Yanardağ Mimarlık tarafından tasarlanan Deprem Anıtı projesi, içinde bulunduğu park alanını canlı bir kamusal alana dönüştürme vizyonuyla ele alıyor.
Tasarımcılar projeyi anlatıyor:
Proje eğimli bir arazide topografik bir yorumla, ara katmana dönüşen bir tür yüzeyle yeniden kurgulanıyor. Yaya bakış açısından bina, park yüzeyinin yerden koparak oluşturduğu bir kabuk, bu kabuğun altındaki düzensiz hacimler ve üzerine hafifçe oturan bir kitle olarak algılanıyor ve bir tansiyon yaratıyor. Kentsel bir anıt ve sergi alanları zemin katın tamamını, kafe ise birinci katı kaplıyor.
Zemin katın brüt betondan yapılmış yekpare duvarları neredeyse tüm işlevleri üstlenir: iç ve dış mekanı destekler, yalıtır, korur ve tanımlar. Düzenli olmayan beton duvarlar, aynı zamanda şehrin geçmişte yaşadığı yıkıma gönderme yapar. Kat planını değiştirerek binanın içinde, dışında farklı görüşler sağlar. İçinde barındırdığı sergin alanlarının ve etkinlik odalarını destekler.
Beton bir ızgara ile tanımlanan yatay hacim, tüm örtüye dışarıdan hafiflik veren yansıtıcı bir cepheye sahiptir ve peyzajda kaybolur. Bu hacim, park için bir fener haline gelir ve yeni kamusal alanın varlığını vurgular. Açık ve yarı açık teraslarla birlikte birinci kattaki kafe, sosyalleşme ve diyalog için kamusal bir alan yaratır.
İç mekan kaplamaları en aza indirgenmiştir: zeminde bazalt taş döşeme kullanılırken, üst katta tüm düşey elemanlar yansıtıcı boyalı cam yüzeyler ile hafifletilmiştir.