MİMARİ RAPOR
Bakırköy, geçmişinde önemli bir Rum yoğunluğuna sahip olan, sanat ve zanaatın toplumla aynı potada eridiği ve sanat ve zanaatın bölge kültürünü beslediği önemli bölgelerden biridir. Tarihi boyunca yetiştirme mezhep ve kültür gibi kavramların bu derece yoğunlaştığı bu bölgenin en işler aksı olan Ebuzziya Caddesi’nde yetiştirme, sunma, toplumla kaynaştırma kültürünün kentliye yeniden kazandırılması bağlamında modern bir çözüm üretilmesi tasarım sürecimizin temel ilkesidir. Bu ilke doğrultusunda Ebuzziya Caddesinin kimliğinin güçlendirilmesi Baudelarie’ın flaneur kavramı üzerinden hedeflenir.
”Çokluk denizinde yıkanmak herkese vergi değildir: Bir sanattır kalabalığın tadını çıkarmak; beşiğinde bir periden kılık değiştirme, maske zevkini, ev kinini, yolculuk tutkusunu almış kişi, yalnız o kişi, canlılıkta kana kana sarhoş olur, hem de insan türünün sırtından sağlar içkisini. Yalnızlığını kalabalıklandırmasını bilmeyen, telaşlı bir kalabalık içinde yalnız olmasını da bilmez.”
Charles Pierre Baudelaire[1]
Walter Benjamin ‘flaneur’ kavramını ‘avare gezgin’ anlamlandırır[2] ve ‘avare’ dolaşırken aynı zamanda çevrenin izlenimleriyle düşünce üreten kişi’ olarak yorumlar. Bu noktada kentlilik kimliği ve aidiyet aynı zamanda bir noktadan öteki noktaya yolculuk olarak tanımlanır.
Proje alanı mevcut haliyle tam olarak böyle bir yapının parçasıdır. Ebuzziya Caddesi, genişleyen, sıkışan, ara ara kesilen tipolojisiyle çeşitli fonksiyonlara ve deneyimlere ev sahipliği yapar. Proje önerisi bu aksın bir parçası olarak tasarlanmıştır. ‘Etkinlik’ noktası, sokağın mevcut bitişik nizam yapılarla kurduğu pasif mekansal ilişkiyi kendi dinamik, geçirgen yapısıyla tersyüz eder. Sokağın transformasyonu, cephe- sokak ve ulaşım ilişkisini yeniden yorumlar, çevresinde bulunan baskın yapıları öne çıkarır (Aya Yorgi Rum Kilise ve Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi) ve tasarıma dahil eder. Bölgenin tarihine, Rum geçmişine ve zanaat birlikteliğine sokak yüzeyinde kurgulanan kırıklarla ve yükselmelerle işaret eder. Fakat bu, zamanı geçmiş durağan anıtsal bir birliktelik olmaktan öte, üst üste binen fonksiyonlarla alanı dinamikleştiren, kentin bilinçdışı ve bilinçli aktivitelerinin ortaklaştığı akışkan bir mekandır. ‘Etkinlik noktası’ sokağa kesitlerle okunabilen bir nitelik kazandırır. Programatik elemanlar kendini kesit üzerinden okutan ayrıntılarla öne çıkarır, Atölye, sergi, toplanma alanı, kompakt olarak kurgulanmış ve kesitler mekânsal bölünmeleri olanaklı kılmıştır. Kapalı alan tasarlanırken, programa alternatif olarak, atölye programında; yüzeyler iç mekanda bükülerek, üretimin sergilenmesi ve yetiştirme gibi fonksiyonlara da olanak sağlayarak iç mekanın da kamusal kullanımı kurgulanır. Aynı zamanda kapalı alan, sokağa çeşitli noktalardan dahil olur, geçirgen bir nitelik kazanır, dolaşımın bir parçasına dönüşür. Açık alanda yüzeyler üzerinde gerçekleştirilen operasyonlar, oyun oynama, toplanma, performans gibi çeşitli aktivitelere olanak sağlarken aynı zamanda bu yüzeyler, kent mobilyaları olarak işlev kazanır, dinlenme izleme deneyimleme gibi aktivitelerin bir parçası haline gelir. Böylelikle, yetiştirme, üretim, aidiyet gibi kavramların ait oldukları yerden, sokaktan türemesine vurgu kazandırılır.
Özetle Etkinlik noktası, John Cage in 4’33” lük sessizliğin mümkün olmadığını vurguladığı deneyini anımsatan, donmuş ve konservelenmiş mekanlara alternatif olarak üretilen, sokağın ve kamusallığın hiçbir zaman yok olmadığını ilan ederek, insanın (flaneur, deneyimci) araya karışacağı ve kendisi olacağı geçirgen hacim ve mekandır.
[1] [Baudelaire, Paris Sıkıntısı, Çev. Tahsin Yücel, s.27 Adam Yayınları İstanbul
[2] 1982 Walter Benjamin, Pasajlar, Çev. Ahmet Cemal, s. 81, Yapı Kredi Yayınları İstanbul, 1995