Proje Raporu
umuda yolculuk…
kentsel manifesto: tarih – doğa – deniz üçlemesi
Samsun 1900’lü yılların ortalarından itibaren hızlı kentleşmenin baskısı ve ileriye dönük kentsel projeksiyonun olmaması nedeniyle önce kıyılarını, daha sonrasında ise doğasını kaybetmeye başladı. Bu süreç o kadar hızlı yaşandı ki, kimse ne olduğunu anlayamadan özellikle kent merkezi belleğini, yeşilini ve mavisini ranta ve plansız kentleşmeye feda etmek zorunda kaldı. 1960’lı yıllarda tarihi merkezin (antik kentin) karşısında yapımına başlanan Samsun Limanı kenti denizden koparmasının yanı sıra tarihten gelen binlerce yıllık kent morfolojisini bütünüyle yok etti.
Bu plansızlık ve öngörüsüzlük binlerce yıl denizden beslenen, iyot kokusuyla iç içe yaşayan bir toplumu denizden kopardı. İlk başlarda denize ulaşamasa da görsel olarak denizi hisseden kent son yıllarda kamu tarafından sahilin beton yığınına dönüşmesi (kamu yapılarının inşası) ile mavi ile olan göz temasını da büyük oranda kaybetti. Tüm bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi tren hattının da sahilden geçirilmesi ile fiziki olarak kent sahilinden bütünüyle koparılmış oldu.
Bu bozulma o kadar etkili oldu ki, en başta kurtuluş savaşının ve kurulan cumhuriyetin simgesi haline gelen ve Atatürk’ün Samsun’a geldiğinde karaya ayak bastığı Tütün İskelesi bile bütünüyle yok edilerek dolgu sahasının içinde kayboldu.
Kıyılarda yaşanan bu olumsuzluklar ve kentleşmenin bir türlü dizginlenemeyen hızı önce denize uzanan vadileri, daha sonrasında kentin açık-yeşil alan sistemini oluşturan meyve bahçelerini ve tarım alanlarını birer birer yok etmeye başladı. Özellikle kentin doğu ekseninde kenti ikiye bölen Mert Irmağı’nın doğal yatağı ve alüvyonları büyük oranda zarar gördü. Bu olumsuzluk benzer şiddette kentin batısında yer alan Kürtün Deresi de kendisini göstermekte.
Kenti şiirlerinde betimleyen önemli şairlerimizden Behçet Kemal Çağlar, Samsun’u iki renkle tanımlar. Mavi ve yeşil… Bugün mavi de, yeşil de oldukça uzağımızda…
Yarışma projesi konusu gereği kıyıyı rehabilite eden, doğu-batı ekseninde yaya sürekliliğini sağlamaya çalışan, kent merkezi ile kıyıyı bütünleştiren bir amaç gütse de, bu ele alış tarzının sorunu geçiştirmekten, bir nevi kentsel pansumandan öteye gidemeyeceği açık. Problem çok daha karmaşıktır ve kentsel kangrene dönüşmüştür. Proje ile sorunun varlığından haberdar bir şekilde, kentsel makroform dikkate alınarak çözüm önerileri geliştirilmeye çalışılmıştır.
Proje, bu bilgiler ışığında ulaşmak istedikleri ile “umuda yolculuk” olarak tanımlanabilir. Umuda yolculuğun başlangıcını bağımsızlık savaşının sembolü olarak kabul edilen Tütün İskelesi’nin izlerinin ortaya çıkartılmasını sembolize eden ve denizin içeriye alınması ile betimlenen “Sonsuzluk Yolu”nun başlatması öngörülmüştür. Basit bir betimleme gibi algılansa da “umuda yolculuk” geleceğin Samsun’unda ulaşılmak istenen, yaşanır ve sürdürülebilir kent dokusunun anahtar kelimelerini oluşturmakta. Palyatif çözümleri gözardı eden, kentsel parçalardan çok kent makroformunu önemseyen bir manifesto…
Kent Makroformu Önerileri
Proje kapsamında kuzey-güney ekseninde kıyı ile kır arasında sıkışmış kent dokusunun rehabilitasyonuna yönelik kentsel gelişim stratejileri belirlenmiştir. Bu stratejiler şu şekilde özetlenebilir.
Ulaşım Kararları
Kentsel Tasarım Kararları
Proje yarışmasının en temel sorunsalını oluşturan kent merkezi ile sahilin bütünleşmesi ve sahildeki süreklilik beklentisi kentsel tasarım projesinin yola çıkışında önemli bir girdi oluşturmuştur.
Bu beklentileri karşılamanın yanı sıra kentsel ölçekte uzun dönemli stratejileri de gözeten kentsel tasarım yaklaşımı projenin ana kurgusunu oluşturmuştur.
Bu çerçevede alınan kentsel tasarım kararları şu şekilde özetlenebilir:
Kentsel tasarım projesi ile zaman içerisinde plansız ve günlük kararlarla oluşturulmuş kentsel mekan organizasyonlarının kaotik yapısı ortak bir tasarım dili ile ele alınmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda sakin bir dil kullanmaya çalışılmış, kolay anlaşılır, sahili bir bütün olarak algılatan, sahili kullananlara huzurlu bir mekan hissi veren, kent merkezi ile güçlü bağlar kuran kentsel tasarım anlayışı benimsenmiştir. Tasarım oldukça yalın ve kolay anlaşılır bir dile sahiptir. Amaç en kestirmeden ve tanımlı olarak kent halkını denizle buluşturmaktır.
Alanın bağlamını güçlendirmek için İlkadım Anıtı’nın bulunduğu, Atatürk ve arkadaşlarının umuda yolculuğa çıktıkları yolda ilk adımı ve kentsel belleğin en önemli nirengi noktasını oluşturan Tütüncü İskelesi’ni vurgulayan ve sonsuzluk yolu olarak tanımlanan kanal ile deniz anıta kadar içeriye alınmıştır. Bu fikir aynı zamana yeni, sürdürülebilir, çağdaş Samsun kentinin denizle buluştuğu ve tarihi ile yüzleştiği ilk adımı oluşturması bakımından da sembolik bir öneme sahiptir.
Kentin kültür aksını oluşturan ve batı-doğu ekseninde sırasıyla Atatürk Kültür Merkezi, Çok Amaçlı Salon, İlk Adım Anıtı, Panorama Müzesi, Samsun Etnografya Müzesi ile Valilik binasının bulunduğu aks bugün için birbirlerinden kopuk ve tanımsız bir şekilde yer almaktadır. Kentsel tasarım projesi kapsamında tüm bu yapılar yaya ve mekân sürekliliği gözetilerek tek bir eksen/zemin üzerinde yeniden ele alınmış, kendi özgünlüklerini kaybetmeksizin bir bütünün parçaları şeklinde yer düzleminde yeniden yorumlanmışlardır.
Cumhuriyet meydanı: Meydanın bugünkü tanımsız ve parçalı yapısı rehabilite edilerek kent halkının özellikle içinde bulunmaktan zevk alacakları bir mekâna dönüştürülmüştür. Bu bağlamda meydandaki kot farklılıkları avantaja dönüştürülerek kademeli bir meydan oluşturulmuştur. Kademeler kullanıcıların meydanın ortasında konumlanan dinamik havuzu izledikleri oturma-dinlenme alanı olarak işlevlendirilmiştir. Dinamik havuz günün farklı saatlerinde farklı peyzaj etkisi yaratarak (yansıma havuzu, çocuk oyun havuzu, sis havuzu, zeminden çıkan sular) kent halkının kullanım talebini arttıracaktır. Meydanda organize edilecek etkinliklerde su sistemi iptal edilerek meydanın bir bütün olarak kullanımı sağlanmış olacaktır.
Proje ile önerilen tramvay hattı da meydanda son bulmaktadır. Böylece tramvayı kullanacak olanların meydan da buluşmaları sağlanmış olacaktır.
Meydanın güneybatısında yer alan Gazi Müzesi’nin vurgusu meydan da önerilen ağaçlar ile arttırılmıştır. Ağaçların altlarında meydana bakan oturma elemanları tasarlanmıştır.
Meydana bakan yapıların zemin kotlarının zamanla kafe ve restoranlara dönüşmesi beklenmektedir.
Böylece meydanın günün her saatinde yoğun kullanımı mümkün olabilecektir. Kent meydanı ile batısında yer alan alışveriş alanı bütünleştirilmiş ve tek bir meydan olarak algılanmaları sağlanmıştır.
Meydanı sahile bağlayacak olan yaya allesi güçlü bir şekilde meydanla bütünleşmekte ve yayaları sahile güvenle taşımaktadır. Bunun için hemzemin kavşaklarda yaya öncelikli çözümler önerilmiştir.
Meydan çevresindeki bazı sokaklarda yayalaştırma kararı alınarak yayaların meydanla daha rahat bütünleşmeleri sağlanmıştır.
Meydanın farklı etkinliklere ev sahipliği yapması öngörüldüğünden meydan bütününde dinamik bir aydınlatma kurgusu (nightscape) tasarlanmıştır. Meydan belirli saat dilimlerinde ve farklı işlevlerde farklı senaryolar ile aydınlatılabilecektir.
Meydanın altında toplam 421 kapasiteli yeraltı otoparkı tasarlanmış ve otopark ile meydan arasında güçlü yaya bağlantıları kurgulanmıştır.