Base4Work

Base4Work

Slovakya’nın Bratislava kentindeki tarihi ısıtma santrali, Penta Real Estate ve Studio Perspektiv iş birliğiyle, bir ortak çalışma alanı olarak yeniden işlevlendirildi.

Üç yıllık yenilemenin ardından kullanıma açılan yapı, kurumsal müşterilerden start-up’lara ve serbest çalışanlara kadar farklı kullanıcı gruplarına ilham verici bir ortak çalışma alanı sunmayı amaçlıyor.

Endüstriyel geçmişe sahip sadece birkaç binanın kaldığı Bratislava şehrinde mevcut ihtiyaçlara uyum sağlamanın önem kazandığının bilincinde olan ekip, kültürel yapının benzersiz ortamında farklı kullanıcı gruplarını bir araya getirecek kapsamlı ve ilham verici bir çalışma ortamı yaratmayı hedeflemiş. Orijinal parçaların görünür kılan Studio Perspektiv, Dušan Jurkovic’in tasarımının mümkün olduğunca korunmasını sağlarken, Jurkovic’in izlerini 21. yüzyılın ruhuna göre yeniden yorumlamış.

Tasarımcılar, kazan ve türbin holünün iç kısmına beş katlı yeni bir bina yerleştirerek yeni bir alan yaratmış. Endüstriyel unsurları tasarıma entegre ederek yapının tarihine saygı göstermenin hedeflendiği merkezde, başlangıçta katı yakıtları depolamak için kullanılan beton hazneler ve diğer orijinal elemanlar, ofisin alışılmadık açık tavanını oluşturarak iç mekana hakimiyet sağlamış.

Base4Work, sunduğu konfor alanları ile binanın karmaşık yapısını kullanıcıların avantajına dönüştürmeyi amaçlıyor. Santralde yaklaşık 450 kişi kapasiteli 3.900 m² esnek çalışma alanı bulunuyor. Her katta sabit masalar, paylaşımlı masalar, ayrı ofisler, telefon kulübesi, atölye odası ve 4 ila 18 kişi kapasiteli toplantı odaları ile sağlanan çeşitlilik, geniş bir kullanıcı yelpazesinin gereksinimlerini karşılıyor. Ayrıca kullanıcılar gün boyunca topluluk salonlarını veya toplantı ve örgütlenme alanlarını da kullanabiliyor.

Lobi ile kafe ve ofisleri birleştiren ikinci kattaki giriş alanı Base4Work’ün topluluk merkezini meydana getiriyor. Bu alanda, Espresso Bar & Çağdaş Sanat Galerisi, etkinlik alanı ve restoran da bulunuyor. Tasarımcılar, Dušan Jurkovic’in tarzından ve zaman içindeki evriminden esinlenen grafik öğelerini kullanarak kapsamlı bir çalışma sunuyor.

Marangozun yerini bir CNC freze makinesinin ve masif ahşabın yerini doğal lif levhaların aldığı mekanda mimar Babocká, yapının özündeki işçiliğin ve çağdaş malzemelerin, her kat için birleştirici bir motif oluşturduğunu dile getiriyor. Çelik yapılar, Jurkovič’in çalışmalarının erken dönemine dayanan bir mirasla tarihsel bir zıtlık oluşturacak açıklıklarla yumuşatılıyor.

Endüstriyel yapının konforlu bir çalışma alanına dönüştürülmesi için uygun malzeme seçiminin önemini vurgulayan ekip, mavi, yeşil ve karbon siyahının sessiz koyu tonları ile binanın kabuğunun karakteristiği olan pişmiş toprak tonlarını renk paleti olarak belirlemiş. Tavan açık bırakılırken, ortak alanlardaki zeminler ahşap veya büyük seramik karolar ile vurgulanıyor. Toplantı odaları ve ayrı ofisler için halı ve duvar kaplamaları kullanılarak akustik konfor elde ediliyor.

Mimarlar, tarzlarına uygun olarak geri dönüştürülmüş ve doğal malzeme kullanımına da özen göstermiş. PET şişelerden geri dönüştürülmüş çevre dostu Refelt paneller tercih edilmiş.

Etiketler

Bir yanıt yazın