Eşdeğer Mansiyon, Konyaaltı Sahili Mimari ve Kıyı Düzenlemesi Fikir Projesi Yarışması (76421 Rumuzlu Proje)

MİMARİ PROJE RAPORU

Kentin Ötesindeki Kıyı

Kıyı, mekânsal anlamda insan ve kent arasında bir YAŞAM alanıdır. Bu bağlamda kentin yaşamsal kimliğini belirleyen en önemli unsurdur. Aslında deniz yada kıyı, kentlinin yaşam tarzına biçim verme, tarihsel semboller ile anlamlar yükleme ve kentin ekolojik adaptasyonu sağlama açısından değerlendirildiği taktirde bir yaşam kültürü yaratır. Ayrıca kıyı alanı, kentsel yaşam ve yaşam ritmi ile kenti gündelik bir sahneye dönüştürerek kültür üretim kaynağı olarak ortaya çıkar. Bu sahne hatıraları ve beklentileri, tarih ve kolektif bellek ile şekillendirerek kent kimliğini oluşturur. Özellikle kolektif belleğin zamansal ve mekânsal anlamaları ile kentli, kentsel yaşam sahnesinde dünü, bugünü ve yarını arasında köprü oluşturarak tarihsel hafıza ile kenti anlamlandırır.

Kentin tarihsel gelişimi incelendiğinde kentsel yaşam ancak görsel algı dışında kıyı ile buluşamamıştır. Antalya kıyı alanını oluşturan falez ve lara kıyı kesimleri fiziksel özellikleri, jeomorfolojik yapısı, doğal değerleri ve turizm tesisleri nedeniyle kentsel yaşamda ayrıcalıklı ve sınırlı bir yaşam sunmaktadır.

Kimlik, tarihsel süreçten beslenir ve kolektif belleğimiz mevcut anda yaşananları kavramamıza rehberlik eden, davranışlarımızı yönlendiren, sosyal rol ve statülerimizi tanımlayan kişi, olay ve yaşamları, hayalleri ve senaryoları barındırır, ortak anılar üzerinden kentlilik bağını oluşturur, kimliği temellendirir ve ona derinlik kazandırır. Kolektif bellek bir toplumun kimlik inşasının gerekleriyle yakından ilişkili olarak tarihin yaşamlarının ve anılarının belirli amaçlar doğrultusunda kentsel tasarım çalışması ile biçimlenmesine katkıda bulunulmalıdır.

Akdenizlilik kimliğinin temelinde kıyıya ait olma hissi bulunmaktadır.

Kıyı kültürü, kendine has coğrafi bir yapısı, ekolojik sistemi, jeomorfolojisi, özgünlük ve hareketliliği, çeşitliliği ve sürekliliği, kara ile etkileşim gibi çok boyutlu bir içeriğe sahiptir.

Tarihsel bağlamda kıyı, farklı zaman dilimlerinde farklı açılardan ve insan tarafından farklı boyutlarda değerlendirilmiştir. Ancak Antalya tarihsel geçmişinde üretim kaynağı olarak kıyı çok önemli etkiye sahiptir. Özellikle Deliktaş tepesi ve yat limanı ile antik çağda liman kenti olarak ön plana çıkan kent, son yüzyılda kara ulaşım olanaklarının gelişememesi sonucu önemi yitirmiştir. Son otuz yıl içerisinde ise hava ulaşımı sayesinde dünya turizm destinasyonu içerisinde önemli bir kent olmuştur. Kıyı kültürü, kentlinin kıyıya bağlı yaşam tarzlarını, kentsel yaşamını, alışkanlıklarını, inançlarını, tarihsel belleklerini, anılarını biçimlendiren bir unsurdur.

Antalya ili yaklaşık 640 km. kıyı uzunluğuna sahip olmasına rağmen tarih boyunca kıyı ile şekillenmiş bir yaşam kültürü ve kent ekonomisi yeteri kadar etkileyememiştir. Özellikle son yıllarda artan turizm hareketleri sonucunda kıyı, sadece kum, güneş ve deniz kullanımı ağırlıklı olarak sunulmuştur. Artık kıyı, bir ekonomik değer elde etmek üzere metalaştırılarak kentsel yaşamdan koparılan uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

Kısaca tarihsel süreç içerisinde Antalya kentine ait kimlik ve yaşam kültürünün oluşumlarının her aşamasında doğal mekân olarak kıyı olmasına rağmen, kıyı kentsel yaşam biçimi ve kültürü ile kolektif kimliğin bir parçası olarak yer edinememiştir. Korunamayan kıyı, tarihi ve yer bağlamından kopukluğu nedeniyle kentli tarafından sahiplenilememiş ve korunamamış bir boşluk olmuştur.

Bu nedenle Antalya kent kimliğini tarihsel yaşam kültürü; mekâna ve zamana ilişkin kentsel hafıza ve belleği, bunlara ait semboller, imgeler ile bir yaşam biçimini tasarım projesi ile ortaya konmaya çalışılmalıdır. Bununla birlikte tasarımda, doğası, ekolojisi ve peyzaj özellikleri ile kıyı alanı, yeni ulaşım kurgusu ve tramvay hattı, bisiklet yolu, promenat yolu, spor, sanat ve kültür gibi daha pek çok kullanım ile kentsel yaşamı kıyı mekânı ile buluşturmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda tasarımda, sadece kıyı kültürünün insan ve kent ile birlikte ekolojik sistemin parçası olduğu bilinci olarak benimsenmiştir.

İlkeler

Kıyı alanının kıt bir kaynak olması nedeniyle kıyı-insan ilişkisini geliştirecek bir kıyı kullanımı planlama ve tasarım çalışmalarında her zaman aranmaktadır. Kıyı düzenleme çalışmaları, kentle entegrasyonunun sağlanması, kentsel ekonominin ve kent kimliğinin gelişmesine önemli katkılarının aranması yanında kıyının ekoloji değerlerinin ortaya konarak korumasını amaçlamaktadır.

Tasarım ile kıyı – kent yaşamının yeniden kurgulanarak çağdaş bir kimlik kazandırılma fikri vardır. Bununla birlikte tasarımda, kültür ve kimliğe dair bu ikili düşüncenin paydasında kıyı yaşam kültürü; kıyıya ait olma hissiyle biçimlenen, ona ait tarih ve kolektif belleklerce şekillenen bir yaşam biçimi oluşturma hedefi bulunmaktadır.

Antalya Bölgesindeki yerleşimler ve insan davranışları ortak bir Akdeniz yaşam kültürü oluşturan karakteristik özellikler sunan birçok uygarlığa sahne olmuştur. Bu nedenle Konyaaltı kıyı mekânı, hem fiziksel hem de tarihsel ve doğal varlıkları ile kentsel yaşamı kıyı ile bütünleştirebilecek bir potansiyel sunmaktadır. Tasarım ile kıyının bu kültürel potansiyeli daha da güçlendirecek, kıyıyı kentsel yaşam ile bütünleştirecek ilkeler geliştirilmiştir.

  • Kıyı alanının kentsel yaşam ile etkileşimin sağlanması

Kıyı alanı sadece kıyı ve sahil şeridi gibi kısıtlı alanlardan oluşmayıp, kentin yaşamı ile bütünleştirilmesi önemlidir. Ancak bu etkileşim sağlanırken kıyı alanlarının sahip olduğu ekolojik değerlerin tasarımda ekosentrik (ekoloji merkezli) yaklaşımda bütünsel olarak korunması önemli bir hedeftir.

  • Kıyı alanının kültürel, tarihi ve doğal değerlerinin saptanması

Kıyı ve karanın buluştuğu, zengin doğal kaynakları, biyolojik çeşitliliği barındıran alan, günümüzde önemli yaşam odaklarındandır. Burada kıyı alanının tükenebilir bir kaynak olduğunun unutulmaması gerekmekte olup, ekolojik, doğal coğrafya, boyutsal–görsel (peyzaj) ve rekreasyonel ve tarihi-kültürel varlık olarak kıyı alanının özellikleri değerlendirilmiştir.

  • Özgün bir örgütlenme oluşturulmalı

Kıyı yönetimi, planlama, uygulama, denetleme boyutlarında yerel yönetime önemli görev düşmektedir. Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesinde oluşturulacak özerk bir şirket bu alandaki her türlü taşınmaza ve alan (kaldırım veya etkinlik alanı, uluslararası spor organizasyonları) kiralamalarına ilişkin tüm işlemleri organize edecek ve elde edilen kaynak ile de alanın bakım, temizlik ve güvenliğini sağlayacaktır. Alana ilişkin uygulamaların tümü 2016 mayıs ayına kadar bitirilecek şekilde iki aşamada tamamlanacaktır.

  • Alansal düzenleme stratejileri üretilmeli

Kıyı ekosistemlerinin biyolojik çeşitliliğinin bütünlüğü ile kullanımlar arasında koruma-kullanma dengesinin sağlanması ve bunun sonucunda hassas özelliklere yönelik risklerin azaltılması amaçlanmaktadır. Kıyı alanının potansiyel ve sorunlarını dikkate alarak üretilen tasarım odakları şunlardır.

Etkinlik – gelişme odağı; rekreasyonel, kentsel fonksiyonlar ve turizm taleplerinin, taşıma kapasitelerini aşmayacak bir organizasyon ile ortaya konacaktır. Tasarımda; önerilecek etkinliklerin alan içerisindeki konum ve dağılımlarının kıyı peyzajına olumsuz etkileri minimumda tutacak, buna karşın kullanıcıların alanın doğal ve estetik değerlerinden maksimum yararlanmalarına olanak sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır.

Kentli gündelik kentsel yaşamı kıyı yaşamı ile bütünleştirmesi için yaşamsal faaliyetlerin varlığını Konyaaltı kıyı alanında bulabilecek işlevler ve fiziksel kolaylıklar tasarımla sağlanmıştır. Bu nedenle birbiri ile rekabet halindeki aktivitelerden çok, birbirini tamamlayan aktiviteler önerilmiştir.

Ekolojik onarım odağı; Mevcut kullanımlar nedeniyle hasar görmüş kaynakların sağlıklaştırılması veya korunması önerilmiştir.

Geçiş odağı; Bu odakta, etkinlik odağındaki gelişimler doğal miras odağını doğrudan etkilemesini önleyecek ekolojik tampon ekoton olarak düşünülmelidir.

Doğal miras odağı; Burada amaç, kıt kaynakların, çok duyarlı olan kıyısal yaşam ve ekosistemlerin korunmasıdır. Bu nedenle, bu alanlarda pasif rekreasyonel ihtiyaçları karşılayacak ve insanların doğa ile baş başa kalmalarını sağlayacak düzenlemeler önerilmelidir.

Mimari Yapılaşma

Alanda var olan yapılar incelendiğinde yapıların tipolojisinin yanı sıra konumlanması doğru bulunmamış ve proje içerisinde farklı bir yerleşim planı önerilmiştir. Tasarlanacak yapılar; deniz havasının iç kısımlarda hissedilmesi, falez ve deniz ilişkisinin kesilmemesi, kendi aralarında açık mekânlar tanımlaması ve insan ölçeğinden değişik açılardan perspektifler yaratması amacıyla kıyıya paralel bir yerleşim yerine kıyıya dike yakın açılar ile konumlandırılması tercih edilmiştir.

Bu yerleşim içerisinde tasarlanan her yapı kendini diğerlerinden var etmektedir. Böylece alan içerisinde her biri tekil halde özgün olmasının yanında, bir araya geldiklerinde kendi içlerinde bir harmoni oluştururlar.

Konyaaltı gibi doğal özellikleri ön plana çıkmış bir alanda yapıları ön plana çıkarma çabası içerisine girmek yerine alan içerisinde “var-yok” arasında bulunmaları tercih edilmiştir. Böylece başta alana karakterini veren falezler ile sahil arasında bir geçiş elemanı olarak nitelendirilmeye çalışılmıştır.

Yörük yaşamının, kıyıya dair yaşam yansıması obalar olmuştur. Mimari konseptte obaların kıyı yaşamındaki etkisi kullanılan form ve malzeme ile verilmeye çalışılmıştır.

Şüphesiz ki Antalya’da akla gelen ilk iklimsel veri sıcaklık ve güneş ışığı olmaktadır. Bu anlamda yapıların en dominant elemanı saçaklardır. Farklı konumlarda ve büyüklüklerde tasarlanan saçaklar siluette çeşitlilik sağlarken tüm birimleri de bir arada tutar.

Geniş saçaklar önerilmesi dolayısıyla ana strüktürel eleman çelik olarak düşünülmüştür. Çelik elemanların oluşturduğu dikey ve yatay düzlemler de ise ahşap yada taş kullanılması önerilmiştir. Mevcut yapıların iklime uygun olmaması ve mekânsal kurguların kullanıcıya çeşitlilik sunamaması sonucu yapılara ekler yapıldığı ve düzenin bozulduğunu fark etmekteyiz. Bu anlamda önerdiğimiz mimari kurgunun kendi içerisinde farklı mekânlar tanımlamalarına önem verilmiştir. Dört mevsim kullanımı düşünüldüğünde kapalı mekanların oluşturulmasını da elveren cephe düzeni sürekli değişken olmakta ve böylece yılın her anında iklimsel yada mekânsal ihtiyaçları giderebilmektedir.

Sonuç olarak, Konyaaltı’nın doğası ve Antalya’nın iklimi ile kavga etmek için değil, onlara teslim olabilmek için gösterilen çaba ile ortaya çıkan mimari kurgunun yer ile özdeşleşmesi hedeflendi.

Etiketler

Bir yanıt yazın