Günümüzün dünya koşulları ve yaşanan deneyimler, kentlere yeniden yapılanma çabalarında yol gösteren bir dizi yeni yaklaşımı ve yeni kavramları gündeme getirmiş bulunuyor.
Yeni fırsatlar ve yeni bir gelecek arayışı içindeki kentlerin oluşturduğu stratejilerde, bu yeni anlayış ve ilkelerin öncelikle gözetildiği, ‘insan’ ve ‘vizyon’ odaklı bir planlama ve yönetim anlayışının giderek egemen olduğu görülüyor. Bu bağlamda, uluslararası ölçekte kabul gören bazı kavram ve yaklaşımları; ‘Kentsel Rönesans’ (Urban Renaissance), ‘Yeni Çağ Kentleri’ (New Century Cities), ‘Bilgi Çağı Kentleri’ (Knowlodge Cities), “Sürdürülebilir Kentler”, (Sustainable Cities), “Eko-Kentler” (Eco Cities) olarak sıralamak mümkündür. Bu tür yaklaşımlar, ‘yaşama ve çalışma’ birlikteliği üzerine kentlerin yeniden kurgulanmasının ilkelerinin vermektedir.
“Sürdürülebilir Kent” konseptinden hareketle, bir ana kentin çevresinde, ekolojik dengeye önem ve öncelik verilerek yeni kent (uydu kent), bahçe şehir gibi adlar altında yeni kurulacak veya eski kentte dönüşüm sağlanarak yeniden yapılacak kentler ve kent kısımları için eko-kent (eco-city) konsepti geliştirilmiş ve Dünyanın değişik ülkelerinde uygulamaya geçilmiştir. Eko-Kentlerin en önemli özelliklerinden birisi de yenilenebilir enerji kaynaklarının ve enerjinin verimli kullanılmasını, sera etkisi yapan gazların minimize edilmesidir.