“Enez Ayasofyası” Fatih Camisi Yeniden Kullanım Peyzaj Projesi

“Enez Ayasofyası” Fatih Camisi Yeniden Kullanım Peyzaj Projesi

caps.office tarafından tasarlanan "Enez Ayasofyası” Fatih Camisi Yeniden Kullanım Peyzaj Projesi, Edirne'de yer alıyor.

Türk-Yunan sınırı yakınında, Meriç’in denizle buluştuğu yerde bulunan Enez ilçesinde Fâtih Camii adıyla bilinen, geçmişte Enez Ayasofya’sı olarak adlandırılan bu cami, kale içinde yer alır. Enez akropolü üzerinde batı-doğu ekseninde 12.yy’da inşa edilen Ayasofya kilisesi Fatih Sultan Mehmet’in 1456 yılında Enezi fethinden sonra camiye dönüştürülmüştür. 1965 yılına kadar cami olarak işlevini sürdüren cami, deprem sonrasında kullanılamaz hale gelmiştir. 2016 yılında başlayan Restorasyon ve Rekonstrüksiyon çalışmaları ile yeniden ayağa kaldırılmış, yarı açık – açık müzenin de yer aldığı yeni fonksiyonlarla kullanıma açılmıştır.

Restorasyon projesiyle eş zamanlı ve bütüncül olarak tasarlanan peyzaj projesi alanın tarihi, ekolojik ve mekânsal niteliklerini ön plana çıkartmaktadır. Kent yönünden yaklaşımda tarihi roma ticaret yolunu da tanımlayan Egnatia Yolu üzerinde yer alan Ayasofya Kilisesi sur kapısının hemen çeperinde ve sur duvarına çok yakın konumda yer alır. Dolayısıyla kentle kurduğu ilişki daha kapalı, Dalyan gölü perspektifinin odağında kentin önemli simgelerinden biridir.

Yapının tarihi ve güncel karakteri, bulunduğu coğrafyada oluşturduğu anıtsal referans özelliği, yakın çevresinin topoğrafyasıyla kurduğu mekânsal ilişki ve doğal ekolojisinin bitki türleriyle mevsimsel devinimi, proje yaklaşımının çok katmanlı ve detaylı sürdürülmesini zorunlu hale getirmiştir.

Alanın günümüzde cami fonksiyonunun korunarak, restorasyon sonrası müze, beraberinde açık ve kapalı sergi alanlarının aynı anda sürdürülecek olması, sur ile kurduğu yapısal ilişki ve Dalyan Gölüne hâkim noktadan verdiği batı yönlü perspektifin manzara potansiyeli, bütüncül olarak değerlendirilmiş, tasarıma yön vermiştir. Restorasyon çalışmalarıyla eş zamanlı proje sürecinin başlaması mekânda yapılan her yeni çalışma ve bulgunun peyzaj projesinin önemli birer parçası haline gelmesine olanak tanımış ve bunun sonucu olarak nitelikli bir kullanıcı deneyimine ortaya çıkmıştır. Alanda ortaya çıkan özgün döşemelerin ve duvarların tamamının korunarak peyzajın doğal bileşenleri haline gelmesi, tasarımın bu doğrultuda güncellenmesine ve tarihin yerinde korunmasına olanak vermiştir. Kurgulanan yaya yolları, tarihe referansla organik ve akışkan devam ederken, özgün çıkan döşemeler ile entegre edilmiş, detay çözümlerinde eski ile yeni bütünleşmeleri tasarlanan ayrımlarla ortaya konmuştur. Kazılardan çıkan sergileme niteliği olmayan devşirme taşlar alan içinde yeniden değerlendirilmiştir. Yapının yakın çevresinde çeşitli etkinliklerde kullanılmak amacı ile müze meydanı oluşturulmuş, alanın geri kalanında yerin potansiyelleri değerlendirilmiştir. Meydanın hemen önünde alandan çıkan eserlerin yer aldığı geçici bir sergileme alanı kurgulanmış, müze ile birlikte çalışması planlanmıştır. Cami fonksiyonun ihtiyaç duyduğu şadırvan, güncel minimal bir yorumla peyzajın bir parçası olarak tasarlanmış, yere en az müdahale ile konumlanmıştır. Mimari yapının gölgesinde kalacak sakin ve dinginlikte bir peyzaj kurgusu benimsenmiştir. Alan içerisinde coğrafi konumlanmanın verdiği fırsat ile kale içi ve yakın çeper ekolojik durum araştırması yapılmış, bitkilendirme hydroseeding yöntemi ile doğal türlerin devamlılığında tasarlanmış böylece minimum bakım sağlanarak sürdürülebilirlik hedeflenmiştir. Manzara ve perspektifin en iyi olduğu bakı noktalarından birinde kale güney surları çeperindeki arazi doğal kotu değerlendirilerek seyir terası tasarlanmıştır. Teras korkuluk detaylarında kazılarda çıkan devşirme taş üzerindeki motiflere yer verilmiştir. Yerin hafızasına uyumlu betonsuz imalat çözümleri geliştirilmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın