17. BETONART Mimarlık Yaz Okulu kapsamında Birge Yıldırım ve Gürkan Okta moderatörlüğünde tasarlanan proje, atölye katılımcıları Murat Seska, Ali Semen, Gülistan Kenanoğlu, Banu Başyiğit ve Beste Çeliksoy tarafından üretildi.
Proje bağlaç* metaforundan yola çıkarak iki hal/ durum arasında bir bağ niteliği taşmayı hedeflerken, betonla kişi arasında, duvarın ötesi ve içi arasında, bitişi ve sonucu arasında algısal/deneysel bir mekan üretir. Yerdeki çakıllar, iki duvar arasındaki akış bu deneyimi güçlendirir. Dışarıdan yalın iki duvar olarak algılanan işin içerisi bağ dokuların algoritmik soyutlamaları ile şekillendirilmiştir. Bu mekan kişiyi kapsar ve yeni bir deneyim yaşatmayı hedefler. Bağlaç doğa ve kişi arasında, kişi ile mekan arasında bir ilişki kurar. Bu ilişki süreç temelli bir tasarımın ürünüdür ve yapısal ve doğal peyzajın dönüşümü ile değişerek var olacak sinematografik bir kurgu içerir.
Temel olarak proje algısal mekanın üretimi için gerçekleştirilen deneyler üzerinden şekillenirken, bu deneyler rafine edilmiş, inşa süreci için tasarım optimize edilerek bir parçası AGÜ bostanına Betonart yaz okulu kapsamında inşa edilmiştir.
*İki kelimeyi bağlayan kendi başına bir anlamı olmayan ancak cümle içinde anlam kazanan sözcükler.
Betonart’ın ana teması olan “Beton olmak”, kişiyi kapsayan, içeren, dokunma hissi yaratan, sarsan, ürperten bir mekânsal kurgu yaratma isteğimizi pekiştirdi. Betonu giyinmek veya betonun içinde olarak vücudumuzla bütünleştiğini hissetmek istedik. Bu bizi betonun akışkanlığından ve sürekliliğinden istifade eden malzemenin varoluşsal halini pekiştiren bir kalıp ve biçim üretimine yönlendirdi. Tamamen öğrenciler ile şekillendirmek istediğimiz bu süreç ilk günden itibaren bizim için bir keşif ve araştırma ortamına dönüştü. Maketler üzerinden gerçekleştirilen denemeler, hepimizi heyecanlandıran çeşitli deneyler ile sonuçlandı. Analog olarak başlayan tasarım sürecinde hesaplamalı yöntemler kullandık. Tasarım olgunlaştıkça analog hesaplamalı algoritmalar yetersiz kaldı ve dijital hesaplamalı yöntemlere yöneldik. Kalıp üretimi için pek çok deneme yapıldı. Üretim sürecine yönelik denemelerin ardından hesaplamalı tasarım teknikleri kullanılarak dijital deneyler ve beton prototipler ürettik. Parametrelerin belirlenerek tasarım problemine en uygun yanıtın arandığı dijital sürecin sonunda kalıp üretimine başladık. Bu parametreler insanla bütünleşebilecek/kişiyi saran mekan algısının oluşması, incelik/hafiflik hissinin yaratılması, iki farklı hal/durum arasında bir bağ olması, akışkanlığın vurgulanması, yapım yöntemi ve kalıp sisteminin yüzeyden okunarak kendi dokusunu yaratması, kalıp üretiminin tasarım ve inşa süreci için optimizasyonu idi. Bu süreçte öğrenciler analog maket çizim yöntemlerinin yanı sıra, dijital yöntemlere ilişkin pek çok program, yazılım, printer ve kesiciyi kullanma ve öğrenme fırsatı buldu.
Morfogenesis kavramı tasarım süreci ve yapım yöntemine ilişkin parametreler bütünü içerisinde önce analog sonra dijital algoritmalar üretimini desteklerken, biçimsel değil fikirsel ve araçsal bir tasarım sürecinin menşei oldu. İnşa edilen ürün bu sürecin bir sonucu olmaktan çok bu süreçte geliştirilen deneysel biçimlenişlerin doğal, rastlantısal hallerin insan vücudu ile uyumlanan bir fragmanıdır.
1 Yorum
Benim çok hoşuma gitti.