MİMARİ RAPOR
E-5 karayolundan Marmara denizine uzanan Kavaklı Dere havzası, bir açık alan koridoru yaratarak Beylikdüzü ilçesini parçalara ayırmakta, etrafındaki yerleşmeleri ve mahalleri tanımlamaktadır.
Bu dev açık alan koridoru yaklaşık 8000 m uzunluğuyla ve toplam 800.000 metrekarelik alanı ile gelişmekte olan kent dokusunun nefes alacağı dev bir kent parkı olarak çalışacaktır.
1/5000 İmar planı ile bu açık alan koridoru etrafında kurgulanan kamusal yapılar ise bu dev parkı işleten programlar olarak çalışmaktadır.
Bu haliyle Cemevi, Kültür merkezi, park ve spor alanı bu dev parkı işleten kentsel akapunktur noktası olarak çalışmaktadır.
Cemevi, kültür merkezi, spor ve rekreasyon alanlarından oluşan program, gelecekte, arkasında gelişmekte olan konut alanının sosyal merkezi olarak çalışacaktır. Bu sosyal merkez ile mahalleyi ve dev kent parkını birleştirecek bir arayüz önerilmiştir, program parçaları bu arayüz etrafında organize edilmiştir.
İbadethane, kültür merkezi, park ve spor alanları içeren bu ada, mahallenin sosyal merkezi olarak bir bütün halinde çalışması beklenirken; jenerik belediye imar planı mantığı doğrultusunda 3 ayrı işlev için 3 ayrı parsele bölünmüş, ortaya büroktatik gereksinimler dışında pek bir anlamı olmayan sınırlar çıkmıştır. İmar ise alelade bir konut parseliymiş gibi verilmiştir. Bürokratik bir takım prosedürler , zorunluluklar sonucu ortaya çıkan bu durum ana tasarım problemi olarak belirlenmiş, 3 ayrı parselin sınırlarını yok eden,parçalar arasında biçimsel akışkanlık kuran bir mekansal sistem önerilmiştir.Her parça bir diğeri ile programatik ve mekansal olarak ilişkilendirilmiştir, mekanların topografya ile birlikte Kavaklı dere açık alan koridoruna akması amaçlanmıştır.
Alevi ibadethanesi hep saklı kalmış, hiç bir zaman jenerik, sembolik bir biçime ve temsiliyete dönüşememiştir. İşletme açısından da mekansal açıdan da Geleneksel Anadolu evi mantığından kopmamıştır. Alevi dedesinin evi ibadet haneye dönüşmüş, geleneksel anadolu evinin mekansal yapısı ve malzeme kültürü ise Cemevinin özüne sinmiştir.
Proje kapsamında bu tarihi ilişki tekrar ele alınmış, Geleneksel anadolu evinin mekansal izleri ve mantığı soyutlanmıştır.
Geleneksel anadolu evi, çift programlıdır. Mutfak, depo, ahır, avlu (taşlık), bahçe gibi göreceli olarak umuma açık programlar zemin katta, salon ve odalar gibi özel programlar üst katta kurgulanmıştır. Bu iki kat 2 ayrı strüktürel katman olarak çalışmaktadır. Zemin (Kamusal) kat yığma taş iken, Üst (Özel) kat ahşap balon frame olarak kurgulanır. Geleneksel anadolu evlerinde işlevsel ayrım, strüktür olarak da sürdürülmüş bu yolla mekansal bir esneklik saplanmıştır. Geleneksel anadolu evinde zemin kat topografyaya uymuş, onu yeniden tariflemiş, Üst kat ise bunun üzerinde kendi geometrik yapısı ile yerleşmiştir.
Bu bağlamda Kültür merkezi, park ve spor alanları Geleneksel anadolu evinin zemin katı gibi organize edilmiş, Cemevi ise bir üst kota alınarak bu dünyadan mahremiyeti sağlanmıştır. Malzeme ve strüktür konusunda da bu ayrım sürdürülmüş, Zemin kat ve peyzajda iç – dış sürekliliğini bozmayacak şekilde doğal taş dokusu tercih edilmiştir. Cemevi katlarında ise Ahşap strüktür ve dokular tercih edilmiştir.
Aleviliğin doğa ve doğa güçleri ile kurduğu ilişkiye referansla dogal malzemeler tercih edilmiştir. Stüktür ve bitiş malzemeler brüt ve doğal halleriyle kullanılmıştır. Alevi kozmolojisinde önemi olan merkezi yapı, dört yön ve kapı metaforları cem meydanında soyutlanarak kullanılmış, park ile meydan arasındaki görsel bağ güçlendirilmiştir.
4 yorum
Harika bir proje olmuş. Uzun zamandır gördüğüm en iyi yarışma projelerinden. Tebrik ediyorum ekibi. Metin Polat’ın tasarım kabiliyeti zaten tartışılmazdır, bu konuda üstün yetenekli. Belli ki ekibi de kendisi gibi. Tekrar tebrikler.
Öncelikle tüm ekibi aldığı birincilik ödülünden dolayı tebrik ediyorum. Kütle plastiği ve yarattıkları dinginlik atmosferi bizimde yarışmada oluşturmak istediğimiz ama pek beceremediğimiz düzeyde usta işi olmuş.
Projeyi daha iyi anlayabilmek için hem proje raporunu hem de jüri raporunu okumak istedim. Bu raporlar ışığında projede eleştiride bulunmak istediğim bazı hususlar oldu. Bu hususları sıralamak gerekirse;
Vaziyet planına baktığımda; jürinin raporunda belirtilen “araziyi yatayda keskin bir çizgiyle ikiye bölerken park ile arasında yumuşak geçiş alanları ve avlular kurgulaması, parka bir yandan hakim öte yandan mesafeli duruşu jüri tarafından değerli bulunmuştur.” yorumunda yumuşak geçiş alanları ve avlulardan kastını hangi mekanlar olduğunu pek anlaşılmadı açıkcası. Galiba avlular derken merdiven sahanlığından hallice bir alanı kastediyorlar zira hem plana hemde görsellere baktığımızda o alanın (o diyorum çünkü bir tek orası var) avlu olmadığı aşikardır. Ayrıca jürinin yumuşak geçiş alanlarından kastının neresi olduğunu plana baktığım zaman bulamadım doğrusu.
Proje raporunda, “cemevi üst kota alınarak bu dünyadan mahremiyeti sağlanmıştır.” savına karşın jüri; “cem evi ve cenaze işlevlerinin üst kotta mahalle ile ilişkili açık alanlardan erişilecek şekilde olması olumludur.” diye bir cümle kurmuş. Bu iki cümleye baktığımız vakit biz şimdi kimin söylediğine inanacağız. Mahremiyet mi var mahalle ile ilişki mi var?
Proje raporunda mahallenin bir sosyal merkez gibi çalışacağı ön görülmüştür. Bu ön görü cem evinin hangi işlevleriyle olacağı düşünülmüştür acaba? Çok amaçlı salonla mı yada dersliklerle mi sosyal merkez olacak?
Geleneksel Anadolu evi ile İstanbul’da yapılacak bir cemevi arasında ne gibi bir bağlantı var anlamadım doğrusu. Zaten projeyi incelediğimizde, raporda bahsedilen mekânsal kurgudan çok malzemeyle bir ilişki kurulmuş. Bu kurulan ilişki de kütleye zorlama bir bağlam arama çabasından öte gidememiş sanki.
Zemin kat planını incelediğimde cemevi avlusunun mahalle ile bu kadar ilişkili sokağın bir parçası gibi olmasının ibadet mahremiyeti açısından sıkıntı yaratacağı görüşündeyim. Ayrıca cenaze yıkama ve morgun sokakla bu kadar iç içe olmasının avantajını kavrayamadım. Jüriye sormak gerek. Sokakta oynayacak çocuklar için de biraz ürpertici bir yer olur doğrusu.
Bodrum kat planına baktığımda ise park boyunca uzanan bir duvar ve bu duvarın arkasında konumlanmış mekanlar görüyorum. Parkla ara geçiş olduğunu iddia eden bir yapının gerçekten parkla en etkileşimli mekanının kurban kesim alanı olması pek doğru gelmiyor. Jürinin, sosyal işlevlerin parkla ilişkili sözünden kastının, kurban kesim alanı olması biraz tuhaf geldi. Zira kat planına baktığım zaman sosyal işlevlerin hiç biri parkla doğrudan bir etkileşim halinde değil.
Planlara biraz daha detaylı baktığımda ise sahanlıksız 5m (28×17.85) yüksekliğindeki merdiveni kullanacaklar için şimdiden kolay gelsin diyor yaşlılara ise yolu dolaşmasını öneriyorum.
Parka bu kadar yakın konumda olan aşevinin ve kütüphanenin parkı görmemesi bence yanlış bir tercih olmuş. Ben o aşevinde yemek yemek istemezdim doğrusu. Ayrıca kurban kesim ve mutfak arasında direkt erişim olmamasını olumsuz buluyorum.
12 numaralı mekana idari birim konulmuş. Doğal ışıksız ve doğal havalandırmasız bir ortamda çalışacak olanlara Allah kolaylık versin diyorum. Morgdaki merhum, oradakilerden daha iyi konumda.
Derslikler ve kütüphanenin doğal ışık ve havalandırma alması için kuranglez yapılması, aslında bu mekanların planda iyi bir yerde konumlandırılmadığını gösteriyor. Ayrıca daha çok saz kursları için ve pratikte genellikle akşam saatlerinde kullanılacak dersliklere ulaşmak için yapı içerisinde bu kadar yol kat etmeyi doğru bulmuyorum.
Çok amaçlı salona geldiğimizde ise vestiyeri bulmak için bir rehbere ihtiyacımız olacak gibi. Ayrıca salonun yangın kaçışı sırasında ciddi sıkıntılar doğuracağı görüşündeyim.
Yapıyı kullanacak kişi sayısı düşünüldüğünde wclerin ikişer kişilik olması yeterli midir? Buna ek olarak wclerin yapının ulaşımı en zor yerde olması doğru mudur? Parkı kullanacak kişileri dahil etmiyorum bile.
Belki biraz teknik konular olacak ama söylemeden geçemeyeceğim. 9 numaralı mekanın teknik alan olarak kullanılmasını ne kadar doğru. Zira havalandırması düşünüldüğünde üst kotta kuranglez ihtiyacı olacak gibi. Park kotunda ise zeminin çökertilmesi şiddetti yağmurlarda (drenaj yapılsa dahi herhangi bir aksaklıkta) bu alana su birikmesine neden olup yapının içene su dolacaktır.
Genel olarak bakıldığında jüri, projenin kütle plastiği ve görsellerdeki dinginlik atmosferinin fazlasıyla etkisinde kalmış gibi gözüküyor. Plan çözümünü ise o kadar da önemsememiş. Proje müellifinin yalın anlatımına karşın abartı romantik cümlelerle projeye ek nitelik kazandırmaları bu yüzdendir.
Bu projeden bağımsız olarak belirtmek istediğim başka bir konuda arazideki mülkiyet sınırları ve çekme mesafeleri. Arazi mülkiyet sınırları ve çekme mesafelerini pek önemsemeyen projelere ödül verilmiş. Yayınlanan ödül almış projelerin genelinde park alanı mahalledeki herkesin (alevi olmayan vatandaşlar dahil) kullanabileceği bir yeşil alandan çok, cemevinin bir uzantısı yada cemevine bir giriş avlusu olarak kurgulanmış olup park alanını cemevinin bir arka bahçesi olarak görülmüştür. Bu projelerde, belediyenin park alanı olarak ayırdığı bu alanda alevi olmayan bir kişinin parkı nasıl kullanacağı pek bilinmemektedir. Birinci ödül ise diğer projelere göre parka daha az müdahalede bulunmuştur ki buda jüri için bir çelişkidir. Jüri üyelerinden Hüseyin Yanar’ın, zaten kentin olan park alanını kente bıraktığı için birinciye teşekkür etmesi bu çelişkiyi destekler niteliktedir.
Benim naçizane yorumlarım bu kadar. Yarışmacı arkadaşları tekrar tebrik ediyor ileriki yarışmalarda başarılar diliyorum.
Ben artık mimarlıkta daha çağdaş ve daha fikri konuların tartışılması gerektiğine inanıyorum. Regaip Bey’in eleştirilerinin kimileri haklı bulmakla birlikte temel belirleyici unsur olarak bu eleştiriyi almanın da doğru olmadığına inanıyorum. “Sahanlık gibi terasları var, kurban kesim alanı kamuya çok yakın, başarısız” gibi bence fikren daha az öneme sahip konuların toplamda daha az belirleyici rol oynaması gerekiyor. Bu projede beğendiğim nokta, oldukça progresif bir yayılım kurgusuna sahip olması. Diğer birçok projenin aksine kütlelerin yayılımı net bir kesinlikle son bulmuyor. Zamanla evrimleşebilir, eklentilenebilir, yakın dokuya yansıtabilinir ya da ilham verebilir nitelikte bir kurguya sahip. Kentsel ölçekte sürdürülebilir bir proje. Mahsuni Söylemez’in yorumlarında (http://rktr.co/1M4wJ1X%E2%80%93turk-evi-benzetmesi) katılmadığım nokta da budur aslında. Sizi bir diploma daha mı çok tatmin ederdi bilemiyorum ancak jürideki mimarların kentsel tasarım kültürüne sahip olabileceği ihtimalini unutmamak gerek. Bir heykeltraşa ‘sen ne anlarsın resimden’ demek gibidir yaptığınız yorum. Ayrıca bir diğer takdir ettiğim nokta sadeliği. Farklı geometriler ile oluşturulacak yapay bir ihtişamdan kaçınmış, sadelikle detaylara ve doluluk boşluklara yönelmiş, bunu da ustaca yapmış. Biçimsel süs delisi olduğumuz bugünlerde aslında iyi bir yaklaşım.
Yapı gruplarının performanslarıyla ilgili aksamalara katılıyorum, ancak kullanıcıların yapıları evrimleştirdiği de bir gerçek. Bu tip projelerde mimari tasarımın bu evrimleşmeye ne kadar açık olduğunu tartışmak bence daha önemli. Bu açıdan bu projeyi yine iyi bir potansiyele sahip olarak görüyorum.
Benim asıl eleştirim daha fazla saydam kütle/detay ihtiyacı olduğu yönünde. Gerek ışık gerekse kontrast yeterli değil diye düşünüyorum. Yapının hem kullanım hem de yayılım performansı bu noktada biraz sekteye uğruyor.
Öte yandan hem Mahsuni Bey’in hem de Regaip Bey’in ‘Türk Evi’ kurgusunun zayıflığına ben de katılıyorum. Malzemenin kente ve yere dokunuşundan aldığı ilhamı büyük bir avantaja dönüştürdüğü bir gerçek, fakat tam anlamıyla güçlü bir ilişki de göremedim.
Mahsuni Bey’in ‘Jüri’de Alevi mimar var mı?’ sorusunu ise oldukça anlamsız buluyorum. Öncelikle mimarlık mesleğine/felsefesine, sonrasında ise danışman jürilere saygısızlık.
Jüri raporunun yayınlanmasını da dört gözle bekliyorum. Özellikle satın alma ve mansiyon gruplarını çok akıllıca seçtiğini düşünüyorum jürinin. ‘Ne yaptığını bilen bir jüri’ dedirtti bana. Ödül grupları için jüri raporlarını okumak isterim.
Jüri raporları yarışmanın ilanı ile yayınlandı.