Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Mimari Proje 3 dersi kapsamında Yrd.Doç.Dr. Sermin Çakıcı Alp danışmanlığı ile Öznur Çakan tarafından hazırlanan "Bolu Kent Müzesi" projesi.
“Bir vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşamış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer”
Mustafa Kemal Atatürk
Anadolu coğrafyası Dünya tarihi içerisinde en çok geçişkenliğe sahip alandır. Tarih boyunca pek çok uygarlık bu verimli topraklarda hüküm sürmüştür. Böyle bir coğrafyanın kilit noktaları arasında bir kartal yuvası misali yükselen Bolu stratejik bir öneme sahip olmuştur. Antik uygarlıklar, Roma, Bizans ve Türk hükümdarlıkları altında tarihin ilk sayfalarından bugüne bir kültür mozaiği haline gelen şehirde ilk yerleşim alanı Hisar tepe olarak bilinen höyüktür. Kente hâkim bir tepe olan alan tüm şehri kuşbakışı görmesi ve ilk kuruluşundan bugününe bir geçiş köprüsü vazifesi görmesi sebebiyle tercih nedeni olmuştur. Ayrıca yaşayanların kent stresini atabileceği bir rekreasyon alanı olması, merkezi konumda olması, turistik geziye uygun bir alan olması bu arazinin seçilmesinin sebeplerindendir. Araziye bakıldığına eğimli bir yapı göstermesi sağır cepheler için avantaj haline gelmiştir. 2. derece sit alanı olması ve tüm tarihi Bolu’ya komşu olması da müzenin vermek istediği “gelecekten geçmişe, dünden bugüne geçiş” mesajını en iyi taşıyabilecek yer olması kent müzesinin sadece bir sergi salonu değil bir kent hafızası özelliğine vurgudur.
Müzenin tasarım sürecinde ihtiyaç programı 7 kategoriden oluşmaktadır. Bu ihtiyaç programı arazi yapısı ile sentezlenerek var olan eğimi avantaja çeviren eskiz çalışması yapılmıştır. Arşiv ve konferans bölümü bir kütle olarak düşünülmüş. Bu birimler müzenin daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşması ve farklı fonksiyonlarla kullanılabilmesi adına belirgin bir ayrımla ve güney cepheli tasarlanmıştır. Özellikle okuma salonları bu kütle içinde olmasıyla araştırmacı ve arşiv kullanıcılarına bulundukları coğrafyaya başka bir açıdan bakabilecekleri bir manzara eşliğinde çalışmalarına olanak sağlanmıştır. En önemli nokta giriş kütlesidir. Müze için seçilen işlev olan tarih dönemleri arasındaki geçiş misyonunu birebir yansıtan giriş kütlesi müze içerisinde bulunan farklı dönemlere geçişi sağlamaktadır. Ayrıca yönetim, eser-kabul, arşiv, konferans salonu gibi bağımsız bölümlerin de bağlantısı görevini görmektedir. Giriş katı için +3 kotu seçilmiş olup böylelikle en geniş kullanım alanı olan geçici ve kalıcı sergiler arası bağlantı sağlanmıştır. Yönetim, eser-kabul gibi idari bölümler +7 kotuna yerleştirilmiş ve böylelikle hem müzenin geçişleri bölünmemiş hem de idari işlemler için binanın arka cephesinden ulaşım sağlanmıştır. Müze yakınlarında iki farklı kapalı otopark bulunduğu için ayrıca otoparka ihtiyaç duyulmamıştır. Böylelikle hafriyatın azaltılması ve höyük arazisine en az müdahale yapılması planlanmıştır. Sadece binanın arka cephesine idari bölüm, eser kabul ve acil durumlarda tahliye yangına müdahaleye uygun kullanımda 6 araçlık bir açık otopark tasarlanmıştır. Binanın arkasında olması ile müze önünde görünüşü bozan bir durumdan kaçınılmıştır.
Müze binasını kullanacak kullanıcı tipi analizi sonucu 5 farklı kullanıcı tipi ortaya çıkmıştır. Arşiv için gelen araştırmacılar, konferans salonu kullanıcıları, geçici sergi misafirleri, idari personel ve ana kullanıcı kitlesi olan kalıcı sergi ziyaretçileri. Bu 5 grup kendi aralarında müzeyi kullanım işlevi bakımından üç ana gruba ayrılmış ve bu grupların kullanımı için üç farklı giriş tasarlanmıştır. İlk grup geçici ve kalıcı sergiye gelen ziyaretçilerdir. Bu ziyaretçilerin +3 kotunda bulunan ana giriş kapısından müzeye ulaşmaları sağlanmıştır. İdari personel arka otopark bölümünde bulunan +7 kotundan, arşive ve konferansa gelen kullanıcılar ise -1 kotundan binaya giriş yapabilmektedirler. Ayrıca tüm bu birimlerin giriş kütlesi ile birbirine geçişkenliği sağlanmıştır. Müzenin en önemli alanlarından bir diğeri ise bloklar arası eğimli arazinin kullanımıyla ortaya çıkarılan Açık hava sergisi ve Tarihi Bolu sokağı canlandırmasıdır. Bu alanda bulunan seyir terası ile 1.derece sit alanı olan Roma dönemi tarihi stadyum deneyimlenebilmektedir. Bu alanda ziyaretçiler modern dönemden ilk yerleşim yerlerine bir zaman makinası misali aşamalı geçişlerle seyahat edebilmektedir. Seyir terası tarihler arası bir geçişi mümkün kılmakta ve ziyaretçilere tüm tarihi aşamalara sırtlarına vererek modern şehri bu duygularla seyretmelerine olanak vermektedir. Tüm bu geçişler engelsiz bir ulaşım için rampalar şeklinde tasarlanmıştır. Bu rampa tasarımı tarihsel sürecin basamaklı değil akışkan geçişinin bir sembolüdür de ayrıca.
Bolu’daki tarihi çarşı karşısında konumlandırılan ana giriş ile turistik gezilerde bu iki kütle arası bağlantı sağlanmıştır. Ana girişten geçtikten sonra bir yürüyüş rampası ile 2 metrelik kot çıkılarak seyir terasına ulaşılmaktadır. Burası ziyaretçiler için hem bir dinlenme noktası hem de Bolu manzarası eşliğinde müzede yaşayacakları ya da yaşadıkları deneyime onları hazırlayacak bir alandır. Yan cephede bulunan şerit pencere sistemi ile geçici sergi alanındaki eserlere uzaktan bir bakış atılması sağlanmış ve ziyaretçilerde bir heyecan uyandırılması hedeflenmiştir. Müze binasına girdiğimizde bizi danışma karşılamaktadır. Danışmanın karşısında olan bekleme ve dinlenme bölümü özellikle kış mevsiminde ziyaretçilere tarihte bir serüven hayali kurduracak şekilde bugünün Bolu’su ve tarihi çarşıyı seyreden bir manzaraya sahiptir. Danışma sonrası ziyaretçileri müze için 3 seçenek beklemektedir. Kalıcı ya da geçici sergiyi inceleyebilir ya da Bolu tarihini anlatan sinevizyon gösterisini izleyebilir. Geçici sergi alanı özellikle boş bırakılan bir alandır. Böylelikle sergiyi gerçekleştiren sanatçı ya da müze küratörü tam bir bağımsızlık içinde bu alanı her defasında yeniden tasarlayabilmektedir. Bu da aynı Bolu tarihinde olduğu gibi geçişkenlik ve canlılık içinde bir yapı olarak değerlendirilmektedir. Geçici sergide bir özel alan bulunmaktadır. Bu alan işlev olarak sergisi olan sanatçının ziyaretçileri gözlemleyebilmesi ve sergi süresince şahsi alan olarak kullanabilmesi için yapılmıştır. Depo duvarları ayna camlıdır. Müze farklı kütleler arası düşey sirkülasyonla geçişi sağlanmış bir yapıdır. Farklı çekirdekler yerine tek çekirdek tasarlanmış ve bu çekirdeğin teknik hacimlere bağlantısı kurulmuştur. Binanın asıl işlevi olan kalıcı sergi salonu farklı dönemlerden oluşan bir kent günlüğü olarak tasarlanmıştır. Bolu’nun tarihi dönemleri, yerel basın tarihi, düğün ve cenaze gibi kültürel adetlerin fotoğraf ve video gösterimleri, doğal ve kültürel mekanların canlandırma ve modellemeleri, özellikle aşçılık üzerine yerel yemekler bölümü, Boluluların mektup, kıyafet fotoğraf gibi kent hafızası izleri ve Bolu’nun önemli şahsiyetleri köşesi bulunmaktadır. Özellikle bu sergi içeriği tüm halkın katkıları ile oluşturulacaktır. Bu kalıcı serginin en özel bölümü bir asma kat olan üst katıdır. Burada Bolu için en önemli iki şahsiyet özel olarak tanıtılmakta ve anılmaktadır. Biri efsane halk kahramanı Köroğlu diğeri ise Bolu ile özdeşleşen İzzet Baysal’dır. Bu iki şahsiyetin özel sergisi müze ziyaretçilerine hem kalıcı sergiyi yukarıdan bir bütün olarak algılamalarına olanak sağlayacak hem de bu iki şahsiyetin Boluluların gönlündeki yeri sembolik de olsa vurgulanacaktır.
Giriş kütlesindeki kalıcı sergi özel sergi salonu ile de yönetim bloğuna bağlanabilecek şekilde tasarlanmıştır. +7 kotunda bulunan yönetime hem içeriden hem de dışarıdan girişe sahiptir. Özellikle özel sergi salonu ile bağlantılandırılmıştır. Bu şekilde yönetim, kalıcı sergi bölümündeki tüm olumsuzluklara müdahale edebilecektir. Yönetim 6 kişiden oluşmaktadır. Eğim kullanılarak tüm odaların gün ışığı alması sağlanmıştır. Müzenin eser deposuna bu kottan giriş yapılmaktadır. Böylelikle envanter kaydı, kontrol vb. durumlar için yapılacak idari işlemler tek alanda toplanmıştır. Geçici sergi için gelen eserler bu kottan +3 kotuna yük asansörü ile rahatça transfer edilebilir. Müzenin depo tasarımı özellikle geçici olmak üzere her iki sergiye de geçişi düşünülerek yapılmıştır. Bu nedenle her iki sergiye de ulaşımı kolay noktada konumlandırılmıştır.
Bir diğer kütle olan arşiv ve konferans kütlesi binaya sıradan bir müzeden fazla işlev katmaktadır. -1 kotunda bulunan bu kütleye hem diğer kütlelerden hem de bahçeden geçiş bulunmaktadır. Dışarıdan gelenleri ferah bir fuaye alanı karşılamaktadır. Bu alan ortak kullanım ve geçiş alanıdır. Konferans salonuna ait kapalı cam bir fuaye alanı bulunmaktadır. Konferans salonu 108 kişiliktir. Bu da salonun kütlesel olarak ulaşımı en kolay noktada olmasını gerektirmektedir. Sempozyum, panel, konferans için uygun bir mekân tasarlanmıştır. Konferans salonunu üç cepheden saran arşiv, kütlenin ulaşımı açısından daha uzak noktasına konumlandırılmıştır. Böylelikle arşiv kullanıcısı araştırmacı ve okuyucular sık sık yolunu kaybeden ziyaretçilerden korunmuştur. Arşiv 6 metre kat yüksekliği ile ferah bir alandır. Kapıdan girildiğinde kullanıcıları arşiv sorumlusu karşılamaktadır. Raf sistemli arşivleme ile çeşitli materyaller kullanıma açıktır. Okuma salonları +2 ve -4 kotunda bulunmaktadır. +2 kotundaki okuma salonu özellikle asma kat olarak tasarlanmıştır. Kitap ve benzeri materyaller arşiv şartlarında korunurken belli nem ve ısı oranına ihtiyaç duymaktadır. Asma kattan gelen ışık ve ısı değişimi, aydınlatma ve ısıtma-soğutma alanlarında maliyetleri azaltmaktadır. Özellikle Bolu gibi yoğun kış şartlarının olduğu bir ilde ısı tasarrufu çevreci bir etkiye sahiptir. Asma kat daha çok okuma salonu olarak, -4 kotunda bulunan salon ise araştırmacılar için tasarlanmıştır. Binanın geçişlerinde merdiven kullanımının en az olma prensibi burada da etkilidir. Böylece engelli ulaşımına kolaylık sağlayacak bir tasarım yapılmıştır.
Bina dış cephe olarak tarihsel dokuyu çağrıştıracak ton ve malzemelerde seçilmiştir. Cephede tuğla kullanılması binanın modern görünümlü tasarımı ile yerel doku ve vermek istediği mesaj arasında bir geçiş sağlamıştır. Giriş kütlesi için seçilen koyu renk tuğla binanın ana bloğuna bir vurgudur. Pencerelerin işlevleri ve tasarımı bir bütünlük arz etmektedir. Çatı pencereleri Anadolu coğrafyasında yaşayan tüm milletlerin sık kullandığı bir seçenektir. Çatalhöyük’ten Osmanlılara değin aydınlatma amacıyla kubbede ya da çatıda penceresi kullanılması bunulan coğrafyanın özelliklerini yansıtmaktadır. Binanın büyük pencereleri ile Bolu gibi yılın her dönemi farklı seyir zevkleri sunan bir şehir için müze binasının içindeki tarihi atmosfer ile çağdaş şehir arasında ziyaretçilerin her an bağ kurabilmesi istenmiştir.
1 Yorum
süper duruyor, durmak yok yola devam . 🙂