Rakun Mimarlık'ın "Bodrum Sağlık Vakfı Fizyoterapi ve Hidroterapi Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması" için tasarladığı proje, eşdeğer mansiyon ödülünü kazandı.
Proje, tedavi merkezine gelen hastaların yalnızca bir defalık ziyaretlerle sınırlı kalmadığı, uzun süreli ve düzenli olarak deneyimleyecekleri bir mekan. Bu doğrultuda yapı, tedavi işlevinin ötesine geçerek, kullanıcılarına aidiyet hissi uyandıran, mutluluk veren ve iyileşme süreçlerini destekleyen bir deneyim sunmayı hedeflemektedir. Projenin temel yaklaşımı, insan odaklı ve duyarlı bir tasarım anlayışını ön planda tutar. Yalın ve net bir mimari dil benimsenmiş; karmaşık biçimsel arayışlardan uzak durularak kolay algılanabilir ve erişilebilir bir yapı oluşturulmuştur.
Proje, Akdeniz coğrafyasının kendine özgü iklimsel ve kültürel özelliklerini mimari diline entegre eder. Akdeniz’in sıcak iklimine uygun olarak doğal ışık ve havalandırmanın etkin kullanımı önceliklendirilmiştir. Açık ve kapalı alanların dengeli dağılımı, hem kullanıcı deneyimini zenginleştirmekte hem de mekanın sürdürülebilirliğini artırmaktadır.
Tasarım, Fernand Braudel’in Akdeniz’i “yaşam tarzını ve manzaraları şekillendiren bir coğrafya” olarak tanımlamasından esinlenmiştir. Bu yaklaşım, projenin araziyle doğal bir ilişki kurmasını sağlamıştır.
Merkez, Muğla ili Bodrum ilçesi Konacık Mahallesi’nde, tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan Pedasa Antik Kenti’nin yakınında konumlanmaktadır. Pedasa Antik Kenti’nden alınan mimari izlenimler, tasarımın ana kararlarını şekillendirmiştir. Antik dönemden modern zamana kadar süregelen Akdeniz mimarisi, projeye ilham veren önemli bir kaynak olmuştur.
Proje, Bodrum’da atıl durumda bulunan bir kentsel boşluğu yeniden işlevlendirerek çevresine değer katmayı amaçlamaktadır. Tasarım sürecinde, çevresindeki yapılara oranla büyük hacimli olan bu yapı için alçakgönüllü ve insan ölçeğini merkeze alan bir mimari dil benimsenmiştir. Az katlı, yatay etkili bir form tercih edilerek, yapı kentsel dokuya uyumlu bir şekilde tasarlanmıştır. Arazinin kot farklılıkları ve doğal eğimlerini koruyan yapı, bu özellikleri tasarımın temel unsurlarından biri olarak kullanır. Böylece yapı, çevresiyle uyum içinde bir form kazanırken, araziyle bütünleşen bir karakter sergiler.
Yapının ana cephesi, Paşadede Caddesi’ne bakan mevcut ağaç dizisi korunarak ve yeşil alanlarla zenginleştirilerek şekillendirilmiştir. Arazi eğimine uyum sağlayan kot ilişkisi, sokak ve park arasındaki geçişi güçlendiren bir eşik oluşturmuştur. Bu bağlamda yüksek betonarme kirişlerle tanımlanan çerçeve, Dumlupınar Sokak’tan başlayarak +81 kotunu sarar ve rampayı şekillendirir. Perfore cephe elemanları, yoğun ışık alan güney ve güneydoğu cephelerde gölge alanları oluşturarak iklim kontrolüne katkı sağlarken, aynı zamanda yapı kütlelerini yumuşatarak çevresiyle uyumlu bir görünüm sunar.
Tasarım, ihtiyaç programına uygun fonksiyonların bir araya getirilmesi ve arsa verilerinin verimli bir şekilde değerlendirilmesi üzerine kurulmuştur. Merkez, arazinin kotlarına uyumlu bir şekilde yerleştirilmiş, sosyal ve fonksiyonel alanlar arasında güçlü bir ilişki kurulmuştur.
Cephe tasarımında, güneş kontrolü sağlayan farklı geçirgenlik değerlerine sahip elemanlar kullanılmıştır. Bu elemanlar, iç mekanlarda optimum doğal ışık sağlarken, aynı zamanda enerji verimliliğini artırır. Cephelerin geçirgen dokusu, yapının estetik görünümüne katkı sunarken, kullanıcıların dış mekanla görsel bir bağ kurmasını sağlar.
Proje alanındaki kot farklılıkları, fonksiyonların yerleşimini yönlendirmiştir. Paşadede Caddesi’nden başlayan +77 kotu, Dumlupınar Sokak’taki +81 kotuna kadar yükselen bir baza oluşturarak sokak ve park alanı arasında bir geçiş sağlamıştır. Alt katta hidroterapi alanları, terapi havuzları ve dinlenme birimleri ile bir kafe ve restoran yer alırken; üst katta fizyoterapi alanları ve yönetim birimleri konumlandırılmıştır. Dumlupınar Sokak’taki giriş, engelsiz ve düz bir erişim imkanı sunarak yapıyı herkes için erişilebilir hale getirmiştir. Paşadede Caddesi’nden giriş yapılan bölüm ise vakfın özel etkinlikleri, kermesler ve toplanmalar için kullanılabilecek alanlar sunmuş, bu alan zemin kat ve birinci kat arasında güçlü bir bağlantıyla desteklenmiştir.
Hidroterapi merkezi, zemin katta çözülerek, bir üst kotta yer alan yeşil meydanla fizik tedavi merkeziyle bütünleşik bir açık alan oluşturmuştur. Güneybatıya bakan cephede gölge sağlayan tasarım öğeleri, kullanıcılar için konforlu bir açık alan deneyimi sunmaktadır. Bu düzenleme, kullanıcıların doğayla iç içe bir rehabilitasyon süreci geçirmelerini destekler.