2021 yılında İstanbul Küçükçekmece'de inşa edilen Akşemsettin İlkokulu “İstanbul da 45 Kamu Yapısı” adı altında Uygur Mimarlık tarafından tasarlanıp projelendirilen paket proje kapsamındaki okullardan biri.
Hala büyümekte ve nüfusu artmakta olan, yoğun gecekondu bölgelerinin toplu konut projeleri ile dönüştürüldüğü Küçükçekmece’de bulunan Akşemsettin İlkokulu’nun mimari ve sosyal öneminin yeniden yapılandırılması mimarlarca kıymetli bulunur. Hızlı gelişen plansız yapılaşmanın yanında nitelikli ve “yeni” yapı imgesini bir eğitim kurumu için çağdaş ve Cumhuriyet Türkiye’sine yakışan bir şekilde tasarlamak önemli bir mimari vurgu olarak kabul edilir.
Akşemsettin İlkokulu yıkılan yapısı, 1400 öğrenci kapasitesi ile toplam 35 (otuz-beş) derslik ve 2 (iki) anaokulu oyun odası ile toplam 3.497 m2’lik sıkışık bir alanda deprem riski yüksek bir binada eğitim-öğretime 2018 senesine kadar devam etmekteydi. Yıkımına karar verilen okul, Uygur Mimarlık tarafından eğitim yapısının eksikliklerinin giderilip, artan kullanıcı sayısıyla beraber artan ihtiyaçlarını karşılayarak, mekansal kalitenin arttırılmasını ve çağdaşlaştırılmasını amaç edinir. İstenen programın artması, arsanın kütle – açık alan oranını sayısal olarak değiştirmesine rağmen, kütle ilişkilerinin stratejik bir şekilde yorumlaması ile yapı, dengeli bir kompozisyon içinde çözümlenir ve tanımsız hiçbir alan bırakılmayarak arsa verimli bir şekilde değerlendirilir. Ortak ve sosyal mekanlar, arsa kot farklarına yayılır ve yerleştirildikleri ortogonal birimlerin dengeli bir araya getirilişleriyle bir baza oluşturur, bu baza içerde bir avluyu kurgular. Alt-zemin kat ve zemin kat sosyal etkileşim ağlarının ağırlık merkezi bu avlu yörüngesinde çözünerek, okulun kalbi olarak çözümlenir. Derslik birimleri ve birbirini tekrar edebilen program ihtiyaçlarının bir araya toplandığı, toparlayıcı bir disk, bazanın üstüne süperpoze edilir. Bu parçalı kütle kompozisyonunda ortaya çıkan ara mekanlar sosyal çakışım, sıkışma ve boşalma alanları olarak kendi tanımını bulur. Yatay ve dikey dolaşım alanları tanımlı ortak alanlar ile birbirlerine akar niteliktedir.
ISMEP kapsamında, depreme dayanaklık sebebiyle yıkılıp yeniden yapılmasına karar verilen okullar yapım sürecinde başka okullara gittiği için, bu yeni okullar hem ekonomik hem de hızlı bir şekilde yapılmak durumunda. Buna çözüm olarak Kemal Özgür malzemeler ve detaylar kütüphanesi oluşturarak stratejik bir yöntem oluşturur. Her okul ve arsa için yerine özgün tasarımlar yapılırken, bu kütüphaneyi “alfabe” olarak yorumlayan mimarlar her arsa için başka cümleler kurarlar. Akşemsettin İlkokulu özelinde, tuğla ve brut beton öne çıkar; ancak disk kütlesi cephesi, modern dönem brut yapılarında kullanılan dokulu beton ile özelleşir.
Sosyal alanları, ortak alanları, laboratuvarları, spor alanları, çok amaçlı salonları vb. ile beraber, arsanın optimum kullanımı sonucu toplam 11.669 m2 inşaat alanı ile yıkılan yapının kapalı kullanım alanı 2.5 katına çıkar. Öğrenci kapasitesi değişmeyen okulda 37 olan derslik sayısı, müzik odaları, destek eğitim odaları, laboratuvarlar, resim atölyeleri ve 2’den 5 ‘e çıkan anaokulu oyun odaları ile ile toplam 56 ya yükselir.
İSMEP (İstanbul’un Sismik Riskten Arındırılması Projesi) kapsamında yıkılıp yeniden yapılmasına karar verilen okullar günümüz Türkiye’sinin eğitim mekanlarının kabuk değiştirmesi ve çağdaşlaşması için Uygur Mimarlık tarafından önemli bir fırsat olarak değerlendirildi. 2010-2015 senelerinde “İstanbul’da 44 Okul’ olarak adlandırılan pakette 44 okul projelendirilirken, 2015’ te sözleşmesi yapılan “45 Kamu Yapısı” olarak adlandırılan ikinci paketin projelendirilmesi bir yandan devam ederken projeleri bitenlerin inşaatları da yapım aşamasında. Ülkemizde uzun zamandır süregelen tip eğitim mekanlarına karşı çıkan ve bağlamına ait olmayı ön planda tutan tasarım prensibi, toplamda 90’a yakın okulun 90 farklı tasarım ile yerine özgün tasarlanmasının öncüsü olur.
Her bir proje, eğitim mekanlarının sadece öğrencilerin değil şehir hayatına katılanların da mahalle okullarının varlığı ile eğitim-öğretim bilincini, çevre duyarlılığını ve mekansal beğeni-eleştiri düzeyini yükseltmeye yarayacağının bilinci ile tasarlanır.Okul yapılarının çocukların ilk kez kamusal deneyim ile yüzleştikleri mekanlar olduğu bilinci ve hassasiyeti ile tasarlanan okullar, yalın formlar, çıplak malzeme kullanımı, titiz detay çözümleri ve doğal ışığın mekanla kavuşması başat kabul edilerek projelendirilmiştir. Saf ve yalın çözümlerle üçüncü boyutta ayağa kalkan yapı ve yapılar bütünleri, kullanım ile zaman içinde anılarda canlılığını daim tutmak üzere kurgulanır. Okul yapısı, işlevi ve kolektif kullanımı gereği anılarımızda yer ederken; oluşturduğu imge ve imgenin işlev ve bağlamıyla nasıl bütünleştiği, eğitim-öğretim mekanlarıyla ilgili toplum bilinci geliştirmekte. Bu anlamda, kullanıcıyı düşünerek ve estetik hassasiyetlerle iyi tasarlanmış mekanlarda öğrenim gören öğrencilerin başka mekanlara da eleştirel bakacakları ve daha iyisini talep edecekleri düşüncesi de bu okul tasarımlarında önemli bir girdi olmuşturmaktadır.
Okul yapılarının tamamında atölye niteliğinde, gençlerin rahat kullanmalarına yönelik esnek mekanlar yaratmak temel prensip olarak belirlenir. Özellikle, eğitimin, derslik alanlarından çok derslik dışı mekanlarda olduğu düşüncesi tasarım ilkelerinin belirlenmesinde önemli bir kriter olur. Derslik dışı mekanlar, interaktif eğitimin yapıldığı, kullanıcıların etkileşim içinde oldukları, birbirlerinden öğrendikleri özgürlük alanları olarak değerlendirilir.
Sosyal açıdan sürdürülebilir, enerji tasarruflu işletme ve bakım giderleri minimum olan yapılar kurgulamak için, yapı bileşenleri kaplanmadan ve boyanmadan, günlük hayata dair bilgi verir, kolay algılanabilir nitelikte tasarlanır ve inşa edilir. İçinde yaşayanların kendi renklerini mekanlara ilave edebilmeleri için netlik ve yalınlık özellikle dikkat edilen bir tasarım ilkesi olarak belirlenir.
Her bir okul projesi kendi içinde arazi ve ölçeğe göre farklılık gösterse de yukarıda anlatılan tasarım ilkeleri doğrultusunda aynı tasarım dili kümesine mensup bağımsız projelerdir. Okullar, İstanbul’un birbirinden çok farklı sosyal yapısı olan semtlerde yer almalarına rağmen, aynı standartta ve aynı özende yapılardır. Bu nitelikleri ile, farklı ölçeklerdeki 90’a yakın ayrı binanın, (İstanbul’da 44 okul ve 45 Kamu Yapısı paket projeleri) “tip yapı” tuzağına ve kolaylığına düşmeden kendi mimari gramerini oluşturabilmesi, sadece sonuç ürünler açısından değil, Uygur Mimarlık tarafından sabır ve titizlikle yürütülen tasarım süreci açısından da Türkiye’deki mimarlık ortamı için bir ilk oluşturmuştur.