PROJE RAPORU
Silüetiyle ün salan İstanbul’un, belli başlı gözlem noktaları vardır. Sayıları sürekli artırılmaya çalışılan bu yapılar bazen silüete negatif etkide bulunur ve merak konusu olmaktan çıkar, göze yakınken gözden uzaklaşır. Sürekli ne olduğu sorgulanır ama somut verilerden kaçınılır. Üzerine yoğunlaştığımız alan günümüzde karşısından geçerken önemsenmeyen fakat birine ‘burası neydi?’ sorusu yöneltildiğinde cevabı karşılanamayan, geçmişteki en yeni işleviyle Türkbalon’a ev sahipliği yapan yer. Şu anki sahipleri tarafından da sıklıkla ‘âtıl’ kelimesi kullanılarak tasvir edilen balon platformunun altı, yeriyle buluştuğu ilk andan beri insanları neşelendirmeye yönelik faaliyet gösterir. Başlıca işlevi gazino olarak bilinen bu yapı; sonraları nikah dairesi, mağaza ve kafe olarak kullanılmıştır. Nikah dairesinden dönüşümüyle bu yapı yıkılmış, arta kalan taş duvarlarının üzerine yerleşilmiştir. Sahip olduğu konum ve izlediği panoramik görüntüye 2003 yılında balon getirilmesiyle, gözlem alanı olarak kullanılmaya başlanmış, var olan yapının üzerine çelik strüktürle bir platform yerleştirilmiştir. Yalnızca hafif rüzgârlı havada seyre çıkan ve bu süre yılda 30 günü geçemeyen bu balon, gaz aldığı ülkeyle çıkan sorunlar sonucu kaldırılmıştır. Günümüzde, sahip olduğu platform metruk durumda beklemektedir. Kullanılmaz, üzerine çıkılmaz, üzerinde seyre dalınmaz.
Balonun iptaliyle geleceği dönme dolap olarak planlanan bu alan, işlevler ve işlevsizlikler arasında kalmıştır. İnsanlar etrafından geçip gider. Buluşmayı bekleyenler vapurdan iner, banklarda bekler. Çelik strüktüre göz atar. Fakat ince iskeleti, yalnızlığı ve bilinmezliği onları uzaklaştırır. Strüktür kamudan ayrılır. Üzerine konduğu yapı ise sahip olduğu yoğun tarihe rağmen bir kafe olarak alana sıkışır.
Süreçte temel aldığımız ilk şey, alanın yoğun panoramik görüntüyle çevrilmiş olmasıydı. Buranın gözlem alanı olarak seçilmesi, başarısızlığı ve gelecekte de aynı şekilde işlevlendirilmesi planları alanı kullanma şeklimizde büyük rol oynadı. Bu gözlem alanının kamuya daha açık, sosyal hayata daha bütünleşmiş bir hale gelmesini hedefledik. Yerleşimimizde orijinal strüktür platformuna kalıcı müdahalelerde bulunmadık. Avlu; enstalasyonlara, sergilere, Meydan’da şarkı söyleyenlere, vapur bekleyen yolculara, “Balon’da konser var!” posterlerine ve herkese açık. Tasarımımızda iki ana gözlem türüne yer verdik: 1- Kapalı, kısıtlı, içerde gözlem. İçerde kalan, yapay olarak çevrelenmiş platformdan kütleleri izleyenler. 2- Açık, sonsuz, dışarda gözlem. Panoramik silüete yönelen kütlelerden hem içeriyi hem dışarıyı izleyenler.
Avlu’yu çevreleyen kütleleri manzara yönelimlerine göre yerleştirdik. Sırasıyla Moda Sahili, Marmara Denizi, tarihi yarımada, Galata Kulesi, Haydarpaşa ve Kadıköy Meydan’a odaklanan kütlelere, onları çerçeveden içe ve dışa taşırarak balkon etkisi yarattık ve kullanıcılara daha derin bir deneyim sunmayı hedefledik. Yapıda halatlar kullanarak öne çıkarılan manzarayla iç içe bir yolculuk tasarladık. Kurguladığımız çelik platformun stabilitesi, çelik strüktüre kablolarla bağlanarak sağlandı.
Tasarımımızla, geçmişle gelecek, işlevle işlevsizlik arasında kalmış bu strüktürü kamusal alana kazandırmaya çalıştık. Her rotayı aceleyle kullanan İstanbul insanına, aceleyle beklerken sakinleşebilecekleri bir yer vermeyi, arkalarında kalana değerle yaklaşmalarını sağlamayı benimsedik.