonlandırılan ürün/proje/AR-GE çalışmalarının pazarlanması ile yatırımcılardan elde edilecek gelirin bir miktarı S-HUB METOT binasına aktarılır ve bu sayede gelecekteki fikirlerin aynı sürdürülebilir döngü içerisinde sonuca ulaşmaları garanti edilir.
7- YÖNETİŞİM VE KULLANIM SENARYOSU
AKREDİTE OLAN KULLANCILARIN ZAMANA BAĞLI OLARAK YAPI İÇERİSİNDEKİ MEKANSAL HAREKETİ
Binanın Amacı: Akredite olan kişilerin bireysel olarak başlayan araştırmalarının zamanla olgunlaşmasıyla beraber, benzer veya ilişkili konularda çalışan kişileri bir araya getirerek birikimlerini paylaşabilmeleri ve sürecin sonunda bir sonuç ürün/proje ortaya koyulmasını amaçlar.
Bu süreç şöyle gelişir; sürdürülebilirlik çerçevesinde toplum yararına projesi olan kişiler binanın idari kısmında görev alan akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve yerel bürokratlardan oluşan bir kabul komisyonuna projelerini sunarlar. Komisyonun kabul ettiği proje sahipleri, yapı içerisinde zamana ve proje gelişimlerine bağlı olarak mekansal bazda yer değiştirirler.
Şöyle ki;
Haritadaki 1 numara ile gösterilen alanlar kişilerin projelerinin kabul olduktan sonraki çalışmaya başlayacakları ilk alanları gösterir. Bu alanlar kütüphane ve yarı açık bireysel alanlardır.
Projelerini belli bir olgunluğa kavuşturan kişiler kabul komisyonu tarafından bir süreliğine haritada 2 numarayla gösterilen etkileşim alanlarına yönlendirilir, burada birbirlerini destekleyici veya ilişkili konularda çalışan insanların bir araya gelmeleri sağlanır.
Etkileşim alanlarında proje sahiplerinin bir süre birbirlerini tanıyarak bilgi paylaşımında bulunmaları, kolektif çalışma kültürü geliştirmeleri, proje süreçlerine katkı sağlama gibi konularda tartışarak düşüncelerini bir ekip çalışmasıyla sürdürmeleri teşvik edilir.
Ekip çalışmasına karar veren ve ekip arkadaşlarını belirleyen kişiler haritada 3 numarayla gösterilen grup çalışma odalarına yönlendirilirler. Bu alanlarda fikrin tüm safhaları olgunlaştırılarak, iş dağılımı ve sonuç ürüne dair konular netleştirilir ve fikrin belli bir metodoloji çerçevesinde somut bir şekilde projeleştirilmesi hedeflenir.
Nihai proje tekrardan kabul komisyonuna sunularak projenin daha geniş kitlelere aktarılması ve paydaşların genişletilmesi hedefiyle, binanın konferans salonunda kamuya açık şekilde ve konunun ilgililerine hitaben bir çalıştay düzenlenmesi sağlanır.
Neticede ortaya çıkan bilgi ve değerlendirmeler tekrardan kabul komisyonunun süzgecinden geçirilerek projeye eklenir. Sonrasında üretim aşaması için haritada 4 numara ile gösterilen atölye alanlarına geçişi sağlanır. Çalıştaylarda projeye katkı sunan kişiler, proje sahibi ekip tarafından gruba dahil edilerek atölye çalışmalarında yeterli sayıda ekip ile üretim yapılması hedeflenir.
8- İHLALLER ANLATIMI
‘’Mimarlığı bir yapı yapmanın ötesinde sosyal bir eylem olarak görmek…’’
Burada olmaması gereken imar planına yapıcı bir cevap vermek…
Denize bu kadar yaklaşmışken, karşımızda böyle müthiş bir fırsat varken bu fırsatı kaçırmak… Başka hiçbir yapı tipolojisinde bu nedenselliği yakalayamayız. Zira adına ‘’sürdürülebilirlik merkezi’’ dediğimiz yapının değiştirme/dönüştürme gibi bir misyonu yok mudur? Bu konu alt sıralarda söz edebileceğimiz bir görev değil, aksine tam da yapının varlık sebebini oluşturan en temel unsurdur. Buna da ilk yapıldığı andan itibaren kendi çevresini dönüştürmesi ve dönüşümün yayılmasını sağlayarak başlamalıdır.
Su-gıda-yenilenebilir enerji-barınma gibi yaşamsal döngünün en önemli unsurlarını içerme iddiasındaki bir yapı, fiziksel sirkülasyon bakımından içe dönük, kendi habitatını oluşturan, en fazla yeşil çatı kullanımıyla yetinmiş ya da başka bir deyişle bulunduğu fiziksel çevreden, tarihinden, ikliminden habersiz; herhangi bir yere koysanız hemen iddiasını yitirecek, bulunduğu çevreye özenli gerçek bir kamusal anlayıştan uzak, denize-imbata dokunmayan, hissetmeyen, görmeyen bir yaklaşım sergileyebilir mi? Üstelik bu fırsatı yakalamaya sadece bir bina mesafedeyse… Hayır bunu kabullenmek gerçekten çok zor. Peki çözüm yolu insanların mülklerini zorla satın almak mı? Belki ihtimallerden biri bu olabilir. Ama buna mecbur değiliz. Çünkü bu bina sorun çözme üzerine metot geliştirme iddiasında bulunan bir yapı. O zaman bu sorunu da kendi yöntemleriyle çözecek, ortaya koyduğu metotlar ile yapının tamamlanmasının ilk anından itibaren varlık sebebinin ne kadar kuvvetli temeller üzerinde kurulduğunu gösterecektir.
‘’Güzel’’ binaları kent içerisine sıra sıra dizmek, iyi bir şehir elde etmenin yöntemi olarak görülemez. Bir kentin yaşanabilir olması ‘’güzel’’ binalar tasarlayarak değil, sıkı bir üst organizasyonun (kent planı) kent hayatını teşvik etmesiyle mümkün olabilir. Zira iyi bir yapı üretmek o yapının kentle kurduğu ilişki ile ölçülebilir. Hiçbir kamu yararı olmayan bir imar planının içerisine, 4000 metrekarelik bir kamu arsası adapte etmenin kent ile insan ilişkisini kurmaya yeterli olacağını zannetmek sürdürülebilir geleceği tasarlamanın ne kadar uzağında olduğumuzu gösterir.
Mimarlığı cephe ve kütle tasarlamaya indirgeyen yaklaşıma karşı çıkışımız yapısal olarak projemizin başlangıç noktasını oluşturuyor.
“Ufuk çizgisine kadar devam eden bir denizin üzerinde upuzun bir iskele yoksa denizi anlamak eksik kalıyor ve manzara tamamlanmıyor benim için. Bu manzaranın tamamlanması meselesi aslında bizden önce olanlarla bizim oraya yaptıklarımız ya da yapacaklarımız arasındaki ilinti üzerinden çok önemli. Yani oluşmuş olanla yapılacak olan arasındaki ilinti. Biri yoksa diğerini anlamak gerçekten çok kolay değil bana göre.”
– Park alanı ve proje alanı arasındaki kadastral yol kaldırılmış, yapının zemin katta boşaltılmasıyla beraber doğu-batı ekseninde bütüncül, çok fonksiyonlu açık/yarı açık alan kurgulanmıştır.
– Yapı kuzey yönünde kademeli olarak tutarlı bir biçimde proje alanı dışına çıkarak, yapının denize en yakın noktasından en uzak noktasına kadar İzmir Körfezi ile eşitlikçi bir ilişki kurması sağlanmıştır.
– İmar yolunun arsanın kuzeyindeki İzban hattı sınırına alınmasıyla, tasarımın açık alanlarında, kuzey-güney yönünde bütüncül ve çok fonksiyonlu açık alan kurgulanmıştır.
– Kıyı kenar çizgisi, yapılan bölgesel müdahaleler ile tekrar tanımlanmış; proje alanı çevresi boyunca kamu yararına olmayan tüm çarpık yapılaşmadan arındırılarak sahil hattı tanımlı bir hale getirilmiştir. Bölgedeki dere taşkını, deniz kabarması risklerine karşı tasarlanan kanal marifetiyle de suyun deniz ile mümkün olan en kısa sürede buluşması sağlanmıştır.
– Saime Sultan Yalısı’nın arsası üzerinde 2942 sayılı kamulaştırma kanunun 4. maddesi uyarınca irtifak hakkı tesis edilecektir. Bu sayede mülk sahibi olan kişilerin yapı kullanımı üzerindeki tasarrufları kendilerinde bırakılarak, tarihi eser binanın dışında kalan parsel, düzenlenmesi suretiyle açık kamusal alanının zeminde bütüncül bir şekilde kullanılması için proje alanına katılmıştır.
Bu irtifak hakkı tesisi için Saime Sultan Yalısı’nın mülk sahiplerine herhangi bir ödeme yapılmayacaktır. Mevcut durumda davet alanı olarak kullanılan yalı, istenildiği takdirde aynı fonksiyon ile devam etmesi için, S-Hub Metot binasının ürettiği elektrik ve kentsel tarım çerçevesinde ürettiği tüm gıda bileşenlerinden ihtiyacı kadar faydalanması sağlanacaktır. Bu sayede tarihi eser yapının fiziksel ve ekonomik anlamda sürdürülebilirliği garanti altına alınacaktır.
– Şartnamede belirtilen yarışma alanı ile İzmir Körfezi arasında optik ve fiziksel ilişkiyi akamete uğratan en önemli engellerden biridir. Mevcut imar planında yaklaşık 3500 m² olarak görülen parselin takribi 700 m²’lik kısmı için 2942 sayılı kamulaştırma kanunun 12. maddesi uyarınca kısmi kamulaştırma yapılacaktır.
Bu kısmi kamulaştırma uygulaması için mülk sahiplerine herhangi bir ödeme yapılmayacaktır. İmar planında toplamda yaklaşık 3500 m² olarak görülen bu ada şeklindeki alan, eğer tek bir parselden oluşuyor ise emsal hesapları 3500 m² alana göre hesaplanarak inşaat hesabı yapılacaktır. Bu sayede mülk sahibinin inşaat alanı açısından herhangi bir hak mahrumiyetine uğramaması sağlanacaktır. Eğer bu ada şeklindeki alan farklı parsellerden oluşuyor ise; parseller arası tevhid işlemi yapılarak, kısmi kamulaştırma tesis edilen 700 m²’lik kısmın inşaat hakları, tevhidi gerçekleştirilmiş olan diğer parseller içerisinde korunacaktır.
S-Hub Metot binasının tüm bileşenleri ile bu alanda uygulanıyor olması 2942 sayılı kamulaştırma kanununun 12. maddesinde belirtilen “Kamulaştırmadan Artan Kısımda Değer Artışı Olması” bendinde detaylıca anlatılan hükmü gündeme getirebilecek niteliktedir. Fakat işleri kolaylaştırıcı ve teşvik amaçlı bu haktan yararlanılmayacaktır.
Zira tasarlanan sürdürülebilirlik merkezinin esnek kullanılabilmesi, bir çok işleviyle kamuya aynı anda cevap verebilme potansiyeli, çevresiyle bütünleşmesi ve kamusal alanların dışarıya taşma gücü dikkate alındığında fiziksel çevreye önemli ölçüde değer artışı sağlayacaktır.