Durmuş Dilekçi'nin proje anlatımı şöyle:
“Buyaka, giderek benzer amaca hizmet eden yapılarda gördüğümüz temalaşmaya karşı, dürüstçe sadece niyetini ortaya koyan karma fonksiyonlu bir yapı. Kitap okumanin az oldugu toplumlarda, yapilardan da kolay anlam cikartmak herhalde, yapıları bu temalarla yüklemenin sebebi….
Mimaride anlamlar ve içerikler yer değiştirdi. Daha önemlisi “yerine geçen”, “orjinali” koltuğundan etti ve onun gibi davranır oldu. Baudrillard’nin dediği gibi, “Orjinal” yokoldu… Toplumlar da artık bu yeni uydurma dil üzerinden sahte gerçeklikle ilişki kurmakta… Kentleri bu yapılarla kimlikleştirmekte, kültürel belleklerine bu sahteliği doldurmakta…Tiyatro dekoru misali cephelere sahip binalar, kimi zaman da bu cepheleri olusturan zavallı -mış gibi malzemeler… Malzeme ne? Ahsap-mış gibi malzeme…. Yapı ne anlatıyor? Saray-mış gibi apartman. Kullanici kim? Aristokrat-mış gibi herhangi biri…
Ya da masturbatif görsellemeler, çoğunlukla mimarinin önüne geçmekte, gerisini boşvermekte…
Bu kıskaç içinde bu tip kullanıcısı belirsiz yatırım projelerini özgünleştirebilmek daha doğrusu arındırabilmek, konuyla doğrudan, samimi bir bağ kurabilmek bugünlerde mimar için oldukça çetrefilli bir yol…
Buyaka bu açıdan bakıldığında samimiyetle konusuyla ilgili ve sadece mimariden konuşmakta… Referanslarını kendisinden alan… Biz ne dersek diyelim, o bizlerle kendi diliyle iletişim kuran…
Parcalanma: Temel yaklaşımımız; şehirlere eklenen bu mega fonksiyon kutularının, masif hacimleri kent ölçeğiyle uyumlu, rahat algılanabilir küçük parçalara ayırılmasıdır. Yatay ve duşey kütlelerden oluşan proje bu iz üzerinde geliştirilmiştir.
Deri degisimi, Soyulma ve İluzyon: “Yataydaki yapi-avm”nin dolu, dinamik, parcalanmis kutlesi, “duseydeki kurgulanmis konut ve ofis yapıları”na dönüşürken aynı dinamikliği koruyarak, renk değiştirerek, soyularak derisini değistirmekte…. Siyah ve camla elde edilen “Doluluk” ve “Şeffaflık” geçişlerindeki yumuşaklık, pürüzsüzlük ve eksizlik, ışık ve yansımalarla buluşarak bir iluzyon yaratmakta… bazen şeffaflık öne çıkmakta ve yapının geometrik algısını değiştirmekte, yansımalar hafifleştirmekte veya zaman zaman siyahlık öne çıkarak aynı amaçlara hizmet etmekte…Algıyı bozmakta…
Hiz: Otoyolların kesişme yerinde olan proje “hız”la algılanmakta… Statik tek bir perspektif açıdan bahsedilemez. Yataydaki yapıda akıcı, dinamik formları; yarı yansıtıcı malzemeler ve perfore ışıklar destekler… Düşeydeki yapılarda ise matlık siyah arasındaki cam ise bir iluzyonla gökyüzünü yansıtır. Cephe panelleri parçalandı kesildi, istenen şekilde tekrar dikildi ve yapıya bir elbise gibi giydirildi. Minimal, asimetrik, enerjik, avant-garde bir elbise…
Süreklilik: Yapıyı oluşturan dinamik kurgu, kesintisiz ve aynı kaynaktan beslenerek iç mekanda da sürmekte, heykel gibi yapının içi, dış hareketlere karşılık oluşturmakta… Yapı ne söylüyorsa içerisi de aynı dilden konuşuyor. Ne bir fazla ne bir eksik…
Güç alanı: Buyaka, otopark-meydan etrafında gelişen bir güç merkezi projesi. Gerektiginde bu meydandan beslenmekte ve gerektiginde çevresini beslemekte… Hem bütünün bir parçası, hem kendine ait…”