"Cami çevresindeki ağaç altları ve meydanın otomobil parkı olmaktan kurtarılmış bulunması her şeye rağmen şehrin bu köşesinde insanlara büyük bir mimari abidenin çevresinde insanca yaşamak imkanı vermiş bulunuyor."
Turgut Cansever, Beyazıd Meydanı projesinin öyküsünü ve tasarımının uygulama sorunlarını anlatıyor:
Beyazıd Meydanı geçen asır başından evvel şehrin önemli idari merkezi olan Eski Saray ile Beyazıd Külliyesi arasında, en önemli toplantı alanlarından birisi idi. Geçen asır ikinci yarısında Eski Sarayın, saray duvarlarının yıkılıp yerine Harbiye Nezareti binası ve giriş kapısı inşa edilirken bütün bu tesisler, geleneksel değerlerin reddedilişinin bir sembolü olarak, cami-kıble yönünden 45° farklı yerleştirilmişti. Harbiye Nezareti aksi istikametinde bir yol meydanı kal ediyor, iki yanında ağaç dizileri ve dükkanlar yerleşerek tarihi meydanı tamamen yok ediyordu.
Bu başarısız ve saygısız düzenlemeye karşı oluşan tepki sonunda 1926’da, İstanbul’un kurtuluşundan sonra, şehirde yapılan ilk önemli iş olarak meydanı işgal eden yol ve dükkanlar kaldırıldı. Yeni düzenlemede meydanın ortasında bir oval-beyzi havuz yer alıyor ve bu havuz (Eski Harbiye Nezareti Kapısı) üniversite kapısı ile camii akslarının farklarından doğan çelişkiyi bir ölçüye kadar çözümlüyordu. 1957’de karayolu mühendislerinin yönetimi altında tarihi şehirde sayısız mimari abide yıkılıp yeni yollar açılırken Beyazıd Meydanı da tahrip edilerek yol ve meydan seviyeleri değiştirilerek bir karayolu kavşagı haline sokuldu.
1957’de meydanı yaya alanı haline getirmek üzere yaptığım teklif reddedilirken ağaçların kesilmemesi konusundaki ikaz ve çabalarım da neticesiz kaldı. İstanbul Belediyesi’nin o yıllardaki yetkilileri ile Karayolları mühendislerinin bu felaketli, çirkin uygulamalarının yarattığı tepki üzerine Prof. Högg, Prof Piccinato ve Prof. Sedad H. Eldem yeni proje çalışmaları yaptılar. Büyük bir heyetin tetkikine sunulan projelerden, hazırlamış olduğum ve meydanı tamamen insanlara hizmet edecek bir yaya alanı haline dönüştüren, Üniversite yapıları ile camii arasındaki yön çelişkisini camii kıble doğrultusunu hakim hale getirerek ve bu yöne uyarak, camiyi yücelterek çözümleyen teklifim tercih edilerek seçildi (Nisan 1960).
Proje daha sonra 1957’de yapılan tahribatın sorumlularının entrika ve muhalefetleri ile tanınmayacak kadar eksik bırakıldı. Halkın bilinçle, binlerce mektup ile talep ettiği ve projemin esasını teşkil eden eski “Güllük”ün yerinde inşa edilecek kahve, lokanta vs. tesisler, Ordu Caddesi mekanını camii çevresinden ayıracak yapı grupları inşa ettirilmedi.
Bu yapıların taşıyıcısı, temeli ve istinat duvarı niteliğindeki duvarlar, bu binaların inşaası ile bu binaların altında ve arkasında gizlenecek iken, (yapıların 20 yıl boyunca engellenerek inşa ettirilmeyerek) duvarların projemizin nihai hali olduğu izlenimi yaratıldı. Bu engellemenin birinci aşamasında gerçek tahrif edilerek ve cami ile bu yapılar arasında meydana getirilecek yaşama alanlarının güzelliği gizlenerek bu kahve, lokanta, kitapçı vs. gibi bir iki katlı yapıların camiyi kapatacağı ileri sürüldü. Daha sonra da bu iddiaların geçersizliği, yanlışlığı ortaya çıkınca daha da gülünç bir iddia, Beyazıd Meydanı çevresinde inşa edilecek dükkan, kahve, lokantaların gelirlerinin çok düşük olacağı, bu sebeple inşa edilmeleri halinde Belediye’nin zarar edeceği görüşü (Bunların yanı sıra) ileri sürüldü.
(Ayrıca) Üniversite kapısı önündeki platforma dikilmesi planlanan ağaçların dikilmesi engellendi. Meydanın öngörülen zarif tuğla döşeme ve mozaik granit parke ile (bugün yer yer numuneleri mevcut bulunan şekilde) kaplanması yerine meydan kaba, granit kaya bloklan ile kaplandı. Projelerde öngörülen meyil düzeni bozuldu. Meydanı süsleyecek çeşme, havuz, çiçek tarhları inşa edilmedi.
Meydanın önemli bir unsuru olan alt geçit tamamlanmadı ve yıllarca çöplük gibi kullanıldı.
Bugün de proje hakkında hiçbir fikir sahibi olmayan ve kim oldukları belirsiz kişiler, isimlerini açıklamadan ve sorumluluk yüklenmeden meydanda ilkel müdahalelerini sürdürüyorlar.
Ancak Sahaflar Çarşısı girişinde büyük kestane ağacı altındaki açık kahve, cami çevresindeki ağaç altları ve meydanın otomobil parkı olmaktan kurtarılmış bulunması her şeye rağmen şehrin bu köşesinde insanlara büyük bir mimari abidenin çevresinde insanca yaşamak imkanı vermiş bulunuyor.
5 yorum
Keşke tamamlansaymış, vakit hala çok geç değil!
o zamanda bu zamanın bir tutulması bir kere çok saçma artan, önümüzdeki senelerde turist ziyaretçileriyle artacak bir istanbul nüfusundan bahsediyoruz geleceğe yönelik çözümler sunan araç trafiğini yerin altına alarak daha geniş yaya trafiği sunan bir meydan tasarımı minimal ölçülerde revize edilebilir bence……
Sn. Çakır, zaman değişse bile bazı değerlerin değişmemesi normal değil midir?
“Koruma” gibi..
Bir bu projeye bakın, bir de 2015’te büyükşehir belediyesinin ısmarladığına. Bu projeyi küçük revizyonlarla dirilterek muhteşem bir kent mekânı yaratmak varken, bu projenin gidermeye çalıştığı mekânsal çelişkileri yeniden öne çıkarmak ve çözümü yarım bıraktırılmış yığınla sorunu bir kez daha çözümsüz bırakmak, neden?
Ve de sürdürülebilir bir süreç sahibi olmak, eskiyi yok varsaymamak, üzerine koymak 🙁