Mimarlık olarak peyzaj
Peyzaj olarak mimarlık
Denir ki ‘dünyanın hiçbir yerinde gelincik Gelibolu’daki kadar kırmızı açmaz’. Gelincik siperlerde, savaş alanlarında ölenlerin, şehitlerin sembolüdür. Tasarım grubumuzun tüm yaklaşımı gelincik kadar güçlü bir o kadar da kırılgan tüm şehitliklerin yer ile ilişkisini güçlendirmek niyeti ile ilişkilidir. Dolayısı ile yere ait tinsel algıyı zedeleyen tüm unsurların arındırılması ve kaybolan nedenselliklerin bir tür savaş arkeolojisi hassasiyeti ile yeniden ele alınması esastır. Yeni unsurlar, tüm disiplinlerin ortak aklı ile oluşturulur. var olanı okumayı kolaylaştıran, bilgilendirme, işlevlendirme, vurgulama, gölgeleme, dini vecibelerini yerine getirme, doğayı okuma, doğaya uzanma gibi potansiyelleri kalıcı olduğu kadar, o ‘yer’in toprağından fışkıran doğa gibi, ‘aklın gördüğü doğa’ olarak yer edinmesini sağlayan bir mimari kimlik/tek dilli bir lamine nesnelleştirme ile kurgulamak esastır. Burada, mimari aslında peyzajın ta kendisidir. Yeni olan her şeyi peyzaj-mimarlık olarak adlandırmaktayız.
Tasarımın ana öğesi preslenmiş toprak yüzeyler-rammed earth’dır. Rammed earth; terra, terra nullius, corpus üçlemesinin maddesel ve metagerçek karşılığıdır. Aslında tasarımda arkitektonik tek oluştur. Diğer tüm unsurlar bunun ikincil eklerinden ibarettir. Rammed earth; ana rengini yerin toprağından alır bu nedenle renk paleti içindeki yeri odak alanının toprak rengidir. Bu da bir anlamda tezyinat olarak yorumlanabilir. Kendinden olma durumu; çağdaş yapı bilimi ve mühendislikle birleşerek tıpkı brüt beton yapar gibi kalıp içinde taşıyıcılık ve depremselliğe karşı donatıları olan katmanların yüksek başınç altında şıkıştırılmasından oluşan bir brütal konglamerasyonda hemhal olur.
Preslenmiş toprak duvarlar (rammed earh) yer yer kilometretaşı, yer yer sade bir örtünün fonu, yer yer doğaya açılan pencereler, yer yer bilgilendirme yüzeyleri, yer yer ise mimari programların değerlendirilmesi için var olurlar. Bir üst dil olarak kurgulanan toprak duvarlar üstlerine takı/ek alma potansiyelleri ile de değerlendirilirler. Gelibolu parkının bu yeni unsurları ruhunu ve bedenini topraktan almış, bu nedenle de bulunduğu yerin toprak renginden ibaret arkitektonik yapılardırlar. boyutları ve biçimlenişleri ile bulundukları yerin ölçeği ile ilişkilendirilmiş bir algoritmik dizgeden oluşan unsurlardırlar ve kendi gerçeklikleri dışında başka bir şeye öykünmezler.
Tüm odakların ortak sorunsalı öncelikle tinselliği, insanın kendindenliğini, yer olma gücünü ve ölçeği zayıflatan hatta yok eden en önemli unsur otobüs ve diğer araçlardır. Bu nedenle tüm otopark alanları olabildiğince ziyaret alanlarından uzakta çözülmeye çalışılmıştır. Önerdiğimiz uzun vadeli ekomobilite senaryosu ile de ilişkili olarak, aslında yürümek bir tür transandantal duyumun başlangıcı sayılabilir. Yürünen zemin bu nedenle pürüzlü ve basma duygusunu güçlendiren tekstürlerden seçilmiştir (çim derzli kaba kumlama doğal taş, yada varolan granit küp taşların çim derzli döşenmesi gibi). Otobüs park alanları olabildiğince ağaçlık içinde, var olan granit taşların yeniden mimari olarak ortak bir dilde kullanıldığı, bordürsüz, ölçeklendirilmiş ve yönlendirici yüzeylere dönüştürülmüştür.
Açık alanlarda zemin dokusu seçimi tümü ile yürünen zeminin hissedilmesi ve yer duraksama üzerine kurgulanır. Bu nedenle, özellikle otoparklarda önerilen dokuları ortaya çıkarmak kaydı ile uçsuz bucaksız kaplamalar sökülerek granit küptaşlar derzli ve desensiz (silme) olarak döşenmesi öngörülür. Şehitliklerde çakma taş ya da yeşil derzli kaba kumlama ezine graniti, çok özel alanlarda son derece yalın koyu gri yerli bir granit ya da bazalt kumlu geniş plaklar olarak uygulanacaktır. Orman içi patikalarda katkılı sıkıştırılmış toprak (bu malzame preslenmiş toprak-rammed earth tekniğine ve algısına çok yakın doğal koşullarda çözülmeyen ekolojik birleştirici katkılarla imal edilen araç yüküne mukavvim bir konglemarasyon tekniği olup dünyada ve ülkemizde yaygın olarak kullanılmaktadır), küçük anıt ve mezarlık zemin dokusu olarak sıkıştırılmış dağ kumu önerilmektedir.
Doğanın elverişliliği adına gelibolu’da da en etkin büyüklükler orman fonu içindeki tarımsal dokulardır. Bu nedenle tarımın vurgulanması ya da oluşturduğu samimi dokunun ve algının da izleyicinin bellek haritasında yer almasına özen gösterilir. Bu nedenle, etkin dönem mart-nisan-mayıs ayları buğday ve kanola; sonrasında ise mısır ve ayçiçeği ile yer değiştirecek olan tarımsal bitkilendirme ana peyzaj öğeleridir. Yine aynı dönemin en etkili bitkisi gelincik tasarım grubumuzun altını çizmek istediği önemli bir karakterdir ve gelinciğin tüm şehitlere referansla sembolizmalar dünyasında yer edinmesi hedeflenir. Bununla birlikte tüm endemik yabanıllar etkin dönemlerinde olabildiğince kendi cazibeleri ile korunarak ‘oralı olma’ duygusunun bitki örtüsü ile de vurgulanması ve bu yönde bir bilincin oluşturulması arzu edilir. Bir önemli konu mevcut doğanın geliştirilmesi olup kumul zonundan orman zonuna kadar her kademede yapılacak doğa restorasyonunda özellikle ciddi anlamda çeşitliliği azalan makililiklerin geliştirilmesini vurgulamak isteriz.
Özellikle arbutus unedo (kocayemiş), laurus nobilis (defne), querqus cocifera (palamut meşesi), cercis siliquastrum (erguvan), spartium junceum (katır tırnağı), penota, pistachia lentiscus (sakız – menengiç) lavandula staeoks (lavanta -karabaş), thymus sps. (kekik) orman dokularının tamamlayıcısı ağaçlardan craetagus momogyna (alıç), pinus brutia (kızılçam), yabani armut, delice, türleri öngörülmüştür. Kilometre taşlarının varlığı aynı zamanda polensiz(steril) populus italica (italik-ehrami karakavak) sırasıyla bütünleşmektedir. Kavak kanımızca Anadolu’nun en güçlü kırsal peyzaj materyalidir. Tasarım grubu olarak ehrami selviyi (cupressus simpervirens pyramidalis) Ege-Akdeniz coğrafyasının en etkili ağacı olarak algılamakta, bir ölüm ağacı olarak algılanmasına karşı çıkmakla berabertüm odak öngörülerimizde selviyi namazgahlarda bir işaret ve abide giriş allesinde ve şahindere de ise vurgu unsuru olarak önermekteyiz.
Bunların yanı sıra ağaçsı çalılar, çalı ve perenial seçimlerde lavendula angustifolia (adi lavanta) lavendula saeoks (fransız lavantası), pistachia lentiscus (menengiç), Arbutus unedo (kocayemiş), capparis spinosa (kapari), myrthus communis (mersin) gibi doğaya çok yakın Ege-Akdeniz flora örtüsünün kullanımını da önermekteyiz.
Mimari yapılar, peyzaj yapılar arasında hiçbir ayrım söz konusu değildir, tasarımda ana motivasyonumuz mimarini peyzaja, peyzajın mimariye dönüştüğü tek bir dil kurgulamaktır. Tüm yapısal unsurlar kilometre taşlarının tektonik dilinden türemekte olup duvarlar arka cephelerine katlanarak içlerine işlevleri almaktadır. Wc, kapalı namazgah, abdest alma yerleri, gibi işlevler ana karakteristikten ayrışmadan var olabilmektedir. Aynı duvar dilinin ön cephesine eklenen bir örtü altında toplanan satış üniteleri de aynı üst gramerin bir parçası olarak algılanmaktadır.
Proje raporu kitapçığı: