Eşdeğer Mansiyon, Baumit “MÜŞTEREKMEKAN: Öğrenciler için Sağlıklı Yaşam Alanı” Tasarım Yarışması 2024

Eşdeğer Mansiyon, Baumit “MÜŞTEREKMEKAN: Öğrenciler için Sağlıklı Yaşam Alanı” Tasarım Yarışması 2024

Halit Akman, Veli Tırın ve Melike Shaban'ın "Autopoietic Percolation" isimli projesi eşdeğer mansiyon ödülüne layık görüldü.

Kavramsal ve Kuramsal Çerçeve

Autopoietic Percolation, çağdaş mimarlık paradigmasına dayanan, sistem kuramı, ağ teorisi ve biyolojik metaforlardan beslenen, kendini sürekli yeniden üreten ve geçirgen bir mekânsal modeldir. Humberto Maturana ve Francisco Varela’nın otopoiesis kavramı, bir sistemin dışsal girdilere rağmen kendi organizasyonunu ve varlığını sürdürebilme yetisini tanımlar. Bu bağlamda proje, yalnızca bir barınma alanı olmaktan öte, kullanıcı etkileşimleriyle dönüşen ve kendini yeniden üreten bir mekân olarak kurgulanmaktadır.

Manuel DeLanda’nın heterarşik örgütlenme modelleri doğrultusunda, Autopoietic Percolation, katı hiyerarşik mekânsal sistemlerin yerini alan, farklı ölçeklerde birbirine eklemlenen, adaptif ve dinamik bir mekân ağına dönüşmektedir. Topolojik geçirgenlik, akışkan sınırlar ve kolektif üretkenlik ilkeleriyle biçimlenen bu sistem, Christopher Alexander’ın pattern language yaklaşımı ve Bernard Tschumi’nin programatik bulanıklık fikri ile de ilişkilidir. Kentsel metabolizma ve sosyo-mekânsal akışlar bağlamında, yapı yalnızca bir öğrenci yurdu değil, kentli ile öğrencinin kesişim noktalarında kolektif oluşumlara zemin hazırlayan bir mikro-topluluk laboratuvarı olarak düşünülmektedir. Yaz aylarında kentle daha geçirgen bir ilişki kurarak farklı işlevleri üstlenebilen yapı, sürekliliği olan bir program çeşitliliği sunmaktadır.

Sürdürülebilirlik ve Ekolojik Tasarım

Projenin sürdürülebilirlik yaklaşımı, Cradle-to-Cradle prensipleri doğrultusunda malzeme seçiminden enerji kullanımına kadar geniş bir perspektifte ele alınmıştır. Sürdürülebilir ve döngüsel malzemelerin tercih edilmesiyle çevresel etki minimize edilmiş, pasif iklimlendirme stratejileri ve düşük karbon ayak izine sahip yapı elemanları ile enerji verimliliği optimize edilmiştir. Su yönetimi kapsamında gri su geri dönüşüm sistemleri ve permakültürel peyzaj uygulamaları ile su tüketimi azaltılmıştır. Ayrıca, biyofilik tasarım prensipleri doğrultusunda yeşil çatı uygulamaları ve doğal havalandırma çözümleri ile yapı, kendi mikroklimasını oluşturan, doğayla bütünleşik bir ekosisteme dönüşmektedir.

Mekânsal Esneklik ve Dönüşebilirlik

Mekânsal esneklik ve dönüşebilirlik, yapının farklı kullanıcı ihtiyaçlarına cevap verebilmesini sağlayan temel tasarım prensiplerinden biridir. Kullanıcı ihtiyaçlarına göre farklı işlevlere dönüşebilen ölçeklenebilir modüler yaşam birimleri oluşturulmuş; Cedric Price’ın esnek mekân kavramına referansla, hareketli panellerle genişletilebilir veya daraltılabilir alanlar tasarlanmıştır. Kamusal ve özel alanları birbirine bağlayan, programatik belirsizlik içeren akışkan mekânsal organizasyon ilkesi benimsenerek, mekânın zaman içinde değişen gereksinimlere adapte olabilmesi sağlanmıştır. Yaz aylarında, yapı kentle daha doğrudan bir ilişki kurarak, geçici etkinlikler ve üretim atölyeleri için esnek mekânlar oluşturmakta; kamusal açık hava mekânlarıyla bütünleşik etkileşim alanları sağlamakta ve değişken mekânsal senaryolar ile adaptif kullanım olanakları geliştirmektedir.

Kentle Entegrasyon ve Yazın Kullanımı

Yapının kentle bütünleşmesini sağlamak ve mevsimsel kullanımlara adapte olabilmesi için yaz aylarında farklı programlara ev sahipliği yapabilecek bir model önerilmektedir. Kamusal alanlarla iç içe geçen açık mekânlar, etkileşim ve üretime dayalı geçici etkinlikler ve atölyeler için esnek bir zemin oluştururken, değişken mekânsal senaryolar sayesinde yapı, farklı kullanıcı profillerine adapte olabilmektedir.

Etiketler

Bir yanıt yazın