Zınar Dağ Evi

Zınar Dağ Evi

Deep Mimarlık tarafından tasarlanan ve inşaatı 2016 yılında tamamlanan konut, Mardin'de bulunuyor.

Servet Memiş, projeyi anlatıyor:

Geleneksel bir mimarisi ve tarihi dokusu olan bir bölgede yeni bir yapı tasarlamak her zaman zor olmuştur. Yapacağınız tasarımın hem geleneksel mimariye zarar vermemesi hem de günümüz mimari çözümlemelerine ayak uydurması gerekir. Şartlar böyle iken tarihi dokuyu kopyalamak belki de yapılacak en kolay şeydir. Bu dokudan bu mimariden tamamen uzaklaşıp çok farklı bir şeyler tasarlamak da, mevcut mimariye aykırı duracaktır. Eğer Mardin de bir yapı tasarlanacaksa geleneksel mimariyi göz ardı etmek olanaksızdır. Mardin de tasarlanmış olan bu dağ evi konumu bakımından tarihi Mardin evlerinden uzakta da olsa tasarım bakımından çok da uzaklarda değildir.

Tasarıma başlarken Mardin evlerindeki tipolojik özelliklerini, günümüz teknolojisini ve yenilikçi yapı malzemeleri ile harmanlayarak 2015’in Mardin evini yapmayı amaçladık. Mardin evlerindeki kemerli pencereler, eyvanlar revaklar, cumbalar iç mekanlarda kemerli geçişler gibi özellikleri deforme ederek, dekonstrüktivist bir anlayışa ortaya koymaya çalıştık. Tasarımda dikkat çeken en önemli şey hiçbir köşenin olmamasıdır. Yapı içerisinde ve dışarısında köşe noktaları ovalleyerek iç mekânda sınırları belirleyen köşeleri ortadan kaldırmış ve iç mekânda olduğundan daha geniş algılanabilen, bitiş noktası olmayan yüzeyler elde edilmiştir. Yapı konum olarak tarihi Mardin’e yandan bakan bir dağın zirvesindedir. Yapı dağ yamacındaki tarım arazilerine, üzüm bağlarına, çiftliklere ve karşıdaki tarihi Mardin’e yönlendirilmiştir. Cephelerdeki devasa pencereler sayesinde manzaradan maksimum düzeyde faydalanabilmek ve bu güzelliği yapının her noktasından hissedebilmek mümkündür.

Etiketler

29 yorum

  • taner-doger says:

    keşke gerçekten hiçbir köşe bulunmuyor olsaydı 🙂

  • emre-ozkan says:

    Bana doğrusu ilk bakışta ağzını acmış 3 başlı bir dinazoru hatırlattı. Pencere doğramaları da dişleri oluyor.

  • orhan-matta-clark says:

    Bu yapıdan dünyanın her noktasına yapılabilir, niye Mardin? Fotoğrafta yapının arkasında görülen hafriyat izleri durumu açıkça ortaya koyuyor. Baza kısmının taş kaplamaları ve aydınlatma elemanları başka bir dünyadan. Keşke yapının plan, kesitlerini ve iç mekandan fotoğraflarını görebilsek diyeceğim ama korkuyorum. Sadece ”Mardin mimarisi” değil mimarinin kendisi ihmal edilmiş gibi duruyor bu haliyle.

  • bunyamin-atan says:

    Bişeyler yazmamak için zor tuttum kendimi ama olmadı. Geleneksel bir bölgede yapı yapmak sadece bölgeye saygılı bir şekilde yaklaşanlar için zordur. Mardin’de ki yapanlara sadece formal bir gözle bakıp sonrada ona zarar vermemek için böyle bir yapı yaptım diyor. Herhalde Mardin deki dokunun ve tipolojileri oluşum sebebinin iklimsel veriler olduğunu bilmiyor. Projede bunu gösteriyor zaten. Hadi bütün hikayelere tamam dedik. Peki çevredeki istinat ve bahçe duvarları niye bölgenin taşlarından oluşuyor. Bide o binayı oraya yerleştirmek için ne kadar kazı yapmışsınız. Yazık! Mardin bunu mu öğretmişti bize ? İsyanım sebebi tamamen Mardinli olmamdan kaynaklı.
    Yazıyı Hassan Fathy’in bir sözüyle bitirmek istiyorum.
    modernizm teknolojik güçlerle insana ve dolayısıyla geleneklere saldırıdır.

  • onur-aydin says:

    Çok başarılı. Tebrik ediyorum.

  • halil-erturk says:

    Klasiğin dışına çıkmayı başaramamış bir şehirde böyle bir esere imza atmak herkese nasip olmaz. Tasarım ve uygulama aşamasında​ payı olan herkesi kutlarım.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Beğendim beğenmedim demek biraz zor ama mimari bir eser hiç değilse plan ve cephelerle sunulmaz mı?

    Bu tek fotoğrafla “çok başarılı” bulmamız “çok zor”

    Bir de tabii geleneksel Mardin ile bir alakasını kuramadım. Umarım eksiklik bende değildir. Buralar takip edilen mecralar. Biraz daha geniş bilgi vermeniz, eseri daha iyi tanıtmanızı rica edeceğiz.

    Teşekkürler.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Onur Bey oldukça uzun yazmışsınız. Zor okunuyor.

    “Her şeye burun kıvırma”ya gelince. Bence daha kötüsü “bilmeden konuşma”dır.
    Beğendiğimiz işler doludur. Hem de bu mecrada…

    Her şeye burun kıvırmıyorum. Siz biraz beni töhmet altında bırakıyorsunuz. Bu bina bence iyi değil. Kızmak yok daha da ileri gideyim ben beğenmedim yani bence kötü.

    İyi bulduklarım da var. Hem de Arkitera’da sunulan projelerden. İnanın çok da olumlu yaklaşıyorum. Ayrıca oldukça samimiyim. Zorlama yok. Ne gördüysek o. Siz müellif filan mısınız tek bir fotoğraftan her şeyi anladınız.

    Ben anlayamadım. Tek bir açı ile başarılı olduğu belli olan yapılar da vardır ama bu beni çok etkiyecek bir yapı değil. Kısaca bu bina bana pek bir zorlama geldi. Bahsettiğim gibi, bir fakir plan, efendim yalandan birkaç görnüş olsaydı daha iyi kavrardık. Belki de fikrimiz değişirdi.

    Beğenmek zorunda olunmafığı gibi bir fotoğraftan “Çok başarılı” bulmak daha bir zorlama bence. Yine de siz nasıl hissediyorsanız öyledir.

    Yazınıza çok emek vermişsiniz. Fıkralar, bezemeler bilmemneler göndermeler…
    Gerek yok. Anlattıklarınızdan bina için çıkarımlarımız zor oluyor. Resim var, Öküz var buzağı var. Aramaya inansanız bile binadan bir şey çıkmıyor.

    Yine de bu kadar çoğu bilnen örnek vermişsiniz, hisse alınacak kıssalar. Bakın size İngilizce kelime karşılığı oturan bir “hint” vereyim.

    Hindistan’da yaşayanlara “Hintli” değil, “Hint” denir. (Hindu ise Hinduizm’e inananlardır. Çok din vardır oralarda. Belirli bir süre Hindistan’ın eyaletlerinde bulundum.)

    TDK bile uyarmış. https://goo.gl/cVcVzm

    Neyse siz binayı “çok başarılı” buldunuz. Ben bulmadım. Zevk meselesi demek için bile bir mimari bir görünüş, cephe ve bir de kesit olmalıydı.

    Bahsettiğim buydu efendim. Daha da uzmasa keşke…

  • ahmet-turan-koksal says:

    Çok geç oldu Onur Beycim. Hocam hitabı için teşekkürler
    Sağolunuz

    7 tane fotoğraf var zaten onlara bakmıştım. Arkiteranın arayüzünü daha site yayına çıkmadan önce test aşamasından bu yana biliyorum

    Fakat bahsedilen manzara yok plan yok kesit yok. Haşa diploma jürisi de değiliz ama çıkmaları çelik konstrüksiyon seçimini ve gerekliliğini dahi anlamak isterdim.

    Neyse üretmek zordur. Beğenmemek kolay. Bilirim.

    Fakat beğenmedim dememek için susmak da Samiyet dışı olurdu

    Teşekkürler .

  • ahmet-turan-koksal says:

    Şimdi Süperkent Mardin. Arkitera böyle bir projeyi önümüze koymuş. Ben iki üç defa gördüm görseli. Sonra yahu keşke daha iyi sunulsaymış dedim ve yorum yapmadan geçtim aslında. Sonra yahu fikir beyan etmemek de samimiyetsiz olur dedim ve gerçek fikrimi beyan ettim.

    Daha yakın zamanda birisi burada yayınlanan başka bir proje içinde Revit’teki örnek proje diye kısa bir “esinlenme” anlamına gelsin diye yorum yapmıştı. Öyle kestirip atmak doğru değildir dedim.

    Bence bu tür tartışmaları yapmak gerekir. Çirkin ya da güzel demektense uygun ya da değil denebilir.

    Bulunduğu yere göre uygun ya da değil, onunla savaşan ya da taklit eden ya da yeni bir yorum getiren işleri tartıştıkça daha iyi sonuca geliriz.

    Bu işin tümden gelim yönüyle, işçiliği ve detay çözümünde de bazı sorunlar var.

    Yine bu tür eleştiri yazılarında teşbih, kıssa, fıkra gibi yollara daha az başvurmak gerekir bana sorarsanız. Venedik Bienali için yazdığım yazıda https://goo.gl/de54Bz
    son okumalarda bayağı bir bölümü kırptım. Çok zor okunuyor ve anlaşılıyor. Amacım reklam yapmak değil ironili, hikayeli yazı yazmanın zorluklarını göstermek.

    Tabii müellifin de konuya da dahlini bekleyebiliriz. Teşekkürler.

  • cem-yildirim says:

    Böyle saçma sapan yapıları, cahilce savrulan ‘gel de sen yap’ edasında hintli fıkraları anlatanları fikrine, yorumlarına saygı duyduğum koca koca abiler/ kimimize göre üstadlar tartışınca daha bir üzülüyorum.

  • cem-yildirim says:

    Olmamış iste, istediğin ülkenin ressamının fıkrasını anlat.
    Eleştirmenlik ile teknikerliğin farklı işler olduğunu anlamak için gereken fikirsel gelişimi niçin katedemiyor insanlar?

  • emre-ozkan says:

    Servet Memiş Bey, projeyi anlatırken “Eğer Mardin de bir yapı tasarlanacaksa geleneksel mimariyi göz ardı etmek olanaksızdır. Mardin de tasarlanmış olan bu dağ evi konumu bakımından tarihi Mardin evlerinden uzakta da olsa tasarım bakımından çok da uzaklarda değildir.” dememiş olsaydı, değişik bir mimari denenmiş başarılı olmuş veya olmamış der geçerdik. Fakat kullanılan bu ifadeyle ve ortaya çıkan eser arasında bir bağlantı kuramıyoruz. Geleneksel mimari o kadar çok deforme olmuş ki, artık geleneksel mimari olmaktan tamamen çıkmış, ama modern ve organik bir mimari de olamamış. Kerpiç kızılderili ya da Afrika mimarisi ile bir ilişki mi kurulmak istenmiş acaba diye düşünürken, çelik taşıyıcı sistem ve anormal çıkmalar kafamızı iyice karıştırıyor. İnsan tabii ki bu resimlere bakınca vaziyet planını ve kat planlarını da merak ediyor acaba gözden kaçırdığımız bir şey mi var diye.

  • ugur-bilir1 says:

    Şu klimayı indirseydiniz bari oradan.

  • uygar-bingolbali says:

    “Mardin’de mimarlık var. Ama, bununla ne yörenin taş işçiliğinin kalitesi, ne kentin geleneksel mimarisi, ne de inşai çevrenin topografik çekiciliği kastediliyor. Burada Mardin’de olandan değil, olması hedeflenenden konuşuyoruz. Amaçladığımız, mimarlığı Mardin’le sınırlı kalmayan bir çerçevede ve kapsamda düşünme ve yapabilmenin koşullarını yaratmak. Dünyayı küçük bir kentin perspektifiyle görmek değil, yere sımsıkı bağlanmak hiç değil, yer ve zeminin kaçınılmaz kısıtlayıcılığından özerkleşme kararlılık ve enerjisini üretmek… Konuma ve onun aksi düşünülemez toplumsallığına gömülmek yerine, onların farkındalığıyla yeni dinamikler tanımlamak… Kısacası, Mardin’den bakmak ve herkesten çok kendi ufkumuzu açmak..”

    Uğur Tanyeli ve işbirlikçileri.

    İçinde Mardin ve mimarlık geçen her yere şu metni yazmak gerek. Eski kent ve bir yığın konvansiyonel, geleneksel şeylerin bulunması Mardin’e yapılacak her yapının bu şekilde olmasını gerektirmiyor. Hatta bu yapılar mimarlık konuşmamızı engelliyor. Güvenli bölge rahatlığına itiyor bizleri. Bir şeyleri tartışmaya açması bakımından bu yapıyı olumlu buluyorum. Uğur Baba’nın metni üzerine çok konuşmayayım.

    Küçük bir not: 4 sene eski ve yeni Mardin arasında yaşamış ve burada mimarlık eğitimi almış biri olarak orada bir tane daha teraslı yapı görürsem kusabilirim.

  • ceyda-pektas says:

    Emre bey sayesinde artık projeye baktığımda dişleri görünen bir dinozor görüyorum, teşekkürler 🙁

    Şaka bir yana herkesin yerellikle bağ kurma zorunluluğu yok. Yerelliği anlamadan elbette bir üretim yapmak pek mümkün değil, tarihi en şiddetle reddeden modernistler bile eskiyi anlamaya çalışmış ve bolca geçmişi çalışmışlardır fakat burada yerelin üzerine çalışılmış, düşünce üretilmiş bir ürün ben de pek göremiyorum metnin aksine… Anlamadan reddetmemek ve düşünceyi inceltmek önemli. Yine de başka koşullarda bambaşka bir yapı çıkar mıydı diye düşünüyor insan, yoksa bu saldırgan bir ünlü mimar olma çabası mı bilmiyorum.

  • orhan-matta-clark says:

    Ben “uzun” sevmiyorum.
    Mimarın biyografisini şuradan inceleyebilirsiniz.
    https://goo.gl/FTvdGm

  • bunyamin-atan says:

    Ahmet hocam uzun zamandır yazılarınızı okur ve mimarlik ortamına katkılarınızı bilirim , teşekkür ederim. Bu gece bu proje yayınlandıktan sonra zinar köyünden olan hatırı sayılır dostlarımın yanına gittim. Üstelik birisi 15 yıldan fazla bi sosyolog. Nedir bu projenin sebebi bana anlatırmısın oralı birisi olarak diye sordum. Bana projenin işvereninden vesaire bahsetti. Projeye fazla saldırmak istemiyorum , buradaki insanlarla kolay bi şekilde akraba cikabiliyorum 🙂

    Bu proje gelen eleştirilere bam başka yazılar yazarak cevap vermiş onur bey. Verdikleri örnekler vesaire bana göre aksine kendisini eleştiriyor. Böyle bir yapı yapmak hele ki Mardin gibi bir yere kabul edilemez. Çünkü; Mardin iklimsel verileri yapı dilini değiştiren ve kentin heryerine hükmeden bir gücü vardır. Bunu göz ardı edersen yapının bir köşesine klimayı ilistirmek zorunda kalırsın. Bana gelseydi bu iş ve işveren de bu şekilde korkusuz olsaydı emin ol gelenek dokusu güçlü olan bölgelere hep yapıla geleni (ve bana göre en doğrusu olan da bu) yapardım. Mimarlıkta güzel çirkin diye bi kavram yoktur. Nitelikli niteliksiz bir kavram vardır. Bu dediklerim bu yapıyı bana göre oldukça niteliksiz kılıyor. Mardini ve zinar koyunu bilen bilir , yaşantı eğime kurulu ve bu şekilde yapılar organize oluyor. Yapının taşıyıcı sistemini gösterecekler diye yukarıdan bi fotoğraf çekilmiş. İşte o fotoğraf bu yapı.ne kadar ah vahlar içinde olduğunu gösteriyor. Tekrar ifade etmek istiyorum. Bütün isyanım mardinliligimden kaynaklıdır ve bu bölgeye buranın yerellik tadı için gelen dostların bu yapıyı görmesini İSTEMİYORUM , UTANIYORUM

  • bunyamin-atan says:

    Öncelikle şunu ifade etmem gerekir. Fantastik cümle kurarak mimarlık olmuyor. Yine yazdıklarınızı, uzun olduğu için değil marjinal olma çabasında olduğu için zorlanarak okudum. Ben heykel diyip geçemem. Zaten benim isyanım da bu ya. Böyle bir işveren bulmuşsun ve böyle bişey yapmışsın. Bu aralar Mardin de Mardin yapılarıymış gibi yapılan binaları gezip, fotoğraflayip manifestolarını yazıyorum. Emin olun sizden daha çok kızıyorum o taş giydirmeli binalara. Açıkladığıniz ve proje raporunda bulunan her kelime çelişiyor. Yeni mardinin basina gelen Türkiye’de bütün şehirlerin başına geldi. Ülke olarak o durumdan utanıyoruz ancak bu yapı bişeyler demeye çalışmış. Bu demeleride mardini ağzına alarak ifade ediyor. Size bir rica, artuklu Üniversitesi davetli cami yarışması olmuştu. Emre arolat , erginoğlu-calıslar, Ahmet Tercan gibileri öneri gönderdiler. Adamlar nasıl yorumlamış mardini , teknolojik malzemeleri… Bu tür yapılan heykelsi binalara ancak iyi çözülmüş detaylar ve plan kurgusuyla eleştiri getirebilrim. Ama oda bu projenin görselinde yok , olmasında zaten sonuç belli çünkü. Bu yapı tamamen “miş” gibi olmuş !

    Uygar selamlar. Ben mardinde olacak ve eğime yerleşecek bi yapının teraslanma yapmaktan başka çaresi olmadığı düşünüyorum. Sen teraslari gördüğünde yinemi dersin ama ben yerelde mimarlik için alkışlarım. Tabi doğru yerde yapılan bir teraslanma dan bahsediyorum. Artuklu mimarlik için yeterince söz üretmedim ama şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki Mardin in dokusundan uzak bir eğitimin içindeler. Bunu Uğur Tanyeli de bir konferansında ifade etmişti. Ayrıca artuklu mimarlığı beğeniyorum.

  • onur-aydin says:

    Konuya bu noktada ünlü düşünür(!) Adı Lazım Değil ile giriş yapmak şart oldu:
    “Yüzde elliyi zor tutuyorum..” 🙂
    Evet ben de kendimin yüzde ellisini zor tuttum içerde. Sonra bir miktar ilave edildi bu yüzde elliye. Sonra hem kulak memesi kıvamına geldi sayılır bu yüzde elli + bir miktar. Yazmak kabil oldu an itibariyle.

    Efendim, bazen yüksek mertebe gelirlilerinde adettir, beğenmeme/her şeye burun kıvırma/rengine içeriğinden çok önem atfetme/adam sendecilik/öküz altına buzağı aramacılık(istenirse bulunur/aramaya inanmak) ve dahi bi’l-umum tantana/velvele ve sair..
    Böyle anlarda arkadaki hafriyat izlerinden(esasında o yapı için orasının o kadar derin kazılmadığı, öncesinde o derinliğin mevcut olduğu iş erbapları tarafından tahmin edilebilir) , aydınlatma elemanları ve klimadan (mülk sahibi ya da sahibesi tarafından yaptırılmış/sonradan eklenmiş olduğu ihtimali baskındır) dem vurup yapının ve dahi emektarlarının ve özgün fikriyatın önüne geçmek adaletsizliktir.
    Geleneksellik, modernizm ve teknoloji bir arada da düşünülebilir. Bir mimarın sınırı olmamalıdır. Eleştirinin de öyle. Ancak..
    Ah durun bir hikaye geldi aklıma:
    Bir usta ressam varmış bir zaman( Hintli olabilir) Hatta bu ressama “renklerin ustası” denirmiş. Çok iyiymiş anlayacağınız. Sonra bunun bir de öğrencisi varmış. Öğrencisi gün gelip eğitimini tamamladığında son resmini bizim usta ressama götürmüş. Usta çok beğenmiş resmi ve ona bir kırmızı kalem vererek resmi şehrin en kalabalık meydanına koymasını ve altına beğenmediğiniz yeri çiziniz diye not düşmesini istemiş. Öğrenci/mezun ressam denileni yapmış. Bir kaç gün sonra resmi almaya gittiğinde resim çarpılardan/çizgilerden neredeyse görünmüyormuş. Üzgün bir halde ustasının yanına gitmiş öğrenci/mezun. Ustası ona bir resim daha yapmasını salık vermiş. Öğrenci/mezun ressam, bir kaç gün sonra yeni bir resimle gelmiş ustasının yanına tekrar. Usta ressam, öğrencisinden bu resmi de yine aynı meydana götürmesini ve bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, fırçalar ile birlikte insanlardan beğenmedikleri yeri düzeltmesini rica eden bir not bırakmasını istemiş. Öğrenci/mezun yapmış. Bir kaç gün sonra resmin yanına gittiğinde hiç dokunulmadığını ve dahi boyaların bile olduğu gibi durduğunu görmüş.Sevinmiş ve ustasının yanına gitmiş tekrar.
    Usta; insanlar eleştirilerde acımasızdır. Hayatında resim yapmamış insanlar bile resmini karaladı. Çarpıladı. Çizdi..Düzeltmelerini istediğinde ise dokunamadı. Minvalinde bir şeyler demiş.
    Hasılı “yapıcı eleştiride bulunmak eğitim gerektirir” demiş.

    Not: Küstüm oynamıyorum demeyin. (Sürç-i lisan ettiysek affola)

  • onur-aydin says:

    Hocam( Ahmet Bey demek de bana zoraki geldi kusura kalmayın) siz biraz mevzuyu yanlış algılamışsınız. Yanlışı gecenin bu saatine veriyorum(Benim Hint ile Hintli mevzusunu da aynı yere veriyorum izniniz mukabilinde)

    “Bilmeden konuşma” hususuna gelince.. Aslında gelmesem iyi olur. Çünkü bu proje bir açı ve bir fotoğraftan teşekkül değil. Siz öyle sanıyorsunuz anladığım üzre. Resme tıklayıp sağa doğru ilerleyiniz efendim. Müellif değilim yani. Olmaya hacet yok.

    Aslına bakarsanız benim yazdığım, o sizin uzun ve zor dediğiniz yazı size ithaf edilmedi. Acımasız ve üstünkörü eleştiri getirenlere dair bir kaç “uzun ve zor” yol katettim. Hatta aslına bakarsanız sizin ilk yorumunuzu yerinde buldum ve beğendim. Hatta ve hatta aslına bakarsanız bana yönelttiğiniz “çok başarılı” göndermesini bile yerinde bir eleştiri olarak kaydettim.

    Benim esas başarılı bulduğum söz konusu yapıyı tasarlamış arkadaşın fikri ve cesareti. Fotoğrafları ve yapıyı/tasarımı -bana kalırsa- hikayeleri, ortamları, olanakları ve düşünceleri ile ele almak makbuldür. Mardin’de bu yapının olması mimari açıdan geliştiricidir. Benim için başarılı olan da bu.

    “Uzun ve zor” olmaması adına yazıyı böldüm.
    Teşekkürler..

  • onur-aydin says:

    İmar kanunu çıkma sınırı, geleneksel mimari, yerellik vs. Kitaba/düzene/nizama uygun Toki mimarcılık(evcilik bir nevi – oyun olanından-) ağzıyla konuşacaksak teslim etmem gereken bir sürü hak var burada naçizane başta Bünyamin bey olmak üzere. Kaldı ki Mardin’de yaşamış yahut en azından orayı görmüş insanlar iyi bilir ki eski-yeni Mardin arasında vahşi bir fark vardır. Yeni Mardin vahşiliği.. Bahçe payı bile olmayan düz, yüksek, vahşi kutular. Bir mimar olarak Mardin’de yaşamış/yaşayan biri yeni(!) Mardin’i eşe dosta gezdirmeye utanır evvela. Bu proje iyi ki bu arkadaşa teslim edilmiş, yoksa bu dağ evi yerine eski Mardin evlerinden esinlenip sarı kalkerden düz duvar(eski) ve 1.50 m. çıkma balkon(yeni) görme ihtimalimiz kuvvetle muhtemel olurdu.
    Geçelim..

    Modernist mimari ya da aslında dekonstrüktivist anlayış bana göre bir heykel gibi değerlendirilmelidir. Mimari yapıların tek bir elden eleştirisi/anlayışı/yorumu olmamalı hatta eserler akımına göre değerlendirilmelidir. Bilhassa bu tarz eserlere tezelden mimar refleksi (ve deformasyonu) kafasıyla Toki binasına yahut yeni Mardingillerin üretimlerine yorum yapar gibi yorum yapmak zararlıdır/beyhudedir/ayıptır/günahtır/cinayettir.
    Mimarlık bazen sanat olabilir. Eğer istenilen düşünce ya da akıldaki cümle/söz bir eserle dile geliyorsa (anlaşılması şart değil) o eserin sanat olup olmadığı tartışılabilir. Ben de burada bunu beklerdim aslında. Klimadan girip, “çıkmadan” çıkmayıp gelenekselden devam ederek Mardinli olma halinden çıkan bir sürü lakırdı bir şey katmaz dimağımıza.

    Bir heykel olarak bu yapının ve eser sahibinin söylediği söz, işaret ettiği kelam, çıkmaların yönleri ve sıra dışılığı, yapının tepede konuşlanması, cam ve duvar kontrastı, büyük pencereler, metal kullanımı ve topyekun ortaya koyduğu imge Mardin’de daha önce hiç olmadı.
    Profesyonel fotoğraf yapan ve ikinci üniversitesini güzel sanatlarda okuyan, heykel ve resimle naçizane uğraşan ben için bu yapıyı ana sayfada görmek bana umut verici geldi.

    Teşekkürler , saygılar.

  • sinan-zahit says:

    Arkitera’nın ana sayfasında Zınar ismini görünce bir Mardinli olarak merak edip baktım. Doğrusunu söylemek gerekirse utandım, meslekten soğudum ama yapılan projeden değil yapılan yorumlardan dolayı utandım. Proje hakkında bir sürü yorum yapılmış üşenmedim hepsini okudum. Kimisi iyi demiş, kimisi kötü demiş, kimisi iyinin yanına bir sürü ama eklemiş, kimisi kötünün yanına. Fakat biri var ki projeyle hiç ilgilenmemiş direk projenin müellifine saldırmış. Orhan Matta-Clark…..yoruma ne anlam vereceğimi bilemedim. Kıskançlık mıdır çekememezlik midir… Mimarların kıskanç ve ukala olduğu tartışılmaz bir gerçek fakat bu, onun da ötesinde bir şey. Yani nasıl desem, ata versen at yemez ite versen it yemez bir yorum. Kim bu Clark diye merak edip üstteki twitter linkine tıkladım, karşılaştığım manzara Arkitera’dan daha kötü. Müellifin biyografisini ” insanın böyle biyografisi olunca böyle işler yapıyor tabi” başlığıyla paylaşmış. Bu ne saygısızlık, bu ne kendini bilmezlik. Bunlar mı eleştirileriyle mimarlığı ileriye taşıyacak kişiler. Çok yazık, memleket kimlere kalmış. Mümkünse böyle karşısındakini küçümseyen hor gören insanlar Mardin’i ve mimarlığını konuşmasın. Hatta bırakın Mardin’i ve mimarlığı, hiç konuşmasın. Mardin’in de Türkiye’nin de Dünya’nın da bu zihniyetlere ihtiyacı yok. Gel gör ki müellifin biyografisinde küçümsenecek bir durum da yok.
    Bir başka konu daha var. Şu yorum yapan Yüce Ulu Önder Hazreti mimarlara sormak gerek. hayatınızda kaç kere Mardin’e geldiniz? Savur’a Midyat’a kaç kere gittiniz? Mardin’i sadece ana haber bültenlerinde ve aşiret dizilerinde gören, Ankara’dan öteye gitmemiş Hazreti mimarların Mardin’i konuşması trajikomiktir.
    Bir yerde sizlere de hak veriyorum. Eleştiri ve önerileriyle İstanbul’un Ankara’nın bütün problemlerini çözmüş, her köşe başına bir sanat eseri dikmiş; öyle ki İstanbul’u harita sınırları dışına taşırmış siz İstanbul’un Ankara’nın Yüce Ulu Önder Hazreti mimarları, sanat yapacak, eleştiri yapacak, prim yapacak yeni toprakların arayışına çıkmışsınız.
    İyi ya da kötü hatta iyi ya da çok kötü hatta iyi ya da Allahın belası kadar kötü dilimiz döndüğü, kalemimiz çizdiği, ömrümüz yettiği kadar bir şeyler yapmaya bir şeyler değiştirmeye çalışıyoruz.
    Bu çirkin, bu ukala, bu saygısız zihniyetle gelmeyin buralara konuşmayın buraları.
    ALIN TOPUNUZU GİDİN KENDİ MAHALLENİZDE OYNAYIN TOZUTMAYIN BURALARI

  • muhammet-karaca says:

    Mardin’e birçok kez gittim. Mardinli arkadaşlarında bahsettiği gibi, yapılan bütün binaların, önerilen bütün projelerin teraslı kutulardan ibaret olduğunu çokça görebilirsiniz. Hatta Bünyamin ATAN’ın bahsettiği o ”ÜNLÜ” mimarların Mardin için tasarlamış olduğu projeleri de çok iyi biliyorum. Mardin’in teraslarına özenilmiş, üst üste konulmuş kutular biri beyaza boyamış biri siyaha biri kahve rengine. Özünde hepsi aynı şey. Üstelik caminin yapılacağı arazı düz bir arazi Mardin’i ifade edicem niyetine düz araziye yapılmış teraslar. Çok mantıklı mükemmel bir emsal. Dışı taş içi beton riyakar yapılar tasarlamaktan, yukarıdakileri aşağıya kopyalamaktan vazgeçin artık. Kimisi tarihi kopyalayıp tarihten esinlendiğini söyler, kimisi de bu proje gibi absürt bir dille ifade eder. Herkesin farklı bir tasarım anlayışı, herkesin farklı bir mizacı vardır. Aslında bu işlerin iyi yada kötü nitelikli yada niteliksiz olmasını belirleyen tek bir kriter var. Projeyi yapan mimarın ”ünü”.
    Bu projenin de bir çok sıkıntısı var , fakat en büyük problem,müellifin biyografisi… hiç kimsenin duymadığı, bilmediği, hiç bir seminer söyleşisi olmayan hiç bir yarışmada ödül alamamış ve Nürnberg de değil de Topkapı köyünde doğmuş sıradan 3 yıllık bir mimarın yapmış olmasıdır.

  • yunus-engindeniz says:

    Cesur ama çevresindeki peyzaj, arsanın uyumu açısından yetersiz ve tabii ki işçilik olarak ta çok iyi olmadığı buradan açıkça gözüküyor. Bu gibi yenilikçi yaklaşımları destekliyorum.

  • orhan-matta-clark says:

    ”arkitera gibi bir kurumdan beklemezdim”ciler epeydir yoktu ya, özlemiştik. burası kimin mahallesi, ben neredeyim?
    neyse, projeyle ilgili konuşuyorduk değil mi?
    mimarın biyografisi ile yaptığı iş arasında o kadar büyük ve kuvvetli bağlar var ki, konuyu başka noktalara taşımaya gerek olmadan doğrudan proje üzerine konuşmaya yeter.
    bu arada sanırım bana teşekkür borçlu müellif, biyografisindeki hatayı düzeltmiş. yine de benim vurgulamak istediğim kısım anlaşılıyor. ben teşekkür ederim kendisine.

  • orhan-matta-clark says:

    bir ek daha; tanyeli’nin kastettiğinin tersi olan ”mardin’de mimarlık konuşmanın önünü açan, öncü” proje bu olamaz diye düşünüyorum. projenin öyle bir özgüveni olsa günümüz şartlarında daha derli toplu, anlaşılır bir sunumu olurdu.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Efendim,

    Konu nerelerden nerelere geldi.

    “karşılaştığım manzara Arkitera’dan daha kötü” diye yazmış Sinan Zahit.
    Bunun ne anlama geldiğini çözmedim. Arkitera nedir? Site mi, görüş bölümü mü, kariyer bölümü mü, forum mu? Yoksa bu tartışma ortamından mı bahsediyor. Hepimizi harcıyor yani bir seferde Sinan Bey.

    Müellifin biyografi kısmındaki detayı herhalde ben kaçırdım. Bakmamıştım belki ondandır. Nedir bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum aslında.

    Şİmdiyse durum klişenin de, klişesi “Ankara’dan öte geçememişsiniz” cevabına kadar geldi.

    Gitmeyi bırak ben 6 seneye yakın Doğuda, Güneydoğu’da idari görev yaptım. Hem de Mimarlık Fakültesi kurdum. Bundan dolayı o zamanlar da ve hatta daha çok bu zamanlar beni bu işim için ezmeye çalışıyorlar ama memnunum. Öğrencilerimin kazandığı yarışmalar yeter.

    Fakat ne zaman Doğu hakkında bir yorum yapsak, hatta bu orada valinin başkanlık yaptığı bir il konseyinde bile olabilir hemen laf bu klişeye gelir. “Sanki istanbul, Ankara çok iyi de, siz Ankara’nın doğusuna geçmemişler Doğu’yu nereden bilirsiniz. Şunu yaptınız mı? Bunu tattınız mı? Şöyle oldu mu böyle olmadı mı?”

    İşte bunu demeyin. Demeyin ki sonra “Eh tabii burası İstanbul, Ankara değil. Biz burada yalnız kaldık” demek durumunda kalmayın. Haydi dediniz, oldu bir kere, fakat sakın

    “Bu çirkin, bu ukala, bu saygısız zihniyetle gelmeyin buralara konuşmayın buraları.
    ALIN TOPUNUZU GİDİN KENDİ MAHALLENİZDE OYNAYIN TOZUTMAYIN BURALARI”

    demeyin. “Kimi, nereden kovuyorsun” derler adama. Hiç iyi olmaz.

    Projeyi konuşmak gerek (yine de gereğinden fazla ve farklı yönlere kayarak uzatıldığını düşünüyorum)

    Bakın aşağıdakiler bir yorum değildir. Gerçeklerdir. Dayanamıyor ya da çürütemiyorsanız “Hiç bir şeyi beğenmezler. Ankara’dan öteye…” şeklinde tahammülsüzlükler göstermeyin.

    Biri projesini buraya koyuyorsa, eleştirilmesine de tahammül etmelidir.

    “Ay bunlar eleştiri değil karalama” derseniz size önemli bir sözü hatırlatırım.

    HAKSIZ ELEŞTİRİ BİR NEVİ ÖVGÜDÜR (gizli hayranlıktır) (C. Aytmatov)

    Yani bırakınız haksıoz eleştiriler gelsin. Hiddetlenmeye hemen kovmaya filan kalkmayın. Eleştiri haksızsa inanın yerini bulur.

    Haksız eleştiri geldiğinde sinirlenmeyecek, “hiçbir şeyi beğenmeyenler bunlar” diye hint ve ressam fıkraları ile dimağları buğulandıracak hikayeler sarf etmeyin ya da “Bunlar batıdan geliyorlar Ankara’nın Doğusunu bilmezler” demeyin.

    Derseniz sizin bileceğini iş. Ancak konu hakkında bu kadar ilerlenir. Zaten ben de pes edip bu konuyu takipten bırakacağım.

    Proje YEREL DEĞİL.
    Açıklaması anlamlı değil.
    Çok önemli detay ve üretim sorunları var.
    Sadece bir açıdan foto ve çelik konstrüksiyon fotolarııyla sunumunda eksikler var.
    Bunu kibarca belirttik. Ne kadar çok kızdınız yahu.

    Şİmdi bu projeye iki şekilde yaklaşmak gerekirdi.

    İlk anlarda yaptığım gibi herhangi bir yorum yapmadan geçmek.
    Ya da gerçekten açıklamasından ya da 7 adet fotosundan (ikisi biribirinin aynısı) bir mimari çözümleme yapmak.

    Mimari eleştiri yapmak çok zordur. Ancak eleştiri yapmayana tahammülsüzlük ve zaten sanal bir yerden kovmak imkansızdır.

    Fakat bravo! İmkansızı başarmak üzeresiniz.

  • timo1 says:

    Tüm yorumları yorumlamaları okudum baya her açıdan bakılmış gibi maşallah ama şöyle söylenebiliki öyle yada böyle artık bu bina sonuc olarak orda ama benzer örneklerinden uzak oldugu kesin mesela :
    https://goo.gl/1Z5Z55

Bir yanıt yazın