Herzog & de Meuron'un tasarladığı, Hamburg şehrinin en büyük antreposunun üzerine oturan Elbphilharmonie, 'karma kullanımlı bina' teriminin somut hali.
Elbphilharmonie yüzyıllarca Hamburg’un limanı olarak çalışan Sandtorhafen bölgesinde bulunuyor. Şehrin en büyük antreposu olan Kaispeicher ise 1875 yılında inşa edilmiş. İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılan yapı daha sonra tekrar inşa edilmiş ve 90’lı yıllara kadar kakao, tütün ve çay depolamak için kullanılmış.
Elbphilharmonie dikkat çekici cam cephesiyle eski antreponun üzerine oturuyor. Yapının içinde iki konser salonu, otel ve konut bloğu var. Eski bina ile yeni ek arasında, yerden 37 metre yükseklikte tasarlanan plaza, bütün binaya yayılıyor ve kamusal bir seyir terası oluşturuyor.
Fotoğraf: Maxim Schulz
Mimari ekip projeyi şöyle anlatıyor:
Dalgalı panellerden ve yer yer açıklıklardan oluşan cam cephe, eski yapı üzerindeki yeni binayı iri ve yanardöner bir kristale dönüştürüyor. Yeni parlak cephe; gökyüzünün, suyun ve şehrin yansımasını yakalayarak sürekli değişen bir yüzey halini alıyor. Üstyapının alt kısmı da etkileyici bir ifadeye sahip. Kenarlardaki kemer biçimindeki açıklıklar meydana bağlanıyor ve bu bina içi meydandan Hamburg ve Elbe Nehri manzarası izlenebiliyor. Bina içindeki dikey açıklıklar ise meydanı farklı seviyelerdeki fuayeler ile ilişkilendiriyor.
Fotoğraf: Iwan Baan
Fotoğraf: Iwan Baan
Kaispeicher kompleksinin girişi doğuda bulunuyor. Plazaya çıkan yürüyen merdivenin aldığı hafif eğim bir uçtan diğer ucunun görülmesini olanaksız kılıyor. Yürüyen merdiven Kaispeicher’ı bir uçtan diğer uca kat ederek mekansal bir deneyim sunuyor ve plazaya çıkmadan önceki durakta panoramik bir liman manzarasına açılıyor. Kaispeicher’in tepesine oturan yeni binanın altında yer alan plaza ise yeni ile eski arasında devasa bir mafsal görevi görüyor.
Fotoğraf: Iwan Baan
Eşsiz bir panoramaya sahip bu kamusal alanda restoranlar, barlar, gişe ve otel lobisinin yanında filarmoni orkestrasının yeni konser salonu ve fuayesi bulunuyor. Başından beri bağlamı nedeniyle diğer konser salonlarından farklı olacağı belli olan yeni salon bir 21. yüzyıl projesi. Salon, orkestrayı ve orkestra şefini ortaya alan bir kurguya sahip. Bu mimari kurgu, akustik hesaplamalar ve performansların seyirciler tarafından görünür olması esas alınarak yapıldı. Oturma alanları, duvarlar ve tavan mekansal bir bütünlük oluşturacak şekilde tasarlandı. Stadyum tipolojisine benzetilebilecek salon, dinleyicilerle icracılar arasında maksimum etkileşimi doğuracak şekli aldı.
2 yorum
Umarım bundan 100 yıl sonra da bu yapının üzerine başka bir ‘star’ mimarın ‘eser’i inşa edilmez.
Mimari proje ekibi projedeki karma kullanımın bi yansıması sanırım. 🙂