Turgut Cansever'in sanat danışmanlığı yaptığı koruma projesi "Argos in Cappadocia" Uçhisar'da 1997 yılından beri etap etap uygulanıyor.
Projenin mimarlarından Aslı Özbay anlatıyor:
“Argos in Cappadocia projesi, Uçhisar gibi tarihi çok az bilinen ve çok hırpalanmış bir köyde, “koruma” kavramına azami sadık kalma çabasıdır. 3000 yıldan uzun zamandır sürmekte olan yer altı yaşama geleneğinin tanığı mağaralar sisteminden öğrenilecek çok şey olduğunun bilincidir. Yıllarca molozlar altında kalmış kayaoyma mekanların özenle geriye döndürülmesi çabasıdır.
Yer üstüne “yeniden” ve “yeni” yapılan binalarda, doluluk-boşluk dengelerinin gözetilmesidir. Turizm sektörünün doymak bilmez taleplerine karşılık, korumaya ağırlık vermenin ve “sahici” hikayeleri anlatmanın değerini bilme duyarlılığıdır. Mütevazı bir tarihi köyü devşirme bahanesiyle, sahte dekorlar yaratmama ve “kırsal alan duygusuna” sadık kalma çabasıdır. Kendisi halihazırda çok önemli mekansal değerler içeren bir geleneksel köyü, mimari egolara kurban etmeme, yeniyi tasarlarken tevazu gösterme kararlılığıdır.
Kapadokya’nın karakteristik yerleşimlerinden biri olan Uçhisar, “akademia”nın fazla ilgi göstermediği yerlerden: köyün uzak tarihi ile ilgili bilinenler, bölge geneline ait genel bilginin ilerisine gidemiyor. Köyün etnik yapısı hangi yüzyıllarda nasıl değişti, bu değişimler fiziksel ortamı nasıl etkiledi… gibi soruların yanıtları boşlukta. Diğer yandan, köyün, bölgedeki en yüksek kayalığa oyulu oluşu ve doğuya doğru 90 km uzaklığındaki ufkun görülebiliyor oluşu, Uçhisar’ın Romalılardan kaçan ilk Hristiyanların tercih ettiği cazip noktalardan biri olduğu tahminlerini doğuruyor.
Köy, 1960’larda afet alanı olarak belirlenen ve devlet desteğiyle terk edilen tarihi dokulardan biri. Köylülerin birçoğu, evlerini terk ederken taş taş söküp yeni evlerine malzeme çıkardıkları için, 70’lerin sonunda köy harabeye dönüşüyor. Eş zamanlı olarak açılan Club-Med otelin (1968-2005) kuruluşuyla ise bir yandan tahribat sürerken, diğer yandan Fransız ağırlıklı uluslararası ilginin de ilk odaklarından biri oluyor Uçhisar.
Argos in Cappadocia otelin kurucu ortağı Gökşin Ilıcalı, köyü 1996’da keşfediyor, restorasyon yoluyla turizm yatırımı yapmaya karar veriyor ve bugün 19. yılını sürdürmekte olan restorasyon macerası, 1997’de ilk kazmanın vurulmasıyla başlıyor. 13 yıl kesintisiz süren restorasyon süreci ardından otel 2010’da açılıyor. İlk açıldığında 27 oda ile yola çıkan otelin bugün 52 odası, çok amaçlı etkinlikler için kullanılan özgün bir kilise/bezirhane mekanı (1500 yaşında olduğu tahmin ediliyor), özgün kayaoyma mekanlar içinde saklanan binlerce şişelik bir şarap mahzeni, köye su sağlayan tarihi yer altı su tünelinin bir bölümü, organik bahçecilik faaliyetlerinin canlandırıldığı çok sayıda teras bahçesi (sekiler) var. 2016 yılı için yeni odalar ve yeni ortak alanlar planlanıyor ve projelendirme/restorasyon çalışmaları Argos Yapı bünyesinde sürüyor.
19 yıllık sürece katkısı olan çok sayıda mimar, restoratör, tekniker var; ancak sonuç ürüne bugünkü karakterini kazandıran başat etken olarak, işin başından itibaren “danışman” işleviyle Ilıcalı’ya destek veren Turgut Cansever’in önemli bir yeri var. Cansever’in yönlendirmeleri ve Ilıcalı’nın eğilimleri, bugün de etkisini büyük ölçüde sürdüren tasarım/restorasyon anlayışının rehberine dönüşüyor.
Alışılagelen mimarlık uygulamalarından çok farklı bir yöntem ile ilerlemek durumunda olan “Kapadokien restorasyon pratiği”, projelerin uygulama sürecinde gelişmeyi sürdürdüğü bir seyir izliyor. Mühendislik disiplinlerinin algı ve hesap konusunda yetersiz kaldığı karma sistemlerle çözülen yapılarda yetkin taş ustaları önemli rol üstleniyorlar.
Bugün, 15.000 m2 büyüklüğünde bir alanın üzerine oturan 6000 m2‘lik kapalı alanı ve geniş peyzaj bahçeleri ve teraslarıyla, “içinden köy geçen otel / the village with a reception desk” diye andığımız Argos’un, 1997’den buyana nasıl büyüdüğünü özetlemeye çalışalım:
1. Etap (1996-2002) “Manastır Konak”, adını, hafriyat sırasında yaşanan büyük bir sürprizden alıyor: bitişik 2 parsel avlularının temizliği sırasında, alanı sınırlayan yüksek istinad duvarı kısmen yıkılıyor. Köyün ana caddelerinden birini taşıyan bu duvarın ardından, moloz dolu bir kayaoyma mekân çıkıyor ortaya… Köyün eskilerinin hatırlayamadığı bu mekanın ne olduğunu anlayabilmek için, 6 aya yakın süren temizlik ve rölöve çalışmalarının bitmesini beklemek gerekiyor. Yolun altında, 4-5. yüzyıla tarihlendiği tahmin edilen bir manastır kilisesi keşfediliyor. Rölöveler ve araştırmalar sayesinde, bu mekanın zaman içinde kervansaray ve bezirhane olarak da kullanıldığı öğreniliyor. Bölgenin en büyük manastır kiliselerinden biri olduğu düşünülen mekân bugün, gerek otelin, gerekse bölgenin sosyal ve kültürel etkinlikleri için kullanılıyor.
Bezirhane’nin doğusunda kalan ve 2 özgün konutu biraraya getiren Manastır Konak, büyük ölçüde varolan özgün yapıların re-konstrüksiyonundan oluşuyor.
2. Etap (2001-2006) “Tünelli Konak” adıyla anılan ve yine temizlik çalışmaları sırasında yapıların altından geçtiği keşfedilen bir kayaoyma tünelin, Uçhisar’a 3 km uzaklıktaki bir tepeye kadar ulaştığı ve toplamda 5,5 km uzunluğunda olduğu biliniyor. Özgün işlevin, Roma’ya kadar tarihlenen bir su kanalı olduğu düşünülüyor. Tünelin yapıların altına denk gelen 200 mt uzunluğundaki bölümü kamuya açık olarak kullanılıyor. Tünelli Konak, yeşil avlusu, karmaşık geçişleri ve açılı kütleleriyle kademeli bir “yenileme + ek yapı” denemesi olarak projelendiriliyor. Otelin ilk havuzlu odasını barındıran bu uygulama, köye ait avlu-sokak, avlu-yapı, avlu-avlu ilişkileri konusunda yapılan analizlerin tasarıma yansıtılması konusunda birkaç farklı alternatifi birarada sergiliyor.
3. Etap (2005-2009) “Vasil Konak”, otel kompleksinin en “dik açılı” yapısı. Alt zemin kotundaki mevcut kayadamları ve avlu şemasını korumaya özen gösteren tasarım, üstteki 2 kotun plan şemalarında rasyonalleşiyor. Yapı, kütle düzenindeki ileri-geri hareketlerle, cephe elemanlarının oranlarında geleneksele gösterdiği hassasiyetle ve kamusal kullanıma da açık olan “sokak-avlu-manzara” ilişkileriyle, dokunun içine asimile oluyor.
4. Etap (2007-2009) “Gemil Konak”, içinde odalarla birlikte restoran, mutfak, bar ve lounge / lobi gibi ortak hacimleri de barındıran bir yapı. Eski fotoğrafların ve temizlik sonrası açığa çıkarılan temel izlerinin yardımıyla, kısmen re-konstrüksiyon kısmen de ek yapıların tasarımıyla oluşan bu bölüm, Güvercinlik Vadisi’nin kıyısında yer alıyor. 2012 Yılında ilave ünitelerle büyütülen yapı, geniş açıklıklı pencere yüzeyleri ile diğer etaplardan farklılaşıyor.
5. Etap (2010-2011) “Beyaz Konak” adı verilen ve kaba restorasyon aşamasında yarım bırakılmış bu yapı, revizyon projeleriyle ve iç mekanlarda yapılan değişikliklerle bitirilerek kullanıma açılıyor.
6. Etap (2012-2013) “Tıraz Konak”, kısmen eski bir onarımın elden geçirilmesi, kısmen de yeni bir restorasyon projesinin uygulanması ile otelin en yeni 11 odasını barındırıyor.”
Mimarlar: Ayşe Orbay – Feyza Cansever – Sevim Aslan (Manastır Konak)
Serkan Bayram (Tünelli, Vasil, Gemil Konak)
Aslı Özbay (Gemil, Beyaz, Tıraz Konak)
Argos Yapı 2015 / ofis: Aslı Özbay, Hatice Çelebi, Coline Gauthier, Ayçe Yalçın, Adem Özer, Gamze Turacık, Valeska Wegner, Yusuf Aydın, Hasan Baş
1 Yorum
Elinin çamuru ile kadın işine karışma, sen de elinin hamuru ile erkek işine karışma.
Her iki el de hem hamur hem çamur ise ortaya böyle eser çıkıyor.
Restorasyon, hele böyle uzun soluklu işlere kalkışılmaz biz de günlüktür bu takım işler, yıkık dökük ise yık gitsin hiç uğraşılmaz. Ayrıca ranta da bakılır. Değer mi? Yapalım da değer kazansın burada ki potansiyel ortaya çıksın. Hemen yaftayı boynunuza asarlar.
Bu işlerde sabır lazım bazen ikna için ömür gerekir, bazen ömürden sonrasında kadir kıymet bilinir.
Bunları kadir kıymet için değil, ülkemize, mesleğimize görevimiz olduğu için yapmalıyız.
Tebrikler. Ekibinize verdiğiniz değer ayrıca takdire şayan.