AÇIKLAMA RAPORU
Gelibolu Yarımadası, tarihin hiçbir döneminde kimse için tekil bir anlatı sunmamıştır. 1. Dünya Savaşı’na katılmış milletler için anlatı ister zafer ister kayıp üzerinden kurulmuş olsun, bu topraklarda savaşırken ölmüş binlercesinin anısı belli türden bir güncellik taşımayı sürdürmektedir. Bu ölümleri bu toprakla ilişkide, bellekte canlı tutan şey, ölümün tekilliğini ve tamamlanmışlık duygusunu kıracak şekilde topluca, genç insanların başına, aşina olmadıkları topraklarda gelmiş olmasıdır. Diğer bir deyişle, savaş söz konusu olduğunda ölüm ne kadar sıradan ve anonimse, bu görece küçük yarımadada yan yana yatan niceleri söz konusu olduğunda ise tek tek her birine dair çarpıcı ve tekil bir nitelik arz eder. Ölümün aynılaştırıcı kucağına düşene kadar, kısa hayatlarında yaşadıkları, düşündükleri, hayalleri, özlemleri ve hırsları bakımından her biri birbirinden farklı insanların anısını bu aynılık ve fark açmazında, canlı bedenlerinin aşina olmadığı ama şehit düşerek ebediyen bir parçası oldukları topraklarda yaşatmanın, salt mimari ya da peyzaj değil ama aynı zamanda oldukça insani, doğayı, topografyayı ve jeomorfolojik yapıları gözeten ve kurulmaya çalışılan anlam bütünlüğünün çarpıcılığını kavrayarak yaşatmayı düşündük. Bu basit bir karşıtlıkta ve tercih ortaya koyarak değil, tersine doğayla ilişkisellikte yol almamızı sağladı.
Gelibolu Yarımadası’nda hâlihazırda yer alan anıt ve anma mekânlarıyla görsel, düşünsel ya da betimsel bir diyaloğun zorluklarını da hesaba katarak anlatıyı katmanlı hale getirmenin gerekli olduğunu gördük. Bu katmanlı yapı, anma mekanlarını belli bir aynılık ve farklılık, düzen ve kaos, teklik ve çokluk ilişkisinde birbirlerine yaklaştırıp uzaklaştırmanın ve bu yolla ilişkiselliklerinden ve mekânı deneyimleyenlerin mekanla kurdukları öznel ilişkilerinden, hatırlamanın ve anmanın lineer olmayan zamansallığına dair dinamik bir anlatı ortaya koymanın yolu olarak belirdi. Tasarımın olanaklı kılmasını umduğumuz dinamik anlatı, her bir odak alanı için gerek malzeme bakımından farklılaşan temsil plastiğinde, gerekse de tasarıma altlık teşkil eden dingin ama çarpıcı bağlamda karşılığını bulmaktadır. Dolayısıyla insanı doğayla, yaşamı ölümle, hatırlamayı unutmayla, savaşı barışla ilişkisinde ve benzerliğinde düşünülür kılmak bu katmanlı yapının ana unsuru olarak belirdi.
Söz konusu benzerlik ve ilişkilerin temsil edildiği değil tecrübe edildiği anma mekânlarının odağına anıt koymayı veya şehitlik alanlarını bir sınırla çevrelemeyi hiç düşünmedik. Bunun yerine anma mekânlarına karşıdan bakan ve bu bakış yoluyla üretilen anlamı anıtlaştırarak uzaklaştıran değil, bilakis onları yatay deneyime açarak yaklaştıran bir izleği takip etmeyi tercih ettik. Yaşanmış olanı yaşanmakta olanla, ölenleri yaşayanlarla, savaşın hırçın hatırasını korunmakta olan barışı borçlu olduklarımızın anısıyla ilişkiye sokan bir duruşu konumlandırmak için toprağın örtüsünü usulca kaldırarak oluşturulacak ara kesitler öngördük. Bu ara kesitlerde bazı alanlar için betimleyici bazı alanlar için daha soyut bir anlamın ifadesi olarak isim duvarları tasarladık. Mekânı sınırlarla belirlemek istemeyişimizde olduğu gibi, duvarların da bir yeri diğerinden bir sınır teşkil etmek bakımından ayırmasını değil bir anlam bütünlüğü için belirli bir yeri odak olarak işaret edilebilmesini istedik. Öte yandan isim duvarlarını anıtsal bir temsilin yerine de kullanmadık. Anıtsal olan, dağınık, kaotik bir içeriği doğada var olmayan bir tekdüzelik ve düzende ifade ederken, biz bu içeriği, doğayla uyumunda ne ise o olarak bırakarak, topografyanın müsaade ettiği yerlerde, jeomorfolojik yapılarla uyumlu bir çeşitlilik ve farklılıkta, duyumsanır kılmak istedik. Tarihin, yaşanmış, üstü örtülmüş olanın, doğayla, bitki örtüsü ile iç içe geçmişliğine müdahale etmeden toprağı usulca aralayarak oluşturduğumuz duvarların berisi ve ötesi arasındaki düşünsel, imgesel harekette sonsuzluğun hissedilir olması fikrinden hareket ettik. Bu duvarları askerler için siperler neyse bizler için de mekânın kendi anlatısının o olabileceği düşüncesinden hareketle ele aldık; savaş alanında, duraklama, düşünme, dinlenme, dinleme, hatırlama için bir bakış noktası.
Bu yolla, yarımadanın anlatısında bize neyin ne olduğunu, nerede ne olduğunu ve bunların anlam ve değerlerini dikte eden, şehitlerin adları ve sayılarının anıtsal temsilleri yolu ile değil toprağa düşürdükleri izler yoluyla anmanın olanakları üzerine düşündük. Bu, nihayetinde yerin ruhunu zamanın üzerine düşürdüğü izlerle koruyan mekânsal bir süreklilik yaratmamıza yardımcı oldu.
Yukarıdaki kavramsal çerçeveden yaklaştığımızda aynı tasarımı söz konusu 15 anma mekânı için uygulamayı önermek yerine her bir mekân için insan, doğa, tarih bağlamlarında karşımıza çıkan farklılıkların belirleyici olduğu, formel değil kavramsal birlik ideali etrafında oluşturulmuş 15 ayrı tasarım ortaya çıkardık. Böylece yarımadaya dağılmış bu 15 anma mekânı, anma deneyiminin mekânın gerek tek başına gerekse diğer anma mekânlarıyla ilişkisinde mümkün kıldığı farklı içeriklerle yüklenmek bakımından, farklı zamanlarda, farklı kişiler için farklı anlamlar taşıyabilecek. Bununla birlikte tüm bu farklılık vurgusunun gözettiği etkiyi üst anlatı ile tutarlılık arz etmesi bizim için önemliydi. Bunu da belli türden tekrarlar yoluyla gerçekleştirdik. Yarımadaya dağılmış 15 anma mekanının her biri tarihin belli bir anında şahit olunan dramatik, trajik, destansı, sessiz, çok ses getirmiş, bazıları unutulmuş, bazıları hafızalarda yer etmiş, kahramanca, görev duygusuyla, vatan sevgisi ile, yurt özlemiyle, çaresizlikle, umutla yaşanmış insan deneyimlerinin nihayete erdiği yerler. Bu deneyimleri kişilerinden bağımsızlaştırıp mekânları ziyaret eden herhangi bir kişiye, mekânları neyin mekânı oldukları bilgisinden uzaklaştırıp mekânsallığa ve savaş yıllarını, zamanın ruhundan kopartıp zamansallığa ait kılmak yoluyla yarımadayı ve bu 15 anma mekanının tasarımını tekil anlatıya direnen yapısıyla tutarlılık arz eder tarzda ele almak istedik.
TASARIM BAĞLAMI
15 ayrı alanı aynılık ve farklılık gerilimi içerisinde ele almanın zorluklarının farkında olarak, tasarım fikrimizi kurgularken ikili bir okuma önerisi sunuyoruz. Bunlardan birincisi, şehitlik alanlarının tüm Gelibolu Yarımadası coğrafyasında birbirleri ve mevcut bağlamla olan alansal ilişkisellikleri. Bu okuma bizim mekânsal kurgumuzun önemli dayanak noktalarından birisidir. Diğer okumamız ise bu türden anma alanlarının tasarlanmasında yine aynılık ve farklılık gerilimi bağlamında şehitlik temsilinin ele alınmasındaki yaklaşım. Bu yaklaşım, içerisinde hem tüm alanları birleştiren bir üst kurguyu, hem de her birini birbirinden nüanslarla ayıran bağlamsal özelliklerini öne çıkarabilmemizi mümkün kıldı.
Aynılık ve farklılık gerilimi bağlamında bir tasarım matrisi oluşturduk. Bu matris alanları birbirlerine bağlarken aynı zamanda her birini kendi bağlamları özelinde farklılaştırarak bir kompozisyon önermektedir. Bu matris ile şehitlik temsilleri savaş, toplu ölüm ve onu anma ritüelleri bağlamında aynılaşan kurgulara hapsolmadan bir bütünü oluşturan özgün parçaların tasarımını mümkün kılınmaktadır. Bu gruplamaların ana sütunları ise erişim tipleri, ziyaret öncesi bekleme/birikme noktaları, patika, yönlendirme/bilgilendirme ve şehitlik alanı kavramlarıdır. Özetle şehitlik alanı ile kurulan ilişkiyi tanımlayan bu güzergah, bir ziyaretçi deneyimi olarak, her bir ziyaretçiyi gerek ortak bir duyguya, gerekse kişiden kişiye farklılaşan anlama ve duyumsama imkanlarını mümkün kılan bir arayüzdür.
Tarihin, yaşanmış, üstü örtülmüş olanın, doğayla, bitki örtüsü ile iç içe geçmişliğine müdahale etmeden, toprağı usulca aralayarak oluşturduğumuz bir arayüz olarak yatay duvarlar tasarladık. Onları, berisi ve ötesi arasındaki düşünsel, imgesel harekette sonsuzluğun hissedilir olması fikrinden hareketle, askerler için siperler neyse bizler için de mekânın kendi anlatısının o olabileceği düşüncesiyle savaş alanında, duraklama, düşünme, dinlenme, dinleme, hatırlama için bir bakış noktası olarak ele aldık. Bu bağlamda savaş yıllarında cephe ile kurdukları ilişkiler bağlamında iki tip arayüz önerdik. Sıcak savaş ile ilişkilenen alanlarda monoblok bir arayüz, sargı yeri ve intikal yolu üzerinde yer alan alanlarda ise yığıntı şeklinde bir arayüz…
Bu bağlamda önerdiğimiz matriste, şehitlik alanının temsilini farklı yüzey manipülasyonları şeklinde ardışık tepecikler, akışkan kıvrımlar, mevcut taşların alan içerisinde yeniden düzenlenmesi, uzak perspektifte aynı gibi duran ancak yaklaştıkça fark edilecek farklılıklar barındıran yan yüzeyleri kesme üst yüzeyi kırma taşların dizilimi, birbiri üzerine yığılan ve perspektife girdikçe seyrelen yassı taşlar ve farklı iklim koşullarında farklı durumlar yaratabilecek metal mekik havuzcuklar gibi önermelerde bulunduk. Tüm bu önermeler tekrarın aynılaştırıcı etkisiyle yaratıcı bir gerilimi merkeze alan farklılıklar çerçevesinde geliştirildi.
HAVANTEPE
Araç yolundan algılanmayan, bir patika ile ulaşılabilen, çalılarla ayrılmış 2 adet şehitlik alanı bulunan Havantepe, orta az derecede eğime sahip ve peyzajı dışında jeomorfolojisiyle de ayrışan özellikler barındırmaktadır. Özellikle, şehitlik alanlarına bakan amfi formundaki kayaç dikkate değerdir. Ayrıca alanın güneyine inildiğindeki tüm körfeze hakim bakı noktası önemlidir.Anafartalar Cephesi’nde gerçekleşen muharebelerde, Kireçte-Arslantepe hattı geri bölgesinde yer alan ve sıcak savaşa da sahne olmuş bir alandır. Yarımadanın kuzeyine özgü doğal kayaç formları ve bitki örtüsü olan Havantepe, ziyaretçiler için mesafeli bir erişim deneyimi sunar. Anayola eklenmiş otopark alanı ve ilk bekleme alanından şehitlik alanına kadar 200 metrelik bir yürüyüş vardır. Mevcut maki ve ağaç toplulukları arasında düzenlenen yürüme patikası boyunca, herhangi bir bitkisel veya yapısal ekleme yoktur ve yürüyüşe uygun hale getirilmiş bir stabilize zemin bize eşlik eder. Şehitlik alanına geldiğimizde ise, kendimizi alana özgü kayalıklar ve yeni eklenen şehitlik duvarı arasında buluruz. Şehitlik duvarı, şehitlik alanı ile aramıza mesafe koyan ve burada hayatını kaybedenlerin isimlerinin yazılı olduğu yapısal elemandır. Yürüdükçe, şehitlik temsil mekânından çıkar ve coğrafyanın ve etrafımızı kuşatan doğanın farklı unsurlarıyla baş başa kalırız. Panoramik bir bakı noktasına gelir ve savaş coğrafyası ile bu coğrafyada geçen olaylar hakkında bilgi alırız. Bu noktanın devamında, dilersek bir patikayla, aralarda karşımıza çıkan yönlendirme ve bilgilendirme elemanları eşliğinde mevcut doğa içinden Küçükanafarta’ya doğru erişir oluruz.
ARSLANTEPE
Araç yolundan algılanmayan ve yola yaklaşık 350 metre uzaklıkta bulunan alana erişim eğimli topoğrafya ve sıkı bitki örtüsü nedeni ile zor ve yorucudur. Güneye bakan bir yamaç üzerinde konumlanıyor oluşu alanı genel yarımada siluetine panoramik hakimiyet açısından özel kılmaktadır. Çanak formundaki alan içerisinde bulunan baş taşları kolaylıkla seçilebilmektedir. Özellikle, şehitlik alanına hakim amfi formundaki kayaç dikkate değerdir.Kireçtepe ile birlikte önemli bir sırt çizgisi oluşturan tepenin geri bölgesi niteliğindedir. Ana erişim, Küçükanafarta Şehitliği için önerilen otopark ve servis /donatı alanından, arazi yapısı ve bitki örtüsü nedeniyle görece zorlu bir yürüyüş ile gerçekleşir. Ulaşım yolu üzerinden alana erişinceye dek olağanüstü bir manzara ve topoğrafya ziyaretçilere eşlik eder. Bu yürüyüş sonrası karşılaşılan manzara, güneyde Suvla Koyu ve Tuz Gölü, kuzeyde Saros Körfezi’dir. Anafartalar’da geçen sıcak cephe savaşlarının en belirgin temsil mekânı olan ve Kabatepe’ye kadar uzanan siperler vadisini algılamaya da uygun bir noktadadır. Alana eriştiğimizde, Anafartalar cephesi ile ilgili bağlamsal anlatımlar ve soluklanmak için bir düzlük mekân vardır. Şehitlik alanına mesafeli bakışı disipline eden eğrisel şehitlik duvarını takip ettiğimizde, vadinin kuzey yakasına geçeriz ve dilersek Havantepe’ye ziyareti sağlayan bir yürüme patikasına eklemlenebiliriz.
KÜÇÜKANAFARTA
Araç yolundan algılanmayan, yaklaşık 200 metre uzunluğunda peyzaj değerleri yüksek bir patika ile ulaşılabilen alan yoğun bir bitki örtüsü tarafından tanımlanmış görece düz ve manzara olanakları zengin bir noktadadır. Alan içerisinde bulunan amfi formundaki kayaç oldukça dikkate değerdir. Ayrıca alanın güneyinde Tuz Gölü ve Suvla Koyuna hakim bir bakı noktası bulunmaktadır.Yarımadanın kuzeyinde yer alan ve ilk kez toplu ziyarete açılacak olan bu bölgenin yakınındaki şehitlik alanları (Havantepe – Arslantepe) için de ana servis-donatı merkezi niteliğindedir. Bu kararın arkasındaki en önemli neden, Çevre Düzeni Planı’na da işlenmiş olan ve Naimsırtı’ndan başlaması düşünülen “Muharebe Alanları Yürüyüş Güzergahları”nın bitişi niteliğinde olmasıdır. Bu arka plandan ötürü, alanda otoparka eşlik eden bir servis yapısı vardır. Bu noktadan yaklaşık 150 m’lik bir yürüyüşten sonra şehitlik alanına varırız. Havantepe’de olduğu gibi burada da yürüyüşümüz, mevcut maki dokusu eşliğinde gerçekleşir. Yürüyüş yolu sonunda, mevsimsel renk değiştiren bitki örtüsü arasından alana girdiğimiz noktanın açıldığı vistadan gördüğümüz alandaki dağınık formdaki kayalar, kır bitkileri ve topoğrafya hareketlerinin etkisiyle oluşan ferahlık ve açıklık duygusu çarpıcıdır. Şehitlik alanı ile aramızdaki duvar, topoğrafyanın da hareketiyle bizi alanda kaybolmaya ve tekrar belirmeye davet eder. Duvarın gerisinden, doğal topoğrafyasına dokunulmamış şehitlik alanındaki mevcut taşlara eşlik eden, işlenmemiş doğal taş bloklarla oluşturulan temsili düzenlemeleri görürüz. Bu temsiller, diğer tüm şehitliklerde olduğu gibi, bir sınır kabul etmezler ve bir sınır tarif etmezler. Şehitlik duvarı önünden ayrılıp biraz ilerlersek, daha dar bir patikaya ve alandaki dağınık formdaki kayalıklara sızan, makilik-çıplak toprak arası bir sınırda yürüyüşe geçeriz. İstersek, yönlendirme tabelaları eşliğinde Havantepe Şehitliği’ne doğru bir yürüyüş yapar veya alanın kuzeybatı ucundaki bakı terasına uğrayarak otopark alanına dönüşümüzü gerçekleştirebiliriz. Alanın kuzeyindeki etkileyici kayalıklar içinde yer alan panoramik bakı terasından, alanın güneybatısında beliren Ege Denizi manzarası eşliğinde, bilgi elemanlarının bize aktardığı savaş hikâyesini ve coğrafyasını anlama imkânını buluruz.
KANLIKÖPRÜ
Araç yolundan oldukça içeride, kıvrılarak uzayan bir vadide yer alan alana yamaçlardan erişim de mümkündür. Ancak yamaçların oldukça dik eğim¬lere sahip oluşu bu erişimi oldukça kısıtlı hale getirmektedir. Bu nedenle vadi tabanından erişim ön plana çıkmaktadır. Yamaçlarda belirli bir yük¬sekliğe çıkıldığında şehitlik alanı ile savaşın vuku bulduğu panoramanın aynı kareye girmesi önemli bir özelliğidir.Etkileyici bir manzarası ve topoğrafyası olan alana, ana yoldan ayrılan ve küçük bir araç cebi ile sonlanan araç yolu ile veya bisiklet yolu ile erişebiliriz. Makilerle çevrili yürüyüş patikası, küçük bir kanyon gibi uzanan korunaklı bir vadi içinde konumlanan şehitlik alanı ve duvarına bizi ulaştırır. Şehitlik duvarının ufkunda uzanan yamaçtaki şehitlik alanı, karakteristik maki toplulukları ve yer yer gruplar halinde sıralanmış ağaçların kuşatılmışlığındaki tepenin eteğinde, belirginleşen geometrik form kesim doğal taş temsilleri ile bizi karşılar. Dönüş yolu ise bize, şehitliği ve devamındaki geniş panoramayı aynı görüş açısına alabilecek bir kotta konumlanmış bir bakı düzlüğünde soluklanma imkânı verir. Alana bisikletle erişimin devamında ise dilenirse vadi boyunca ilerlenerek Küçükanafarta köyüne doğru yol alınabilir.
İBRİKÇE I-II
Araç yolundan algılanmayan, ancak araçla yakınına kadar gelinebilen alan tanımlı bitki örtüsü tarafından çevrilmiştir. 3 tane şehitlik alanı 2’si birbirleriyle görsel ve fiziksel olarak ilişkili diğeri ise 2 ağaç arasından hoş bir geçit ile bağlanan bir konumdadır. Görece düz ve homojen yüzeye sahip alan geniş bir ufuk çizgisine sahip değildir ancak Yusufçuktepe Anıtı ile görsel bir ilişki kurmaktadır.Şehitlik alanlarının yakınına dek uzanan ulaşım, güneyde yer alan anayoldan içeriye giren lineer bir otopark cebi ile sonlanır. Yaklaşık 200 metrelik yoğun maki dokusu arasından yaptığımız yürüyüş sonrasında önce İbrikçe I, sonra da İbrikçe II şehitlik alanını görürüz. Alandaki en belirgin özellik, İbrikçe 1 Şehitliği’ne ait iki parçayı birbirinden hem ayıran, hem de bağlayan pencere niteliğindeki makiliktir. Tüm alanın gezi kurgusu, yoğun maki topluluğu arasında oluşan bu pencereden geçerek, yumuşak bir eğim üzerine yayılan şehitlik alanlarını ve gerisinde algılanan geniş boşluğu kuşatan silueti algılama üzerine kurgulanmıştır. Bu siluet içinde konumlanan şehitlik duvarlarının ilerisinde topoğrafyanın hafifçe dalgalanması ile belirginleşen şehitlik alanları, bize tarih ve doğa arakesitinde yere ilişkin izleri vurgular nitelikte bir deneyim sunar. Bu deneyimin sonunda dilersek farklı bir dönüş patikasından girişe veya şehitlik alanı devamında Kanlıköprü Deresi Şehitliği’ne doğru, yönlendirme ve bilgilendirme elemanları rehberliğinde bisikletle veya yürüyerek rotamızı devam ettirebiliriz.
ABANOSDERE
İSMAİLOĞLU DERESİ
Anayoldan içeri sapan ve alana araçla erişimi kolaylaştıran bir otopark alanı ve ona eşlik eden bir birikme/toplanma alanı, ilk temas noktasıdır. Araçtan indiğimizde, kuru dere yatağı boyunca yer yer mevcut sık maki ve grup ağaçlar dokusu ile bir dizi ağaç sırası arasından gölgelikli bir yol eşliğinde yürüyüşe geçeriz. Yürüyüş yolunun bir kenarını mevcut flora, diğer kenarını ise boylu ve gölge yapan bir dizi yeni ağaç sırası tarif etmeye başlar. Yürüyüşümüz sonunda, yay şeklinde bir durma mekânının tariflediği düzlük üzerinde iki şehitlik duvarı ile karşılaşırız. Şehitlik alanları, yeşilin farklı tonlarının arasında kuşatılmış ve üzerinde hardal çiçeklerinin yer aldığı, derin bir kır peyzajı içinde mevsimine göre içinde su birikebilen metal oyuntularla hafızamıza yerleşir. Şehitlik alanından çıkarken, kuru dere yatağının diğer kenarından ilerleyecek olan bir yürüyüşe geçer ve ziyaretimizi tamamlarız. Bisiklet ile erişim alternatifi ise, anayoldan içeri giren ve vadi boyunca ilerleyen bir güzergâh imkânı sunar.
NAİMSIRTI
Araç yolundan oldukça içeride kalan ancak araçla yakınına kadar gelinebilen alan, birisi tarla içerisinde diğeri ise hafif yükselen eğime yerleşmiş iki şehitliği bünyesinde barındırır. İki şehitlik birbirlerinde sık bir bitki dokusu ile ayrılmaktadır. 500 metre yürüme mesafesinde Hill 60 mezarlığı ile ilişkilenen alan savaşın iki cephesinin bir araya getirebilme olanağıyla ayrışmaktadır.Naimsırtı Şehitliği, yeni odak alanları içinde sıcak savaşın geçtiği ikinci alandır. Bu özelliğinden ötürü şehitlik alanında temsilî toplanma ve tören alanı işlevi de taşıyacak bir düzenleme yapılmıştır. Bunun yanı sıra alan, ‘Çevre Düzeni Planı’na işlenmiş olan “Muharebe Alanları Yürüyüş Güzergahları”nın başlangıcı ve yine aynı planda belirtilen “Anafartalar Muharebe Alanı Tanıtım ve Ziyaretçi Karşılama Merkezi”ne en yakın şehitlik konumundadır. Bu merkezden ring yapacak minibüslerle ziyaretçileri taşıma senaryosu doğrultusunda, Naimsırtı Şehitliği için büyük bir otobüs parkı ihtiyacı oluşmamakta ve yaya erişimi, yol üstü otopark alanındaki kısa bir duraklama ve bilgilenme alanından başlamaktadır. Devamında, mevcut tarla peyzajı içindeki, maki toplulukları, sıralı zeytin ağaçları ve yeni eklenen bir sıra boylu ağaç dizisinin gölgesinde uzanan kısa bir yürüyüş sonrasında şehitlik alanına erişilir. Erişim patikası, bizi mevcut maki grubu ve şehitlik duvarı sınırı arasından geniş bir düzlüğe ve panoramik bakı alanına ulaştıracaktır. Alanda sınırları verilen iki şehitlik sınırı arasında sık maki topluluğuna dik yerleşen şehitlik isim duvarı, birbirinden sık yeşil doku ile ayrılmış şehitlik alanlarını toplayıcı bir hat oluşturur. Şavaşın isim hafızasını yüklenen bu duvarın gerisinde konumlanan şehitlik alanlarından ilki, bize mevcut yeşil doku ile kuşatılmış, ağaçlık; diğeri ise derin bir boşluğa uzanan düzenlenmiş topografya izleri arasından teklik içinde çoklu bir deneyim sunar.
Naimsırtı’nı ziyaretimiz tercihen, şehitliğin temsilî mekânı ve olası durumda tören amaçlı da kullanılabilecek geniş düzlükten ayrılan bir yürüyüş patikası aracılığında, Küçükanafarta’ya dek sürecek olan uzun soluklu, yer yer coğrafya, flora-fauna ve savaşa ilişkin bilgilenmeler eşliğinde bir deneyimle devam edebilir. Yürüyüşümüz sırasında, Hill Sixty Şehitliğini görür, savaşın tarihçesi hakkında bilgi edinebilir ve ikili bir okuma gerçekleştirebiliriz.
SÜNGÜBAYIRI
ALBAYRAKSIRTI
En işlek şehitlik ziyaret rotasına asılı ve araçla erişimde yol üzeri konumunda olan bu iki alan, bir bütünün iki parçası gibidir. Bu iki şehitliğe araçla ortak erişim, Süngübayırı Şehitliği’ne yakın konumdaki küçük bir cep otoparkı ile sağlanmaktadır. Buradan ilk olarak erişilen Süngübayırı Şehitliği’ne geldiğimizde, bir-iki sıra yeni ağaç dizisi ile yolu arkamıza aldığımızda, eğrisel kavisiyle şehit isimleri duvarı bizi karşılar. Duvarın gerisindeki şehitlik alanları ise, doğanın kuşatılmışlığı içinde uzanan yamaç boyunca çam ormanı ile kuşatılmış bir yamacın sırtında münzevi bir niş gibi uzanır. Süngübayırı’ndan başlayan yaya ziyaret güzergahı, kavislenerek ulu bir incir ve zeytin ağacı gölgesinde, yer yer mevcuttaki sık çam ağaçları dokusuna yaklaşıp uzaklaşarak bizi yolun karşısındaki Albayraksırtı Şehitliği’ne ulaştırmaktadır.
Albayraksırtı gerisinde uzanan derin düzlükten geçerek eriştiğimiz Karayörükderesi’nin sınırları, Albayraksırtı Şehitliği’ne baktığımız duvarın konumunu ve biçimini belirler. Derenin yeşil koridoru gölgesinde uzanan bu uzun şehitlik duvarının yığın taşlarının gerisinde, topoğrafya hareketleriyle belirginleşen şehitlik alanı ve savaşa tanıklık eden sahra çadırının izleri uzanmaktadır. Albayraksırtı Şehitliği’ni ziyaretten sonra geri dönmek yerine yola devam edildiğinde ise, zengin bir deneyim güzergahı olan vadiye ilişmiş Çataldere ve Kesikdere Şehitliklerine erişilebilir.
KILIÇDERE I-II
57. Alay Şehitliği yolunun hemen kıyısında bulunan iki şehitlik alanından kuzeydeki küçük ve yol kotundan aşağıda, diğeri ise yol kotundan hafif alçalan bir profilde etkileyici bir panoramaya açılan konumda yer alırlar. Ana ziyaret güzergahı üzerinde yer almalarından ötürü erişim olanakları oldukça avantajlıdır. Karayörük deresinin geçtiği vadinin kuzey ucunu tutan alanlar daha üst ölçeklerde ilişkiler kurabilecek potansiyele sahip ve yakın konumda bulunan mevcut ziyaret alanları ile de ilişkilenebilecek noktadadırlar.Gelibolu yarımadasında en çok ziyaret edilen 57. Alay ve Conkbayırı Şehitliği arasında yer almaları, Kılıçdere Şehitliklerini de kolay erişilebilir kılmaktadır. Bu durumun olumsuzluklarıyla (yoğun yığılmalar…vs) baş edebilmek için iki mekânsal strateji kurgulanmıştır. İlki, mevcut altyapıyı kullanmak ve bu bağlamda kitlesel otopark ihtiyacını diğer yoğun şehitlik alanlarının mevcut otoparkları ile sağlamaktır. İkincisi ise bu yoğun bağlamdan sıyrılmak ve önerdiğimiz şehitlik duvarı yardımıyla, özellikle Kılıçdere II-de, yoldan koparak topoğrafyanın izinde yoldan mesafelenmektir. Bu mesafelenme bizi sık çam ağaçlarıyla kuşatılmış bir düzlükten uzanan patika ile bir yönde Baby 700 Mezarlığı ve Mesudiye Topuna, diğer yönde Kılıçdere I Şehitliğine yaklaştırır. Süngübayırı ve Albayrak Sırtı’na alternatif bir vadi güzergahında yürüyüşe ve bakı alanına davet eder.
KİREMİTDERE
Yoğun bir çam dokusu içerisinde, yoldan hafifçe yükselen bir profile sahip olan alan, erişim olanakları oldukça kısıtlı örneklerden bir tanesidir. Önemli mevcut odaklardan olan Soğanlıdere’ye erişim güzergahı üzerinde bulunan şehitlik, anlamsal ve anlatısal bir kurguyu olanaklı kılabilecek bir potansiyele sahiptir.Erişimi mevcutta en zor olan alanlardan biridir ve bu durum aslında yeni şehitlik kurgumuzda büyük bir potansiyeldir. Kiremitdere Şehitliği, sahra hastanesi olarak bilinen Soğanlıdere Şehitliği’ne sevk edilirken yolda şehit olan askerlerimizin defnedildiği intikal yolu üzerindeki bir noktadır. Öneri, intikal yolunu uzun soluklu bir yürüyüş ve algı deneyimi olarak yeniden tarifleyerek, bu rotaya aracın girmesine izin vermez. Şehitlik alanının ancak 600 metre yakınlarında aracımızı bırakabiliriz veya bisiklet ile sakin bir yolculuğu tercih edebiliriz. Kiremitdere’ye kadar uzanan hem bisikletin, hem de yürüyenlerin rahatça ilerleyebileceği geniş stabilize yol, gerekli konforu sağlamaya yeter. Burada amaç, Kiremitdere’nin kendisini ziyaret etmek kadar, bu yolu da deneyimlemektir. Bu güzergahta, artık sık çam ağaçları arasında kalmış olan Kiremitdere Şehitlik alanı, ağaçlar arasındaki yamacından sakince bize değmekte ve dilersek ağaçlar arasında soluklanmamıza veya yolumuza devam etmemize aracılık etmektedir.
EROĞLU SIRTI
Alçıtepe Köyüne oldukça yakın bir mesafede bulu¬nan şehitlik, tarımsal amaçla kullanılan alanların ortasında bir tepelikte yer almaktadır. Alanın güney batısına devam edildiğinde ise Alçıtepe Köyüne ve oldukça etkileyici bir peyzaj panoramasını oluştur¬an ovaya açılan bir vistası bulunmaktadır.Alçıtepeköyü ve Alçıtepe bakı alanına yakın konumda yer alan Eroğlusırtı Şehitliği yakınına dek uzanan ulaşım, araçla erişimde yol üzeri konumundaki otopark cebi ile sonlanır. Yaklaşık 200 metrelik mevcut tarla peyzajı içindeki sıralı zeytin ağaçları ve yeni eklenen bir sıra boylu ağaç dizisinin gölgesinde uzanan kısa bir yürüyüş sonrasında şehitlik alanına erişilir. Neredeyse düz bir topoğrafyanın sonunda beliren hafif eğimle beraber, yanı başımızda yavaşça yükselen şehitlik duvarı bizi karşılar. Duvar, topoğrafyanın morfolojisi içinde şekillenen köşe formunun önünde, zeytin ağaçları arasındaki şehitlik alanını sarmalar. Şehitlik duvarı önündeki düzlüğün gerisinde uzanan yamaca yerleşen koruluk alandaki yürüyüş patikaları, bize farklı kotlardan hem şehitliğe, hem de ufukta Ege Denizine açılan bakı imkânları sunar.
MEVCUT PEYZAJ KARAKTERLERİ
Gelibolu Yarımadası ölçeğinde çok çeşiti peyzaj karakterinden bahsetmek mümkündür. Tüm yarımadada görülen çeşitlik 15 şehitlikte de görülebilir. Şehitliklerin savaş tarihi içindeki rolü ve önemi gibi doğal yapısı da birbirinden ayrışır. Bu ayrışmanın en temel sebebi topografik ve bitkisel farklılıklardır. Yarımadanın kuzeyindeki alanlarda, kayalık formasyonlar ve maki dokusu dikkat çekerken, güneydeki şehitliklerde araziler sonradan ağaçlandırılmış veya tarım amaçlı sürülmüştür. Bu haliyle alanların savaş zamanı coğrafyaları kısmen değişmiştir.
YAPISAL PEYZAJ KARARLARI
Alanlara yapılan yapısal peyzaj müdahaleleri temel müdahalelerle sınırlıdır. Zeminde geçirimsiz geniş yüzeyler önerilmemiş, yapılan tüm eklemeler olabildiğince az çeşitte ve miktarda malzeme ile kurgulanmıştır. Açık otopark önerilen alanlarda zemin kaplaması, beton temelsiz, hücresel dolgu sistemi üzeri toprak derzli serbest dizim küptaştır. Bizi şehitliklere ulaştıran yaya yolları stabilize zemindir. Mevcut toprağın sıkıştırılıp üzerine mıcır serilerek sıkıştırılmasıyla elde edilir. Bu yol hemzemin ayırıcı elemanlarla tariflenmiş, sınırlandılmıştır. Ayırıcı malzemeler yolların kısmen düz olduğu alanlarda sac levhalardan, daha eğimli arazilerde ise ahşap latalardan elde edilir. Şehitlik duvarına ulaştığımız anda zemin değişir. 15/20xSBx10cm boyutlarındaki doğal taşlar kuru harç ile sıkıştırılmış zemine, aralarında 5-15cm genişliğinde derz kalacak şekilde döşenmiştir. Derzler toprak ile doldurulur, döşeme yer ile hemhal olur. Şehitlik duvarı sonrası bakı noktasındaki bilgi elemanından savaş coğrafyası ile bu coğrafyada geçen olaylar hakkında bilgi alırken ve alanı deneyimlerken üzerinde durduğumuz zemin prekast betondur. Bakı noktası devamında yürüyüşe imkan sağlayan patikalar, yaya yolları gibi stabilize zemindir. Ancak farklı olarak patikalar, ayırıcı elemanlarla sınırlandırılmamıştır. Patikalar kayalıkların, bitkilerin arasında erir. Kanlıköprü Deresi, Abanosdere ve İsmailoğlu, Kiremitdere Şehitlikleri’ne bisiklet ile erişim mümkündür. Bisiklet yolu zemini stabilizasyonu için alandan alınıp, özel katkılarla güçlendirilen toprak önerilmiştir.
BİTKİSEL PEYZAJ KARARLARI
Alanlara yapılan bitkisel peyzaj müdahaleleri, yapısal müdahaleler gibi sınırlıdır. Mevcut bitkisel dokuların korunması önerilmiş, bazı şehitliklerde yürüme yolu, patika ve bakı noktalarında bitkilendirme önerilmiştir. Abanosdere ve İsmailoğlu Deresi, Naimsırtı, Eroğlu Sırtı Şehitlikleri’nde, bizi ana ulaşım yolundan şehitlik temsiline ulaştıran yaya yolları yanında bir dizi boylu ağaç bize eşlik eder. Bu ağaçlar; Acacia dealbata (Gümüşi Akasya) ve Elaeagnus angustifolia (İğde) dır.